Almanya’nın Aşırı Sağ Bilançosu: Saldırılar, Suikast Planları ve Kan Gölü
Hanau’da çoğunluğu Türk 11 kişinin öldüğü saldırılar ülkede infiale yol açtı. Ülkede aşırı sağın son aylara dair bilançosu kırmızı alarm veriyor. Peki bir aşırı sağcının elini kolunu sallayarak kafe tarayıp cinayet işlemesine kadarki süreç kimin umurunda? Rümeysa Aydın yazdı.
Almanya 20 Şubat sabahına Hanau’da meydana gelen silahlı saldırıların haberiyle uyandı. Güvenlik kaynaklarından edinilen bilgiye göre 11 kişinin öldüğü saldırıda aşırı sağcı bir motif var. Saldırının “özel önemi” nedeniyle soruşturmayı Federal Savcılık üstlenmiş durumda. Saldırının Federal Savcılık tarafından yürütülmesi, saldırının “terör eylemi” olarak nitelendirildiğini gösteriyor.
Hanau saldırısı, Almanya’da uzun süredir en yüksek desibelde alarm veren bir sorunun son halkası. Aşırı sağın çok uzun süredir su kaynattığına dair ikaz ışıkları yıllardır yanıp sönüyor. Ülkede NSU terör örgütünün seneler boyunca elini kolunu sallayarak 8’i Türk, biri Yunan 9 göç kökenli vatandaşı ve bir polis memurunu öldürmesinin yankıları hâlâ dinmedi. NSU terör örgütünün yargılanması bittikten kısa bir süre, örgütün ilk kurbanı Enver Şimşek’in ailesinin avukatı Seda Başay-Yıldız’a NSU 2.0 imzasıyla ölüm tehditleri gönderilmesi şunu çok açık bir şekilde ortaya koyuyor: Irkçı infazları destekleyen Neonaziler hâlâ aramızda! Neonazizm uzmanlarının defalarca vurguladığı şekilde Almanya’da NSU’nun ardından sağcı terör tehlikesi hâlâ önlenebilmiş değil.
Hatırlayalım: Hanau saldırısından çok kısa bir süre önce Almanya’da siyasetçilere, mültecilere ve Müslümanlara yönelik saldırılar düzenleyerek ülkede iç savaş benzeri koşullar oluşturmak amacıyla “Çetin Ceviz” (Der harte Kern) isimli aşırı sağcı terör örgütü kurdukları ve bu örgüte destek verdikleri şüphesiyle 6 eyalette 13 evde yapılan aramalar sonucunda 12 kişi gözaltına alınmıştı. Bu örgütün küçük camiler seçerek burada namaz kılanlara saldırı yapmayı planladığı, 2019 Mart’ta Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki gibi bir saldırı yaparak bu saldırılar sonucunda ülkede iç savaş çıkmasını hedeflediği belirtilmişti. Hanau saldırısından bir hafta önce Essen, Hagen ve Unna şehirlerindeki üç camiye eposta ile bomba ihbarları gönderilmişti. Yine Hanau saldırısından çok kısa bir süre önce Bochum’da bir Türk ailenin evi kundaklanmıştı. Aşırı sağın vahim durumunu ortaya koymak adına son bir yılda listelenebilecek olaylar hayli fazla. Sadece cami saldırılarıyla ilgili veriler bile korkutucu düzeyde: Almanya’da cami saldırılarını kayıt altına alan brandeilig isimli inisiyatifin verilerine göre 2019’da bilindiği kadarıyla 122 camiye saldırı gerçekleşti. 2014’te bu sayı 66 idi.
Kassel Valisi Walter Lübcke’yi öldüren cani ruh, yani NSU’nun, Mölln’ün, Solingen’in ruhu Almanya sokaklarında dolaşmaya devam ediyor. 6 ayda 8 bin 605 suç işleyen aşırı sağcılar nefretlerini akıtacak uygun ortamlar kolluyor ve ne yazık ki dün Hanau’da olduğu gibi bu ortamları çok kolay bir şekilde buluyorlar. “Çok kolay” buluyorlar, çünkü Almanya’da camilerin kapıları sonuna kadar açık, Türklere ya da “yabancılara” ait dükkanlar önünden geçen herkesin kolayca fark edebileceği bir açıklıkta işlemeye devam ediyorlar. Aşırı sağ cinneti, yavaş yavaş toplumsal huzuru bozarken, kamuoyu ancak Hanau gibi acı saldırılar olduğunda bir nebze toparlanıp sarsılıyor. Öte yandan aşırı sağcı görüşlere sahip “tekil fail”leri elinde silahla Hanau’da iki nargile kafenin önüne getiren süreç görmezden geliniyor. Almanya’da aşırı sağın “büyük resmi”, saldırılar, suikastlar ve kan gölü ile dolu. Bu resimde gözyaşı dökenler sessiz, siyasi karar alıcılar ilgisiz, aşırı sağcılar ise bu durumdan oldukça memnun görünüyorlar.
Şimdiye kadar Almanya’daki aşırı sağcılar, birbirleriyle bağlantıları bulunmayan, kopuk “yalnız kurt”lar olarak görülüyordu. Sadece şubat ayı bilançosu bile, Almanya’daki aşırı sağcı terörün korkutucu boyutunu gözler önüne seriyor. Bu terörle etkili bir şekilde mücadele edilecek mi, yoksa tekil saldırılar birbiriyle bağı olmayan istisnai olaylar olarak ele alınıp minimum kamuoyu tatmininin sağlanmasıyla mı yetinilecek, bunu zaman gösterecek.
Hanau... Almanya'daki ırkçı temelli katliamların devamı Aşırı milliyetçilik ırkçılığa dönüşür. Irkçılık virüsü bir yerleştimi zihinlere bunlara her türlü düşmanlığı aşılayabilirsin... islam düşmandır de müslümanlara saldırırlar, yahudi düşmandır de onlara saldırırlar, mülteciler düşmandır de onlara saldırırlar, liberaller düşmandır de onlara saldırırlar, anan baban düşmanındır de anasına babasına saldırırlar...ırkçı zihniyete sahip olan insanlar mahlukatın en aşağılığıdır en rezilidir. Milletine, dinine sahip çıkabilir, sevebilirsin bu hakkındır. Fakat bu sana diğer milletleri diğer din müntesiplerini aşağılama, zulmetme hakkını vermez. Almanyadaki politikacılar, medya, eğitim kurumları, ticari işletmeler... vs. ırkçılığa, dini ayırımcılığa karşı olduklarını beyan etmeli ve fiiliyatta da kanunlarla, örnekliklerle hayata geçirmelidir. Öyle sadece biz bu saldırıdan dolayı çok üzgünüz, ölenlere başsağlığı diliyoruzla bu işten sıyrılmak yok. Irkçı partiler, ırkçı yayın organlar, ırkçı zihniyete sahip olan her kim varsa sorguya çekilmeli ve kesinlikle yasal olarak bertaraf edilmelidir. Ha, yapılmıyor mu bu...işte o zaman şiddet dahada artar ama bu sefer tek taraflı değil bu Almanya'nın tüm şehirlerine yayılır.