Hindistan’da Müslümanlara Yönelik Şiddet Durmuyor
Hindistan Başbakanı Nerandra Modi’nin, Müslümanların Bangladeş’ten gelen yasa dışı göçmenler olduğunu söylemesinin ardından bu sene mayıs ayında Assam eyaletinde onlarca Müslüman, Hindu milliyetçileri tarafından katledildi. Adına Hindu Uyanışı denilen bu tarz saldırılar, ülkedeki Müslümanların endişelerini daha da arttırıyor.
Son yıllarda tüm Güney ve Güney Doğu Asya’da Müslümanlara karşı bir şiddet dalgası oluşmaya başladı. Hindistan’ın kuzeydoğusunda bir eyalet olan Assam da bu olaylardan nasibini aldı. Öte yandan şiddetin farklı farklı nedenleri bulunuyor. Şiddet olaylarının etnik köken dolayısıyla yapıldığı aşikâr olsa da olaylardaki dinî-politik yönler de göz ardı edilmemelidir.
Assam, Hindistan’ın kuzeydoğu bölgesinde bulunan 7 eyaletten biridir. Bangladeş ile 262 km uzunluğunda bir sınıra sahiptir. Çok zengin bir kültürü olmakla beraber etnik bileşimi de çeşitlidir. Yörenin yerli halkları Assam halkı ile Bodo halkıdır. Müslüman halk ise Assam halkından sonra ikinci çoğunluğa sahip halktır. Bodo halkı, sadece Bodoluların bulunduğu ayrı bir eyalet olmayı istemekte ve Müslüman nüfustaki artışın kendileri için bir tehdit oluşturduğu inancına sahiptirler. Bu tehdit algısı Bodo topraklarında Müslümanlara yönelik, 2012 ve 2014 Mayıs ayında doruk noktasına ulaşan belli başlı şiddet olaylarına yol açmıştır.
Peki Bodo halkı ile Bengal dilini konuşan Müslümanlar arasındaki gerilimin altında yatan nedenler nelerdir?
Gerilimin ana nedeni etnik köken farklılığıdır. Assamlı ve Bodolu insanlar, Bengalli etnik topluluğun çoğalması ve Assam’ı ele geçirmesi gibi bir endişeye sahipler. Zira nicelik, baskın kimliğin ortaya çıkmasına ve hâlihazırda bulunan kısıtlı kaynakların artan nüfus tarafından paylaşılma şekline doğrudan etki eder. İnsanlarda Assam’ın demografik değişime uğradığı algısı bulunmaktadır. Bu düşünceye göre artan Bengalli nüfus, Assam’daki kimliği ve toprakları etki altına almaktadır. Yerli halk yerel kültürlerinin bozulup kaybolacağından, âdet ve geleneklerinin yok olacağından endişelenmektedir. Assamlı yerli halk arasında da, Bangladeş’ten göç etmiş olduğuna inandıkları Bengalli halkın toprak ve kaynakları ellerinden aldıkları gibi genel bir kaygı bulunmaktadır. Bengallilerin sadece topraklarını değil, iş pazarını da ellerinden aldıklarını ve mevcut kaynaklardan daha kısıtlı sayıda yararlanacakları korkusu buna eşlik etmektedir.
İş gücü bol olunca düşük maaş için çalışan insan sayısı artar. Bengalli olmayan işçiler bu yüzden işsiz kalmaktadır. Etnik bakış açısının doğurduğu bu ekonomik ve demografik hatlar, Bengalli olan ve olmayan halk arasında genelde çatışma ile sonuçlanan gerilimleri ortaya çıkarmaktadır.
Bu etnik gerilim zamanla dinî bir hâl almaya başlamıştır. Assam örneğinde gerilim, politikanın devreye girmesiyle dinî kanallara yönelmiştir. Tüm Güney Asya kıtasında şiddet çok yönlü bir olgudur. Siyasal partiler etnik farklılıkları öne çıkararak bu farklılıkları birer oy aracı olarak kullanırlar. Hindistan’daki diğer eyaletlerde olduğu gibi Assam’da da bu yadsınamaz bir gerçektir. Hindistan’da ideolojik ve idari olarak Hindu Nasyonalist Gönüllüler Birliği’ne (Hind. “Rashtriya Swayamsevak Sangh”) bağlı olan Bharatiya Janata Partisi (BJP), Müslümanlara karşı rahatsız edici bir politika izlemekte ve Hindu inanç ve kültürüne aşırı derecede vurgu yapmaktadır. Bu anlayışa göre Hindu egemenliği altındaki bir Hindistan’da Müslüman nüfusun artışı, Hint vatandaşlığı için bir tehlike arz etmektedir. 1947’deki Güney Asya kıta altı bölünmesi, Müslüman Birliği ve (Hinduları temsil eden) Hindistan Kongresi olmak üzere iki cephe arasında dinin kıstas alınarak bölünmesiyle önemli bir yer tutar. Hindistan ve Pakistan’da Hindular ve Müslümanlar arasında şiddetli çatışmalar patlak vermiştir. O zamandan beri din ve politika, ulusal gündemi hep meşgul etmiştir. Nitekim Başbakan Narendra Modi liderliğindeki BJP, Hinduların oyunu toplamak için ulusal Lok Sabha1 Seçimleri’nde kasıtlı olarak Müslümanları hedef alan söylemlerde bulunmuştur. Uzmanlara göre bu taktik Başbakan Modi tarafından bilinçli bir şekilde kullanılmıştır. 2002’de Gujarat’ta bir trenin yanmasını takiben meydana gelen ayaklanmada 2000 Müslüman’ın Hindu milliyetçiler tarafından katledilmesine karşı Modi’nin tutumu göz önüne alındığında, onun iktidarı elde etmesiyle endişeler de artmıştır. Birçok kişi bu ayaklanmayı etnik temizleme olarak tanımlamaktadır ve Modi, Gujarat soykırımında rol oynaması sebebiyle suçlu bulunmaktadır. Bu olaylar Müslümanların Hindistan’ın kuzeydoğu eyaleti Assam’da maruz kaldıkları muameleyi daha net bir şekilde açıklamaktadır.
Müslüman karşıtı politik söylemler Hinduları Müslümanlara karşı hem ülke genelinde hem de Assam’da kışkırtmaktadır. Örneğin Modi son seçimlerde defaatle Bangladeşli Müslümanları çanta ve bavullarıyla toplu hâlde sınır dışı edeceğinin sözünü vermiştir. BJP, sayıları milyonlar olan Bangladeşli Müslümanların Hindistan için çok fazla olduğunu iddia etmektedir. Eğer bu iddia doğruysa, Modi’nin söylemleri nesiller boyu Hindistan’da yaşamış olan Bangladeşli Müslümanlar için bir tehdit oluşturmaktadır. Assam’daki olayların tetikleyicisinin Modi’nin söylemleri olduğunu iddia etmek zor olsa da, Hindu militanlarının Assam’da çok sayıda Müslüman’ı öldürmesinden birkaç gün önce Modi göç karşıtı bir konuşma yapmıştır. Bu saldırı Assam’daki Müslüman halkın göç etmesine sebep olmuştur.
Buna karşın Assam’daki Müslüman karşıtı gelişmeler iki bakış açısından değerlendirilmelidir. İlki, Assamlı entelektüel ve siyasilerin, Bangladeşlilerin ülkeyi sözde ele geçirecekleri korkusudur. Bu anlayışa göre Bangladeşli Müslüman göçmenlerin artması Bangladeş’in topraklarını doğuya doğru genişletmesi için sürdürdüğü bir politikanın sonucudur. 1947’de sadece Bengal dilini konuşan halkın bulunduğu daha büyük bir eyalet kurulması için çaba gösterildiğinden bu görüş Assamlı gayrimüslim halk tarafından oldukça benimsenmiştir. Hâlbuki bu durum günümüzde geçerliliğini sürdürmemektedir, fakat bu ihtimal Assamlı ve Hindu kabile liderlerini korkutmaya devam etmektedir. Örneğin Assam ordusunda görev yapmış emekli bir üsteğmen olan Sinha şu değerlendirmede bulunmuştur: “Bangladeş’in uzun vadede güçlenebilmesi için stratejik bir önemi olan Assam’a doğrudan yapılan karadan bağlantı, bu eyaletin Hindistan’ın kuzeydoğu kısmının geride kalan kısmıyla ve zengin kaynaklarıyla olan bağlantısını kesmesiyle sonuçlanacaktır. Bu da korkunç ekonomik ve stratejik sonuçlara yol açacaktır. Bangladeş ile ilişkimiz ne kadar dostane olursa olsun bu ülkeden gelebilecek işgal tehlikesini göz ardı edemeyiz.” Bu algı Assam’da casus olmadıklarını iddia eden ve nesillerdir orada yaşayan Müslümanlara karşı kin ve nefret tohumlarını ekmiştir.
Başka bir bakışa göre Assam’daki Müslüman nüfusun artışı, küresel İslami köktendinciliğin yükselişine bağlanmaktadır. Bu görüşe göre Keşmir’de olduğu gibi Müslüman nüfusun artışı İslami güçlerin artışına zemin hazırlamaktadır. Keşmir’in bir kısmı Hindistan’dan ayrılıp bağımsız bir eyalet kurma amacıyla bağımsızlık için çaba göstermektedir. Hindistanlı Hinduların İslam korkusu, Bangladeş’ten Müslümanların ülkeye akın etmesi sebebiyledir. BJP, Bangladeş’ten gelen Hinduların mülteci olduklarını, bu yüzden Hindistan’da ve Assam’da mülteci kamplarında kalmaları gerektiğini iddia eder. Müslümanlar ya yasadışı göçmenler ya da Hindistan’daki tüm eyaletleri istila eden bir halk olarak gösterilir.
Elbette Hindistan, Güney Asya’nın hangi ülkesinden gelirse gelsin yasadışı göçmenleri sınır dışı etme hakkına sahip. Fakat bu durumda her ülkeden adil bir yaklaşım göstermesi beklenir. Tüm Müslümanları istilacı olarak göstermek sadece gerilimi artırır. Özellikle ülkeler arası göçün yüzyıllarca yıllık bir olgu olduğu Güney Asya’da, yasadışı göçmenler ile, nesillerdir orada yaşayan kişileri ayırt etmek önemlidir. Öyle ki bu coğrafyada bazı göçler ülkeler ya da eyaletlerin karşılıklı anlaşmasıyla olmuştur. Hindistan’ın bölgedeki en büyük laik demokratik ülke olması sebebiyle Müslümanların da Hindistan’daki diğer dinî gruplarla eşit muamele görmesi gerekmektedir. Bangladeş’in, Hindistan’ın Assam’daki Bangladeşli göçmenler hakkındaki kaygılarını göz önüne alması gerekirken, Hindistan da yaşam hakkı ile İslami köktendincilik arasındaki ayırımı iyi yapmalıdır. Aksi takdirde iki ülkenin halkı arasında kin ve nefret duyguları artar ve Hindistan ile Bangladeş arasındaki ilişkiler çift taraflı olarak bozulur.
Fotoğraf: ©Shuttersrock.com/Nisarg Lakhmani