'Ahmed Mansour'un Tutuklanması'

“Alman Devleti Bana Büyük Haksızlık Yaptı”

Ahmed Mansour, Arap dünyasının en tanınmış gazetecilerinden birisi. Darbeci Mısır rejimine muhalefeti sebebiyle dikkat çeken Mansour, Haziran ayında 2 gün Berlin hapishanelerinde kaldı. Mansour’la tutuklanma gerekçesini ve Mısır’ın geleceğini konuştuk.

Katar’a yolculuğunuz sırasında Berlin Havalimanında tutuklandınız. Polis hangi gerekçeyle sizi alıkoydu?

Kanaatimce bu soruya ben değil, beni tutuklayan Alman devleti cevap vermeli. Özellikle de parlamentoda bu yönde bir dinleme için başvuru yapıldığı göz önüne alınırsa muhtemelen yaz tatilinden sonra bu çerçevede bir tartışmanın yeniden alevleneceği açık. Tutuklanmamın Guido Steinberg ile yapılan söyleşinin hemen ardından, yani Sisi’nin son Almanya ziyareti ve Almanya’nın Yakındoğu politikası hakkındaki programdan sonra gerçekleşmiş olması da bir diğer ayrıntı. Öte yandan bence sizin sorduğunuz bu soru hâlâ cevaplanmadı ve bu soruya cevap vermek Alman devletinin görevi.

Tutuklandığınızda ne hissettiniz?

Alman Federal Polis Dairesinin başkanına yürürlükte olan yasaları ve benim şahsi haklarımı ihlal ettiklerini söyledim. Kendisine Mısır’ın benim tutuklanmama dair çıkarttığı talepten üç hafta sonra İnterpol tarafından hazırlanan bir belgeyi takdim ettim.

Bu belge, hiçbir siyasi tarafın Mısır’ın başvurusu üzerine şahsımın tutuklanmasını talep etmeye hakkı olmadığını ortaya koyuyordu. Bunun üzerine Federal Polis Dairesi başkanının omuzları düştü ve yakındaki bir ofise gitti. O ofiste bir müddet kaldı. Sonrasında sürpriz bir şekilde geri döndü: Alman devletinin emri üzerine beni tutuklaması, yanımda taşıdığım İnterpol belgesi sebebiyle geçersizdi. Tahminimce İnterpol ile görüştü ve bu görüşmede İnterpol belgenin doğruluğunu tasdik etti. Ayrıca kendisine bu durumun yürürlükte olan yasaları açıkça ihlal ettiği, Almanya gibi büyük bir devletin özgürlük ve insan haklarını bu denli açıkça ihlal etmesinin ve insan haklarını ihlal eden bir rejim ile işbirliği yapmasının kabul edilemez olduğu bildirildi. Kendisi sadece bir emir kulu olduğunu söyledi. Fakat kanaatimce Alman halkı bu emrin kimin tarafından verildiğini ve yasaların çiğnenerek Arap dünyasının en tanınmış televizyon muhabirlerinden birinin haklarının neden ihlal edildiğini öğrenmek isteyecektir.

Tutuklu kaldığınız süre boyunca nasıl muamele gördünüz?

İlk gün benim için çok zor geçti. Suçlular ile aynı yere kapatıldım ve yedi kişi ile mezara benzeyen bir odada uyumak zorunda kaldım. Ertesi gün bu durumu hâkime bildirdiğimde Moabit hapishanesine sevk edildim. Orada gördüğüm muamele nispeten daha iyiydi. Fakat insanın hayatta karşılaşabileceği en kötü durum, sadece özgürlüğü, demokrasiyi ve adaleti savunduğu için kendi özgürlüğünden mahrum bırakılmasıdır. Alman devleti bana büyük bir haksızlık yaptı. Bu haksızlık bana olduğu kadar dünyadaki tüm hür gazeteci ve özgürlük savunucularına da yapılmıştır.

Tutuklu kaldığınız sürede Mısır’a iade edileceğinizden endişe ettiniz mi?

Alman Federal Polis Dairesi başkanı bana Mısır hükûmetine teslim edileceğime dair bilgi verdi. Fakat bu söylediğinin o kadar kolay olmayacağını zaten tahmin edebiliyordum, zira Alman devleti böyle bir aymazlık ortaya koysaydı, bir dizi baş edilemez eleştiriye maruz kalacaktı. Bu bağlamda cesaretleri ve gösterdikleri dayanışma sebebiyle bilhassa Alman gazetecilerin ve siyasetçilerin önünde saygıyla eğiliyorum. Gösterdikleri cesaret ile halklarının ve ülkelerinin, Kamboçya’daki Pol Pot rejimi mahkemelerini andıran davalarda yüzlerce insanın rejim hâkimleri tarafından dakikalar içerisinde idam cezasına çarptırıldığı otoriter, devrimci bir rejim durumuna düşmesinin önüne geçtiler.

Tıpkı şu anda Mısır’da da olduğu gibi…

Evet, şu anda Mısır devletinde adaletin olmadığını kesinlikle söyleyebilirim. Mahkemeler suçlu çetelerin elinde, askeriye de bu suçlu çeteleri ile işbirliği içinde.

5 Ocak 2011’de Tahrir Meydanı’nda bir avukata işkence uyguladığınıza dair suçlamalar var. Bu suçlamalar hakkında ne söylemek istersiniz?

Bugüne kadar bu suçlamayı sadece medya aracılığı ile işittim. Bu tamamen uydurulmuş bir hikâye. Mısır’da benzeri hikâyelerle hapsedilmiş birçok zanlı siyasi muhaliflerden oluşmakta, aralarında takriben seksen yaşında ve kötü sağlık durumunda olan Temyiz Mahkemesi eski başkanı Mahmoud al-Khidri de var. Kendisi şu anda yardımsız yürüyemediği hâlde Mısır’ın en kötü hapishanelerinden birinde tutuklu. Bu denli yaşlı ve böylesine yüksek bir konuma sahip birisinin öne sürülen suçları işlemesi mümkün mü? Mahkûmlar arasında ayrıca Mursi döneminde Gençlik Bakanlığı yapmış kişiler ya da Mısır’ın Diş Hekimler Birliği başkanı gibi insanlar da var.

Bu hükûmet siyasetçileri siyasi suçlamalarla cezalandırdığından ve bu siyasi sistem benim yayınlarımdan çok zarar gördüğünden bu şekilde davalar uydurarak benim gibileri mahkûm etmeye çalışıyor. Bu sebepten uluslararası adalet sistemini yanıltmak ve benim peşime düşebilmek için bana karşı böyle bir dava açılmıştır.

Bu davada diplomatik baskıya işaret eden Alman Başsavcının ifadesi belki konunun kapsamını aydınlatmaktadır. Eğer Alman adaleti benim böyle bir suçu işlememe dair en küçük kuşkuyu duymuş olsaydı beni serbest bırakacaklarından büyük şüphe duyardım. Kanaatimce Alman halkı bu emrin kimin tarafından verildiğini ve yasaların çiğnenerek Arap dünyasının en tanınmış televizyon muhabirlerinden birinin haklarının neden ihlal edildiğini öğrenmek isteyecektir.

Serbest bırakıldıktan sonra yaptığınız açıklamada tutuklanmanızda siyasi etkilerin bulunduğunu söylediniz. Bahsi geçen siyasi etkiler tam olarak nelerdir?

Evet, bu tutuklama kesinlikle siyasi bir tutuklamadır, cezai bir işlem değildir. Ben bir gazeteci ve yazarım. Görüşlerim zaten yeterince biliniyor. 25 kitap yayınladım ve 25 milyon insan tarafından takip edilen Al-Jazeera kanalının en önemli programlarından birini sunmaktayım. Bunun yanı sıra 4 milyon kişi tarafından takip edilen Facebook ve Twitter hesaplarımdan her gün yayınlar yapıyorum. Arap dünyasındaki takipçilerimin büyük bir kısmı için programlarım ve yayınlarım büyük önem taşıyor. Tam da bu nedenle tutuklanmam Arap dünyasındaki ve dünya çapındaki medyada olağanüstü ses getirdi.

Gazeteci olarak işimi saygı ve güvenle yaptığım için büyük bir takipçi kitlesi üzerindeki etkimi herkes biliyor. Tam da bu yüzden başsavcı kendi kişisel açıklamasında soruşturmanın eksikliği ve serbest bırakılmam ile ilgili olarak benim bu bahsettiklerime değindi. Kanaatimce siyasi otoriter rejim Alman hükûmetine yönelik bir oyun hazırladı veya üçüncü bir taraf bu bağlamda arka planda etkili oldu.

Gelecek için planlarınız nedir? Mısır’a geri dönmeyi düşünüyor musunuz?

Günümüz koşullarında Mısır’a dönmem ölümüm anlamına gelir: Tıpkı onlarca insanın hapishanelerde öldürüldüğü gibi, yavaş bir ölüm. Bazıları direk katledilerek ortadan kaldırılıyor. Almanya başta olmak üzere Batılı devletlerin bu suçlular rejimi ile ittifak kurmasına tanıklık etmek ise çok acı verici. Bu öyle bir rejim ki, son iki yılda aralarında siyasetçilerin, ünlülerin ve eski milletvekillerinin de bulunduğu 300 tutukluyu işkence ile polis karakollarında ve hapishanelerde öldürtmüştür. Eğer Mısır’a dönersem veya bu rejime teslim edilirsem uluslararası insan hakları örgütlerinin de de tasdik ettiği gibi saydığım tüm bu zulümler benim de başıma gelebilir.

Geleceğe dair planlarıma gelince; bu cani otoriter rejimi eleştirmeyi bırakmayacağım ve gazeteci olarak faaliyetlerim ile basın özgürlüğünün ve insan haklarının savunucusu olmaya devam edeceğim.

Mısır’daki son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mısır’daki son durum çok acı ve giderek daha da kötüleşiyor. Darbeci başkanın talimatlarının, meclise danışılmadan hayata geçirilebilmesi zaten bunu gösteriyor. Mısır’ın mevcut en kötü diktatörlüğe sahip olduğunu ispatlamak için başka hangi ölçeğe ihtiyaç var ki? Belki Kuzey Kore daha kötü durumdadır, ama muhtemelen ikisi de canilikte aynı seviyedeler.

Kısa bir süre önce Sisi, Terörle Mücadele Yasası adı altında bir yasa çıkardı. İçeriği kısaca şöyle: Sisi’ye muhalif olan, Mısır sınırları içerisindeki veya yurt dışındaki herkes terörist olarak kabul edilecek ve cezaları ömür boyu ağır çalışma kampı veya idam olacak. Ve resmî haberlerden başka bir şey yazan her gazeteci iki yıl hapis cezasına çarptırılacak. Şimdi belki Mısır’ın günümüzde nasıl idare edildiğini hayal edebilirsiniz.

Peki, bu durumda Mısır’ın geleceğine dair beklentileriniz nedir?

Tarihin gösterdiği gibi hiçbir diktatör ne kadar ayakta kalmış olursa olsun uzun vadeli olarak tutunamamıştır. Kaddafi, Saddam Hüseyin, Mobutu, Pinochet ve daha onlarca diktatör, kendi halkları tarafından cezalandırıldılar. Batı bu diktatör rejimleri destekleyerek affedilmez ahlaki, insani, siyasi ve tarihî hatalar işlemektedir.

Batı bu diktatör rejimleri destekleyerek affedilmez ahlaki, insani, siyasi ve tarihî hatalar işlemektedir.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler