'Fransa ve Sömürgecilik'

Fransa Cezayir’deki Sömürge Suçlarını Geçiştirmeye Çalışıyor

Tarihçi Benjamin Stora 20 Ocak’ta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a “Cezayir Savaşı ve sömürge dönemine ilişkin hafıza soruları hakkındaki rapor” başlıklı yaklaşık 150 sayfalık kapsamlı bir rapor sundu. Ancak rapor, sömürge hafızasını tam olarak yansıtmadığı gerekçesiyle eleştiriliyor.

Fotoğraf: Everett Collection/shutterstock.com | Değişiklikler: Perspektif

Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Temmuz 2020’de Cezayir’de büyümüş ve orada uzmanlaşmış tarihçi Benjamin Stora’ya, iki ülkenin acı hatıralarını uzlaştırmanın yollarını önerme görevi vermişti. Macron, “Fransız ve Cezayir halklarının barışması için yeni bir girişimde bulunmak istiyorum. […] Cezayir ve Fransa’nın geleceğini ellerinde tutanların geçmişteki çatışmalarda hiçbir sorumluluğu yoktur ve bunların yükünü kaldıramazlar.” ifadelerini kullanmıştı.

Macron, Fransa’nın tarihî ruhunda yer alan Cezayir sorununu çok erken kavramış görünüyordu. Aday olduğu zamanlarda Cezayir’e yaptığı bir ziyaret sırasında sömürgeciliği “insanlık suçu” olarak kınamıştı. Seçildikten sonra ise sömürgeleştirme ve Cezayir savaşına dair anıları yatıştırmak için “sembolik eylemler” yapma sözü vermişti. Buna karşılık Cezayir tarafından sürekli talep edilse de özür dilemeyi reddetmişti.

Rapordaki Öneriler ve Tarafların Memnuniyetsizliği

Raporda en başta “Cezayir Savaşı sırasında işlenen zulümlerin uygulamada tanınmasının, daha barışçıl bir tarihî hafıza için temel bir koşul olduğu” belirtiliyor. Dolayısıyla rapordaki anahtar kelimenin aslında “geçiştirme” olduğunu söyleyebiliriz.

Raporda 22 sembolik eylem öneriliyor. Cezayir uzmanı Stora, diğer tavsiyelerin yanı sıra bir “Hafıza ve Hakikat” komisyonunun kurulmasını savunuyor. Bu komisyona Fransa ile Cezayir arasındaki ortak anma girişimlerini başlatma görevi verilmesi düşünülüyor. Diğer öneriler arasında Cezayirli Avrupalıların İkinci Dünya Savaşı’nı anma törenine katılımı, Harkilere  saygı günü, 19. yüzyılın ortalarında Fransa’nın Cezayir çıkarmasına karşı savaşan Emir Abdelkader’in anıt heykelinin yapımı gibi detaylar yer alıyor.

Daha önce yerine getirilmiş tavsiyeler arasında Fransız ordusu tarafından gerçekleştirilen avukat Ali Boumendjel suikastının Fransa tarafından tanınması gösterilebilir. Bu tanıma eylemi, Cumhurbaşkanı Macron’un Eylül 2018’de Maurice Audin ile ilgili yaptığı açıklamanın ardından geldi. Fransız Komünist Partisi (PCF) üyesi ve Cezayir davasının destekçisi olan bu genç matematikçi, 1957 yılında avukat Boumendjel suikastından 3 ay sonra bir suikasta kurban gitmişti.

Cezayir cephesinde ise hükûmet, Stora raporunun yayımlanmasının ardından bir hükûmet sözcüsü aracılığıyla yapılan açıklamada, “sömürge suçlarının tanınması” için Fransa’ya 3 hafta süre verdiğini açıkladı. Cezayir Enformasyon Bakanı Ammar Belhimer, “Suçlu, suçlarını kabul etmemek için her şeyi yapar. Ancak bu kaçış fazla uzun süremez.” ifadelerini kullandı. 

Bağımsızlık savaşı gazisi mücahitlerin resmî örgütü ONM de, “Fransız devleti tarafından işlenen çeşitli sömürge suçlarını (…) ele almayan” söz konusu belgeyi reddettiğini açıkladı. ONM (Fr. “Organisation nationale des moudjahidine”) “resmî olarak Fransa’nın sömürge suçlarından dolayı herhangi bir özür dileme olasılığını ortadan kaldırmanın, tarihî hafıza ile uzlaşma girişimlerine çomak sokmak” anlamına geldiği yorumunu yaptı. ONM Genel Sekreter Vekili Mohand Ouamar Benelhadj konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Cezayirliler Fransız devletinden milyonlarca (kayıp) can için bir tazminat beklemiyor; ancak Fransa’yı insanlığa karşı işlediği suçları tanımaya çağırıyor.” ifadelerini kullandı.

Fransız tarafında ise Ulusal Savaşçılar Birliği (UNC), raporun Cezayir savaşında savaşan Fransız askerlerini dikkate almadığını düşünüyor. Bununla birlikte UNC, rapor kapsamında Cezayir’e özür veya pişmanlık sunulmamasını memnuniyetle karşılıyor. Ancak UNC, Evian Anlaşmalarının 19 Mart 1962’de yürürlüğe girmesinin anılmasına “Bildiğimiz gibi, bu anlaşma şiddetin ve ölümlerin sonuna işaret etmiyor” diyerek karşı çıkıyor. UNC, Avukat Gisèle Halimi gibi insanların kutsallaştırılmasını da kabul etmiyor; zira onlara göre bu isimler “Fransız askerlerinin ölümüne dolaylı olarak katkıda bulundu veya bombacıların suç ortağı oldular.” 

UNC’ye göre, “17 Ekim 1961 Paris gösterisi, her şeyden önce Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FLN) Fransa’daki gücünü göstermek için düzenlenen devrimci bir gösteriydi.” UNC ayrıca, Cezayir milliyetçiliğinin siyasi lideri Ali Boumendjel’in Cezayir Savaşı sırasında öldürülmesinin kabulünün, “bu savaşta öldürülen bazı teröristlerle ilgili başka taleplere de yol açabileceğini” belirtiyor.

Macron’un Rapor ile Amacı Ne?

Bu raporla Macron, tarihsel soruları geçiştirmek kadar, güncel sorularla da yüzleşmek istemiş gibi görünüyor: Bilhassa ebeveynleri eski Fransız kolonilerinden gelen Fransızları kapsayan güncel soruları. Tarihçi Fabrice Riceputi, Perspektif’e verdiği demeçte Fransız-Cezayir hafızasını geçiştirme arzusunun bu güncel sorular bağlamında da var olması gerektiğini savunuyor: “Macron sömürgeciliği insanlık suçu olarak gördüğünü, ayrımcılığa ve kişinin gerçek veya algılanan kökenine ilişkin fiziksel özelliklerine bakılarak yapılan ‘yüz kimlik kontrolü’ uygulamasına karşı tedbirler alacağını ilan ederek bir seçim kampanyası yürüttü. Bu toplumsal talebi algılamış, sömürge mirası sorununu hesaba katıyor gibiydi. Ancak 4 yıl sonra ırkçılık ve sömürgecilik karşıtı bir hareket ortaya çıktı ve Macron’un verdiği tepki tam bir statüko savunucusununki gibi oldu.” 

“Cumhurbaşkanının bu raporu, geçen bahar yükselen sömürgecilik karşıtı atmosfer sonrası hazırlattığını da belirtmeliyiz.” diyen Tarihçi Riceputi, “Bu rapor Cumhurbaşkanlığı için kabul edilebilir ayarda tanzim edilmiş. Tarihî hafızayı yatıştırmakla ilgili olan bu konu mutlaka Emmanuel Macron’un savaş atı hâline getirdiği ayrılıkçılıkla mücadele perspektifine göre düzenlenmiştir.” yorumunu yapıyor.

Aynı zamanda Cezayir Savaşı’nda ölenlerin listelendiği 1000autres.org sitesini yöneten Riceputi, her şeyden önce Cumhurbaşkanı Macron’un sömürgecilik karşıtlığı konusunu ele alma niyetinde olmadığını savunuyor. “Macron’un, Vichy suçları konusunda Fransa’nın tüm sorumluluğunu kabul eden Jacques Chirac’ı örnek almayacağı kesin.” diyen Riceputi, Benjamin Stora’nın savunduğu bu “küçük adımlar” politikasının, biraz Cezayirlilere, biraz “kara ayaklar” olarak bilinen Cezayir’deki Avrupalı yerleşimcilere (Fr. “pieds-noirs”), biraz da Cezayir savaşındaki Fransız gönüllü askerlere yönelik bir “empati bölüştürme” çabası anlamına geldiğini belirtiyor. 

Riceputi, “Ancak sürekli göz ardı edilen esas konu, geçmişte yaşanılanlarda herkesin eşit sorumluluğu varmış gibi davranılıyor olması. Bu da askerlerin, Fransız cephesinde savaşan Cezayirlilerin ve Cezayir’deki Avrupalı yerleşimcilerin o döneme ait hafızalarında Fransa’nın sorumluluğu olan meselelerin ele alınmasına engel oluyor.” değerlendirmesini yapıyor.

Söz konusu raporla ilgili bir başka ilginç ayrıntı ise raporun başlığı. Rapor “sömürgenin tarihî anıları ve Cezayir Savaşı” ile ilgili. Ancak diğer ülkelerin Fransa tarafından sömürgeleştirilmesinden hiç bahsedilmiyor. Dahası rapor sömürgeleştirmeden ziyade daha çok Cezayir Savaşı’na odaklanıyor. Oysa Fransa’nın Cezayir’deki 130 yıllık sömürge yönetiminde savaş dönemi dışında da işlenmiş pek çok suç var.

Arşivlere Erişim Sorunu

Raporun önerileri arasında tartışmalı arşivler konusu da var. Arşivler sınıflandırılmış, sonra yeniden sınıflandırılmıştı. Arşiv belgelerinin 50 yıl sonra kullanıma açılmasını mümkün kılan 2008 yasası kapsamında bu belgeler, ulusal savunma sırrı olarak mühürlenmiş olsun ya da olmasın erişime açılmıştı. Ancak 2019’da belgelere erişim imkânsız hâle getirildi.

Stora raporunun yayımlanmasından kısa bir süre sonra Élysée’den yapılan bir basın açıklamasında, Macron’un, arşiv hizmetlerinin ulusal savunma gizliliği kapsamındaki belgelerinin “1970 yılı dosyalarına kadar” gizliliğini kaldırma kararı aldığı bildirildi. Başka bir deyişle artık araştırmacılar elli yıldan daha eski olan bazı belgelere erişebilecekler. 

Tarihçi Raphaëlle Branche’nin Perspektif’e verdiği bilgiye göre, “Cumhurbaşkanı her şey üzerinde tam yetkiye hâkim değil ve gizli arşiv meselesi de bunu gösteriyor. Dolayısıyla bu konu Macron ile değil, cumhurbaşkanlığı emirleri ile çelişen eylemlerde bulunan bazı müesseselerle alakalı bir durum. Ve bu durum sadece Cezayir’i değil, arşivlere erişim engellendiğinde tarih yazımı tehlikeye giren günümüz Fransasının büyük bir bölümünü de ilgilendiriyor. Dolayısıyla devletin tam da merkezinde, vatandaşların yakın dönem arşivlerine, özellikle de Cezayir Savaşı’na dair olanlara erişimini ilgilendiren bir gerilim mevcut.”

Tarihçi Gilles Maceron da aynı analizi yapıyor: “Ulusal güvenlik meselesi olarak kabul edilen bu sorular konusunda ihtiyatlı ama karar verici bir organ gibi görünen Ulusal Savunma ve Güvenlik Genel Sekreterliğinin (SGDSN) sorumluluğunu sorgulamalıyız. Macron’un Josette Audin’i ziyareti sırasındaki ifadelerine rağmen, SGDSN ve ordunun bazı unsurları, belgelerin serbestçe temin edilebilir olmasına dair çekincelere sahip olabilirler.” Bu nedenle Fransa’da arşivlere erişim konusuyla ilgili yakın zamanda yeni gelişmeler yaşanabilir.

Hassina Mechaï

Cezayir kökenli Fransız gazeteci Mechaï, hukuk yüksek lisansı yapmış ve uluslararası ilişkiler ile Afrika ve Orta Doğu ilişkileri konusunda uzmanlaşmıştır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler