“Böyle Devam Ederse 50 Sene Sonra Çok Az Kişi Türkçe Konuşacak”
Avrupa’da Türkçenin geleceği ile ilgili tahminler genelde karamsar bir tablo çiziyor. Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki Türkçe öğretmenleriyle konuştuk.
Ahmet Kotak* İstanbul’da bir üniversitede eğitim fakültesinde okuduktan sonra 1996 yılında öğretmenliğe başlamış, ardından aile birleşimi ile Almanya’ya gelmiş bir Türkçe öğretmeni. Kotak Almanya’da iki farklı okul, üç farklı binada haftada 28 saat ders veriyor.
Kotak, şu an çalıştığı Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin Türkiye’den Türkçe öğretmeni kabul etmediğini, yani “Konsolosluk Dersi” olarak bilinen Türkçe derslerinin eyalette verilmediğini belirtiyor. Eyaletteki Türkçe öğretmenlerinin hepsi Alman Eğitim Bakanlığına bağlı olarak çalışıyorlar. Türkiye’den öğretmen gelmesiyle ilgili olumsuz yorum yapmaktan kaçınsa da, öğretmenlerin burada sürekli olmasının; velileri, öğrencileri, diğer öğretmenleri ve çevreyi tanıyıp daha verimli olabilmesi açısından önemli olduğunu söylüyor.
Eyalette devlet okullarında verilen Türkçe dersleriyle ilgili müfredat, Alman Eğitim Bakanlığı tarafından belirleniyor. Türkçe öğretmenleri de belirlenmiş müfredat doğrultusunda dersleri işliyorlar. Kotak, kaynak olarak farklı ders materyallerinden istifade ettiğini belirtiyor: “Burada onaylanan ders kitapları, kendi hazırladığım çalışma kâğıtları, müfredata uygun olarak Türkiye’den temin ettiğim kaynaklar… Bütün bunlardan faydalanıyorum.”
Türkiye kökenli çocukların Türkçe ile ilişkileri ise Kotak’ın gözlemine göre farklılık arz ediyor. Türkçe konusunda iyi durumda olan öğrenciler de var; hiç Türkçe konuşamayanlar da…
Ailelerin Türkçe dersine ilgileri de öğrencilerin ilgisi gibi oldukça farklı. Kotak, nadiren ilgisiz ailelerle karşılaşıldığını belirtiyor: “Öğretmen ailelerle iyi bir iletişim kurarsa, onları olduğu gibi kabul ederse bir sıkıntı olmuyor. Çocuk ve aile ile ilgilendiğinizi, onlar için çaba sarf ettiğinizi ailelere hissettirmeniz lazım. Ben şu an okulumda hem annelerle, hem de babalarla ayrı programlar yürütüyorum. Bu sayede velilerimizin okul ve derslerle olan bağı da artıyorv. Okul idaresi de bu çalışmalardan oldukça memnun. Müdürümüz, ‘Anne-Baba Okulu’ adlı çalışmamızı okul programının içine aldırdı ve devam etmesi için çaba sarf ediyor. Bu sayede Türk veliler okulun faaliyetlerine daha istekli bir şekilde iştirak ediyorlar. Önemli olan onların gönül dünyalarına hitap edebilmek.” Kotak birçok planlamayı, örneğin okuldaki Kurban Bayramı kutlamalarını okul programı çerçevesinde birlikte gerçekleştirdiklerini belirtiyor.
Kotak’a göre Almanca eğitim diliyle büyüyen çocuklar, kendilerini Almanca daha rahat ifade ediyorlar. Ailelerin kelime hazineleri dar olduğu için de bir sonraki nesle daha az kelime aktarımında bulunuluyor. Çoğu zaman her iki dile de istenilen şekilde hâkim olunmadığında ise “yarım dillilik” ortaya çıkıyor.
Kotak bundan 50 sene sonra Avrupa’da Türkçenin geleceği ile ilgili iyimser değil. “Eğer bu şekilde devam edersek elli sene sonra çok az insanımız kendini Türkçe olarak ifade edebilecek. Türkçe kültürümüzün ve değerlerimizin taşıyıcısı. Nesillerimizin kendi benliklerini koruyarak ayakta kalmalarını, asimile olmadan bu toplumun içinde var olmalarını istiyorsak dilimize sahip çıkmak, onu en güzel şekilde konuşup yazarak nesilden nesle aktarmak zorundayız.”
*İsimler öğretmenlerin ricası üzerine değiştirilmiştir.
Kuzey Ren-Vestfalya’da görev yapan diğer Türkçe öğretmenleriyle yaptığımız söyleşilere buradan ulaşabilirsiniz.