Müslümanlar Neden Oy Kullanmalı?
23 Şubat Pazar günü Almanya’da gerçekleştirilecek olan genel seçimler ülkedeki Müslümanlar için de büyük önem taşıyor. Almanya'daki Müslüman toplumunun temsilcileriyle beklentileri, endişeleri ve Müslümanların seçimlere katılımının önemi üzerine konuştuk.

Almanya’da pazar günü gerçekleşecek olan genel seçimler, siyasi olarak oldukça gergin bir atmosferde yapılıyor. Göç, ekonomik zorluklar ve uluslararası çatışmalar seçim kampanyalarının merkezinde yer alıyor. Peki, Müslüman temsilciler bu süreci nasıl değerlendiriyor? Partilerden beklentileri neler? Ve Alman siyasetine karşı artan yabancılaşmaya rağmen Müslümanlar neden oy kullanmalı?
Almanya İslam Konseyi (Islamrat) Başkanı Burhan Kesici, mevcut seçim kampanyasını oldukça bölücü ve sert olarak tanımlıyor. Başarısızlıkla sonuçlanan koalisyon hükûmeti siyasi tartışmaları daha da keskinleştirdi. Özellikle aşırı sağcı parti AfD’nin güçlenmesi ve CDU’nun giderek sağa kayması endişe veriyor. Kesici, mevcut siyasi durumla ilgili olarak, “Partiler tepkisel hareket ediyor ve net, bağımsız bir duruş sergileyemiyor. CDU’nun zaman zaman AfD’nin söylemlerine yakın durması, AfD’nin işine yarıyor.” değerlendirmesinde bulunuyor.
“Müslümanlar Dikkate Alınmıyor”
Müslüman temsilciler, dinî anayasa hukuku, sosyal refah ve toplumsal katılım gibi konuların yeterince ele alınmadığı gerekçesiyle partilerin seçim programlarında önemli eksiklikler olduğunu düşünüyor. Temsilcilere göre ayrıca İslamofobi’ye karşı net bir duruş da eksik. İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Ali Mete, “Müslümanlar, Hristiyanlardan sonra Almanya’daki en büyük dinî topluluk olmalarına rağmen siyasi olarak neredeyse hiç dikkate alınmıyorlar.” eleştirisinde bulunuyor.
DITIB Genel Sekreteri Eyüp Kalyon ise, AfD’nin İslam karşıtı politikalarına özellikle dikkat çekerek, “AfD, açıkça İslam karşıtı bir program izliyor. İslam’ı toplum için bir tehdit olarak gösteriyor ve Müslüman dinî cemaatlerle yapılan mevcut anlaşmaları feshetmek istiyor.” şeklinde konuştu. Kalyon ayrıca, diğer partilerin de İslam’ı genellikle yalnızca güvenlik politikaları bağlamında ele aldıklarını vurguluyor.
Göç Tartışmaları ve Dışlanma Hissi
Bu seçim öncesi partilerin seçim kampanyalarında göç tartışmaları da büyük yer kapladı. Kesici, Almanya’daki birçok Müslümanın giderek daha fazla “bu toplumun bir parçası olup olmadıklarını” sorguladıklarını belirtiyor. Kesici, “Dördüncü kuşak Müslümanlar bile artık artan İslam düşmanlığı ve bariz ayrımcılığın nedenlerini sorguluyor.” dedi.
Kalyon da Müslümanların medyada genellikle olumsuz bir bağlamda anılmasını eleştiriyor: “Şu anki tartışmalarda, özellikle Müslümanların orantısız bir şekilde suç işlediği imajı yaratılıyor. Bu bakış açısı İslamofobik klişeleri besliyor ve Müslümanların topluma sağladığı birçok olumlu katkıyı göz ardı ediyor.”
Hangi Partiler Desteklenebilir?
Müslümanların Almanya’da hangi partileri destekleyip destekleyemeyeceği konusunda farklı görüşler var. Kesici, bu konuda kesin bir çizgi çekerek şunları söylüyor: “İnsanlık dışı ideolojileri benimseyen, göçmenlere ve mültecilere karşı nefreti körükleyen veya aşırı sağ hareketlerle arasına açıkça mesafe koymayan partiler Müslümanlar için kabul edilemez.”
Mete ve Kalyon ise, Müslüman seçmenlere partilerin seçim programlarını dikkatle incelemeleri çağrısında bulunuyor. Her partinin hukukun üstünlüğü, eşitlik ve toplumsal dayanışma konularındaki duruşunun kritik bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Müslümanlar Neden Oy Kullanmalı?
Güncel bir araştırmaya göre, Müslümanlar Alman siyasetine giderek daha fazla güven kaybediyor. Bu durum, Ali Mete için endişe verici bir gelişme:
“Bir yandan, birçok Müslümanın Alman siyasetine yabancılaştığını görüyoruz; tıpkı çoğunluk toplumunun geniş kesimleri gibi. Ancak cemaatlerimizde yaptığımız iç araştırmalar, Müslümanların yüzde 80’den fazlasının sandığa gitmeyi planladığını gösteriyor. Çünkü hâlâ bir şeyleri değiştirebileceklerine inanıyorlar. Geleceğimiz için sorumluluk almak dinî bir görevdir.”
Mete, mültecilerin seçim kampanyalarında araçsallaştırılmasını da eleştirerek, “Yabancı ülkelerin siyasi karar süreçlerimize müdahale etmesi demokrasiye zarar veriyor.” diyerek uyarıda bulunuyor.
Burhan Kesici ise, seçimlere katılımın demokrasinin şekillendirilmesi açısından bir zorunluluk olduğunu belirterek, “Oy kullanma hakkı olan her vatandaş, bu hakkını kullanmalı ve toplumsal barış ile demokratik değerlerin korunması için mücadele eden bir partiye oy vermelidir” diyor.
Eyüp Kalyon seçimlerin yalnızca ilk adım olduğunu söylüyor ve açıklıyor: “Demokratik katılım ve toplumsal dayanışma yalnızca oy kullanarak sağlanmaz. Yerel, eyalet ve federal düzeyde aktif rol almalı ve demokratik mekanizmaların doğal bir parçası olmalıyız.”
Her şeye rağmen Almanya’daki Müslümanlar için genel seçimler, açık ve adil bir toplum için seslerini duyurabilme açısından önemli bir an olarak görülüyor. Yaşadıkları siyasi yabancılaşma ve Müslümanlar olarak kendilerini yakından ilgilendiren meselelerin siyasi partiler tarafından çoğu zaman göz ardı edilmesine rağmen, Müslüman temsilciler seçim hakkının kullanılmasını ve demokraside aktif bir rol oynanmasını teşvik ediyorlar. Zira ancak siyasi katılım sayesinde uzun vadeli değişimler sağlanabilir ve çeşitlilik ve toplumsal dayanışma adına güçlü bir mesaj verilebilir.