'Avrupa'da Okul, Çocuk ve Ramazan'

Pandeminin Gölgesinde Almanya’daki Küçük Camiler

Almanya’nın az nüfuslu şehirlerinde Müslümanların kurduğu ve yaşattığı yüzlerce cami ve dernek var. Peki, Kovid-19 salgınıyla geçen bir yıl bu camileri nasıl etkiledi? Bu soruyu çeşitli din görevlilerine ve dernek yöneticilerine sorduk.

Fotoğraf: Shutterstock.com | Değişiklikler: Perspektif

Müslümanların ibadetlerini gerçekleştirdiği çok sayıda caminin bulunduğu Avrupa’da koronavirüs salgını gölgesinde ikinci ramazan yaşanıyor. Ramazan ayını özel kılan toplu ibadetler ve iftarlar bu sene de salgın tedbirleri altında ya kısıtlı gerçekleşiyor ya da tamamen iptal edilmiş durumda. 1960’lı yıllardan beri yoğun göç alan ülkelerinden biri olan Almanya’da, federal düzeyde yapılan tahminlere göre, 2700 civarında cami ve mescit niteliğinde mekân var. İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG), İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ) ve Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DITIB) gibi dinî cemaatler tarafından kurulan ibadethaneler, başta Müslümanlar olmak üzere toplumsal buluşma mekânları olarak hizmet veriyor.

Müslüman nüfusun ağırlıklı olarak yalnızca büyük metropollerde toplanmamış olduğu Almanya’nın az nüfuslu şehirlerinde ve bölgelerinde de çok sayıda cami var. Kovid-19 pandemisinin gölgesinde geçen bir yıllık süreçte, salgını önleyici hijyen tedbirleri kapsamında camiler ilk etapta ibadete kapatılmıştı. 2020 yılında ramazan ayı içerisinde camiler sosyal mesafeli ve kısıtlamalı olarak ibadete açıldı. Yine de dönemsel kısıtlamalar sebebiyle kandil gecesi ve mevlit gibi alışılagelmiş dinî programlar her zaman yapılamadı. Toplu iftarların iptali ise içerisinde bulunduğumuz ramazan ayında da devam ediyor. Belirli sayıda insanın katılabildiği teravih namazları 8 rekat olarak kılınıyor. Merkezî ve büyük camilere kıyasla küçük cemiyetlerin bir araya geldiği camilerin, bir yılı ve ramazan ayını nasıl geçirdiğini, ne gibi yeni sorunlarla karşılaştıklarını çeşitli dernek yöneticileri ve din görevlileriyle konuştuk.

Türkiye ve Almanya’da Ramazan Ayı

Düsseldorf civarında 120 üyesi olan bir dernek camisinde din görevlisi olarak görev yapan Mehmet Bey, 20 seneyi aşkın bir süredir Almanya’da yaşıyor. İlk geldiği zaman buraya göç eden insanların kendi çabalarıyla yüzlerce cami kurduğunu gördüğünde çok şaşırdığını dile getiriyor. Ramazan ayındaki toplu iftarlar, cemaat atmosferinin en yoğun yaşandığı zamanlar. Mehmet Bey, ramazan ayında Türkiye’ye giden bazı tanıdıklarının oradaki ortamı farklı bulduklarını ve Almanya’daki camilerinde alışık oldukları topluluk hâlini aradığını söylüyor.

1999’dan beri Freckenhorst Hicret Camii de ülkedeki küçük camilerden biri. Yaklaşık 50 Müslüman aileye hitap eden caminin başkanlığını sürdüren Osman Şahintürk, Almanya’daki vardiyalı çalışma sistemi nedeniyle Türkiye’deki hareketli ve canlı ramazan atmosferinin burada yakalanmasının zor olduğu görüşünde. Şahintürk, pandemiden önceki yıllarda artan imkânlarla birlikte camideki programların eskiye göre daha aktif hâle geldiğini de belirtse de vardiyalı çalışma sebebiyle ramazan ayının tadını almanın her zaman mümkün olmadığını söylüyor.

“Geçen Sene Pandeminin Psikolojik Etkisi Büyüktü”

Pandeminin ilk aşamasında alınan tedbirler neticesinde Almanya’daki ibadethaneler, Mayıs 2020’ye kadar ibadete kapalı kalmıştı. Kısıtlamaların yumuşaması ile birlikte toplu ibadetler yeniden başlasa da başta toplu iftarlar olmak üzere her program önceden olduğu gibi devam edemedi. Mehmet Bey, özellikle geçen seneki ramazan ayı ve sonrasında yaşanan burukluğu bir “açık hava hapishanesi”nde yaşamaya benzetiyor. İnsanların izin günlerini ayarlama ve Türkiye’ye seyahat etme gibi konularda bile önlerini görememesine ilaveten bir araya gelip camide sohbet edememelerinin yaşattığı genel gerginliğe değiniyor.

Osman Şahintürk, ise geçen sene pandeminin psikolojik etkisinin büyük olduğu görüşünde. Şahintürk, pandeminin yaklaşık 60 kadar üyesi bulunan camilerinin mutfak ve lokal alanlarındaki tadilat dönemine denk geldiğini söylüyor. Ağır tedbirlerin uygulandığı ilk dönemde, tadilat işleri için gelen çok az sayıda kişi olarak beraber ibadet edip oruçlarını açtıklarını ve bu az sayıdaki insan dışındakilerin ramazanı evde geçirmesinin daha önce hiç yaşamadıkları üzücü bir durum olduğunu belirtiyor.

3-4 yıldır Baden-Württemberg’deki 200 üyeli bir cami derneğinin yönetiminde yer alan Ahmet Bey ise, özellikle çay ocağının kapalı olduğu süreç boyunca 10-15 kadar kişinin camiye düzenli gelebildiğini anlatıyor. Bu az sayıdaki kişiler de emeklilik sebebiyle günlük meşguliyetleri az ve virüs karşısında sağlık problemleri olmayan insanlar. Zaman zaman can sıkan bir problemse sosyal mesafe gereği camilere sınırlı sayıda insanın kabul edilmesi olmuş. Cuma ve bayram namazlarında camiye sığmayan cemaat için örtüler serilerek açık alan hazırlanmış. Ahmet Bey, hava muhalefeti olduğunda, kısıtlı sürede bu sorunu çözmenin ve insanları kurallara uymaya çağırmanın zorluğundan bahsediyor.

Şahintürk, salgın sona ermememiş olsa da insanların mecburen yeni duruma alıştıkları görüşünde. Camiye gelebilen insan sayısı azalsa da bu sene eskiden farklı olarak daha fazla gencin camiye geldiğini belirtiyor: “Hiç kimse olmasa da 10-15 kadar gencimiz vakit namazlarında camide oluyor.” İçinde oldukları öngörülemez durumda bu farklılık başta caminin imamı olmak üzere kendilerini motive etmiş. Camideki tadilatları tamamlamaları ve hijyen düzenlemeleri yapmalarının ardından, camiye gelenler kurallar içerisinde görüşmek ve beraber vakit geçirme imkânı bulmuş. Şahintürk, bu durumdan hareketle camiyi tedbirlere uygun olarak mümkün olabildiği süre açık tuttuklarını aktarıyor. Hâlâ birçok şey eksik ve eskisi gibi samimi olmasa da bu gelişme bir nebze olsun pandemiyi kendilerine unutturmuş ve mutlu etmiş.

Sosyal Medya ve İnternet Ortamında Cami Programları

Kısıtlamaların kademeli azaltılmasıyla tekrar cami ortamında toplanmak mümkün olsa da özellikle cemaatin bütün ileri yaştaki üyeleri sağlık çekinceleri sebebiyle programlara iştirak edemiyor.

Camiye gelemeyenler için mukabele, mevlit, kandil programları gibi etkinlikleri internet ortamında gerçekleştirerek faydalı olmaya çalıştıklarını anlatan Mehmet Bey, dijital ortamlardan çok da memnun değil: Herkesin bu canlı yayınları takip etme imkânı olmuyor. Canlı yayınlar aracılığıyla vaziyeti idare etmeye çalışsalar da manevi bir kayıp söz konusu olmuş.

Şahintürk de bu durumdan şikayetçi. Çok az insanla camide yaptıkları programları Facebook üzerinden canlı yayınlamaya devam ettiklerini aktarıyor: “Canlı yayınlar beklenilen gibi olmuyor, gerçek etkinliğin yerini tutması mümkün değil. Zaten televizyonlarda da yayınlar oluyor. Camideki etkinliğe 5-6 kişi katılıyor ve yayını 20 kişi izliyor olsa da bu bir faydadır. Yapmamak da olmaz.”

Konuştuğumuz bir diğer konu ise çocuk ve gençlerin katıldıkları Kur’an kursları ve temel dinî bilgiler eğitimi gibi öğretim faaliyetleri. Mehmet Bey, bilgisayar üzerinden ders vermeye çalıştıklarında genel bir aksamanın olduğunu belirtiyor. “Her aile çocuğunun katılımını takip edemiyor.” Şahintürk de internet ortamındaki dersin fayda vermeyeceği görüşünde. Caminin imamı onun yerine “küçük bir cemiyet olmanın şansını” kullanarak talebelerini 1 ya da 2 kişilik randevular vererek dersleri sürdürüyor. Derslerin toplu olarak değil, bu şekilde 3-4 saatlik zaman dilimine yayılmış randevularla devam ettiğini aktaran Şahintürk, çok fazla talebesi olan bir cami için böyle bir çözümün mümkün olmayacağını da ifade ediyor.

Camilerin Yükümlülükleri ve Pandemi

Konuşmamızı bitirmeden önce paylaşmak istedikleri başka tecrübeleri olup olmadığını sorduğumuzda, Ahmet Bey toplu iftarların eksikliğine yeniden dikkat çekti: “Camiye düzenli olarak gelenler dışında camide ne olup bittiğini insanlar ancak ramazandaki iftarlarda öğreniyordu.” Ahmet Bey’e göre iftarlar cami cemaati için gerçek bir irtibatın vesilesi, her şey sadece vaazlardaki ve Facebook üzerindeki duyurularla aktarılamıyor. Pandemi sonrasında cami merkezli işlerde “bir dağınıklık” söz konusu.

Şahintürk ise bu sorumuza cevaben bize camideki ve cami dışındaki etkinlikleri hatırlatıyor. Ramazan ayı dışında camide normalde senede 3-4 büyük program yaptıklarını ve bunların tamamının bu sene gerçekleşmediğini belirtiyor. Maneviyatlarını kuvvetlendiren programların yanı sıra kermes ve mangal gibi büyük etkinliklerle uzun süredir birbirleriyle görüşememiş insanları bir araya getirme imkânlarını da kaybetmişler Bağlı oldukları Warendorf kentinin etkinliklerinde geleneksel Türk mutfağından yemekler sattıkları stantlar açarak hem camiyi komşularına tanıtabildiklerini hem de cami için gelir kazanabildiklerini belirten Şahintürk, bu sene bundan mahrum olduklarını aktarıyor. Şahintürk, birçok diğer cami gibi derneğin kadın üyelerinin gayretleriyle cuma namazlarında lahmacun yapıp sattıklarını, fakat bu satışın da pandemi nedeniyle iptal edildiğini söylüyor.

Pandeminin küçük camilere en büyük etkisi ise, cami giderlerini karşılamadaki zorluk. Özellikle din görevlilerinin giderlerini üye aidatları ya da büyük kermeslerle karşılayan camiler, pandemi süresince bir gelir kaybıyla da karşı karşıya. Bilhassa aylık kira bedeli ödemek durumunda olan camiler için pandemi, maddi olarak daha sıkıntılı bir sürece yol açmışa benziyor. Bu sorunların çözümü, cami derneği üyelerinin özverilerine bağlı.

 

Burak Nuri Gücin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler