Aşırı Sağdaki Yol Ayrımı Ne Anlama Geliyor?
Aşırı sağ partiler AfD ve Ulusal Birlik arasında bir süredir gergin olan ilişkiler resmen koptu. Peki, bu durum yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimleri ve seçim sonrası dengeler açısından ne anlama geliyor?
Almanya için Alternatif Partisi (AfD) ile Fransa’daki Ulusal Birlik Partisinin (RN) Avrupa Parlamentosundaki (AP) iş birliği sona erdi. AfD’nin AP seçimleri liste başı adayı olan Maximilian Krah’ın verdiği bir mülakatta “SS üniforması giyen birinin otomatik olarak suçlu olduğunu asla söyleyemem” ifadesi üzerine Ulusal Birlik’ten kırmızı çizgilerin aşılması gerekçesiyle artık AP’de yapılan ittifaka son verecekleri açıklaması gelmişti. İki partinin de mensubu olduğu AP bünyesindeki Kimlik ve Demokrasi (ID) adlı grup bir açıklama yaparak AfD’yi gruptan ihraç ettiklerini belirtti.
AfD’nin Karıştığı “Yeniden Göç” Skandalı ve Diğerleri
Bir süredir Kimlik ve Demokrasi grubunun iki önemli partisi olan AfD ve Ulusal Birlik arasında tansiyonlar yüksekti. AfD’nin son dönemlerde karıştığı skandallar Ulusal Birlik’in “normalleşme” stratejisine ters düşüyordu. Geçtiğimiz ocak ayında Correctiv adlı medya kuruluşu, Kasım 2023’te Potsdam şehrindeki bir otelde AfD’li politikacıların da katıldığı gizli bir toplantı yapıldığı haberleştirmişti. Katılımcılardan biri de aşırı sağcı Kimlikçi Nesil Hareketi’nin Avusturya’daki eski lideri Martin Sellner’di. Sellner’in, bu toplantıda göçmenleri ve hatta vatandaşlığa geçmiş göçmen kökenlileri geri göndermeyi hedefleyen “yeniden göç” planı hakkında bir konuşma yaptığı ortaya çıkmıştı. Aşırı sağcılar bu terimi (Alm. Remigration) kullandıklarında genellikle, çok sayıda yabancı kökenli insanın ülkeden gerekirse zorla gönderilmesi uygulamasını kastediyor. Bu skandalın patlaması üzerine Almanya’da aşırı sağcı siyaseti protesto eden kitlesel gösteriler yapılmıştı. Ulusal Birlik Partisinin son seçimdeki Fransa Cumhurbaşkanı Adayı olan Marine Le Pen de bu konuda AfD ile aynı düşünmediklerini ve AfD’den bir yazılı açıklama beklediklerini belirtmişti.
Bu krizin etkileri henüz dinmemişken geçtiğimiz nisan ayında AfD bir diğer çalkantıyla gündeme geldi. AfD’li AP Temsilcisi Maximilian Krah’ın asistanı Jian Guo hakkında açılan casusluk soruşması kapsamında tutuklandı. Suçlamalar Guo’nun Çin istihbarat servisine çalıştığı yönünde. Yine nisan ayı içinde başka bir AfD’linin Rusya ile ilişkileri ortaya çıkmıştı. Aşırı sağcı AfD’nin önde gelen üyelerinden ve hazirandaki seçimlerde Avrupa Parlamentosu adayı olan Petr Bystron‘ın, Rusya’dan para aldığı iddia edilmişti. Parti yönetimi Bystron’u bu iddiaları açıklığa kavuşturmaya çağırmıştı. Bu skandallar üzerine Ulusal Birlik Partisi ile AfD arasındaki ipler gerilmiş ve Ulusal Birlik yöneticileri, AfD hakkındaki gelişmeleri dikkatle takip ettiklerini dile getirmişlerdi.
AfD’deki krizlerin sonuncusu ise geçtiğimiz hafta yaşandı. Daha önce asistanı Çin istihbaratına çalıştığı gerekçesiyle tutuklanan AfD’nin AP seçimleri için liste başı adayı Maximilian Krah, İtalyan gazetesi La Repubblica‘ya verdiği mülakatta “SS üniforması giyen birinin otomatik olarak suçlu olduğunu asla söyleyemem” demesi bardağı taşıran son damla oldu. Bu sözler üzerine Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı Jordan Bardella artık AP çatısı altında AfD ile aynı ittifakta yer almayacaklarını duyurdu. Bunu takip eden birkaç gün sonra ise iki partiye de ev sahipliği yapan Kimlik ve Demokrasi Grubu AfD’yi ihraç etti. AfD an itibarıyla AP’deki gruplardan birinin üyesi değil.
Avrupa Parlamentosunda Değişen Dengeler
Medya ve siyasi analistler tarafından AfD’nin Ulusal Birlik’in “normalleşme” ve “ana akımlaşma” stratejisine uyum sağlayamayacak kadar hantal bir müttefik hâline geldiği yorumları yapılıyordu. Bu yorumlara benzer bir görüşte olduğu düşünülen Ulusal Birlik, “AfD kadar aşırı sağ olmayan” imajını korumak için eski partnerinden uzaklaşmış ve AfD’nin bazı aşırı bulunan çıkışlarına dair uyarılarda bulunmuştu.
AP seçimlerinden yalnızca bir kaç hafta önce yaşanan bu gelişme AP’deki dengeleri değiştirdi. Ulusal Birlik, AfD’den koparak kendisini güçlü bir müttefikten mahrum bırakıyor. AfD şu anda Almanya genelindeki anketlerde yüzde 15 ila 16 civarında bir puan elde ediyor ve CDU’nun (yüzde 30) gerisinde ikinci sırada yer alıyor. Bu da 15 veya 16 AfD milletvekilinin AP’ye seçilebilmesi anlamına geliyor. Mevcut anketlere göre, seçimden sonra merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP) ve merkez sol grup Sosyalistler ve Demokratların İlerici İttifakının (S&D) ardından üçüncü büyük AP grubu olması beklenen Kimlik ve Demokrasi (ID) AfD’nin ihracı ile potansiyel 15 milletvekilini kaybetmiş oldu. Bu durum AP’deki koltuk dağılımını büyük olasılıkla değiştirecek. Çünkü 15-16 az sandalyesi olması demek ID’nin beşinci sırada yer alması anlamına geliyor. Bu durum zaten AP’de iki gruba ayrılmış olan milliyetçi ve egemenlikçi sağı daha da parçalamış oldu: Kimlik ve Demokrasi (burada Fransa’dan Ulusal Birlik ve İtalya’dan Lega var) ve Avrupa Muhafazakar ve Reformistleri grubu (burada Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri partisi ve Polonya’dan Hukuk ve Adalet Partisi yer alıyor).
“Normalleşme” Stratejisi Bitiyor mu?
Kimlik ve Demokrasi her ne kadar “normalleşerek” merkez sağ EPP ile ittifak yapabilme ihtimali üzerine çalışsa da bu pek mümkün görünmüyor. EPP’nin bir müttefiğe ihtiyaç duyduğu kesin olsa da geçtiğimiz haftalarda EPP’nin AB Komisyonu Başkanı Adayı olan Ursula von der Leyen, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile görüşerek ECR ile potansiyel bir ittifakın olabilme ihtimalini gündeme getirmişti.
Seçimlerden sonra nasıl bir AP olacağını kestirmek kolay değil ancak bunun belirleyicilerinden birisi de Macaristan Başbakanı Victor Orban olacak. Orban’ın partisi Fidesz’in, güncel anketlere göre, AP’de 10 sandalye kazanacağı tahmin ediliyor. Şu an AP’de herhangi bir grupta yer almayan Fidesz’in ECR’ye katılması bekleniyor. Ancak Marine Le Pen ve Victor Orban arasındaki yakın ilişkilerin Fidesz’i Kimlik ve Demokrasi saflarına katıp katamayacağını da zamanla göreceğiz.
Meloni, Orban ve Le Pen geçen hafta sonu İspanyol sağ partisi VOX’un Madrid’de düzenlediği etkinliğe katılmışlardı. Le Pen ile Meloni arasındaki iş birliği arayışları da bir süredir artmış durumda. Önümüzdeki dönem ECR ile Kimlik ve Demokrasi grupları arasında bir iş birliğini de doğurma ihtimali taşıyor. Birçok belirsizlik ve hassas nokta olsa da aşırı sağ grupların birleşmesi ihtimalinde AP’deki dengelerin yüksek oranda değişeceği kesin görülüyor.