'Robert Habeck'

Almanya’nın Hikmet-i Hükûmeti: Müslümanlardan Şüphe Etmek

İsrail ve Filistin'deki savaş Almanya'daki pek çok insan için de bir dönüm noktası oldu. Devletin değişen söyleminin, insanlık dışı tutumun ve evrensel normların reddiyle içine düştüğümüz çukuru Robert Habeck'in konuşmasından daha iyi gösterecek bir şey yok.

Almanya Federal Ekonomi Bakanı Robert Habeck ©penofoto / Shutterstock.com

Bugünlerde Almanya ve Orta Doğu’daki savaş hakkında öfkeli bir fikir yazısı yazmak kolay değil. Öfkelenmek için yeterince neden olmadığından değil. Yazmak zor çünkü söylemdeki değişim, insanlığı aşağılamanın boyutu, dün kırılgan ama bir şekilde apaçık görünen her şeyin reddi çok büyük. Vaziyet o kadar yıkıcı ki insan şok içinde sessizliğe gömülmek istiyor.

Zira öfkeyle konuşmak için kişinin kendi sözlerinin bir şeyleri değiştirebileceğine dair bir nebze umut besleyebiliyor olması gerekir. Ama şu anda inanabileceğimiz tek şey, yarın her şeyin çok daha kötü olacağı ise nasıl umutla bakabilirsiniz?

Nereden başlamalı? Orta Doğu’dan hiç bitmeyen dehşet verici hikayelerle mi? Uluslararası hukuk ve evrensel normlar için çalan kapanış müziğiyle ile mi? Bu ülkede her gün camilere ve sinagoglara yapılan saldırılarla mı? Her gün gözlerimizin önünde savaş suçu işleyen bir devletle koşulsuz dayanışmayla mı? Günlerce “Filistin’i Alman Suçluluk Duygusundan Kurtarın” (İng. Free Palestine from German Guilt) sloganı hakkında konuşan, ancak aynı zamanda “ithal antisemitizm”den bahsederek aslında “Almanya’yı, Alman Suçluluk Duygusundan Kurtarmak” isteyen politikacılarla mı? Yalan haberlere ve devlet eliyle yapılan dezenformasyona karşı kendini garantör olarak gösteren ancak son beş haftadır devletin propaganda departmanlarından gelen her yanıltıcı haberi birinci sayfasına taşıyan medyayla mı? Barış için kampanya yürüten herkese suçlu muamelesi yapılması ve damgalanmasıyla mı? İşine son verilen tüm kamu çalışanları, dernek yönetim kurulu üyeleri, gazeteciler, sanatçılar ve yazarlarla, tek suçları tüm insanlar için eşitlik davasını ciddiye almak olanlarla mı? Sonunda insanlığa duydukları nefreti hiç çekinmeden dünyaya haykırma fırsatını bulanlarla mı? Aksi hâlde her en ufak cinsiyetçi dil ifadesiyle bile tutkuyla mücadele eden ve “aşağıda” [Orta Doğu’da] her şeyin “çok karmaşık” olduğundan başka bir şey aklına gelmeyen çoğunluğun sessizliği ile mi? Bu ülkede giderek göç etmeyi düşünen azınlıklarla mı?

Habeck’in Konuşması Son Haftalardaki Düştüğümüz Dipsiz Kuyuyu Gösteriyor

Peki, nereden başlamalı? Belki de 7 Ekim’den bu yana hiç bitmeyecekmiş gibi görünen absürtlüğün, bağnazlığın ve akıl almazlığın çoğunu tek bir konuşmada sergilemeyi başaran bir adamla. Robert Habeck, sağcı söylemin kurmak için yıllarca uğraşacağı bir genel şüpheciliği, ırkçılığı ve savunmacılık hâlini sadece 10 dakika normalleştirdi.

Ekonomi Bakanı ve Şansölye Yardımcısı Habeck, “İsrail ve antisemitizm” üzerine yaptığı ve siyasi yelpazenin genelinde büyük yankı uyandıran konuşmasında, aslında sağın kirli köşesinde yıllardır alışılagelmiş bir uygulamadan biraz daha ötesine geçti: “Ötekileri” suçlamak. Habeck örneğinde, diğerleri aynı zamanda sağcı muhafazakâr muhitler tarafınca yıllardır bu ülkedeki tüm kötülüklerin tek suçlusu olarak gösterilen gruplar: Solcular, iklim aktivistleri, göçmenler, Putin ve Erdoğan hayranları, post-kolonyalistler ve hepsinden önemlisi Müslümanlar.

Devlet, Herkesten Şüphe Etmeyi Meşrulaştırıyor

Habeck’e göre, Filistin yanlısı gösterilerde yaşanan antisemit eylemler nedeniyle bu bu grupların temsilcileri Hamas’la aralarına yeterince mesafe koyamadı. Habeck bu noktada iki hususta yanıltıcı şeyler söylüyor. İlk olarak, söz konusu gösterilerin hiçbiri suçlanan İslami cemaatler ve kurumlar tarafından düzenlenmedi. İkinci olarak, Habeck’in konuşması sırasında, ilgili tüm İslami kurumlar istenildiği gibi zaten [Hamas’la aralarına] mesafe koymuşlardı: DİTİB, Almanya İslam Konseyi (Islamrat) ve Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD) gibi büyük kurumların yanı sıra İslam-Arnavut Merkezleri Birliği veya Almanya’daki Faslılar Merkez Konseyi gibi daha küçük kurumlar. Habeck bu listede tam olarak hangi kuruluşun eksik olduğunu söylemeyerek kuşkuları daha da körüklüyor.

Habeck ayrıca çok daha önemli bir soruyu yanıtlamıyor: Almanya’daki Müslümanlar neden hiçbir ilgilerinin olmadığı bir örgütle aralarına mesafe koysunlar? Her gün Müslüman karşıtı saldırıların yaşandığı bir dönemde Yeşiller Partili bir bakanının bu tür genellemelerin sorunlu olduğuna işaret etmek zorunda kalmak bile söylemin son haftalarda ne kadar değiştiğini gösteriyor. Altı hafta önce [sağcı] AfD’li bir milletvekili Federal Meclis kürsüsünden benzer bir konuşma yapmış olsaydı, Yeşiller Partisi Federal Meclis Grubunun şiddetli muhalefetiyle karşılaşırdı. Bugün ise Yeşiller Partisi ve AfD bu ötekileştirici söylemi “hoş bir nüans”, “tarihî” ve “devlet adamlığı” olarak niteleyip alkışlıyor.

Konuşmanın büyük etkisi, bir hafta sonra Federal Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier‘in Habeck’in “başarı” formulünü peşisıra kopyalamaya çalışmasından da anlaşılıyor. Bu kez Hamas’la arasına mesafe koyması gerekenler “Filistin ve Arap kökenli insanlar”dı. Şansölye Yardımcısı ve Cumhurbaşkanı bir hafta içinde bütün bir nüfus grubunu potansiyel terör destekçisi hâline getirdi. Bu topyekûn şüphecilik tavrı, devlet tarafından daha fazla meşrulaştırılamazdı.

Hukukun Üstünlüğünün Tehlikeli Bir Biçimde Yorumlanışı

Ancak Habeck’in konuşmasının tehlikesi sembolik etkisinin ötesine geçiyor. Tıpkı geçtiğimiz haftalarda okullarda gösterilerin ve geleneksel Filistin kıyafetlerinin yasaklanmasının pek çok yetkilinin hukuk anlayışı hakkında kuşku uyandıracak boyutta olması gibi, Robert Habeck de tehlikeli bir demokrasi ve temel haklar anlayışını ortaya koymakta.

Habeck, “Burada yaşayan Müslümanlar aşırı sağcı şiddetten korunuyor.” diyor ve buna karşılık olarak Müslümanların, Yahudileri korumaları gerektiğini ekliyor. Bu laf, dinler arası diyalog grubunun iki eşit Yahudi ve Müslüman üyesi tarafından karşılıklı olarak verilen bir söz olsaydı kulağa hoş gelebilirdi. Alman yönetiminin önde gelen bir temsilcisinden, toplumdaki en savunmasız gruplardan birine yöneltilen bu ifade ise, kulağa bir tehdit gibi geliyor. Herkesin bunu gerçekten anladığından emin olmak için Habeck ifadelerini daha da netleştiriyor: “Kendilerinin hoşgörü sahibi olduğu iddiasına halel getirmemek için antisemitizmle aralarına net bir mesafe koymalılar.” Habeck’in atladığı bir nokta var: Şiddet ve ayrımcılıktan korunma hakkı hiçbir koşula ve Ekonomi Bakanı’nın iyi niyetine bağlı değildir. Temel hakların en başta iyi davranışlarla kazanılması gerekiyorsa, o halde temel hak olmaktan çıkarlar.

Habeck: Çifte Standardın Babası

Az çok güvende olduğuna inanılan değer ve normların bir kenara atılıyor olması, 7 Ekim sonrası oluşan dünyanın belki de en rahatsız edici ve korkutucu özelliği. Neredeyse hiçbir siyasi açıklama Hamas terörünü kınamadan yapılamazken, hükûmetin hiçbir üyesi İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarını ve toplu cezalandırmayı üstü kapalı olarak bile eleştirmeyi başaramadı. Habeck’in konuşması da bu şablonu takip ediyor. Ahlaki üstünlüğün kendinde olduğu varsayımıyla yaptığı konuşmasında Habeck, her şeyden önce kendi çifte standardını sergiliyor. Evet, Gazze’deki durum kötü. Ölen her bir çocuk çok fazla. Ve elbette uluslararası hukuk herkes için geçerlidir. Habeck’in binlerce insanın ölümü, milyonlarca insanın açlıktan ölmesi ve sürgün edilmesi konusunda bulabildiği tek ifadeler bunlar. Almanya’da Müslüman bir temsilci olarak savaş suçlarını benzer bir şekilde görmezden gelen biri muhtemelen kısa sürede görevinden alınırdı.

Ancak bu karşılaştırma hatalı: Azarlanan Müslüman temsilcilerin aksine Habeck, 7 Ekim’den bu yana İsrail’e silah ihracatını on kat arttıran bir hükûmetin üyesi olarak, aslında Orta Doğu’daki savaşla yakından alakalı. İsrail’e tek bir eleştirel söz dahi söylemeyen biri olarak, Hamas’ın işlediği suçlarla hiçbir ilgisi olmayan insanları Hamas’la aralarına mesafe koymaya çağırma cüretini göstermesi, bağnazlığın ta kendisi.

Antisemitizmle Mücadele Dışında Her Şeyi Yapıyor

Konuşmasının ardından Habeck bazı eleştirmenler tarafından ırkçılık ve antisemitizmi birbirine karşı kullanmakla suçlandı. Habeck’in konuşmasının ırkçı olduğu göz önüne alınırsa bu doğru bir tespit. Ancak bu Habeck’in konuşmasının antisemitizmle mücadele ile bir ilgisi olduğu anlamına geleceği için aslında tamamen doğrulamak da mümkün değil. Tıpkı sağcı popülist akıl hocaları gibi Habeck de Almanya’daki antisemitist suçların büyük çoğunluğundan sorumlu olan gruptan, yani “normal” Almanlardan çok az bahsediyor.

Habeck’in bu şekilde Yahudilerin güvenliğine gerçekten katkıda bulunup bulunmadığı şüphe altında. Ancak başka bir şeyi başardığı kesin: Alman çoğunluk toplumunun üzerindeki yükü hafifletmek. Belki de genel kamuoyunun konuşmaya bu kadar coşkulu tepki vermesinin ve az sayıdaki eleştirel yorumun çoğunlukla göçmenlerce dillendirilmesinin bir nedeni de budur.

Diğer taraftan, Habeck’in videosundan bir buçuk hafta sonra öfke çoktan dinmiş ve söylemin seviyesi daha aşağıya çekilmiş olabilir. Yeşiller Partili Ekonomi Bakanı’nın antisemitizm ve Müslümanlarla ilgili videosu yerine, hükûmet üyeleri ve parti liderleri şimdi bir İngiliz aşırı sağcının [Douglas Murray] videosunu öneriyor. Videodaki mesaj şu: Gazze’deki herkes teröristtir ve Hamas’ın aksine Nazi Almanya’sı askerleri en azından [Yahudilere karşı] cinayet işlerken vicdan sahibiydiler. En azından emin olabileceğiniz tek bir şey var: Bugünlerde işler daha kötüye gidiyor.

Dipnot:

*Hikmet-i Hükûmet: Devletin bekasının söz konusu olduğu durumlarda her türlü kuraldan muaf tutulmasını savunan siyasal anlayıştır. Terim Türkçede “devlet gereği” ya da “devlet aklı” olarak çevrilmektedir. Fransızcadaki “Raison D’etat” ve Almancadaki “Staatsraison” terimlerinin karşılığı olarak kullanılır.

Fabian Goldmann

Jena ve Şam’da Siyaset ve İslam Bilimleri eğitimi gören Fabian Goldmann, serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler