'İslam'

Hz. Muhammed’in Dilinden Anne Sevgisi

Hz. Muhammed'in annelere dair sözleri, sadece 7. yüzyıla değil, günümüze ve kalplerimize de hitap ediyor. Peki, İslam anneliğe dair ne der? Bu Anneler Günü'nde, İslam'ın anneliğe dair öğretilerini bir kez daha hatırlıyoruz.

Fotoğraf: @shutterstock.com / Art_Photo

Anne, Mutti, Daye, Mom…

“Anne” kelimesini büyürken öğrendiğim dört dilde de söyledim. Ancak kendim anne olduktan sonra, anneliğin ne anlama geldiğini derinlemesine kavradım. Bu, hayatımın en derin ve anlamlı deneyimi oldu. Anne olmak, bedenim, duygularım, zihnim ve ruhum açısından yaşadığım en zorlu dönüşümdü. Görünen o ki, anneler bir insanı büyütüp yetiştirirken, aynı zamanda kendi çocukları aracılığıyla da sürekli gelişir ve olgunlaşırlar. Kendi çocuğu olmayanlar dahi, bir sonraki nesli destekleme ve yol gösterme kapasitesine sahiptir.

Annelik ne kadar güzel bir deneyim olsa da, aynı zamanda derin bir yalnızlık ve hüzün kaynağı olabilir: Bedenin ağrısı ve tükenmişliği, doğum sonrası depresyon ve ruhsal sarsıntılar, uykusuz geceler, gözyaşları, bitmek bilmeyen endişeler ve sürekli kendini sorgulama, suçlama ve yetersizlik hissi… “Acaba bu küçük insana gerçekten en iyisini sunabiliyor muyum?” Toplum olarak annelerin fedakârlığını özellikle Anneler Günü’nde överiz; ancak birçok yaşam alanında hâlâ yeterli destek ve ilgi eksikliği yaşanıyor.

Hz. Muhammed Anneler Hakkında Neler Dedi?

Anneliğin bitmek bilmeyen talepleri karşısında kendimi yalnız hissettiğimde, kalbimi güçlendiren ve ruhumu besleyen dinimizin manevi kaynaklarına yöneliyorum. Hz. Muhammed’in annelere gösterdiği özen ve kendi annesine -vefatından sonra bile- duyduğu sevgi, zor zamanlarda bana teselli veriyor. Bazı sözleri ise bana özellikle yakın geliyor.

Kur’an-ı Kerim’de yer alan birçok ayet, bir annenin çabasının karşılıksız kalmayacağını vurgular. Hz. Muhammed (s.a.v.) bu ayetleri ümmetine aktarmıştır:

“Biz insana, anne babasına iyilik etmesini emrettik. Annesi onu zahmetle taşımış, zahmetle doğurmuştur. Onun taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet olgunluk çağına ulaşıp kırk yaşına vardığında şöyle der: ‘Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimete şükretmemi, razı olacağın salih işler yapmamı nasip et. Soyumdan da salih insanlar yarat. Şüphesiz ben sana yöneldim ve elbette ki ben Müslümanlardanım.’” (Kur’an-ı Kerim, 46:15)

“Biz insana, anne babasına karşı (iyi davranmasını) tavsiye ettik. Annesi onu zorluk üstüne zorlukla taşımış, onun sütten kesilmesi iki yıl sürer. (İşte bu yüzden) ‘Bana ve anne babana şükret; dönüş ancak banadır’ (dedik).” (Kur’an-ı Kerim, 31:14)

Bu ayetler gösteriyor ki, Allah’a kulluk etmek, ebeveynlere -özellikle de anneye- sevgi ve şefkatle yaklaşmayı da içerir. Bu kıymetli ayetler, yalnızlığımda manevi yaralarıma her daim merhem olmuştur ve bir çocuk yetiştirmenin, aynı zamanda değerli bir ibadet olduğunu hatırlatırlar. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Hamile bir kadın doğum yaparken vefat ederse, şehit olarak ölmüş olur.” 

En çok iyi muameleyi hak eden annedir: Bir adam, sevgili Peygamberimiz’e (s.a.v.) sorar: “Ey Allah’ın elçisi, en çok kime iyi davranmalıyım?” Resulullah şöyle yanıtlar: “Annene.” Adam tekrar sordu: “Sonra kim?” “Annene.” Üçüncü kez sordu: “Sonra kim?” “Annene,” dedi Peygamberimiz. Adam dördüncü kez sordu: “Sonra kim?” Efendimiz: “Sonra babana,” buyurdu. 

“Cennet annelerin ayakları altındadır.”: Bu, belki de İslam toplumunda en çok bilinen hadislerden biridir. Annelik sevgisi, saygısı ve ilgisinin ne kadar önemli olduğunu vurgular. Bir anneye iyi davranmanın, ebedi mutluluğa açılan kapı olabileceğinden daha güçlü bir teşvik olabilir mi?

Günümüzde Büyüklerimizi ve Özellikle Annelerimizi İhmal Ediyoruz

Kadınların hor görüldüğü 7. yüzyıl Arabistan’ında bu sözler devrim niteliğindeydi. Bugün bile geçerliliğini koruyor, hem bireysel hem toplumsal düzeyde bizi harekete geçirmeye çağırıyor. Pek çok anne -ve aslında birçok baba da- yetişkin çocuklarıyla kaliteli zaman geçirmeyi hasretle bekler. Anlamlı bağları derinleştirmek ve birlikte vakit geçirmek ister. Maalesef günümüzde yoğun yaşam temposu, yaşlı ebeveynlerin -özellikle annelerin- yalnızlaşmasına ve ihmal edilmesine yol açıyor.

Göç ve gurbetin arttığı günümüzde, biyolojik ebeveynlerimiz çoğu zaman bizlerden uzakta yaşıyor. Ancak yine de çevremizde bulunan ve anne-baba hükmünde olan büyüklerimizle vakit geçirebilir, onların da ilgi ve sevgiye ihtiyaç duyduğunu hatırlayabiliriz. Nitekim alimlerimizden Bediüzzaman Said Nursî, İhtiyarlar Risalesi‘nde yaşlılara hürmeti, hem insanlık görevi hem de ahiret için büyük bir kazanç olarak görür ve onların dualarının bir hazine olduğunu vurgular. Ayrıca, bu hürmeti, insanın hem dünyasına hem de ahiretine nur saçan bir fazilet olarak tavsiye eder.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in tavsiyeleri, toplumsal yapımızı ve hayatımızı şekillendirirken bizlere annelerimizi, ebeveynlerimizi, yardıma muhtaç ve şefkat arayan büyüklerimizi görüp onlara destek olmayı öğütler. Onları sevgiyle kuşatmak, yalnız bırakmamak, hem dünyamız hem de ahiretimiz için en değerli faziletlere ulaşmamıza vesile olacaktır.

Dr. Zeyneb Sayılgan

Baltimore’daki İslam, Hristiyan ve Yahudi Araştırmaları Enstitüsünde İslam uzmanı olarak görev yapan Dr. Zeyneb Sayılgan, Almanya’da doğup büyümüş ve 2006 yılından beri Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşamaktadır. Sayılgan’ın araştırmaları Bediüzzaman Said Nursi’nin teolojik düşüncesine odaklanmakta, çalışmaları akademik ve popüler dergilerin yanı sıra Alman medyasında da yayımlanmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler