Norveç’te Yasa Dışı Bir Hayattan Beklentiler
Dünya üzerinde, yaşadığı ülkeden savaş, açlık ve kuraklık gibi nedenlerle ayrılmak zorunda kalan, diğer ülkelere iltica eden ya da bulunduğu ülke içerisinde yer değiştiren 45 milyon insan var. Ayrıca bunlara ek olarak, Lampedusa gibi felaket limanları üzerinden Avrupa’ya ve dolayısıyla daha iyi bir yaşama ulaşmaya çalışan insanlar bulunuyor. Jawad, kaydı tutulmayan bu onbinler arasından yalnızca biri.
Gittikçe hızlanan ürün, hizmet, bilgi ve insan akışı içinde yaşıyoruz. Küresel ekonominin katılımcıları olarak yeni değerler, yeni başarı standartları ve yeni beklentiler oluşturuyoruz. Fakat beklentiler, sadece aile, yerel ya da dinî topluluklar ve devlet ile ilişkilerden ibaret değil. Temelini küresel ekonomiden alan beklentiler gittikçe daha önemli bir hâl alıyor.
Avrupa’daki yasa dışı göçmenlerin günlük hayatları da bu bağlamda anlaşılabilir. Eğer küreselleşme, küresel akımlarla ilişkili bir kavram olarak nitelendirilirse, yasa dışı göçmen olmak da akıntıya karşı kürek çekmek demektir. Yasa dışı göçmenler günlük hayatlarında birbiriyle çelişen birçok zorlukla karşı karşıya kalırlar. Pek çok kişi, yasa dışı göçmenlerin çeşitli beklentileri karşılamalarını beklerken, diğer taraftan göçmenlerin bu beklentileri yerine getirmeleri için gerekli tüm imkânlar engellenmekte ve ellerinden alınmaktadır. Danimarkalı Antropolog Henrik Vigh’ın da isabetle belirttiği gibi yasa dışı göçmenler, “kültürel olarak kendilerinden beklenen ile sosyal olarak mümkün olanın birleştirilemez ayrılığı” içindedirler.
22 yaşındaki Afganistanlı Jawad’ın hikâyesi de bu birleştirilemez ayrılığı ortaya koyuyor. Afganistan’ın güneyindeki bir köyde yaşayan Jawad’dan ailenin en büyük oğlu olarak aileye katkıda bulunması beklenmekteydi; fakat Jawad’ın elinde bunu yapmak için çok az imkân bulunuyordu. Jawad 13 yaşına geldiğinde ailesi onu Avrupa’ya yolladı. Ailenin bunu yapmasının ilk nedeni sürekli devam eden çatışmalardan oğullarını kurtarmakken, aynı zamanda bu şekilde aile, oğullarının iyi bir eğitim alarak iş sahibi olmasını ve ailesine para yollamasını sağlamak istiyordu. Çetin bir yolculuk sonunda Jawad Türkiye’ye varmış ve buradan da İtalya’ya geçmişti. Jawad’ın seyahati, cinsel istismar ve birçok mahrumiyet içeren üzücü bir hikâyedir ve Jawad seyahati esnasında yapmak istemediği birçok şeyi yapmak zorunda kaldığını söylemiştir.
Bunlardan kurtulmak için Jawad, pek de yasal olmayan bir “paket”i İtalya’dan Almanya’ya taşıyarak Almanya’ya geçmiş, bir yılın sonunda ise amcalarından birkaçının daha önceden oturma izni almaya çalıştığı Norveç’e ulaşmıştı. 2 yıl boyunca Norveç’te bir iltica kampında kalmış, fakat sonunda 2010 yılında ilticası reddedilmişti ve kendisine, 18 yaşına kadar “gönüllü” olarak ülkesine geri dönmezse sınır dışı edileceği söylenmişti.
Geri dönmek, Jawad için bir seçenek değildi. O da Avrupa’daki çeşitli ülkeler arasında seyahat etmeye devam etti. Amcasının yanına ise, başarılı olamadığı için ve seyahati boyunca yapmak zorunda kaldığı şeylerden dolayı duyduğu utanç sebebiyle geri dönemedi. Üstelik, kaçakçılara hâlâ borcu olmasına rağmen çalışma izni de yoktu. Dolayısıyla ancak yasal olmayan yollardan para kazanarak borcunu geri ödeyebilmişti. Böylece yaşamak için kaçakçılık işine devam etmekten başka çaresi kalmadığını anlamıştı.
Jawad şu anda haşhaş ticareti ve kuzey Avrupa’ya ulaşmaya çalışan Suriyeli mültecilerin kaçakçılığını yapıyor. Bu işi hiç sevmemiş, lakin birçok göçmenin yaşamak zorunda kaldığı bir tecrübeden; diğerlerine ve diğerlerinin beklentilerine bağlı yaşamaktan kısmen kurtulmuş ve özgürlüğünü kazanmış. Ancak konaklama konusunda hâlâ arkadaşlarına bağımlı.
Jawad’ın hikâyesi istisnai bir örnek olarak algılanabilir, lakin gözlemlenen çoğu yasa dışı göçmenin ana sıkıntısı, insanların beklentilerini karşılamak konusundaki sıkıntılarıdır. Örneğin Jawad için Yaratıcısının beklentileri de son derece önemliydi. İçine düştüğü işlerin ardından affedilmek için dualar etti ve bir daha asla haşhaştan daha etkili bir uyuşturucunun ticaretini yapmayacağına dair Allah’a yemin etti. Buna ek olarak, kendisiyle aynı durumda olan diğer insanların beklentilerini karşılamak için mücadele etti. Her ne kadar parası olmasa da pahalı ayakkabılar, kıyafetler, şapkalar ve telefonlar almak için çok para harcadı. İtibar sahibi olabilmek için daha önceden belirlenmiş olan küresel ekonominin standartlarına uygun bir şekilde davranmaya çalıştı. Ancak hem Norveç’te hem de İtalya’da bölge halkının beklentilerini ve ideallerini karşılamak onun için hâlâ imkânsız gibi görünüyor.
Jawad’ın esas kavgası ise ailesinin beklentilerini karşılayamamasından kaynaklanan vicdan azabıydı. Avrupa’da karşılaştığı zorlukları ailesine anlatmamıştı, çünkü onların daha zor durumda olduklarını düşünmüş ve onları kendi problemleriyle sıkmak istememişti. Ailesini hayal kırıklığına uğrattığını düşünüyordu. Paradoksal olarak aslında Avrupa’da kalmasının esas sebeplerinden birisi de, ailesine yardım edebilmekti. Başlarda, ailesine para göndermeyi denemişti; ama şimdi ailesi ile bağının tamamen koptuğunu düşünmekteydi. Çünkü sıkıntılı bir dönem geçirmişti ve bir müddet ailesine para yollayamamıştı.
Jawad ve diğer tüm yasa dışı göçmenler için günlük hayat, çoğunlukla günlük beklentilerden müteşekkildir. Daha doğrusu, bu hayatın en belirgin ve üzücü kısmı genellikle insanların çeşitli beklentilerini karşılayamamaktır. Karşılanamayan ve karşılanamadıkça acı bir düğüm hâline gelen beklentiler ise hem Jawad hem de diğer tüm yasa dışı göçmenlerin Avrupa’daki günlük hayatlarının parçası hâline gelmiştir.