'İslamcılık'

İslamcılık Kavramı ve Kullanışsızlığı Üzerine

Hindikuş'taki bir terör grubu ya da imam komşunuz olsun, "İslamcı" terimi artık sevilmeyen her Müslüman için yaygın bir şekilde kullanılıyor. Bu durum, aşırıcılıkla hiçbir ilgisi olmayan Müslümanlar da dahil olmak üzere, tüm Müslümanlar için bazı sonuçlar doğuruyor.

©Shutterstock.com

“İslamcılık” konusu, Almanya’daki göç tartışmalarında sürekli gündemde olan bir mesele. Gün geçmiyor ki, AfD’nin sosyal medya hesaplarında ya da Yeşiller Partisinin konferanslarında “İslamcı tehdit” ile mücadele için yeni öneriler ortaya atılmasın. Bu öneriler arasında Afganistan’a sınır dışı etme, sığınmacıları geri gönderme, TikTok’un kapatılması, Orta Doğu’ya silah ihracatı, gösteri yasakları ve cami kapatma gibi çeşitli önlemler yer alıyor.

“İslamcılıkla” mücadele için alınan siyasi önlemlerden daha çeşitli olan tek şey, “İslamcılar” ya da bu şekilde adlandırılanların kendisi: Bu grupta yer alanlar arasında sokaktaki bıçaklı saldırgan, Müslüman dernek çalışanı, Orta Doğu kökenli terör çetesi, Türk kökenli yerel meclis üyesi, Körfez ülkelerinden bir diktatör veya komşu imam.. Ancak “İslamcılık” kavramının gerçekte ne anlama geldiği, her gün bu konu üzerine yapılan tartışmalara rağmen (ya da belki de bu tartışmalar yüzünden) pek netleşmiyor. Ama tehlikeli ve Müslüman olduğu kesin. Fakat her gün medyada ve siyasette karşılaştığımız “İslamcılar” arasındaki benzerlikler burada sona eriyor.

“İslamcı” Nedir ve Kaç Farklı Türü Vardır?

İslamcılık kavramının belirsizliği neredeyse bu kavramın doğuşuyla birlikte ortaya çıkmıştır ve tesadüfi değildir. “İslamcılık” terimi ilk kez 1970’lerin ortalarında Avrupa ve Amerika’daki üniversitelerde, 20. yüzyılda İslam dünyasında yaşanan krizlere yanıt olarak gelişen siyasi hareketler ve aktörler için kullanılan genel bir terim olarak ortaya çıktı. 1980’lerin sonlarına gelindiğinde ise bu terim, “radikalizm”, “köktencilik” ve “İslami uyanış” gibi çok sayıdaki öncüllerinin yerini büyük ölçüde almıştı bile.

İslamcılık kavramının bugün hâlâ genel kabul görmüş bir tanımı yoktur: İslamcı, İslam’ı sosyal ve siyasi değişim için temel olarak kullanan kişidir. Bu, İslamcılık tanımları arasındaki asgari uzlaşıdır. Dolayısıyla “İslamcı”, “İslami”den farklı olarak dinî ya da kültürel bir olguyu değil, siyasi bir olguyu tanımlamaktadır. “İslamcılığı” karakterize eden diğer özellikler konusunda ise akademisyenler arasında bir fikir birliği yoktur.

Birçok Akademisyen Bu Terimi Reddediyor

İslamcılık teriminin ne ifade ettiğiyle ilgili, İslami değerlerin (yeniden) hatırlanması, İslami bir sosyal ve değer düzeni kurma çabası, mutlakiyet iddiası, modernizme karşı duruş, demokrasi düşmanlığı, ataerkil bir rol anlayışı ve şiddet kullanma isteği gibi farklı görüşler var. Ancak açıkça şiddet içermeyen, demokrasiye bağlı veya ilerici sosyal kavramlar için mücadele eden hareketler ve gruplar da “İslamcılık” kategorisine dahil ediliyor.

Bir “İslamcı”nın neyi temsil ettiğine dair görüşler ise zamana, akademik uzmanlığa ve düşünce ekolüne göre değişiklik gösteriyor. Kısacası, “İslamcılık” konusu oldukça karmaşık. O kadar karmaşık ki, birçok akademisyen analitik titizlikten yoksun olduğunu düşündüğü için bu terimi tamamen reddediyor. Çünkü bu terim din ile siyaset arasındaki sınırları belirsizleştiriyor ve birbirleriyle hiçbir ilgisi olmayan olguları ve aktörleri bir araya getiriyor. Bu belirsizlik aynı zamanda kötüye kullanım potansiyelini de beraberinde getiriyor.

Mao, Scholz ve Diğer Komünistler

Öte yandan, savunucuları ise şunları öne sürüyor: İslamcılık terimi haklıdır çünkü “İslamcılar” farklılıklarına rağmen ortak bir tarihsel kökene sahiptir. Bu doğru olabilir. Ancak aynı durum, Stalin, Kolombiyalı FARC isyancıları ve Alman İşçi Sendikaları Konfederasyonu için de geçerlidir. Neredeyse hiç kimse “komünizm” teriminin, kökenleri Marx ve Engels’in yazılarına dayanan dünya genelindeki sayısız sol grup, ideoloji ve hareketi tanımlamak için yeterli olduğunu düşünmüyor. Kimse Kim Jong-un’u, Olaf Scholz’u ve kapı komşusu sosyal hizmet uzmanını ortak bir sosyalist tehdit olarak görmeyi aklından bile geçirmez. Ancak sözde “İslamcılar” söz konusu olduğunda bu yaygın bir uygulamadır.

İslamcılık suçlaması genellikle hiçbir suçu olmayan Müslümanları etkiliyor. Üniversitelerin dışındaki keyfi İslamcılık yakıştırmaları sorunu ise daha da büyük bir mesele. Medyada, siyasette ve kamusal alanda “İslamcı” terimi, hoşlanılmayan her Müslümanla eş anlamlı hâle gelmiş durumda; bir etiketleme, damgalama ve kriminalize etme aracı olarak kullanılıyor. Karşılaştırma yapacak olursak, “İslamcılık” teriminin popüler kullanımı, İsrailli yerleşimcileri ve Yahudi barış aktivistlerini “Yahudilik” altında toplamak ya da Ku Klux Klan, CSU ve Caritas üyelerini “siyasi Hristiyanlığın ajanları” olarak etiketlemek kadar anlamsız.

“Yasalara Bağlı İslamcılar”

Medyada ve siyasette karşılaştığımız çoğu “İslamcının” aşırı uçlarda bile olmaması dikkat çekiyor. Bu etiketleme genellikle demokratik olarak aktif olan ve belli bir kamusal görünürlük seviyesine ulaşmış İslami dinî cemaatlerin temsilcileri, dinî çalışma gruplarının üyeleri, cami liderleri, Müslüman medya profesyonelleri ve siyasetçiler gibi kişiler için kullanılıyor.

İslamcı olarak azarlanan birçoğunun hayatlarını her türlü ayrımcılık ve aşırıcılıkla mücadele ederek geçirdiği nadiren dile getirilir. Aksine, CDU parti belgelerinde, Anayasayı Koruma Dairesinin raporlarında ve BILD gazetesindeki makalelerde sıkça belirtildiği gibi, bu “yasalara bağlı İslamcılar”ı (Alm. Legalistischen Islamisten) tehlikeli kılan şey, tam da bu hukuka saygılı davranışları ve demokratik bağlılıklarıdır.

Özellikle Anayasayı Koruma Dairesi, son birkaç yıldır adeta bir montaj hattında “İslamcı” üretiyor. Raporlarında, hiçbir suçu olmayan binlerce Müslümanı İslamcı olarak tanımlıyor. Çoğu zaman bunun tek nedeni, bu kişilerin Almanya’da yasal olan örgütlere üye olmaları ve bu örgütlerin bilimsel olarak tartışmalı bir şekilde tarihsel bir İslamcı kökene dayandırılması. Diğer pek çok örnekte ise, temas suçlamaları (Alm. Kontaktschuld), iyi entegre olmuş vatandaşların aşırılık yanlısı bir tehdit olarak damgalanmasına yol açıyor.

“İslamcılık”tan “Siyasal İslam”a

Son yıllarda “İslamcılık” terimine neredeyse eşdeğer bir alternatif olarak “siyasal İslam” terimi ortaya çıktı. Daha önce olumsuz bir imaj kazanmış olan “İslamcılık” terimine alternatif olan “siyasal İslam” kavramı da siyasetçiler ve kamuoyu tarafından keşfedilene kadar başlangıçta üniversitelerde ve araştırma kurumlarında yaygın kullanım buldu. Artık çok satan kitaplarda, günlük gazetelerde ve parti konferans kararlarında, Batı toplumlarına sızma ve onları İslami bir diktatörlüğe dönüştürme sürecinde olduğu iddia edilen “siyasal İslam ajanları” hakkında sıkça yazılıyor.

Bu durum, modern burjuva söylemi altında “İslamcılığa” ve “siyasal İslam”a karşı uyarılar olarak sunulan eski sağcı “İslamlaşma” ve “sızma” komplo teorilerinin yeniden gündeme geldiğini gösteriyor. Bu bağlamda son yıllarda medya ve siyasetçilerin, aslında sadece “İslami” olan, başörtüsü takmak, helal gıda tüketmek veya ezan gibi uygulamaları giderek daha fazla “İslamcı” olarak etiketlemesi de onların bu yaklaşımı açısından tutarlı. Bu da, “İslamcılık” teriminin marjinalleştirici etkisi ve bu terim etrafında yürütülen tartışmaların yalnızca şiddet faillerine ve aşırılık yanlılarına değil, aynı zamanda sıradan Müslümanlara, dinlerini yaşama ile Alman toplumuna katılma haklarına da yönelik olduğunu gösteriyor.

Fabian Goldmann

Jena ve Şam’da Siyaset ve İslam Bilimleri eğitimi gören Fabian Goldmann, serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler