Çatışan Kimlikler, Avrupa Birliği Ütopyası ve Göç’ün Etkileri
Chatham House raporu verileri açık: Toplumsal meşruiyetini sağlamak isteyen bir Avrupa varsa, Müslüman kimliği ile barış elzem.
1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması Soğuk Savaş’ın bittiğine dair açık bir semboldü ve insanlık tarihi için bir dönüm noktasıydı. Benzer şekilde 11 Eylül 2001’de New York’ta İkiz Kulelere yapılan kanlı saldırılar da İslam karşıtlığı furyasının kilometre taşı olarak kabul edilebilir. “İslamofobi” teriminin doğuş tarihinin 1991’e tekabül etmesi tevafuklar zincirinin bir parçası değildir.[1] Bir duvar yıkılmış, yerine yeni bir duvar inşa edilmesi gerekmiştir. Bu duvar teknik olarak görünmez olsa da daha kalın ve birçok dünya toplumunu derinden yaralayacağa benzemektedir. Komünizm artık tehlike unsuru olmaktan çıkmış bir ideolojidir, dolayısıyla yeni bir düşman yaratılmalıdır. 1979’da İran Devrimi ile komünizm kadar endişelendiren bir diğer olgu İslam’dı ve yeni düşman için hâlihazırda birçok tarihsel serüven destekleyici faktör olarak dururken başka düşman yaratmak akıllıca olmazdı.
Samuel Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” çalışmasında da işaret ettiği gibi, yeni bir soğuk savaş başlamıştı. Bu savaş, Huntington’a göre Batı ve İslam/Müslümanlar arasında gerçekleşecekti. Bütün bu gelişmeler ışığında 11 Eylül’ün Avrupa’da İslam ve Müslüman kimliği algısı açısından bir dönüm noktası olmasına benzer şekilde, Suriye’deki iç savaş, Daeş’in Fransa, Belçika ve Almanya’da gerçekleştirdiği kanlı eylemler ve Avrupa’ya kitleler hâlinde yaşanan mülteci akını da dönüm noktası oldu. Avrupalı birçok hükûmetin yaratılmasında rol aldığı “öteki” kimliğiyle bu derece karşı karşıya gelmesi; ekonomik entegrasyonun işlediği, çok kültürlülük, demokrasi, insan hakları ve hukuk üstünlüğünün sürekli altının çizildiği Avrupa Birliği’ni sorgulamaya itmiştir.
İslamofobik söylemlere paralel olarak Avrupalı kimliğine yönelik sorgulamaların da zirveyi yakaladığı bir zamanda Chatham House, Enar, Pew Research ve YouGov gibi kuruluşların Avrupa halkları üzerine yayınladıkları raporların sonuçları bir hayli dikkat çekicidir. Bu kapsamda Chatham House’nin haziran ayında Avrupa Birliği ve Avrupalı kimliği krizine dair yayınladığı rapora bakmakta fayda var.
Chatham House Raporu: “Avrupa’nın Geleceği”
“Avrupa’nın Geleceği: Elit ve Halk Kitlelerinin Davranışlarının Karşılaştırması” (İng. “The Future of Europe Comparing Public and Elite Attitudes”) başlığı ile yayınlanan rapor[2] 10 ülkeyi[3] kapsamaktadır. Araştırma Thomas Raines, Matthew Goodwin and David Cutts öncülüğünde Aralık 2016 – Şubat 2017 tarihleri arasında “elit” ve “halk” kitleleri ayrımı üzerinden yapılan anket sonuçları temel alınarak hazırlandı. Raporda Avrupalı kimliğinin kriz süreci ve mülteci akını ile yeniden gündeme oturan Müslüman kimliğine karşı sorunlu duyarlılığın boyutları ortaya konuyor. Bunların yanı sıra “elit” ve “halk” gruplarının Avrupa Birliği’ne karşı değişen bakış açıları ve Avrupa’nın yerel/uluslararası politikalarına ve toplumlarına karşı duruşları da ele alınmaktadır. Bahsi geçen rapor aşağıdaki iki grubu kapsamaktadır:
Her ülkeden genel toplumu yansıtma potansiyeline sahip, 18 ya da 18 yaş 10.195 katılımcı ile cinsiyet, yaş ve geldikleri coğrafyanın özellikleri dikkate alınarak mülakatlar yapılmış. “Elit” olarak adlandırılan ikinci grup ise yerel, bölgesel, ulusal ya da Avrupa genelinde nüfuzlu üyeleri kapsıyor. Bu etkili isimler siyaset, medya, ekonomi ve STK temsilcileri arasından seçilmiş. Toplamda 1.823 katılımcının olduğu “elit” grupta her ülkeden en fazla 180 katılımcı ile yüz yüze, online ya da telefonla görüşmeler yapılmış.
Avrupalı Kimliği Krizde Mi?
“Avrupalı kimliği” kavramı 1960’larda, İkinci Dünya Savaşı sonrası, Soğuk Savaş’ın süper güçlerine karşı korunaklı bir alan yaratma adına ortaya çıkmıştır. Bu kavram 90’larda gücün, demokrasinin, refahın ve barışın sembolü olarak karşımıza çıkar.[4] Böylesi bir ütopya elitist bir kitleye yarar sağlarken halk bu ütopyanın merkezine çok da dâhil olamamıştır, dolayısıyla son yıllarda popülist sağın da parlamentolarda koltuk kazanması bu güven ve Pan-Avrupa inancının iyiden iyiye zayıflamasıyla ilintilidir.
Chatham House raporunda elit ve halk grupları arasındaki ayrımın Avrupalı kimlik ve güven duygusu bazında ayrıştığını görebiliriz. Özellikle “Eurozone” krizi ile “borçlu” ve “alacaklı” devletler söyleminin yaygınlaşması bu ayrışmayı mülteci krizi ile eşit derecede etkilemiştir. Rapora göre halkın yüzde 56’sı Avrupalı olmaktan “oldukça” ve “çok” gurur duyuyorken, elitlerden yüzde 68’i bu şekilde hissediyor. Bunun yanı sıra, halkın yüzde 17’si Avrupalı kimlik yerine ulusal kimlikleriyle gurur duyuyor. Analizde dikkat çeken asıl etken grup ise yüzde 29’luk bir oranla Avrupalı olmaktan gurur duymayan halk kesimi. Raporda kimlik analizi açısından sorulan “Ulusal ve Avrupalı kimliğinizle gurur duyuyor musunuz?” sorusuna elitlerden yüzde 81 olumlu yanıt alınırken, bu oran halkta yüzde 58 olarak karşımızda çıkıyor.
Raporda kimlik krizinin boyutlarına dair ipuçları veren diğer bir soru ise şöyle: “AB’den faydalandığınızı düşünüyor musunuz?”. Bu soruya elitlerden “evet” yanıtının oranı yüzde 71 iken halk grubunda bu oran sadece yüzde 34’tür. Halk grubundakilerin ortalama yüzde 54’ü ülkelerinin 20 yıl evvel daha yaşanılası olduğu kanısındadır. Sonuçlara bakılacak olursa, raporda da belirtildiği gibi, AB politikaları bütünleştirici (entegrasyon odaklı) politik sınıflar (elitler) ile zaman zaman kuşkucu yaklaşan halk arasında birleştirici olmaktan çıkmıştır. Raporda da ifade edildiği gibi, Avrupa kendi içerisinde hâlihazırda kuzey/güney, doğu/batı, alacaklılar/borçlular gibi söylemlerle ayrışmıştı, fakat üye ülkeler içerisinde bu kadar ayrımın olması Avrupa’nın geleceği adına yeniden okunmalıdır ve çözümler sunulmalıdır. 2016’da Brexit’i yüzde 51.9 ile desteklemiş olan Birleşik Krallık ve Avrupa genelinde 1960’lardan bu yana yüzde 5.1 oranından yüzde 13.2’ye çıkan popülist sağ oyları İngilizcede problemi görmek adına ifade edildiği gibi artık “odadaki filin görülmesi” gerektiğine dair sinyallar vermektedir. Bu bağlamda, raporda değinilen Avrupalı kimliği krizine başka bir açı kazandıracak YouGov, TUI ve Avrupalı Gençlik Çalışmaları (İng. “European Youth Studies”) desteği ile yapılmış başka bir rapora göz atmak krizin boyutlarına dair büyük resmi görmemize yardımcı olacaktır.
Araştırmaya Fransa, Almanya, Yunanistan, Polonya, İspanya ve İngiltere’den 6.000 Avrupa’lı genç katılmıştır. Gençlerin yüzde 76’sı AB’yi ortak kültürel değerlerin ittifakından ziyade ekonomik bir birlik olarak görmektedir ve bu gençlerden sadece yüzde 18’i ortak bir (Avrupalı) kültürel kimliğe inanmaktadır. Gençlerin çoğu hükûmetlerinin ulusal egemenliği ikinci plana atarak AB etkisi altına girmesi karşısında tedirgin. Bu kapsamda, gençlerin yüzde 38’i AB’nin gücünü ulus devletlere devretmesinden yana. AB’ye karşı en belirgin duruş Yunanistan (%60) ve Birleşik Krallık (%44) gençlerinde görülmektedir. TUI’nin mütevelli heyeti başkanı Thomas Ellerbeck’e göre, “Ortak bir pazar uğruna bütün değerlerin üstünde görülen bir Avrupa gerçek resmi yansıtmamaktadır. Bu çalışma değer temelli Avrupalı güç ortaklığının çantada keklik olmadığını göstermektedir.”[5]
Göç, Müslüman Kimliği ve İslamofobinin Boyutları
2016 İslam ve göçmen karşıtı sağcı popülist söylemlerin zirve yaptığı bir yıl oldu. 2017’de de değişen pek bir şey olmadı. Trump’ın Beyaz Saray’daki ofisine yerleşir yerleşmez belli Müslüman ülkeleri hedef alan ve teröre karşı güvenlik adı altında seyahat yasağını gündeme taşıması, ayrıca Londra ve Manchester’da meydana gelen terör saldırıları Müslüman karşıtı eylemleri kaygı verici boyutlara taşıdı. İslamofobik eylemlerin kaydını tutan İngiltere merkezli “Tell Mama”, Manchester saldırısı sonrası İslamofobik eylemlerin yüzde 500 oranında arttığını belirtmiştir.[6]
Chatham House, geçtiğimiz şubat ayında yayınlamış olduğu “Avrupalılar Müslüman Göçüne Nasıl Bakıyor?” başlıklı raporunda Avusturya, Polonya, Macaristan, Fransa ve Belçika gibi ülkelerde Müslüman ülkelerden gelen göçe karşı ciddi bir muhalefet var.[7] Rapora göre kendi içinde Müslüman nüfusa sahip bu ülkelerde en az yüzde 38’lik bir oranda Müslüman göçüne karşıt tutumlar dikkat çekiyor. Diğer taraftan Enar’ın ocak ayında yayınlanan “Avrupa’da İslamofobi” başlıklı raporu “İslam Batı’nın değerlerine terstir” gibi politik söylemlerin ciddi taraftar topladığını gösteriyor. Diğer yandan Bertelsmann anketlerine göre Almanların yüzde 61’i İslam’ın Batı’yla uyumlu olmadığına inanıyor. Bunun yanı sıra Fransa’da başörtüsü halkın yüzde 79’una göre “vivre-ensemble”ye (birlikte yaşama) önünde bir engel olarak görülüyor.[8]
Pew Araştırma Merkezince 2016 Eylül ayında yayınlanan rapora göre ise mültecilere karşı olumsuz bakış, Avrupalıların toplumdaki çeşitliliği ülkeleri adına artık olumlu karşılamamalarıyla ilintili. Bu raporda anketlere katılan 10 kişiden yalnızca 4’ü çeşitli kimliklerin ve etnik grupların ülkelerini daha yaşanılası yaptığı kanaatinde.[9]
Chatham House raporuna dönecek olursak, önceki raporları destekleyen nitelikte sayısal veri yine göze çarpıyor. Buna göre, elitlerin yüzde 57’si göçün ülkelerine olumlu katkıda bulunduğunu belirtirken, halk tarafında bu oran yüzde 25. Burada vurgulanması gereken, söz konusu “göçmen” kimliğinin genel manada Müslüman kökenli kimlikler bağlamında ele alınmasıdır. Raporda göçmenlere dair sorulan anket sorularının akabininde Müslüman kimliğiyle bağlantılı soruların sorulması tesadüf değildir. Dikkat çekici diğer bir soru şöyledir: “Avrupalı ve Müslümanların yaşam tarzları birbirine uygun değildir. Katılıyor musunuz?” Bu soruya elitlerden “evet” diyenlerin oranı yüzde 35 iken halkın oranı yüzde 55’dir. Rapora göre hâlihazırda İslamofobiye yatkın olan “halk” grubundan farklı olarak daha liberal fikirlere yatkın olan elitlere İslam’a dair sorular sorulduğunda önceki gruba yakın oranda endişeler gözlenmiştir. Örneğin elitlerin neredeyse üçte biri (%32) Müslüman ülkelerden gelen göçün durdurulması gerektiğini savunmuştur, bu oran halk tarafında yüzde 56’dır.
Avrupalı Kimliğinin Krizi İslamofobiyle İlintili
Chatham House raporu genel manada Avrupalı kimliği krizi ve Avrupa halkının ve elitlerinin birliğe bakış açıları üzerine bir çalışma olsa da yaşanılan içsel çatışmanın ana aktörlerinden olan Müslüman kimliği ve mülteci krizine dair analizler sunuyor. Esasen Avrupalı kimliği krizi İslamofobik söylem ve eylemlerle içiçe. Yani AB içerisinde çatışan kimlikler (“Avrupalı” ve “Müslüman”), -Benedict Anderson’un “Hayali Cemaatler”inden (1983) ilhamla- bu siyasal ve kültürel bütünün hayali bir cemaat olduğuna kanıttır. Dante’nin De Monarchia’sından (1313) beri Avrupalıların hayali olan birlik elitlerin imtiyaz sahibi olduğu ve kalanların bu ütopyada var olmakla yetindiği bir oluşumdur. Buna göre, Müslüman kimliği ile Avrupa’ya akın eden mültecilerle birlikte Avrupa’nın toplumsal tahayyülü yeniden çözülme yaşamıştır. Böylesi bir çözülme AB ütopyasının distopyaya doğru gitmeye başlamasının ana sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Chatham House raporu verilerle kimlik çatışmalarının vehametini ortaya koyuyor. Aslında çözümün adresi belli: Bugün toplumsal meşruiyetini sağlamak isteyen bir Avrupa (Birliği ve kimliği) varsa, Müslüman kimliği ile barış elzemdir. Çünkü Nilüfer Göle’nin de ifade ettiği gibi, “Müslümanlık ve Avrupa et ve tırnak gibi.”[10]
[1] “İslamofobi” terimi ilk olarak 1991’de Runnymede Güven Raporu’nda (Islamophobia, a Challenge for us all: Report of the Runnymede Trust Commission on British Muslims and Islamophobia, 1997) kullanılmış ve tanımlanmıştır.
[2] The Future of Europe Comparing Public and Elite Attitudes. https://www.chathamhouse.org/sites/files/chathamhouse/publications/research/2017-06-20-future-europe-attitudes-raines-goodwin-cutts-final.pdf
[3] Avusturya, Belçika, Fransa, Almanya,Yunanistan, Macaristan, İtalya, Polonya, İspanya ve Birleşik Krallık.
[4] http://www.huffingtonpost.com/european-horizons/european-identity-a-crisis-of-construction-in-the-21st-century_b_7463922.html
[5] https://www.tuigroup.com/en-en/media/press-releases/2017/2017-05-04-tui-foundation-european-youth-2017-europe-is-about-economics-not-culture
[6] https://www.theguardian.com/uk-news/2017/jun/07/anti-muslim-hate-crimes-increase-fivefold-since-london-bridge-attacks
[7] https://www.chathamhouse.org/expert/comment/what-do-europeans-think-about-muslim-immigration#sthash
[8] http://www.enar-eu.org/IMG/pdf/islamophobia_data_2016.pdf
[9] http://www.pewresearch.org/fact-tank/2016/09/16/european-opinions-of-the-refugee-crisis-in-5-charts/
[10] http://rusencakir.com/Muslumanlik-ile-Avrupa-et-ve-tirnak-gibi-Prof-Nilufer-Gole-ile-soylesi-tam-metin/4069