"Almanya"

Salgınla Dijital Mücadele: Koronavirüs Aplikasyonu

Koronavirüs salgınıyla mücadelede dijital tedbirler gündemde. Koronavirüs izleme aplikasyonu bunlardan biri. Virüsle mücadelede telefon uygulamaları veri güvenliğini tehlikeye atar mı? Bu sorunun peşine düştük.

Fotoğraf: Shutterstock.com

Almanya’da yeni tip koronavirüs salgınına karşı alınan tedbirler kademeli bir şekilde gevşetiliyor. 800 metrekareye kadar olan mağazalar 20 Nisan’dan itibaren açılırken, okulların 4 Mayıs’tan itibaren açılması söz konusu. Herkesin aklında aynı soru var: Tedbirlerin gevşetilmesiyle vaka sayısı artacak mı? Bu durumda gündemde olan koronavirüs aplikasyonu tedbirlere iyi bir alternatif olabilir mi?

Ulusal Bilim Akademisi Leopoldina Neyi Teklif Ediyor?

Almanya’nın en önemli bilim kurumlarından biri olan Ulusal Bilim Akademisi Leopoldina, salgınla mücadelede normale dönülmesi hususundaki tavsiyelerini yayınladı. Araştırmacılar sağlığın korunması ile sosyal hayata yeniden dönmenin birbiriyle çelişmediğini, hatta birbirinden beslendiğini vurguladı.

Sıkı salgın tedbirlerinden normale dönüşte birçok yeni uygulama da gündemde. Bunlardan biri, akıllı telefon uygulamalarıyla salgının önünü kesmek. Leopoldina’nın önerilerinden biri, bir akıllı telefon uygulaması/aplikasyonuyla Güney Kore örneğine benzer, gönüllü bir şekilde paylaşıma sunulan GPS verileri ve Bluetooth yoluyla temas takibi (Contact-Tracing) yapılması. Bu tarz bir “app” ile yeni enfekte olmuş bir hastanın kimlerle temas kurduğu ve bu durumda kimlerin karantinaya girmesi gerektiği ile alakalı bilgilerin erişimi söz konusu olacak. Leopoldina Başkanı Gerald Haug, GPS verilerinin toplanarak kayıt altına alınmasının yasal olarak sorunlu olduğunun farkında. Bu nedenle app kullanımının gönüllü olacağını ve toplanan verilerin dört hafta sonra silinmesi gerektiğini açıklayan Haug, aplikasyonun pandeminin gidişatına dair öngörülerin yapılabilmesi için önemli olduğunu vurguluyor. Şu anda da Alman federal hükümetinin desteğiyle bazı yazılım şirketleri aplikasyonla alakalı çalışmalar yürütüyor.

Korona Takip Aplikasyonu: Singapur Örneği

Koronavirüsle mücadelede Güney Kore örneği dışında başka örnekler de var. Özellikle Singapur örneği dikkat çekiyor. Kişisel veriler GPS ile belirlenen konum verileri, hareket verileri ve Bluetooth yoluyla tespit edilen temas/iletişim verileri şeklinde ayrılıyor. Pandemide özellikle enfeksiyon zincirlerinin tespiti için temas verileri önem arz ediyor. Bluetooth’un belirli bir mesafede harekete geçmesi ve yalnız yakınındaki cihazları tanıması teknoloji dünyasında bir dezavantajken bu durumda bir avantaj haline geliyor. Singapur’da uygulamaya geçmiş olan “Trace Together” aplikasyonu bu teknolojiyi kullanıyor.

Aplikasyon kullanıcıların telefonunda 15 dakika boyunca 2 metreden daha az bir mesafede temas halinde olanların ID’lerini lokal bir şekilde kayıt altına alıyor. Bu durumda veriler merkezî bir yerde toplanmayacağı için anonim kalıyor. Enfeksiyon durumunda kişi aplikasyona kendi isteğiyle hasta olduğunu bildiriyor ve hastayla temas halinde olan kişiler otomatik bildirim yoluyla bu durumdan haberdar oluyor. Böylelikle gerekli olmayan, hassas kişisel veriler koruma altında oluyor.

PEPP-PT-Sistemi

Aplikasyonların güvenilirliği konusunda PEPP-PT de dikkate alınmalı. Avrupa’da çok milletli bir ekip tarafından koronavirüs uyarı aplikasyonları için referans sistemi olarak geliştirilmiş PEPP- PT (Pan-European Privacy-Preserving Proximity Tracing-System) temas takibinde anonimliği ve gizliliği korumayı hedefliyor. Bu sistem tamamen GDPR (DSGVO/Genel Veri Koruma Yönetmeliği) ile uyumlu olduğu gibi erişimi Avrupa sınırları dışında da aynı teknoloji ve standartlarla açık. Uygulamaların kişisel hakların korunmasını önceleyerek yüksek standartlar doğrultusunda geliştirilmesi amaçlanıyor.

Koronavirüs Aplikasyonunu Kullanmalı Mı?

Veri güvenliği uzmanı hukukçu Yusuf Kutlucan muhtemel bir koronavirüs aplikasyonunu, toplumu ve özellikle risk gruplarını Kovid-19’dan korumak adına faydalı buluyor. Aplikasyonun karantinadan normal hayata dönüş sürecinde topluma özgürlük alanı kazandırabileceğinin altını çizen Kutlucan, hastayla temas eden kişinin otomatik bildiri yoluyla kendisini izole edebileceğini ve böylelikle vaka sayısının app yoluyla kontrol altına alınabileceğini açıklıyor. Kutlucan özellikle Almanya’daki özel hayatın korunmasıyla alakalı mevcut olan toplumdaki hassasiyetlerden dolayı uygulamanın fazla kişi tarafindan tercih edilmeyeceğini tahmin ediyor.

Belirsizliğin bu şekilde kısmen de olsa ortadan kalkmasıyla normal bir hayatın mümkün olabileceğini düşünen Kutlucan aplikasyonun hukuki ve teknik boyutunun da sorgulanması gerektiği kanaatinde: “Almanya’da bu tarz bir uygulamanın kullanımı zorunlu olamaz. Bu daha çok kişisel isteğe dayalı olacak. Fakat Almanya’ya nazaran veri korunması konusunda daha esnek olan Asya ülkelerinden yola çıkarak şu soru ortaya çıkıyor: Aplikasyon kimler tarafından programlanmış olacak?“ Fayda ve hukuk ilişkisinde ortaya çıkan çelişkiye de dikkat çeken Kutlucan uygulamanın Asya ülkelerinde başarılı olmasının en büyük sebebinin herkese zorunlu olmasıyla alakalı olduğunu düşünüyor: “Herkesin kullanmadığı bir aplikasyon hepimizi kuşatan bir kriz karşısında ne kadar etkili olabilir?”

Enfeksiyon Zincirinin Tespiti

Kardiyoloji ve dahiliye uzmanı Dr. Osman Tatlı da muhtemel bir “Corona Tracking App” ile ilgili olumlu görüşlere sahip. Günümüzde bu gibi teknolojik imkanlardan faydalanılması gerektiğini düşünen Tatlı, aplikasyonun pandeminin kontrol altına alınabilmesi ve durumun normalleşmesi için büyük bir fırsat olduğu kanaatinde. Uygulama ile enfeksiyon zincirlerinin erkenden tespit edileceğini ve böylelikle virüsün ilerlemesinin engelleneceğinin altını çizen Tatlı, uygulamanın sağlık personeline ve özellikle sağlık sistemine de kolaylık sunacağını vurguluyor: “Belirli ülkeler örnek alınsa da uygulama aynı şekilde kopyalanmaz. Belirli hukuki şartlara göre tasarlanır. Özellikle uygulamanın kullanımının gönüllü olması, anonim olması, bilgilerin muhafaza edilmemesi ve kullanıcıların bilinçli olması bu şartlara dahil.“

Federal Sağlık Bakanı Jens Spahn’ın Robert Koch Enstitüsü ve Fraunhofer Enstitüsü ile beraber bu konuda öncülük ettiğini açıklayan Tatlı, kullanıcı kazanmak adına iyi reklam yapılacağını belirtiyor. PEPP-PT’ye dikkat çeken ve birçok ülkeden uygulamaya destek geldiğini ekleyen Tatlı daha farklı endişelere sahip: “Şahsi isteğim, bu konunun Müslüman cemaatler tarafından daha şeffaf bir şekilde ortaya konulması ve Müslümanların bilinçlenmeleri. Endişeler giderilmeli ve bilimsellik ön planda olmalı.“

Aplikasyonlarda Güven ve Şeffaflık

Almanya’da Mekatronik mühendisliği öğrencisi Muhammed Demir aplikasyona olumlu bakıyor. App ortaya çıktığında sorumluluk bilincine sahip bir vatandaş olarak uygulamayı telefonuna indireceğini söyleyen Demir, şöyle devam ediyor: “Sosyal medyayı şeffaf olmamasına rağmen hepimiz yoğun bir şekilde kullanıyoruz. Farklı platformlarda özel bilgilerimizi paylaşıyoruz. Yeni bir aplikasyonu kullanmadan önce birçok bilgiye erişimi için önce izin vermek durumunda kalıyoruz. Durum böyleyken insanların yararına dokunabilecek bir aplikasyonu kullanmamak için geçerli sebep yok.”

Demir aplikasyonla alakalı kullanım bilgilerinin şeffaf olması gerektiğini ve böylelikle toplumda aplikasyona bir güven duygusu oluşturulması gerektiği kanaatinde: “Aplikasyon Kore’de olduğu gibi ‘tracking’ (GPS) uygulaması şeklinde değil de daha çok Bluetooth verileriyle ‘tracing’ sistemiyle çalışmalı. Böylece hassas verilerin toplanması engellenmeli.“

Kişisel Hakların İhlali

İstatistik kurumu Infratest Dimap’ın Almanya’nın kamusal televizyon ve ana medya kuruluşlarından ARD için hazırladığı ARD-DeutschlandTrend araştırmasına göre Almanlar koronavirüs aplikasyonunun kullanımı konusunda ikiye bölünmüş durumda. Ankete katılanların yüzde 47’si app’i kullanmayacağını belirtiyor. Aplikasyona sıcak bakmayanların çoğu (%41) kişisel haklarının ihlal edileceği, verilerinin korunmayacağı ve devlet tarafından gözetileceği endişesini taşıyor. Uygulamayı gereksiz ve faydasız bulanlar da mevcut.

Siyasal bilimler mezunu Johannes Karl aplikasyona olumlu bakmayanlardan. “Bu pandemi hepimiz için olağanüstü bir hal teşkil ediyor. Böylesi durumlarda devlet güvenlikleşme sürecine kayabiliyor. Yani kamusal bir sorunu güvenlik meselesi haline getirebiliyor ve soruna yönelik olağanüstü önlemler uyguluyor. Bu durumda hak ve özgürlük ihlalleri söz konusu olabilir. Devlet bu aplikasyonla hassas verileri toplayabilir ve krizden sonra kötüye kullanabilir. Bu gibi ihtimalleri düşünerek sınırlar aşılmamalı.“ Kolektif güvenliğin bireysel hakların önüne geçmemesi gerektiğini düşünen Karl, aplikasyonun kullanımı için yapılan reklamların toplumsal baskı oluşturacağı kanaatinde: “Bu durum kişiyi aplikasyonu istemediği halde kullanmaya itebilir. Kullanmayanlar sosyal sorumluluğu dikkate almadığı gerekçesiyle toplum tarafından aforoz edilebilir.“

Almanya’da yaşayanların yüzde 57’si akıllı telefon sahibi. Pandeminin tamamen bastırılması için akıllı telefon kullanıcıların yüzde 60-70’i aplikasyonu yüklemesi ve aktif bir şekilde kullanması gerekecek. App’in ne zaman ortaya çıkacağı ve kimlerin yükleyeceği zaman gösterecek. (ey)

Enise Yılmaz

Bochum Ruhr Üniversitesinde hukuk eğitimi gören Yılmaz, Perspektif’in yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler