Uluslararası İlahiyat Programı (UİP) ve Mezunların Karşılaştığı Zorluklar
Avrupa’nın birçok ülkesinde İslam ilahiyatçısı, imam ve manevi rehberlerin yetiştirilmesi uzun zamandır gündemde. Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2006 yılında hayata geçirdiği Uluslararası İlahiyat Programı (UİP) bu ihtiyaca cevap vermeyi hedefleyen çalışmalardan birisi. Ancak, mezunların istihdamı hâlâ çözülmesi gereken bir sorun olarak varlığını sürdürüyor.
Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 2006 yılında hayata geçirilen “Uluslararası İlahiyat Programı” (UİP), Türkiye dışında ikamet eden ve İslam ilahiyatı alanında eğitim almak isteyen Müslüman öğrencilere hitap eden bir eğitim programı. Bu program, Müslüman öğrencilerin geldikleri ülkelerdeki Müslüman topluluklar ile Türkiye arasında bir köprü kurarak, geleceğin dinî liderlerini yetiştirmeyi hedefliyor. Programdan şimdiye kadar 1000’den fazla öğrenci mezun oldu ve mezunların büyük çoğunluğunu Almanya ve Fransa gibi Batı Avrupa ülkelerinden gelen öğrenciler oluşturuyor.
Arapça Dil Eğitimi ve Maddi Destek
Uluslararası İlahiyat Programı (UİP) kapsamında Türkiye dışında yaşayan öğrenciler, Türkiye’nin önde gelen ilahiyat fakültelerinde akademik bir İslami ilahiyat eğitimi alıyorlar. Bu fakülteler arasında Marmara Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve Bursa Uludağ Üniversitesi gibi tanınmış üniversiteler bulunuyor. Ayrıca İstanbul’da iki, Konya’da bir olmak üzere yalnızca UİP öğrencilerine yönelik yerleşkeler de mevcut.
İslam ilahiyatı alanında eğitimleri ile tanınan bu fakülteler, genellikle klasik İslami çalışmaları modern sosyal bilim perspektifleriyle birleştiren yaklaşımlara sahip. Arapça dil eğitimi de UİP programının önemli bir parçasıdır; böylelikle öğrencilere, İslami kaynakları orijinal dillerinde okuma ve anlama fırsatı sunulmaktadır.
Beş yıl süren bu program, bir yıllık dil hazırlık eğitimi ile başlar ve ardından dört yıl süren yoğun bir İslami ve sosyal bilimler eğitimiyle devam eder. Öğrenciler, felsefe, tarih, psikoloji ve İslam sanatı gibi derslerin de yer aldığı kapsamlı bir eğitim alırlar. Diyanet Vakfı’nın sunduğu destekle öğrencilerin eğitim ücretlerinin yanı sıra konaklama ve yeme-içme masrafları da karşılanır. Ayrıca, Vakıf, öğrencilerin kültürel ve dil alışverişini teşvik etmek amacıyla yaz ve kış kampları gibi çeşitli sosyal etkinlikler düzenler.
1000’den Fazla UİP Mezunu Mevcut
Almanya’da İslam ilahiyat fakülteleri, özellikle yurt dışından imamların getirilmesinin önüne geçilmesi, yabancı ülkelerin Müslüman cemaat üzerindeki etkisinin azaltılması ve “yerli İslam anlayışı”nın geliştirilmesi gibi konularda siyasi tartışmaların merkezinde yer alıyor.
Ülkede hâlihazırda Berlin, Hamburg, Osnabrück, Münster, Paderborn, Gießen, Frankfurt, Karlsruhe, Erlangen-Nürnberg, Ludwigsburg ve Tübingen olmak üzere 11 farklı noktada İslam ilahiyatı ve din pedagojisi eğitimi sunuluyor. 2020 itibariyle bu bölümlerde 2.500 öğrenci eğitim görüyordu.
Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde doğup büyüyen Merve Pek*, 2015 yılında İslam ilahiyatı eğitimi almak amacıyla Uluslararası İlahiyat Programı (UİP) kapsamında Marmara Üniversitesi’nde eğitimine başlayan öğrencilerden biri. Beş yıllık eğitimini tamamlayarak mezun olan Pek, Almanya’da ilahiyat okumak için mezuniyet notunun yeterli olmadığını belirtiyor: “UİP, Almanya’da benim için üniversite eğitimi almayı mümkün kılan bir fırsat oldu. Çocukluğumdan beri hoca olmak ve üniversite okumak istiyordum. Bu iki hedefimi UİP sayesinde gerçekleştirebildim.”
Notları yeterli olsa da Almanya’da ilahiyat okumayı tercih etmeyeceğini söyleyen Pek, “Türkiye’de eğitim almak çok farklı bir deneyim sunuyor. Özellikle ilahiyat alanındaki bilgi ve eğitim, Türkiye’de çok daha köklü” diyor.
UİP’e başvurduğunda eğitim masraflarının Diyanet tarafından karşılandığını bilmediğini belirten Pek, mezuniyet sonrası istihdam olanaklarının son derece kısıtlı olduğuna değiniyor: “UİP mezunu birisinin Almanya’daki camilerde görevli olarak çalışabilmesi çok zor. Almanya’da bir din görevlisi olarak istihdam edildiğimizde, bazı camilerde sigorta ve emeklilik primleri Türkiye’de yatırılıyor. Bu durumda, UİP mezunu olup Almanya’da yaşayan ve burada bir camide hizmet etmek isteyen bir ilahiyatçı, özlük hakları konusunda güvencesiz bir zemine sahip oluyor. UİP’in başarılı bir program olabilmesi için, mezuniyet sonrası Avrupa’daki istihdam koşullarının iyileştirilmesi gerek.”
Dinî Personelin Karşılaştığı Yapısal Zorluklar
Yine aynı eyalette doğup büyüyen ve Türkiye’de UİP kapsamında eğitim alan Ali Bey de eğitim öncesindeki beklentilerinin sonraki süreçle uyuşmadığını belirtiyor. “UİP kapsamında mükemmel bir eğitim aldık. Fakat sonrasındaki istihdam süreci Almanya açısından oldukça zorlu geçti.”
Bu nedenle İslam ilahiyatı alanını bırakıp özel bir şirkette insan kaynakları müdürü olarak çalışmaya başlayan Ali Bey, cemiyetlerdeki çalışmalarını fahri olarak sürdürdüğünü ifade ediyor: “UİP öğrencilerine çok büyük bir yatırım yapıyor fakat sonrasında mezunlarını mesleki olarak bir yere taşıyamıyor. Buradaki sorumlu, programın kendisi de değil üstelik. İmamlığın özlük hakları ya da üniversite mezunu bir imamdan cemaatin beklentileri gibi birçok farklı konu netleşmeden, dünyanın en iyi ilahiyat programı olsa da Almanya’da dinî personelin istihdam edilmesi ciddi bir zorluk gibi görünüyor.”
UİP, Avrupa’daki Müslüman cemaatler açısından giderek artan bir öneme sahip. Öğrenciler eğitimlerini tamamladıktan sonra döndükleri ülkelerde imam, din öğretmeni veya manevi rehber olarak görev alabilecek yetkinlikte mezun oluyorlar. Ancak, üstlenebilecekleri bu köprü rolünün etkin bir şekilde gerçekleşebilmesi için, önce yapısal sorunların giderilmesi şart.
*Yazıda “Uluslararası İlahiyat Programı (UİP)” ile ilgili kendi kişisel tecrübelerini paylaşan kişinin ismi, kendi isteği üzerine anonimleştirilmiştir.