"Arakan"

“Myanmar’da Kaybedenin Baştan Belli Olduğu Bir Güç Savaşı”

Myanmar’daki Rohingya Müslümanları zulüm ve cinayetlerle karşı karşıya. Avrupa’da, Rohingyaların maruz kaldıkları bu zulümden neredeyse hiç söz edilmiyor. Myanmar’da işlenen suça dikkat çekmek için ne yapılabileceğini Tehdit Altındaki Halklar Örgütü (GfbV) Genel Sekreteri Ulrich Delius ile görüştük.

Tehdit Altındaki Halklar Örgütü (GfbV) olarak Rohingya’daki Müslümanlarla ilgili ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?

Rohingya’lara yönelik insan hakları ihlallerini belgelendiriyor ve basın açıklamaları ve röportajlar yoluyla bu ağır saldırılara dikkat çekiyoruz. Zira meseleler medyaya yansımadan siyasete eyleme geçmesi yönünde baskı oluşturmak da mümkün değil. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nde bu dramatik duruma dikkat çektik ve tüm dünya devletlerinden uluslararası bir inceleme komisyonu oluşturulması için destek vermelerini talep ettik. Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’ne komşu ülkelere de bu cinayetlere kayıtsız kalmamaları ve Rohingya mültecilerine koruma sağlamaları konusunda defalarca çağrıda bulunduk. Müslüman ülkelere, Rohingya’yı unutmamaları ve onların maruz kaldığı zulmü Birleşmiş Milletler’e taşımaları konusunda davette bulunduk. Ayrıca sürgündeki Rohingya organizasyonlarını da teşvik ediyor ve onlarla birlikte Rohingya mültecileri için yardım projelerini destekliyoruz.

Myanmar’da insan haklarına ilişkin durum nasıl?

Son üç ayda en az 67.000 Rohingya Myanmar’ın kuzeyindeki Arakan eyaletinden, ordu terörü nedeniyle kaçmıştır. Rohingyalar oldukça zor bir durumun içerisindeler, çünkü Müslüman komşu ülke Bangladeş onlara maalesef sığınma hakkı tanımıyor. Aksine burada yaşamakta olan yaklaşık 300.000 Rohingya mültecisinin halktan soyutlanması için ıssız bir adaya bırakılması planlanıyor. Mülteciler burada insanlık dışı şartlar altında yaşamak zorunda kalacaklar.

Myanmar’da ordu ve hükûmet Rohingyaların maruz kaldığı ağır insan hakkı ihlallerini hâlâ yalanlıyor. Birleşmiş Milletler’in insan hakları uzmanları eleştirileri sebebiyle açık bir düşmanlığa maruz kalıyorlar. Bölgede şiddete maruz kalan insanlara insani yardım malzemesi ancak ciddi uluslararası baskı uygulandıktan sonra gönderilmiştir.

Myanmar hükûmeti de zor bir durumda. Saldırılar, hükûmetin orduyu kontrol altında tutamadığını ve orduyu Rohingya anlaşmazlığı konusunda kendi etkisinin bastırılmasına yönelik her türlü girişimi önlemek amacıyla kullandığını açıkça ortaya koyuyor. Burada Rohingyalar kaybedenin en baştan belli olduğu bir güç savaşında suistimal ediliyorlar. Bu savaşın kaybedeninin Rohingyalar olduğuna şüphe yok.

Bu ortam nasıl yumuşatılabilir?

Birçok devlet, eleştirileri ile Aung San Suu Kyi başkanlığındaki hükûmete zarar vermekten ve Myanmar’ın demokratikleşmesine engel olmaktan korktukları için Rohingyalara destek olma konusunda oldukça çekimser bir tavra sahip. Ancak biz Rohingyaların insan hakları korunmadığı müddetçe kalıcı bir demokratikleşmenin mümkün olmadığının altını çiziyoruz. Bu çerçevede Myanmar hükûmetine bu Müslüman azınlığa yönelik ayrımcılık ve dışlanmanın sonlandırılması ve Rohingya anlaşmazlığına siyasi bir çözüm aranması konusunda tekrar tekrar çağrıda bulunuyoruz.

Myanmar’da ve komşu ülkelerde bulunan Rohingyalara insani yardımda bulunulması önemli. Fakat bu yardımlar kriz için bir çözüm teşkil etmez, bu çözüme ancak siyasi önlemlerle ulaşılabilir. Myanmar hükûmetinin 1982 yılında yürürlüğe giren ve katı şartları ile Rohingyaların birçoğunun eşit haklara sahip vatandaşlar olarak muamele görme imkânını elinden alan Vatandaşlık Yasası’nı kaldırması gerek.

Ayrıca Budist nasyonalistler tarafından yürürlüğe alınan ve Budist olmayanlara yönelik ayrımcılık unsurları içeren, tartışmalı Irk ve Din Yasası’nın yürürlükten kaldırılması da güven oluşumu sinyalleri verebilir. Bu yasalar sadece, evlenmeleri oldukça zorlaştırılmış olan Rohingyalara değil, genel olarak tüm Müslümanlara yöneliktir. Bu yasalar, Rohingya azınlığının konumuna ilişkin süregelen etnik bir anlaşmazlığı, ağırlıklı olarak Budistlerin yaşadığı bir ülkede Müslümanların haklarının sorgulandığı dinî bir anlaşmazlık boyutuna taşıdığı için de çok tehlikelidir. Biz henüz bu yasalar 2015 yılında yürürlüğe girmeden önce de bu ayrımcı hükümlere karşı uyarıda bulunmuştuk. 2017 Ocak ayının sonlarında bu yasaların en sert eleştirmenlerinden biri olan Müslüman avukat ve hükûmet danışmanı Ko Ni öldürüldü. Ko Ni’nin ölümünün üzerinden birkaç ay geçmiş olmasına rağmen bu cinayetin arka planı henüz aydınlığa kavuşturulmadı, hem de fail ve azmettiricilerinden ikisi tutuklanmış olmasına rağmen. Azmettiricilerden bazılarının eski ordu mensupları olduğu biliniyor. Biz defalarca bu şiddet eyleminin ve arka planının aydınlatılması için çağrıda bulunduk. Özellikle, bu cinayetin ne derece siyasi bir gerekçeye dayandığını öğrenmek istiyoruz fakat Myanmar polisi ve soruşturmayı yürüten savcılık bu konuda pek fazla bilgi paylaşımında bulunmuyor. Şimdiye kadar sadece cinayetin aylar boyunca ve oldukça ayrıntılı bir şekilde planlanmış olduğunu ve azmettiricilerin Ko Ni’nin siyasi çabalarından oldukça ”rahatsız“ olduklarını açıkladılar. Ancak biz böylesine yetersiz bir açıklamayla yetinmeyeceğiz.

Rohingyaların durumunu ele alan yerel insan hakları organizasyonları var mı? Bunlarla iş birliği yapıyor musunuz?

Biz Rohingyaların durumu hakkında basın açıklamaları yaparak ve çağrılarda bulunarak ulusal ve uluslararası insan hakları organizasyonları ile yakın iş birliği içinde çalışıyoruz. Burmalı insan hakları örgütleri bu konuda oldukça zorlanıyorlar. Yerel partnerlerimiz genellikle komşu ülkelerde bulunuyor ve burada Rohingya mültecilerine destek oluyorlar. Ancak yerel makamlar daha fazla mültecinin gelmesinden endişe duyduğu ve bu sebeple hem insan hakları organizasyonlarının hem de yardım organizasyonlarının çalışmalarını engelledikleri için buradaki çalışmalar da güçlükle yürütülebiliyor. Temel insani yardım çalışması yapanlar sınır dışı edilmemek için çok dikkatli davranmak zorundalar.

Bu suçun durdurulması için uluslararası zeminde, mesela Birleşmiş Milletler tarafından, raporların hazırlanmasından başka neler yapılabilir?

Rohingyalar ağır insan hakları ihlalleri sebebi ile son 40 yılda birkaç defa kitlesel göçe mecbur bırakıldı. Ancak Rohingyalar şimdiye kadar hiç bu kadar siyasi destek görmemişti, ayrıca bu destek sadece Müslüman olan ülkelerin hükûmetlerinden değil, Müslüman olmayan ülkelerden de geliyor. Özellikle İslam İş Birliği Teşkilatı (İİT), Rohingyalar için Birleşmiş Milletler düzeyinde oldukça yoğun çalışmalarda bulunuyor. Ancak maalesef İİT, üye devletlerinden biri olan Bangladeş’i daha insani bir mülteci politikası yürütme ve Rohingya mültecilerine koruma sağlama konusunda ikna edebilmiş değil. Obama başkanlığındaki ABD hükûmeti de Rohingyalar için çalışmalarda bulundu. Rohingyaların acil bir şekilde Birleşmiş Milletlerden daha fazla desteğe ihtiyacı var, zira sadece yurt dışından gelen siyasi baskı, Myanmar’ın bu grubun dışlanmasına son vermesini sağlayabilir.

Bireylerde bu konuya ilişkin bir hassasiyet oluşması nasıl sağlanabilir?

Avrupa medyası bu konuda oldukça az haber yaptığı için, siyasilere de bu sorunu ciddiye almaları yönünde baskı oluşturmak amacıyla bir blogda hemen hemen günlük olarak Rohingya sorunu konusundaki yeni gelişmelere ilişkin haber yapmaya karar verdik. Ayrıca sosyal medya üzerinden Rohingyalara temel insan haklarının tanınması için birçok kampanya başlattık.

Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’e yazarak, kendisinden, AB’nin Rohingya sorununun siyasi çözümüne yönelik daha fazla çalışma yapması ve Myanmar’da Müslümanları dışlayan yasaların kaldırılması konusunda ısrarcı bir tutum sergilemesi talebinde bulunabiliriz.

Muhammed Suiçmez

Marmara Üniversitesinde İslam ilahiyatı bölümünde eğitimini tamamlayan Suiçmez, yüksek lisans eğitimini Osnabrück Üniversitesinde manevi rehberlik alanında bitirmiştir. Suiçmez şu anda IslamiQ haber-yorum platformunun genel yayın yönetmenliğini yürütmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler