Deniz Aşırı Bir Ülkede Müslüman Olmak: Avustralya
Avustralya’da İslam Orta Doğu, Afrika, Avrupa ve Asya’dan gelen göçmen Müslümanların yanı sıra küçük, fakat gittikçe büyüyen bir grup mühtedi tarafından yaşanıyor. Avustralya, son zamanlarda medyanın yoğun ilgisine maruz kalan Müslüman kültürün yavaş yavaş yerleştiği ve kemikleştiği bir yer olsa da Müslümanlar, terörle mücadele yasaları gibi gelişmelerin yoğun baskısından rahatsız. Belal ve Maryum Chami, sürekli kuşatma altındaymış gibi görünen Müslüman cemaat içerisinde yaşamın nasıl olduğunu tarif etti.
Avustralya’nın İslam’la teması, 18. yüzyılda Endonezya’nın Makassar adasından gelen Müslüman balıkçıların Avustralya yerlileriyle ticareti vesilesiyle başladı. Müslümanların Avustralya’ya yerleşmeleri ise, Afganistan’dan ve parçalanmadan önce Hindistan’ın bir eyaleti olan Pencap’tan iki ila dört bin Peştu Müslüman devecinin, 19. yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın başlarında ülkeye gelmesiyle başladı. O zamanlar uzak mesafelere deve ile ulaşım revaçtaydı. Pek çok deveci evine dönmüş olsa da bazıları Avustralya’da kalarak çiftçilik ve seyyar satıcılık yaptı ya da kendi toprağının sahibi oldu.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda Lübnan, Türkiye, Bosna, Pakistan ve Endonezya gibi ülkelerden Avustralya’ya göçler yaşandı. Göçmenlerin yanı sıra Avustralya’da doğup büyümüş Müslümanlarla ihtida edenler de Avustralya’daki Müslüman cemaatin büyümesine katkıda bulundu. 2001 nüfus sayımına göre, 300.000 Müslüman’ın üçte biri Avustralya’da doğmuştur ve Müslüman cemaat içinde 70 farklı ulusal kökenden insan bulunmaktadır.
Genelde kendisinden homojen bir grupmuş gibi bahsedilse de Avustralya’daki Müslüman cemaat, 60 farklı ülkeden, 55 farklı dili konuşan alt gruplardan oluşuyor. Görünürde buradaki Müslümanların çeşitli ulusal mensubiyetleri bulunuyor, aynı zamanda kültürel ve dil gruplarına aidiyetleri de var.
Lübnanlı-Avustralyalı İmmünoloji uzmanı Belal Chami de, Avustralyalı Müslüman genç stereotipini hem simgeleyen hem de ona meydan okuyan Müslümanlardan biri. Sidney’de Lübnan kültürü içinde doğup büyüyen Belal ve karısı Maryum, Fatema Zahra adında bir küçük kızları olan iyi eğitimli bir aile. 27 yaşındaki Belal hayatına çok şey sığdırmış. 23’ünde İmmünopataloji bölümünü onur derecesiyle bitirmiş ve kendi dershanesini açmış. 25 yaşındaki Maryum’la evli olan Belal, evlendikten sonra Sidney Üniversitesi’nde doktora yapmış.
Belal ve Maryum, Avustralya’daki İslam diskurunun Müslümanların yaşamına etkilerinin de canlı örnekleri. Örneğin ülkedeki “Avustralya’da Helali Boykot Et” isimli sivil inisiyatif, gıda firmalarının helal etiketi kullandıkları takdirde teröristleri finansal olarak desteklemiş olacakları şeklinde bir argüman üzerinden İslam karşıtı kampanyalar yürütüyor. Her ne kadar devlet yetkilileri, sertifikalandırmanın Müslümanların ne yediklerini bilmelerini sağladığını açıklasalar da sosyal medya üzerinden başlatılan kampanya, etkisini hâlâ devam ettiriyor. Öte yandan 2014’ün eylül ayında Avustralya’nın en büyük terörle mücadele operasyonunda çoğu Afganistan’dan gelen 15 terör zanlısı göz altına alınmış, bu kişilerin Sidney’de cadde ortasında bir saldırı gerçekleştireceği iddiasında bulunulmuştu. Öncesinde ise ülke genelinde terör alarmı en üst seviyeye çıkartılmıştı. 60 kişinin Irak ve Suriye’deki savaşa katıldığı Avustralya, IŞİD’e karşı ittifaka 600 askerle destek vereceğini açıklamıştı.
Belal, son gelişmeler ele alınarak Avustralya’da çıkması planlanan terörle mücadele yasalarından endişeli, bu yasalar korkuyu ve Müslüman Avustralyalılara karşı saldırıları şimdiden tetiklemiş:
“Başbakanımız Tony Abbott’un tekrar tekrar yaptığı, ‘Yasalar Arap ve Müslüman cemaati hedeflemiyor’ açıklamalarına rağmen mecliste aslında şu dile getirilmiş oldu: ‘Ötekilerin muhafazası için bazılarına birtakım sınırlamalar koymak zorundayız’. Buradaki ‘bazıları’ aslında korku içinde yaşıyorlar. İslami bir şekilde giyinen kızkardeşlerimle eşim, kendilerini koruyabilmek için savunma sporları öğreniyorlar.”
Terörle mücadele kapsamındaki yeni tedbirler arasında Avustralyalı Müslümanların niçin Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan ve Ürdün gibi ülkelere seyahat ettiklerini açıklama zorunluluğuna dair maddeler de var. Avustralya Müslüman cemaatinin pek çok üyesi, bu ülkelerden gelen birinci veya ikinci kuşak göçmenler, diğerleriyse Belal ve Maryum gibi bu ülkede büyüyüp aile kuranlar. Bu durumda etnik ve ulusal mensubiyetleri göz önüne alındığında Müslüman cemaatin üçte ikisinin ulusaşırı bağlantılarını koruyor olması aslında gayet normal.
“Yeni terörle mücadele düzenlemeleri kapsamında insanlar suçlu addedilerek, onlardan belirli ülkelere seyahat etmeleri durumunda bu yolculuğun masumluğunu kanıtlamaları bekleniyor.” diyerek niçin planlanan yasalara karşı olduğunu anlatıyor Belal: “Bu, suçlu bulunana kadar herkesin masum olduğuna dair hukuki normu ihlal ediyor. Bu yasanın hedef tahtasında asıl olarak Müslümanlar var. Bu yasa yüzünden insanın kendisini aşağılanmış hissetmesi çok doğal ve ben bilhassa bu yasanın içten içe topluma yaydığı mesaj konusunda endişeliyim. Anavatanıma seyahat edersem artık döndüğümde bir terörist olmadığımı kanıtlamak zorunda kalacağım.”
Belal, başarılı olamamış bir hükûmetin çıkardığı bu yasalara karşı toplumdan gelen tepkinin umut verici olduğunu belirtiyor: “Toplumsal sağduyu, hassas bir azınlık grubun aşağılanması durumunda daha fazla izole olacağını anlayacaktır. Bu tarz adımlar, Müslüman cemaatin çoğunluğunu cezalandırırken şiddet yanlılarının kullandığı söylemi daha da geliştirir.”
Ülkede ekim ayında Müslüman bir kadın, ırkçı saldırıya uğramış ve “Siz Müslümanlar nereden geldiyseniz oraya gidin” diye bağıran saldırgan tarafından kolu kırılmıştı. “Tam şu anda” diye devam ediyor Belal, “Müslüman kadınlar tek başlarına sokağa çıkmaya korkuyor, olası saldırıları önlemek için topluluk hâlinde dolaşıyorlar. Müslüman kadınların başörtülerinin üstüne peruk taktığı söylentilerini bile duydum.” Belal ve Maryum gibi Avustralyalı Müslümanlar açısından yeni yasalar, bebeklerinin geleceğine dair korkutucu bir bakış sunuyor. Belal, manşetinde Müslümanlara yüzyıllık bir savaş açtığını duyuran gazeteye cevaben Sidney’deki Yahudi ve Hıristiyanların başlattığı “Avustralyalı Müslümanları 100 yıl boyunca seveceğiz” kampanyası gibi kampanyaları takdir ediyor: “Bu harika bir girişim ve zamanlama çok doğru. Bu bir başlangıç.”
Fotoğraf: ©Flickr.com/Engage Newcastle