Paris’teki İslamofobi Karşıtı Yürüyüş Fransa’yı Böldü
Fransa’da kısa süre önce yaşanan Bayonne Camii saldırısı ve uzun süredir ülke gündemini meşgul eden başörtüsü tartışmalarına tepki olarak Paris’te on binlerce kişinin katılımıyla İslamofobi karşıtı yürüyüş düzenlendi.
Libération gazetesinde yayımlanan ve çeşitli dernekler, entelektüeller ve siyasi aktivistler tarafından imzalanan kampanya metninde “28 Ekim’deki Bayonne camisine yapılan saldırı Müslümanları hedef alan eylemlerin en son örneğidir.” diyerek 10 Kasım’da gerçekleştirilen İslamofobi karşıtı gösteriye katılım çağrısında bulunuluyordu. Metinde ayrıca kısa süre önce Bourgogne Franche-Comte bölge meclisinde bir Ulusal Birliktelik (eski FN – Ulusal Cephe) partisi üyesinin, meclisi gezmeye gelen çocuğuna refakat eden başörtülü bir anneye laikliği gerekçe göstererek yaptığı sözlü saldırıdan da bahsediliyordu.
Siyasiler İkiye Bölündü
Gösteriler için yapılan çağrı kısa sürede Fransız siyasilerini huzursuz etmeye yetti. Zira Libération tarafından yayımlanan açıklamada geçen “İslamofobi” terimi ve gösterilerin İslamofobiye karşı çıkma amacı gütmesi bir sorun teşkil ediyordu. Başbakan Edouard Philippe, ten renginden veya dinî inancından dolayı bazı Fransız vatandaşlarının töhmet altında bırakıldığının farkında olduğunu ve bunun “ırkçılık veya ayrımcılık” olarak kabul edilebileceğini belirtti. Bununla birlikte Edouard Philippe, “Pazar günkü gösterilere katılım çağrısında bulunanların belki tamamı değil ama bir kısmı cemaatleşme mantığıyla hareket ediyor gibi geliyor bana.” ifadelerini kullandı. Muhalefet cephesinde ise, Sosyalist Parti söz konusu metni imzalamamayı ve protesto gösterisine katılmamayı tercih etti. Fakat parti 20 Kasım’da “her türlü ırkçılığa karşı” kendi yürüyüşlerini düzenleme kararı aldıklarını açıkladı.
Gösterinin, 13 Kasım 2015’te Paris ve Saint-Denis’i sarsan saldırıların dördüncü yıldönümünden 5 gün önce gerçekleşmesi de kimi çevrelerde rahatsızlığa sebep oldu. Kampanyayı imzalayanlar arasında bazı isimler açıklamanın yol açtığı tartışmalar ve Fransa İslamofobi İle Mücadele Derneği (CCIF) gibi “ihtilaflı” kabul edilen imza sahiplerinin varlığından dolayı daha sonra imzalarını geri çektiklerini açıkladılar. CCIF derneği cemaatleşme ve İslam karşıtı ırkçılığa karşı mücadele kapsamında sürekli Fransa’da siyasal İslam’ın kuvvetli bir kolu olmakla suçlanıyor. İmza kampanyasından geri çekilenlerin bir kısmı ise, 2004’te okullarda dinî sembollerin yasaklanmasına ilişkin örtü karşıtı olarak anlaşılan yasağın “özgürlük karşıtı yasalar” olarak nitelendirilmesinden rahatsız olduklarını ifade etti.
Yeşiller Partisi başkanı Yannick Jadot ise metni imzaladıktan sonra kampanyadan çekilmek için aslında metni “okumadığını” gerekçe göstererek gösteriye gitmeyeceğini belirtti. Sol cenah Boyun Eğmeyen Fransa Partisi (La France Insoumise) cephesinde ise bu yürüyüş herkes tarafından kabul görmedi. Buna rağmen parti lideri Jean-Luc Mélenchon gösterilere katılmış ve protestodan hemen önce basına yaptığı açıklamada “Tetikte olmak lazım. Dikkatli olmalı ve suçlu olarak tanıtılanlara şefkatle yaklaşmalıyız. Böylesi bir ayrımcılığa maruz kalanlarla dayanışma içinde olmalı, safları sıklaştırmalıyız.” şeklinde kaygılarını dile getirmişti.
Korku ve Ümit Arasında
Resmî rakamlara göre 13 bin (organizatörlere göre yaklaşık 40 bin) kişi Paris’in sonbahar soğuğunda gösterilere katılım gösterdi. Kalabalık Doğu Garı (Gare de l’Est) noktasından başlayıp Cumhuriyet Meydanı’nı (Place de la Republique) geçerek Ulus Meydanı’na (Place de la Nation) ulaştı. Güzergâh olarak Cumhuriyet ve Ulus meydanlarının seçimiyle, Paris’in en sembolik yerlerinden geçerek Müslümanların Fransız ulusuna aidiyetleri ve cumhuriyet değerleri ile “uyumlulukları” vurgulanmış oldu.
Protestoya Paris ve banliyölerinde yaşayan vatandaşların yanı sıra Paris’e sırf bu eylem için şehir dışından gelen vatandaşlar da katıldı. Başörtülü ve başörtüsüz kadınlar ve aileler ellerinde Fransız bayraklarıyla Fransız millî marşını sürekli tekrar ediyor, “Laiklik, bizi korumalısın.”, “Acilen birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz.” ve “İslamofobi bir görüş değil, suçtur.” sloganları atıyordu.
Göstericiler arasında Stains Belediye Başkan Yardımcısı Favella Himeur beline sardığı üç renkli fularla dikkat çekiyordu. Stains, Paris’te nüfusun çok çeşitli olduğu bir bölge. Himeur protestoya katılma nedenini, “İslam hakkında söylenen her şey mide bulandırıcı olmaya başladı.” ifadeleriyle açıklıyor. Ebeveynleri Kuzey Afrikalı olan Himeur, “Müslümanlar için her şey iyice zorlaşmış durumda. Kurumsallaşmış ırkçılıktan söz edebiliriz. Eğitim Bakanı Jean-Michel Blanquer’in başörtülü kadınlardan bahsetmesi çok yersiz, zira asıl sorun eğitim için maddi kaynakların yetersiz olması. Asıl sorun başörtülü anneler değil, banliyölerdeki okullarda hâlâ derslere girecek öğretmenlerin olmaması.” yorumunu yapıyor.
Himeur, acaba ekonomik kriz ve Fransız toplumunun fakirleşmesi bağlamında bir sosyal bölünme yaşanmasından ve hatta bazılarının korktuğu gibi bir iç savaş gerçekleşmesinden mi endişe duyuyor? Stains Belediye Başkan Yardımcısı bu soruya çok net bir yanıt veriyor: “Evet, bazıları iç savaş olmasını istiyor, ancak tam da bu yürüyüş nedeniyle böyle bir şey olmayacak.”
Sol parti France Insoumise üyesi Clémentine Autain de yürüyüşe katılanlardan. Ona göre bir iç savaş olasılığının hafife alınmaması gerekiyor: “Vaziyet tehlikeli, çünkü Müslümanların reddedildiği bir dönemdeyiz. Bayonne’deki saldırı son damlaydı; tam 30 yıldır İslam etrafında dönen yanlış tartışmalarla bu saplantılı hava sürdürülüyor. Bu durumun bir son bulması lazım. Kendi görüşlerini dayatan aşırı sağın ayak izlerini takip ediyoruz. Bu yüzden evet, iç savaşın hayaletini görüyor ve duyuyorum.”
İslamofobi: Çok İşlevli Bir Araç
Protestocular medya ve siyasetin Müslümanları sürekli mercek altına almasından ve bilhassa toplumdaki konumlarından şikâyetçiler. Okulların açıldığı eylül ayında bizzat Millî Eğitim Bakanı tarafından yapılan başörtüsünün “toplumumuzda arzu edilmeyen” bir olgu olduğu ve bunun şahsi kanaatine göre “kadının özgürleşmesi” ile uyuşmadığı yönündeki açıklamaları ile Müslümanlar bir kez daha gündeme taşındı.
10 Kasım’daki protesto gösterisinde hazır bulunan filozof Norman Ajari: “Bu yoğun İslamofobik dönemde Müslüman arkadaşlarımı desteklemek için buradayım. Ben siyahi bir insanım, bu yüzden onlarla dayanışmayı kendime bir görev addediyorum. İslamofobi sorununu inkâr edenler, burada toplanan geniş halk kitlesini, siyasi şahsiyetleri ve insanlardaki farkındalığı görmekten rahatsızlık duyuyorlar.”
Said Bouamama da protestoya katılan bir başka isimdi. İşçi sınıfı mahalleleri üzerine çalışmalar yürüten sosyolog Bouamama, İslamofobiyi âdeta Fransa’nın toplumsal gerçekliklerinin üzerini örten bir örtü olarak görüyor. Ona göre Bayonne camisinde yaşananlar, münferit bir olay olarak değil, Fransa’da 30 yıldır yükselişi hafife alınan İslamofobi’nin bir sonucu olarak analiz edilmelidir. “Hiçbir şey yapılmazsa başka saldırı ve acılar yaşanacaktır. Müslümanlar bir iç düşman, bir tehlike figürü olarak sunuluyor.” Bouamama demokratik solun gösteriye verdiği desteği ise olumlu buluyor. “Fransız demokratik solunun bugün burada olmasının altının çizilmesi gerekiyor. Bazen belirsiz bir duruş sergileseler de bu saldırı karşısında tepkilerini koymaya karar verdiler. Çünkü toplum, aşırı sağın görüşlerine karşı gitgide gardını düşürüyor. Artık sağı aşarak sola da dokunan, zihinleri aşırı sağcılaştıran bir süreci yaşıyoruz.”
Bununla birlikte sosyolog Bouamama, İslamofobi kavramı hakkında tartışılması gerektiğini belirtiyor. Ona göre İslamofobi Arap karşıtı ırkçılığın çağdaş şeklidir. “İslamofobi, bazılarının tartışmaya açmak istemediği konuları gizlemek için bir ekran tartışması görevi görüyor. Başka meselelerin gündem olduğu her dönemde İslam hakkında yeni bir tartışma ortaya atılıyor. 2004 başörtüsü yasasının onaylanması, ülkenin en büyük öğretmen greviyle eş zamanlı gerçekleşti. Her toplumsal saldırıda, İslam tartışmasına kalındığı yerden devam ediliyor.
İslamofobinin ikinci işlevi ise, birleşmesi gereken halk kesimlerini bölmek ve bölünmesi gereken kesimleri ise birleştirmek olarak özetlenebilir. Fransa’daki Müslümanların büyük çoğunluğu işçi sınıfına mensup. Ancak İslam hakkındaki tartışmalar ile Fransızların göçmenlere karşı kışkırtılması, işçi sınıfının kendi arasında bölünmesine ve sosyal mücadele örgütlenmesinin sekteye uğramasına neden oluyor. Yine aynı İslamofobik tartışmalar hâlihazırda bölünmüş olanları, örneğin bir sarı yelekliyle bankacıyı, Müslümanlara karşı birleştirebiliyor.
İslamofobinin üçüncü işlevi ise uluslararası düzeydedir. Hammaddeleri elde etmek için devletler arasında sert rekabetlerin yaşandığı bir devirdeyiz. İslamofobi, bu kaynaklardan zengin Müslüman ülkelere yapılmak istenen askerî müdahaleleri meşrulaştırmak için elverişli bir zemin hazırlıyor.”
Belediye Seçimlerinde Müslüman Mahallerin Önemi ve Birleşen Mücadele Hareketleri
Bu protesto farklı görüşlerden insanları bir araya getirip bazı farklılıkları aşmalarını sağladıysa da, meselenin salt siyasi bir yönü de bulunuyor. Mart 2020’de Fransa’da belediye seçimleri yapılacak. Seçilmiş belediye yetkilileri, Fransız şehirlerinin yönetiminde üstlendikleri role ek olarak, senatörleri de kendileri seçtiklerinden ulusal düzeyde de önemli bir fonksiyona sahipler. Müslüman’ın yoğun olarak yaşadığı mahalleler sol partiler için bariz bir oy kaynağı. Bu nedenle bu mahalleler seçim sonuçları açısından da büyük önem arz ediyor.
Youssef Brakni uzun soluklu bir aktivist. Adama Traore adlı gencin gözaltındayken tutulduğu jandarma karakolundaki ölümünden sonra kurulan Adama Kolektifi’nin de bir üyesi. Youssef Brakni’ye göre geleneksel partiler de mahallelerin siyasi özerkliğinden ve özerk listelerin oluşturulmasından korkuyor: “Adama Kolektifi bu yürüyüşün girişimcilerinden biri. Bayonne’de yaşanan terör saldırıları bağlamında yalnızca İslamofobi için büyük bir ulusal yürüyüş yapılması gerekiyordu. Bu terimi özellikle sol cenaha kabul ettirmeli ve sorumluluklarını üstlenmelerini sağlamalıyız. Bu terimin kabul görmesi, din eleştirisinin engellenmesi değil, facialara ve ölümlere yol açan özel bir ırkçılığın varlığının kabul edilmesi anlamına geliyor.”
Göstericiler arasında bazı sarı yelekliler de vardı. Sarı yelekliler hareketi birinci yıl dönümüne yaklaşıyor; yoğun polis baskısına rağmen, Fransa’da bir yıldır her cumartesi gösteri yapıyorlar. Gerard Lipski onlardan biri. O da İslamofobiye karşı yürüyenler arasındaydı. Gösterinin işçi sınıfı mahalleleri sakinlerinden sarı yeleklilere ve liberal politikalar ve cumhurbaşkanı Macron’un faaliyetlerinden şikâyet edenlere kadar pek çok farklı alanda mücadele eden kesimi bir araya getirdiğinden söz edebiliriz. Gerard Lipski Boyun Eğmeyen Fransa (FI) bayrağını sallıyor ve “Tüm ırkçılık karşıtı mücadeleleri destekliyoruz. Ayrıca Yahudi olmama rağmen Fransa Filistin Dayanışma Derneği’nin bir üyesiyim. Sarı yelekliyim ve 52. cumartesi gösterime katıldım. Her cumartesi Bretonya bölgesinden geliyorum. Bütün bu İslamofobi karşıtı, kamu harcamalarındaki açıklara yönelik ve sarı yelekliler hareketi tarafından verilen mücadeleler arasındaki bağ aslında hepsinin insanlık ve özgürlük aşkıyla ilgili olmasıdır. Şunu söylemeye hakkımız olduğunu ve söylememiz gerektiğini düşünüyorum ki; biz büyük bir gücüz, çünkü biz halkız.”