'Dosya: İslam Sanatı'

Sanatsal Kimlik: İçerik mi Form mu?

Bir sanat eserini İslami yapan ana unsur nedir? Eseri yapan kişinin Müslüman olması mı, sanat eserinin içeriği mi yoksa eserin formu mu? Bu sorunun yanıtı eserin detaylarında saklı.

Medeniyetler evreni farklı biçimlerde algılamışlar ve bu algılama biçimleri de sanatlarına büyük oranda yansımıştır. Medeniyetlerin evreni algılama biçimlerini en derinden etkileyen unsur hiç şüphesiz dindir. Bu anlamda İslam dini de gerek doğduğu coğrafyada gerekse yayıldığı coğrafyalarda başta sanat olmak üzere hayatın her alanında etkili olmuştur. Din, çoğu kez sanatın hem içeriğini hem de formunu şekillendirmiştir. İslam sanatı için bu etkinin en bilindik sanatsal formlarından birisi hat sanatı formudur.

İçeriği kabaca, sanat eserinin anlatmak istediği şey, sanat eserine yüklenen düşünce şeklinde tanımlamak mümkünken; formu, başka bir deyişle biçimi ise sanat eserinin dış görünüşü, sanat eserini oluşturan renksel, çizgisel, geometrik vb. ögelerin oluşturduğu görsel unsurlar olarak tanımlamak mümkündür. Sanat eserinde içerik ve form arasındaki ilişki sanat tarihinin üzerinde en çok durduğu konulardan biridir. Konuyla ilgili çeşitli görüşler olmakla birlikte bu görüşlerin hemen hemen hepsinin ortak noktasını içerik ve formun uyumlu olması gerektiği düşüncesi oluşturur.

Her ne kadar geleneksel sanat anlayışı için bu durum geçerli olsa da modern sanat olarak adlandırılan ve kökleri 18. yüzyıl Avrupa’sına giden sanat anlayışı için aynı kuralların geçerli olmadığını akılda tutmak gerekir. İslam sanatları için modern ve geleneksel diye bir ayrımın yapılamayacağı tespitinin, bu konu üzerine yazan akademisyen ve düşünürlerin ortak fikri olduğunu söylemek mümkün. Bu yazarlara göre İslam sanatı bir dünya görüşünün, İslam’ın, sanat eserlerine yansıması olduğu için geleneksel veya modern olarak adlandırmak mümkün değildir. Bu açıdan alandaki uzmanlar, modern İslam sanatı olarak adlandırılan sanat eserlerini de İslam sanatı olarak görme konusunda oldukça isteksiz.

Hat Sanatının Ruhunu Aramak

Geleneksel anlayışa göre İslam sanatlarında içerik ve form uyumlu olmak durumundadır. İlk dönem hat sanatı için böyle bir iddia oldukça isabetli görünürken İslam sanatının olgunlaşması; estetik, sanatsal veya dünyevi kaygıların ağır basmasıyla birlikte bu iddia geçerliliğini kimi durumlarda yitirmiştir.

İlk hat sanatı olarak görülen Kubbetü’s-Sahra’nın kubbe kemeri yazıları Kur’an’dan ayetlerdir. Burada olduğu gibi hat sanatının içeriğini uzun bir süre ayetler, ilerleyen dönemlerde ise hadisler veya hikmetli sözler oluşturmaktadır. Fakat çeşitli kaygıların ortaya çıkmasından sonra ortaya konan hat sanatı eserlerinin içerik olarak kimi zaman İslam inancıyla bir ilgisi olmadığı gibi kimi zamanlarda da İslam ahlakına ters ifadeler içerdiği bilinmektedir.

Oysa geleneksel görüşe göre İslam sanatına ait bir sanat eseri izleyene tevhit ilkesini, dünyanın geçiciliğini ve ahiret hayatını hatırlatmalıdır. Hat sanatı içerisinde kabul edilen ve sanatsal yönü oldukça kuvvetli olan birçok sanat eserinde de içerik İslami olmaktan uzaktır. Bu eserler kimi zaman basit ve bayağı, kimi zaman popüler sözler olduğu anlaşılan anlamlar ihtiva etmektedir. Bu anlamda Sâmânî seramikleri oldukça önemli örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır. Sanatsal ve estetik anlamda oldukça çarpıcı olan bu seramiklerin içeriği geleneksel anlayışın İslam sanatlarına yüklediği işlevsellikten oldukça uzak görünmektedir. Bunlardan bazıları “Sözlerini çoğaltan değersizliğini çoğaltır.”, “İştahla yiyin.” veya “Bereket” ya da “Sözünü çoğaltan, değersizliğini çoğaltır.” gibi sözler içermektedir.

Çok daha rijit bir örnek ise Kurtuba yakınlarında yapıldığı düşünülen ve İslam sanatı formunda süslenen bir kutu ve üzerindeki yazının içeriğidir. Oldukça cüretkâr olan yazının içeriği İslam ahlak ve sanat anlayışıyla örtüşmeyecek ifadeler içermektedir.  Buna örnek teşkil edebilecek bir başka parça ise 12. yüzyıla tarihlenen ve Kral II. Roger’ın taç giyme pelerini olarak bilinen kıyafettir. Söz konusu kıyafet içerik olarak İslam diniyle ilişkili kurulamayacak bir parçadır. Pelerinin alt kısmında şu ifadeler yer almaktadır: “Bu pelerin mükemmeliyeti, iktidarı, üstünlüğü, zenginliği, alicenaplığı, güzelliği, tüm arzu ve ümitlerin karşılanmasını, duraklama veya değişikliğin yaşanmadığı güzel günleri, otoriteyi, şerefi, zaferi ve canlılığı temsil eder. Ve Sicilya’nın en görkemli giysi atölyesinde 528 yılında yapılmıştır.” Kim tarafından yapıldığı tam olarak bilinmeyen bu pelerin, Hristiyan bir kral için üretilmesine ve içerik olarak İslam’la herhangi bir ilişkisi olmamasına rağmen tüm otoritelerce İslam sanatları içinde değerlendirilmektedir.

Geleneksel sanatlar söz konusu olduğunda başka bir mesele de sanat-zanaat ayrımıdır. Bugün bizim sanat eseri olarak gördüğümüz nesnelerin bazıları seri üretim yapan atölyelerden çıkma parçalardır. İslam felsefecisi Oliver Leaman’a göre geçmişte kimi ustalar okuma yazma bilmiyor, önüne konan diğer nesnelerden yazı ve şekilleri taklit ediyorlardı.  İçeriğini bilmeden formunu taklit ettiği bu eserlerin çoğu zaman son kullanıcıları da okuma yazma bilmediği için şekillerin ve yazının anlamını, başka bir deyişle içeriğini bilmiyorlardı. Fakat bu eserler kesinlikle bir İslam sanatı eseriydi; çünkü formlar İslam sanatı formlarıydı. Verilen örnekler içerik olarak geleneksel İslam sanatı anlayışıyla uyuşmasa da, yani onu izleyene en bilindik iddiayla “tevhidi” hatırlatmasa da tartışmasız bir biçimde form olarak İslam sanatları içerisinde yer alırlar.

İslam sanatlarına geleneksel çerçeveden bakanların haklı oldukları taraf, özellikle hat sanatının Kur’an harfleriyle yazılmasından kaynaklanan dini hatırlatma etkisidir. Bu durum kuşku yok ki Arap harflerini okuyamayan sanat eseri izleyicileri için geçerli bir durumdur. Gördüğü her Arapça metni Kur’an’la yani İslam ile ilişkilendiren bir izleyici az veya çok metafizik bir tecrübe yaşayacak, gördüğü metnin içeriğini baştan dinî olarak kabul edecektir. Bu durumu, üzerinde Arapça yazı gördüğü her kâğıt parçasını yüksekçe bir yere kaldıran Anadolu insanının tavrına benzetebiliriz. Hat sanatı da Arapça harflerle yazıldığı için böyle bir etkiye sahiptir; fakat eserin içeriği her zaman dinî bir içerik olmayabilir. Kaldı ki İslam sanatının içeriğinin dinî olma zorunluluğu da yoktur.

Genelde sanat özelde İslam sanatı, dinin doğrudan bir emri olmayıp, ona inananların eyleminin bir sonucu olduğu için içeriğin her zaman dinî olmayışı bizleri şaşırtmamalıdır. Genel beklenti ortaya konulan sanat eserinin İslam’a aykırı bir içeriğe sahip olmaması yönündedir. Bu ise haklı bir beklentidir. Yukarıda bahsi geçen kimi özel örneklerin bu beklentiyi karşılamıyor oluşu, onları İslam sanatı çerçevesinin dışında bırakmamaktadır. Özellikle hat sanatı için söyleyecek olursak onun sanatsal ruhunu içeriğinde değil, formunda aramak gerektiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Müslüman bir sanatçının hiçbir dinî tecrübe yaşamadan veya dinî kaygılar eşlik etmeden ortaya koyduğu bir sanat eseri, formunun İslami olması bakımından İslam sanatları içerisinde değerlendirilir. Hatta Hristiyan bir toplum için Müslüman bir sanatçı tarafından, dinî düşünce ve kaygılarla yapılan; fakat form olarak İslam sanatı formlarını barındırmayan bir sanat eseri İslam sanatı içerisinde yer almayacaktır. Çünkü bu sanat eserinin formu İslami değildir.

Bir sanat eserini İslami yapan ana unsur, eseri yapan kişinin Müslüman olması veya sanat eserinin içeriğinin İslami olup olmaması değildir. Burada önemli olan sanatsal formun Müslüman toplumların zaman içerisinde ortaya koydukları sanatsal formlardan oluşmasıdır. Yapan kişi Müslüman, fakat içerik dinî değil, formu İslam sanatı formuysa veya yapan kişi gayrimüslim fakat otaya çıkan form İslam sanatı formuysa sonuçta ortaya çıkan eser İslam sanatları içerisinde değerlendirilecektir. Sanat tarihçileri de sınıflandırmayı bu yönde yapmaktadırlar.

Dipnotlar

Detaylı bilgi için bakınız: Seyyid Hüseyin Nasr, İslam Sanatı ve Maneviyatı

https://www.flickr.com/photos/palestine_view/7590481486, Erişim tarihi 15.10.2021

https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Pyxis_Khalaf_Met_L2011.46.7.jpg, Erişim tarihi 15.10.2021

Hugh Honour-John Flaming (2016), Dünya Sanat Tarihi, s. 351

Detaylı bilgi için bakınız. Oliver Leaman, İslam Estetiğine Giriş.

https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Kroenungsmantel.JPG.  Erişim tarihi 15.10.2021

Dr. Murat Aksoy

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Resim Bölümü’nde öğretim üyesi olan Murat Aksoy’un ağırlıklı çalışma alanları sanat tarihi, estetik ve sanat felsefesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler