'Dosya: "Sosyal Medya"'

Sosyal Medyaya Birey Odaklı Bakışta Farklılıklar

Araştırmacıların sosyal paylaşım ağları hakkındaki görüşleri birbirinden hayli farklı. Jeff Narvis'e göre tanımadığımız herkes "potansiyel arkadaş"ken, Necla Mora “iletişimsizlik” konusuna vurgu yapıyor.

Teknolojinin hızlı bir şekilde gelişim gösterdiği ve kitle iletişim sistemlerinin değişime uğradığı günümüzde geleneksel haberleşme araçları yerlerini etkileşimli mecralara bıraktı ve etkileşim olgusu teknolojinin vazgeçilmez bir unsuru hâline geldi. İnternet teknolojisi adına yapılan büyük atılımlar ve sayısal yayıncılığın internet teknolojisini sıkı bir şekilde beslemeye başlaması, yaşadığımız zaman diliminin “yeni medya çağı” olarak adlandırılmasını sağladı.

“Yeni medya” kavramının çok geniş bir kapsama alanı var. Yeni iletişim teknolojilerinin tümünü bünyesinde barındıran yeni medyayı; “genel olarak var olan medyayı, etkileşimli olarak, sayısal veriye dönüştürmeye yönlendiren ve bilgisayar aracılığıyla üretim, dağıtım ve paylaşım sağlayan ortamlar” şeklinde tanımlayabiliriz. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, yeni medyanın ortaya çıkışıyla beraber geçmişte var olan geleneksel medya biçimleri sayısal teknolojiyle (0 ve 1) bütünleşik bir duruma geldi. Sayısal teknolojinin 0 ve 1’lerle birlikte yaratmış olduğu ortaklık yeni medyanın geniş kitlelere ulaşılabilirliğini kolaylaştırdı.

Yeni medyanın bünyesinde yer alan sosyal medya günümüzde çok revaçta olan bir kavram. Facebook, Twitter, MySpace ve Linkedin gibi sosyal paylaşım ağları toplumun geniş kesimi için hayatın vazgeçilmez bir parçası durumunda. Bireyin toplum içerisindeki konumu, statüsü, mevkisi, sosyolojik, psikolojik ve iktisadi yapısı da sosyal paylaşım ağlarına dahil olma noktasında aktif rol oynuyor. Toplumsal bir varlık olan insan, çevresinde olup bitene duyarsız kalamazken, fenomen durumuna gelen sosyal medya gerek ulusal, gerekse uluslararası gündemi bir anda değiştirebilecek potansiyeliyle önemli bir boşluğu dolduruyor.

Sosyal medya çok komplike bir yapıya sahip ve bu kapsamlı yapı nedeniyle kavrama yönelik net bir tanım yapmak mümkün değil. Teknik bir bakış açısıyla sosyal medya “dünya genelindeki bilgisayar ağlarını ve kurumsal bilgisayar sistemlerini birbirine bağlayan elektronik iletişim ağı olarak tanımlanan internetin gelişmesiyle bireyleri farklı bireylerle sanal uzamda buluşturan web tabanlı hizmetler” şeklinde tanımlanıyor. Daha kapsamlı bir tanımlamayla sosyal medya; “bireylerin sınırları belli olmayan bir sistem içerisinde açık ve yarı açık profil oluşturmalarına izin veren, farklı kişilerle bağlantı paylaşımında bulunan kişilerin listesini gösteren web tabanlı hizmetler” olarak ifade ediliyor.

Bu tanımdan yola çıkarak sosyal paylaşım ağları; iletişimin kelimelerle, görsellerle, ses dosyalarıyla kurulduğu etkileşimli ortamlar. Her yaştan her kullanıcıyı bünyesinde barındıran sosyal paylaşım ağlarında bireyler birbirleriyle iletişim kuruyor; ses, görüntü, veri içeriklerini paylaşıyorlar. Kullanıcıların paylaşım yapacağı hedef kitleyi belirleyecek yetkiye sahip olmaları sosyal medyaya olan ilgiyi arttırıyor. Fakat bu ağlar bireylere sadece sohbet ve paylaşım imkânı sunmakla kalmıyor, bununla birlikte kullanıcılar sosyal paylaşım ağları aracılığıyla kişi ve kurumlar hakkında bilgi sahibi olabiliyor, arkadaş ilişkileri kurabiliyor, yeni çıkan ürün ve hizmetlerden haberdar oluyorlar.

Sosyal paylaşım ağlarında gerçekleştirilen bu iletişim; yeniden biçimlendirilmeye başlayan kişilerarası iletişimin yeni şekli. Dolayısıyla sosyal paylaşım ağları hem bireysel hem de toplumsal unsurlar taşıyor.

Facebook, Twitter, Google+, MySpace gibi sosyal paylaşım ağları üzerine araştırma yapanların bir kısmı sosyal paylaşım ağlarının kişilerarası iletişimi bozduğunu ifade etse de, diğer araştırmacılar sanal dünyada kurulan arkadaşlık ilişkilerinin bireyleri gündelik yaşamda olumlu bir şekilde etkilediği görüşündeler. Bu yeni iletişimin olumlu yönlerini vurgulayan araştırmacılara göre sosyal paylaşım ağlarının eğlence ve haz öğelerini bir arada sunarken bireylerin düşünsel kabiliyetini de geliştiren, yeni ufuklar açan fonksiyonları var.

Web 2.0’ın tüm niteliklerini bünyesinde barındıran sosyal paylaşım ağları kullanıcılar tarafından yoğun bir şekilde ziyaret ediliyor. Bu ağlar web sitelerinin yerini alarak bilgiye erişimi kolaylaştırarak mobil uygulamalarla internetin olduğu her noktadan kullanıcılara erişim imkânı sağlıyor. Böylece sosyal medyanın kullanıcılara sunmuş olduğu en temel yenilikler arasına bireysellik ve kullanıcı destekli içerik de eklenmiş oluyor.

Avantajları ve Dezavantajlarıyla Yeni Paylaşım Ağları

Bireylerin istedikleri içerikleri paylaşmakta özgür oldukları sosyal paylaşım ağları her yaştan her kesimin kullanımına açık. Paylaşılan fikir, fotoğraf ve videolara yönelik yorumlarla insani ilişkilerin gelişmesi sağlanabiliyor, hatta kullanıcılar gündelik yaşamda çeşitli nedenlerle görüşemedikleri arkadaşlarıyla diyaloğa geçebiliyorlar. Örneğin Amerikalı Gazeteci Jeff Jarvis, sosyal paylaşım ağları aracılığıyla yeni ilişkilerin doğduğunu ifade ederek, yeni ilişkilerin yaşanabilmesi için halka açık olmayı savunuyor. Jarvis’in deyişiyle halka açık olmak sosyal paylaşım ağlarında var olmak ve zaman geçirmek demek. Ona göre; bireylerin tanımadığı kişiler potansiyel arkadaş adayı ve bireyler paylaşım ağlarında sadece bir dakika içerisinde o kişilerle bağlantı kurarak arkadaş olabiliyorlar.

Sosyal paylaşım ağları, her ne kadar kitlelerin bir arada bulunduğu yeni iletişim ortamları olarak nitelendirilse de araştırmacıların bir kısmı bu duruma eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşırlar. Örneğin Jeff Jarvis’in aksine Necla Mora, bu anlamda “iletişimsizlik” konusuna vurgu yapar. Bu bakışa göre sosyal paylaşım ağlarında bireyler kendi bakış açıları ile dünyayı yorumlarlar. Özellikle Facebook ile Twitter’da benmerkezcilik ön planda yer alır. Bu da sosyal ilişkilerin zedelenmesine neden olabilir. Sosyal paylaşım ağlarında yer alan arkadaş çevresinin dünyayı algılama ve düşünme biçimlerinin yanlış, buna karşın sadece bireysel düşüncelerin doğru olduğunu düşünme durumu Mora’ya göre zihinsel benmerkezcilik olarak adlandırılır. Böylelikle Mora’ya göre kişilere karşı ön yargılar oluşmakta ve gündelik hayatta çok iyi iletişim kurabilen bireyler sosyal paylaşım ağlarında açık bir şekilde tartışabilmektedir.

Sosyal paylaşım ağlarının olumsuz etkilerinden bir diğeri de “teknolojik yalnızlık”tır. Giderek gelişen internet teknolojisi ile birlikte sosyal paylaşım ağları sürekli üye kazanır, ancak bu üyeler arkadaş çevrelerini genişlettikleri sürece yalnızlaşırlar. Geçmişte kısa mesaj gönderimi ile başlayan, günümüzde ise Facebook ya da Twitter’dan mesaj atılarak devam eden teknolojik yalnızlaşma, çağdaş insanın sosyal hayattan kopuşunu ifade eder. Sosyal ağlardaki arkadaşlık sayısı arttıkça gündelik yaşamda kurulan diyaloglar o denli azalır. Zira gelişmiş teknoloji bireylerin kendi kendilerine yettikleri düşüncesini benimsetir. Böylelikle toplumsallaşma güdüsü giderek zayıflar ve toplum içerisinde yaşayan yalnız insan unsuru ortaya çıkar. Çünkü bireyler kişilerle değil, bilgisayarlarla ya da teknolojik araçlarla iletişim kurmaya başlamış, bu durum aktifleşirken pasifleşen insanların oluşmasına neden olmuştur.

Gözetim Toplumuna Doğru

Sosyal paylaşım ağlarının beraberinde getirdiği bir diğer konu ise mahremiyet sorunudur. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızlı gelişimi, gözetim toplumu kavramının oluşmasına neden oldu. Bireylerin kendileriyle ilgili her şeyi aktardıkları sosyal paylaşım ağlarındaki güvenlik açıkları, içeriklerin kimi zaman silinememesi ve casus yazılımlı uygulamalar aracılığıyla bireysel mahremiyet önemli ölçüde zedelenebilmektedir. Hayatın her safhasının, yani mutluluk, hüzün, duygu ve düşüncelerin paylaşıldığı ağlarda bireysel mahremiyet zarar görmekte, bunun da ötesinde özel bilgiler çalınabilmektedir.

Dünya genelinde sosyal medya ile daha içli dışlı olan gençleri bekleyen en büyük tehlike ise sanal arkadaşlıklardır. Facebook ve Twitter üzerinden karşılıklı sohbet ve mesajlaşma esnasında farklı kişilerle tanışmak mümkündür. Ancak sosyal paylaşım ağlarında kimliği bilinmeyen kimselere kişisel bilgileri aktarmak büyük sorunlar yaratabilir. Kendilerini farklı kimliklerle tanıtan kişiler, irtibat kurdukları kullanıcıların kişisel bilgilerine farklı amaç ve niyetlerle ulaşabilirler. Bu noktada gerçek kimliklerini saklayarak insanlarla irtibata geçen bu kişilerin iyi niyetli olmadığı açık bir şekilde ortadadır. Kimliği bilinmeyen kişi bir uyuşturucu taciri, hırsız ya da şantajcı olabilmektedir. Bu kişiler tarafından gönderilen iltifat ve övgü içerikli mesajlara dikkat edilmeli, linkler tıklanmamalıdır. Zira linkler tıklandığı an casus yazılımlar yüklenebilmekte ve kişisel bilgiler karşı tarafın eline geçebilmektedir. Bu anlamda sadece gençlerin değil her yaştan her kesimin özellikle internet ortamında tanımadığı kişilerle konuşurken çok dikkatli olması gerekmektedir.

Sosyal paylaşım ağları etkileşim seviyesinin en üst düzeyde olduğu iletişim ortamlarıdır. Bireyler istedikleri içerik, görüş ve yorumları paylaşarak birbirleriyle fikir alışverişi gerçekleştirirler. Mobil iletişim araçlarıyla birlikte sosyal medya kullanımı hızlı bir ivme kazanmış; zaman ve mekân sınırlarını ortadan kaldıran sosyal paylaşım ağları bireylere sunduğu hizmet ve uygulamalarla dünyanın hemen hemen her ülkesinde cazip bir noktaya gelmiştir. Fakat özellikle çocukları ve gençleri bekleyen mahremiyet ve kimlik problemleri tehlikeler arasındadır. Bu nedenle sosyal medya bilincinin gençlere ve öncelikli olarak ebeveynlere kazandırılması gerekmektedir.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler