'Şehrin Müslümanları'

Almanya’nın En Mabetsiz Şehri Münih’te İslam ve Müslümanlar

Müslümanların Münih'teki varlığı daha eskilere dayansa da, dinî bir topluluk olarak şehirdeki örgütlenmeleri İkinci Dünya Savaşı sonrasına rastlıyor. Şehrin Müslümanları serisinin ikinci yazısında, Münih'te Müslümanların ve İslam'ın izlerini sürüyoruz.

©Shutterstock.com

Bizim için okul altı gündü. Hafta içi beş gün okula, cumartesi günü de sabahları kalkıp camideki Kur’an kursuna giderdik. Hüseyin’le bu Kur’an kursunda tanıştım. Bir dönem yakın arkadaşım olan Hüseyin’le tekrar bir araya gelince, çocukluğumuzdan konuştuk.

Hüseyin, Münih’te daha çok mavi yakalıların oturduğu bir semtte yetişmişti. Çocukluk yıllarını anlatırken; “Bu semtte büyümek Türk ortamlarına sürekli hasret duymak demekti.” diyen Hüseyin, babasının kendisini Kur’an’ı, dinini ve kültürünü öğrenmesi için camiye götürdüğünü anlatıyor: “Almanlarla buluşmak ya da top oynamaktan ziyade, Türk ortamında büyümemize gayret gösterirdi.” diyor. Hüseyin, babasının bu tutumunu bir nebze anlamakla birlikte, aynı tutumu kendi kızına karşı göstermediğini ve onun mümkün olduğunca Alman ve yabancı arkadaşlarıyla bir arada olmasına önem verdiğini söylüyor.

Hüseyin’le sözleşiyoruz. Bir cuma günü namazdan önce buluşup Quidde Caddesi civarında bulunan mescide doğru yürüyoruz. Hüseyin uzun bir süre bu mescidin yönetiminde yer aldığı için olağanüstü durumlar olmadığı müddetçe cuma namazını burada kılıyor. Kendisi daha çok Türklerin, Yugoslavların, İtalyanların ve az da olsa Almanların yaşadığı bir mahallede büyümüş. Hatta son zamanlarda mahallelerinde pek Alman’ın da kalmadığını, yabancı nüfusundaki artışı ve çocuklarının daha temiz bir Almanca konuşmasını istediklerini gerekçe göstererek çoğunun başka semtlere taşındığını belirtiyor. Ancak Hüseyin böyle bir ortamda büyümekten ve yaşamaktan memnun görünüyor. Ona göre böylelikle farklı hikayeleri dinliyor ve farklı kültürleri tanıyor. Zaten artık kendisini bir Bayburtludan ziyade Münihli olarak görüyor.

Kabul ve Red Arasında Şehre Adapte Olma Çabası

Hüseyin meslek eğitimini tamamladıktan sonra Deutsche Bahn’da (Alman Demiryolları) çalışmaya başlamış. İlk iş yıllarından bahsederken serzenişte bulunuyor. Babası yaşındaki iş arkadaşlarında gözlemlediği ön yargılardan bahsediyor. Kendisine selam vermediklerinden ve istenmediğini bir şekilde hissettiğinden bahsediyor. Bir gün mola sırasında namaz kılarken çalışma arkadaşları onu şefe şikayet etmişler. Hüseyin yıllardır namaz kılıp, oruç tuttuğu için kendisini açıklamak zorunda kalmanın yorucu olduğunu söylüyor.

Neredeyse camiye varmak üzereyiz. 4. sınıftan sonra eğitim gördüğümüz Werner-von-Siemens-Gymnasium’u geçeceğiz. Bu arada Hüseyin işyerinde tecrübe ettiği olumsuz deneyimleri dengelemek ister gibi, Münih’te çok iyi Alman arkadaşları ve komşuları olduğunu da ekliyor. Babası Ahmet Amca’nın 1990’lara dair sık sık anlattığı bir anıyı aktarıyor. Aralık 1992’de yabancı düşmanlığına karşı Münih’te 400 binden fazla insanın mumlarla katıldığı bir yürüyüşten bahsediyor. O dönem Ahmet Amca ve birkaç iş arkadaşının da bu yürüyüşe katıldığını söylüyor.

Almanya’da 1980’lerde başlayan sığınmacı tartışması, Yugoslavya’dan Almanya’ya sığınanlar, Mölln ve Solingen’de gerçekleşen kundaklamalar, Hoyerswerda ve Rostock’daki ayaklanmaların tümüne karşı Münih’te halk 6 Aralık 1992’de mumlar ve el fenerleriyle eski şehir boyunca bir “ışık çelengi” hâlinde sessiz bir eylem gerçekleşmişti. Eski Münih çevresinde kalan Leopoldstrasse’den Münchner Freiheit’a, Nymphenburger Strasse’den Landshuter Allee’ye kadar devam eden katılımcıların sessiz yürüyüşünün aşırı sağcı şiddet suçlularının bağırışlarına karşı; mumların ise molotof kokteyllerine karşı bir sembol olması hedeflenmişti. [1] Işık zincirinin toplam uzunluğu 45 kilometreydi. Tarihe “Münchner Lichterkette” (Münih Işık Zinciri) adıyla düşülen bu eylem, polis kayıtlarında “kesinlikle barışçıl” olarak nitelendirilmişti. [2]

Münih’in İlk Camisi: Freimann Camii

İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya tarafına geçmiş, Münih yakınlarındaki Mittenwald kampında bulunan çok sayıda Tatar ve Özbek Müslüman askerin savaş sonrasında Sovyetler Birliği’ne iade edilmesi gerekiyordu. Ancak bunların bir kısmı öldürüleceklerini bildikleri için kaçarak saklanmışlardı. Sovyet yönetimine teslim olmamak için kaçarak saklanan Kuzey Kafkasyalı Müslüman Türkler 1958 yılında Münih’te “Geistliche Verwaltung der Muslimflüchtlinge in der Bundesrepublik Deutschland e. V.” (Federal Almanya Cumhuriyeti Müslüman Mülteciler Ruhani Birliği) adında bir dernek kurmuşlardı.[3] Derneğin erkek üyelerinin birçoğu Alman kadınlarla evliydi. Bu dernek çevrede bulunan Müslümanların cuma, bayram ve cenaze namazı gibi dinî vecibelerinin yerine getirilmesine yardımcı olmanın yanında, Müslüman göçmenlerin çocukları için din eğitimi hizmeti de veriyordu. Münih’te kurulmuş olan bu cemiyetin finansmanı Federal Almanya hükûmeti tarafından karşılanıyordu. [4]

1945’ten 1951’e kadar Mittenwald’da imamlık yapan ve bir Özbek olan Alimcan İdris, Birinci Dünya Savaşı sırasında Berlin’e gelmiş ve Berlin yakınlarındaki Weinberg kampında imam olarak çalışmıştı. Birkaç ay sonra İdris, Abdurrahman Aftorchanow ve Edige Mustafa Kirimal ile savaş sonrası dönemin ilk İslami altyapılarını kurduğu Mittenwald’da klasik İslam mimarisiyle inşa edilen ilk camiye de öncülük edecekti. Birkaç yıl süren inşaatın ardından 1973 yılında Freimann Camii açıldı. [5]

Münih Freimann Camii Almanya sınırları içerisinde inşa edilen yedinci cami olurken, Bavyera Eyaleti sınırlarında inşa edilen ilk cami olması hasebiyle önem arz ediyor. Cami bir ibadet merkezi olmasının yanı sıra, bünyesinde açılmış olan çocuk kreşi ve İslam okulu ile de önemli bir konuma sahip. Farklı milletlerden çok sayıda Müslüman’ın ziyaret ettiği camide vaazlar Almanca, Arapça ve Türkçe olmak üzere üç farklı dilde veriliyor. Freiman Camii’nde 1981’de bombalı bir saldırı gerçekleşmiş ve saldırı sonucunda camide maddi hasar oluşmuştu.

Freimann Camii’nin ardından Münih’in ikinci büyük camisi de şehir merkezinin biraz dışında yer alan Pasing Camii’dir. Eski çiftlik evlerinin hemen yakınında yer alan ve Mayıs 1999’da açılan cami, bakır kaplı kubbesi ve karakteristik çift minaresiyle bölgede dikkat çekiyor. Sade bir binanın küçük minare kuleleri havalandırma kanallarını gizlenmiş ve aslında Münih’in şehir planlamacıları tarafından reddedilmiş. Başka yerlerde olduğu gibi (ve en son Gotzinger Platz’daki cami projesi etrafında), Müslümanların istediği gibi büyük  minare meselesi o zamanlar Pasing’de hararetli tartışmalara konu olmuş. DİTİB’e bağlı bir cami olan Pasing Camisi adını Hacı Bayram Veli’den (1352 – 1429) alıyor.

İşçi Göçüyle Gelen Müslümanların Örgütlenmesi

Münih’te önemli bir Müslüman toplumun oluşmasında özellikle 1950’li yıllarda Türkiye ve çeşitli ülkelerden işgücü göçü kapsamında şehre gelen ve daha sonra burada kalıcılaşan Müslümanların büyük payı var. Hüseyin ve ben de bu ailelerden sadece birkaçıyız. Cuma namazından çıktıktan sonra Hüseyin’in arkadaşlarıyla caminin lokalinde oturup biraz sohbet ediyoruz. Konu bir şekilde Almanya’daki eyalet seçimlerine gelince kendisi de üçüncü kuşak olan Mert; “Burada yaşayan Türkler buradaki gündemi değil de daha çok Türkiye gündemini takip ediyorlar. 3-5 kişi bir araya gelse Türkiye’de bu oldu, şu oldu diye konuşulur. Halbuki burada 3 sene içinde şehir merkezinde 4 tane cami kapatıldı. Bunlar konuşulmaz. Buradaki vakıflar da aynı; daha çok Türkiye’deki gündemle ilgileniyorlarmış gibi geliyor bana.” diyor.

2008 verilerine göre Almanya’daki yaklaşık 4,5 milyon Müslüman’ın yüzde 13’ü Bavyera’da yaşıyor. Bu da Almanya’daki her dokuz Müslümandan birinin Bavyera’da yaşadığı anlamına geliyor. Yine 2008 yılı verilerine göre Bavyera’da yaşayan Müslümanların yaklaşık üçte ikisinin kökenleri Türkiye’ye dayanırken, bunu yaklaşık yüzde 12 ile Güneydoğu Avrupa’dan ve yüzde 7 ile Orta Doğu’dan gelen Müslümanlar takip ediyor.

Münih’te yaklaşık 120 bin Müslüman’ın yaşadığı, yani nüfusun yaklaşık yüzde 8’inin Müslüman olduğu tahmin ediliyor. Şehirde birçoğu genellikle menşe ülkelerine göre ve farklı yönelimleri olan 40-50 civarında cami topluluğu örgütü bulunuyor. Bunlar arasındaki bağı geliştirmek için kurulan “Muslimrat München e.V.” (Münih Müslümanlar Konseyi) 2007’den bu yana faaliyetlerini sürdürüyor. Konsey, dinî cemaatlerden, politikacılardan, kültür, bilim, iş dünyası ve medyadan 40’ı aşkın kişinin oluşturduğu bir mütevelli heyeti tarafından destekleniyor ve başkanlığını eski belediye başkanı Christian Ude yapıyor.[10] Burada çok çeşitli kökenlere sahip Müslümanlardan oluşan canlı ve hareketli bir topluluk var. Konsey, hutbenin Almanca yapıldığı cuma namazları ve din eğitim programları sunuyor. Bir proje olarak Konsey’in merkezi bir konumda çağdaş mimaride inşa edilmiş bir cami, imam eğitimi ve din eğitimcilerinin daha ileri eğitimi için bir akademi kurulması, bir toplum merkezi inşası ve Avrupa’da İslam üzerine bir müze kurulması gibi hedefleri var.

Münih’teki dinî kurumlara bakıldığında DİTİB Münih Bölgesi Eyalet Birliğine bağlı 84 cami derneği bulunuyor. İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ) Bavyera Eyaleti’nde Kuzey ve Güney Bavyera olmak üzere iki bölge birliği şeklinde faaliyet gösteriyor ve Bavyera genelinde 40 şubeyle hizmet veriyor. İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Münih merkezli Güney Bavyera Bölgesi’ne bağlı 27 cami derneği bulunuyor. Güney Bavyera Bölgesi’ne bağlı cami derneklerine üye olan cemaat sayısı ise 3 bin 83 kişi. Ahmediyya Cemaati mensuplarının, Bavyera Eyaleti’nde üç tanesi Münih şehrinde olmak üzere toplam 7 temsilciliği bulunuyor. [6]

Dönemin Belediye Başkanı Josef Monatzeder’in ev sahipliğini yaptığı ve Kültürlerarası Çalışma Ofisi tarafından koordine edilen Müslüman Yuvarlak Masası ile belediye, Müslüman dernekler ile şehir yönetimi arasında yılda iki kez doğrudan görüş alışverişini kurumsallaştıran bir yapı oluşturmuş. Bu komite, geleneksel vatandaş toplantılarına benzer şekilde tasarlanmış. Böylece Müslüman dernekler yılda iki kez soru ve önerilerini doğrudan şehir yönetimine iletebiliyor. Sonrasında ise “Müslüman Yuvarlak Masa Çalışma Grubu” kuruluyor ve şehirdeki Müslümanlar bir “Müslüman Konseyi” oluşturarak burada yer alıyorlar. 35 Müslüman dernek bu yerel şemsiye kuruluşu altında bir araya geliyor. Böylece çalışma grubu Münih’in Müslüman nüfusunun büyük bir bölümünü kapsar hâle geliyor.[7]

Şehirdeki Cami İhtiyacı Giderek Büyüyor

Müslümanlar 36 yıl boyunca Landwehrstraße caddesinde bir avluda bulunan camide namaz kıldılar, çocuklarına Kur’an öğrettiler ve yaşlılar cami lokalinde bir bardak çay içmek için buluştu. Kuba Camii, on yıllar boyunca Münihli Müslümanların bir araya geldiği güney tren istasyonu bölgesindeki dokuz camiden biriydi. Caminin sahip olduğu acil çıkışlar ve kaçış yolları en fazla 90 kişi için tasarlanmıştı. Ancak cuma günleri camide resmî verilere göre 300 ila 450 kişinin namaz kıldığı biliniyordu. 2016 baharında, yangın güvenliği gerekliliklerine uyulması gerektiği konusunda uyarıda bulunan ev sahibi Münih Tiyatro Topluluğu, kalabalığın çok arttığını ve caminin yangın güvenliği gerekliliklerine uyulmadığını belirterek 2017 başlarında cami derneğinin sözleşmesini haber vermeksizin feshetti.

Türk ve Arap işletmelerinin, otellerin ve mağazaların yan yana sıralandığı bu bölgede camiler art arda yok oluyor; Kuba camisi bunların sonuncusuydu. Cami imamı olan Bilal Durmaz artık Türkiye’ye dönmek istediğini belirtiyor. Cuma namazını yer olmaması nedeniyle komşuları olan St. Michael Kilisesi’nde kıldıklarını belirten Durmaz, “Aziz Michael Kilisesi bizi desteklediği için çok ama çok şanslıydık.” diyerek İbrahimî dinlerin kardeş olduğunu vurguluyor.

Caminin boşaltılması esnasında avluya gelip, kapı önünde bekleşen, boşluğa bakıp ağlayan yaşlı Münihli Müslümanlar, camiyle birlikte orada geçirdikleri yıllara ve anılarına da kilit vurulduğu hissiyle hüzünleniyor. Kapıdaki bir tabelada cami cemaatini artık Milbertshofen, Pasing veya Berg am Laim’deki camilere yönlendiren bir yazı bulunuyor. En yakın cami ise Sendling’deki Schanzenbachstraße’de bulunuyor.

Ancak bunların hiçbiri oteller, hukuk büroları, ofis ve dairelerin yükseldiği semt sakinleri için bir alternatif değil. Kuba Camii’nin yakınında bir market işleten Mehmet Can başka camiye yetişecek kadar vaktim yok diyor. Yine caminin hemen yanındaki bir süpermarkette çalışan kasap da artık cuma namazı kılamayacağını söylüyor. Benzer şekilde bölgedeki birçok esnaf inançlarının gereğini yerine getirmede engellendiklerine dair sitemde bulunuyorlar. Münih’e son yıllarda yeni gelen Müslüman göçmenlerin de etkisiyle camilere olan talep artarken, Münihli birçok Müslüman ihmal edildiklerini düşünüyorlar.

Cami ihtiyacına karşı İmam Benjamin İdriz’in Dachauer Strasse’de prestijli bir cami inşa etme projesi henüz başarıya ulaşmadı; İdris bunun için daha çok kökenlerine göre örgütlenmiş Müslümanlar arasındaki birlik eksikliğini gidermek ve hepsinin maddi desteğini almak gerektiğini söylüyor. İdris bunun için çalışma grupları oluşturmak ve caminin inşasını yeniden gündeme almak için bir vakıf kurmak istediklerini söylüyor. İdris yakın bir süre önce Müslüman Konseyi’ne ve Belediye Başkanı Dieter Reiter’e bir mektup yazarak durumun kritik olduğunu ve çözümün birlikte aranması gerektiğini yazmış. Şehirden sadece bir şeyler almak değil, aynı zamanda şehre bir şeyler de katmak istediklerini söyleyen İdris, Münih’teki birlikte yaşam kültürüne katkıda bulunmak istediklerini belirtiyor.

Hüseyin ve arkadaşlarıyla cami lokalinde yaptığımız sohbetin ardından vedalaşırken Hüseyin bana; “Ben kendimi buralı olarak görüyorum. Kendimi bir Bayburtludan önce bir Münihli olarak tanımlıyorum. O yüzden geri dönme fikri bende bir hayal olarak duruyor.” diyerek Münih şehrine olan bağlılığını bir kez daha vurguluyor.

Kaynaklar

[1] Elmar Zur Bonsen: München, eine Stadt sagt nein. Die Lichterkette. Eine Dokumentation herausgegeben in Zusammenarbeit mit Süddeutsche Zeitung. Selbstverlag, München 1992

[2] Frank Müller, Christine Burtscheid, Rudolf Reiser, Charlotte Nennecke, Martin Thurau, Elmar zur Bonsen: “Eine Stadt sagt nein” zu Ausländerfeindlichkeit und Rechtsradikalismus: Ein Meer aus 350 000 Lichtern – Münchens Botschaft an die Welt. In: Süddeutsche Zeitung. Nr. 282/1992, 7. Dezember 1992, S. 35

[3] Bülent Keleş, Almanya’da İslam ve Müslümanlar “Bavyera Örneği”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2012, s.201.

[4] Bülent Keleş, Almanya’da İslam ve Müslümanlar “Bavyera Örneği”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2012, s.201.

[5] Philip Anderson, Sigrid Nökl ve Margret Spohn, Muslimisches Leben in München Eine Informationsbroschüre, Stelle für interkulturelle Arbeit der Landeshauptstadt München, 2005.

[6] Bülent Keleş, Almanya’da İslam ve Müslümanlar “Bavyera Örneği”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2012, s.201.

[7] Philip Anderson, Sigrid Nökl ve Margret Spohn, Muslimisches Leben in München Eine Informationsbroschüre, Stelle für interkulturelle Arbeit der Landeshauptstadt München, 2005.

M. Mustafa İyi

Orta Doğu Teknik Üniversitesi sosyoloji bölümünde lisans eğitimini tamamlayan İyi, ardından Georg-August Göttingen Üniversitesi ve Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi sosyoloji bölümünde yüksek lisans eğitimini Almanya’daki Türk diasporası üzerine yapmıştır. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi sosyoloji bölümünde doktora çalışmasına devam eden İyi, aynı bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Avrupa ve Almanya’daki Türk diasporası üzerine araştırma ve incelemelerde uzmanlaşmakta olan İyi, iyi düzeyde Almanca ve İngilizce bilmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler