'Göç'

Almanya’da Halkın Göç Olgusuna Yönelik Tutumu Değişiyor mu?

Almanya'da halkın göç konusuna yönelik şüpheciliğinin azaldığı kaydedildi. Entegrasyonun tek taraflı bir süreç olmadığı algısı yerleşiyor ve göçün kazanımları daha fazla ön planda tutuluyor.

Fotoğraf: @Michael von Aichberger - Shutterstock. Değişiklikler: Perspektif.

Almanya’daki Bertelsmann Vakfının yaptırdığı “İstikrar ve Değişim Arasında Karşılama Kültürü” başlıklı araştırmaya göre, halkın göç hakkındaki şüpheleri azalıyor ve göçün beraberinde getirdiği olanaklara daha fazla önem veriliyor. Aynı zamanda, göçün olumsuz sonuçlarına ilişkin endişeler, azalmaya devam ediyor. Ülkedeki “hoş geldin kültürü”nü (Alm. Willkommenskultur) araştıran çalışmaya göre, mültecileri kabul etme konusundaki isteklilikte de net bir artış var.

“Göç Duygusal Bir Mesele”

Kamuoyu araştırmaları yapan Kantar Emnid şirketinin vakıf için Kasım 2021’de gerçekleştirdiği anket çalışması kapsamında, 2 bin kişiyle görüşüldü. Araştırmayı gerçekleştiren ekipten Orkan Kösemen, göçün “duygusal bir mesele” olduğu tespitinde bulunuyor. 2015 ve 2016 yıllarında çok sayıda mültecinin Almanya’ya gelişiyle birlikte halkın göçe dair açık tutumunda bir azalma gözlemlenmişti. Kösemen, bu azalmanın artık sona erdiği görüşünde. Araştırma, yine de, göçü reddetme ve eleştirel bakma tutumlarının hâlen “mevcut ve fark edilebilir” düzeyde olduğunu belirtiyor. Katılımcıların 5’te 1’ini oluşturan ve göçe şüpheyle yaklaşan “sabit fikirli” kesim ise, mültecileri Almanya’ya entegrasyonları için efor sarf edilmemesi gereken “geçici konuklar” olarak değerlendiriyor. ,

Göçün Olumlu ve Olumsuz Yanları ve Entegrasyon Algısı

Ankete katılanların yüzde 68’i, göçün olumlu yanlarını düşündüğünde, göçün ülke ekonomisini açısından  uluslararası şirketlerin yapılanmaları için avantajlar sağladığı görüşüne sahip. Yüzde 55’lik kesim ise, göçün Almanya’daki nitelikli işçi açığını kapatmaya yardımcı olduğunu düşünüyor. Katılımcıların yaklaşık 3’te 2’si nüfusun yaşlanmasının göç sayesinde yavaşlayacağı ve yüzde 48’i ise emeklilik fonuna giden paranın artacağı fikrinde. Bu oranlar, vakfın 2017 ve 2019 yıllarında gerçekleştirdiği önceki çalışmalara yansıyan değerlerden daha yukarıda.

2017 yılında Almanya’nın daha fazla mülteci kabul edemeyeceğini söyleyenlerin oranı yüzde 54’ken, son çalışmada bu oran yüzde 36 olarak saptandı. Neredeyse her iki kişiden biri (yüzde 48), 2019 ve 2017’deki yüzde 37 oranına kıyasla, insani nedenlerle sığınma başvurusu yapan daha fazla kişinin ülkeye kabul edilmesi gerektiğini belirtiyor.

Nüfusun büyük kısmında, oransal azalmalara rağmen, hâlen daha göçe dair korkular mevcut: Yüzde 67’lik bir kesim, göçmenlerin refah devletine bir “yük” olacağı görüşünde. Yüzde 66’sı ise mülteciler ve Almanlar arasında bir çatışma ortamının olacağından korkuyor. Yüzde 56’lık bir grupta ise okullarda problem yaşanacağı düşüncesi hakim. Katılımcıların yüzde 59’su ise göçün büyük şehirlere konut açığı olarak yansıyacağını düşünüyor; 2019 yılındaki araştırma da bu oran yine yüzde 59’du.

“Gençler Çeşitliliği Bir Gerçeklik Olarak Görüyor”

Göçmenlerin ülkeye entegrasyonun ise tek taraflı bir süreç olarak algılanmasının azalması da çalışmanın bir başka tespiti. Halkın gözünde göç alan toplumun beklentileri ve sorumlulukları artık daha fazla öne çıkıyor. Kökene dayalı ayrımcılık ve iş gücü piyasasında eşit fırsat eksikliği, birçok katılımcı tarafından entegrasyonun önündeki başlıca engeller olarak gösteriliyor. Göçmen kökenli insanlar polis teşkilatında, okullarda ya da kreşlerde yeterince temsil edilmediği de katılımcıların gözlemleri arasında. Araştırmanın yer verdiği bir diğer detaysa, kadınların yeni ayrımcılık karşıtı yasaları destekleme oranının erkeklerden daha fazla olması ve ayrımcılığa karşı daha duyarlı olmaları.

Katılımcılar arasında yaş gruplarına göre oluşan farklılıkları görmek de mümkün. 29 yaşta ve altında olan katılımcılar, göç ve göçmenler konusudan daha olumlu düşünmeye yatkın; bu yaş grubundakilerin yüzde 76’sı göçmenlerin Almanya’daki yaşamı daha ilginç kıldığını düşünüyor. Kösemen, bu durumu “Gençler için çeşitlilik daha çok bir gerçeklik. Örneğin; okul gibi yerlerde daha çeşitli bir ortamda büyüyorlar.” sözleriyle açıklıyor.

Eğitim düzeyi yüksek olan kişiler göçün avantajları daha ön planda görürken, eğitim düzeyi düşük katılımcılarda ise olumsuz değerlendirmeler daha öne çıkıyor. Eğitim düzeyi düşük olan gruptaki insanların, genellikle daha düşük gelire sahip kişiler olması sebebiyle, iş gücü piyasasında veya konut piyasasında sıkışıp kalma korkusu daha fazla olduğu vurgulanıyor. Gç sebebiyle, yüksek öğretimde rekabetin artacağına dair ise yaygın bir korku bulunmuyor.

Çeşitliliği Artımaya Yönelik Girişimler

Kuzey Ren-Vestfalya eyaleti, daha fazla göçmen kökenli gencin kamu hizmetine katılması için kampanya yürütüyor. Eyaletin Entegrasyon Bakanı Joachim Stamp (FDP), geçtiğimiz günlerde amaçlarının bir göç ülkesi olan Almanya için iyi bir örnek teşkil etmek olduğunu vurguladı. Kösemen, diğer federal eyaletlerde de belediye düzeyinde yapılan bu tür girişimleri önemli buluyor: “İlkesel olarak, kamu yönetimi toplumun çeşitliliğini de yansıtmalıdır.”

Federal düzeydeki siyasetle ilgili olarak; Kösemen, Aralık 2021’de kurulan koalisyon hükûmetinin göç konusunda şimdiye kadarki söylemlerinin ve Almanya’yı modern bir göç ülkesi olarak tanımlamasının Almanya nüfusun mevcut tutumuna uyumlu olduğu görüşünde. (P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler