'Cami Saldırıları'

Almanya’da Cami Saldırılarına Dair Kapsamlı Rapor “Tehlike Gerçek”

Almanya’da cami saldırılarını federal çapta dokümante eden #brandeilig inisiyatifi 2019 yılının ortalarında hayata geçirildi. Yayınlanan ilk rapora göre açıklığa kavuşturulamayan cami saldırıları potansiyel saldırganları motive ediyor. İnisiyatifin raporunu hazırlayan araştırmacılarla görüştük.

2019 yılında #brandeilig inisiyatifi çalışmalarına başladı. İlk rapor 2022 yılının mayıs ayında yayınlandı. Raporun sonuçları nelerdir?

Yusuf Sarı: Öncelikle cami saldırılarına ilişkin sistematik ve ayrıntılı arka plan bilgisinin henüz var olmadığını belirtmek isterim. Cami saldırılarına ilişkin medyada yer alan haberler oldukça nadir, var olan haberler de genelde sadece caminin bulunduğu yerel gazetelerle sınırlı. Bu durum haberlerde yer alan bilgilerin içeriği açısından da geçerli. Saldırıdan sonraki gidişat ve en önemlisi saldırının sonuçları hakkında neredeyse hiç haber yapılmıyor. #brandeilig girişimi ile haber sunumundaki bu boşluğu doldurmaya ve saldırıya maruz kalan cemiyetlere dikkat çekmeye çalışıyoruz.

Bu arada toplumda ve siyasette düşünce tarzında bir değişiklik saptamak da mümkün. Cami saldırılarına gösterilen ilgi artıyor. Bu ilgiyi, cami saldırılarının artık meclis belgelerinde neredeyse düzenli bir şekilde ele alınmasından ve medyada hissedilebilir bir şekilde daha sık yer almasından anlayabiliriz. Ancak bu konuya yöneltilen ilgi ve dikkat, büyük ölçüde sonuçsuz kalıyor. 2018 yılına ilişkin raporumuzda, bir saldırı sonrası siyasilerden dayanışmanın çok az olduğunu ve bunların da sembolik olma eğiliminde olduklarını tespit ettik.

Diğer bir bulgu ise cami cemiyetlerinin bazen yüksek maddi hasara uğramaları. Cami saldırılarının yalnızca çok az bir kısmında hasar, sigorta tarafından karşılanıyor. Hatta belediyenin sigorta korumasını iptal ettirdiği durumlar bile mevcut. Cami cemaatleri hasarı kendileri ödemek zorunda kalıyorlar. Sadece 2018 yılında, hasar onarımı için büyük ölçüde camilerin kendi öz kaynaklarından 200.000 Euro’dan fazla para harcanmış. İlgili camilerin beyanına göre, hasar profesyoneller tarafından onarılsaydı bu maliyetler kat kat artacaktı. Cami cemaatlerinin gelirlerinin sadece düşük üyelik aidatları ve bağışlardan oluştuğu düşünüldüğünde, bunların çok yüksek maliyetler olduğu ortada.

Ayrıca önem taşıyan diğer bir bulgu da, camilere yönelik vandalizmin en yaygın saldırı biçimlerinden biri olduğu. Ayrıca olayların yaklaşık yarısında aşırı sağcı motivasyon tespit edebildik. Olayları araştırırken ne yazık ki çok az olayın, yani 120 olaydan 9’unun polis tarafından aydınlatılabildiğini gördük. Bu soruşturma kotası oldukça düşük. Bu anlamda mutlaka soruşturmaların başarısını artırmanın bir yolu bulunmalı.

Bu sonuçlara nasıl vardınız? Kaynaklarınız nelerdir? Ve neden ilk raporunuz 2018’i kapsıyor?

Sarı: Bu sonuçları birkaç kaynağa dayanarak elde ettik. Bunlar ilk olarak yerel ve ulusal basında çıkan haberler ve doğrudan saldırılara maruz kalan cami cemaati ile temasa geçerek kontrol ettiğimiz ve ardından belgelendirdiğimiz sosyal medya gönderileri. İkinci olarak, Federal Hükûmet’in Müslüman karşıtı suçlar konusundaki soru önergelerine verilen cevaplarda yer alan bilgileri kaynak olarak kullandık.

Ancak en önemli bilgi kaynağımız iş birliği ortaklarımız ve çeşitli İslam dinî cemaatlerinin kendileri. Bu iş birliği, arka plan bilgilerini daha hızlı elde etmemizi, ardından standart telefon söyleşileri hazırlamamızı ve bunları ilgili cami yöneticileri ile gerçekleştirmemizi sağladı. Böylece 2018 yılında toplam 120 cami saldırısı kaydettik. Saldırıya maruz kalan cemaatlerin 68’i bizimle görüşmeyi kabul etti.

Raporumuz 2018 yılına ilişkin bir rapor; çünkü görüşmecilerimiz 2018’deki saldırılar hakkında görüşlerini bildirdiler. Görüşmeler 2020 yılı içinde gerçekleştirildi, bu sayede saldırılarla ilgili tüm bilgilerin mevcut olduğundan ve soruşturmalardaki raporları ve gelişmeleri yeterince dikkate aldığımızdan emin olabildik.

Raporunuzda her iki cami cemaatinden biri geçmişte saldırıya uğradığını ve bunu bildirmediğini ifade ediyor. Bu çekimserliğin sebebi nedir?

Meryem Küçükhüseyin: Bunun için iki temel neden dile getirildi: Görüşülen cemiyet başkanlarından bazıları çok sık bir şekilde duvar yazıları, hakaretler gibi saldırıların hedefi olduklarını ve bunların hepsini bildirmeleri durumunda her ay karakola gitmek zorunda kalacaklarını ve zamanlarını buna harcayamayacaklarını belirtti. Cami idarecilerinin birçoğu soruşturmaların “zaten hiçbir sonuç vermeyeceği” ve sonunda şikâyetin “hiçbir işe yaramayacağı” izlenimine sahip olduğunu da vurguladı.

Bu durum güvenlik makamları veya savcılık tarafından yürütülen soruşturmaların başarılı veya başarısız olmasının, mağdur cemiyetlerin güvenlik duygusu ve saldırıları güvenlik birimlerine raporlama davranışları üzerinde büyük bir etkisi olduğunu gösteriyor. Bu arka plan göz önüne alındığında, çalışmanın yapıldığı yılda 120 cami saldırısından 9’unun aydınlığa kavuşturulması çok düşük bir oran.

2018 yılındaki 120 cami saldırısının dışında, diğer yıllardaki saldırılara dair sayılar nasıl?

Şeyma Kuri: 2018 yılından sonraki yıllarda cami saldırılarında bir artış göze çarpıyor. 2019 yılında 141 saldırı kaydettik. 2020’de tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 148 saldırıya ulaştık. Ondan sonra pandemi kendini hissettirdi ve camilere yapılan saldırıların sayısı biraz azaldı. Bununla birlikte her cami her saldırıyı güvenlik birimlerine iletmediği için vakaların sayısının her zaman bizim kaydettiğimizden daha yüksek olduğunu belirtmek gerek.

2020’deki cami saldırılarına ilişkin başka bir rapora göre, cami saldırıları nedensel olarak siyasi ve medya olaylarıyla yakından ilişkili. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Siyasi tartışmalarla cami saldırıları arasında bir bağlantı var mı gerçekten de?

Kuri: Sağcı popülistler Müslümanlara karşı olumsuz duyguları besleyen kampanyalar yürütürken ve medya İslam ve Müslümanlar hakkında olumsuz haberler yaptığında cami saldırılarında artış görüyoruz. Camiler yurt içinde ve yurt dışında algılanan birçok farklı önyargı ve çatışmanın bir projeksiyon alanı gibi görünüyor. Örneğin bizim araştırmamızı gerçekleştirdiğimiz 2018 yılında, Türkiye’nin Afrin’deki askerî operasyonlarına misilleme veya protesto amacıyla çok sayıda DİTİB camisine saldırı düzenlenmişti. Bu, camilere çok farklı kesimlerden düşmanlığın beslendiğini ve camilere yönelik tehdidin geçici bir şey olmadığı anlamına geliyor.

Bu bağlamda durum daha da kötüleşebilir. Araştırmanın yapıldığı yılda 9 kundaklama saldırısı, 2 tabancalı saldırı ve bir dizi şiddet tehdidi kaydettik. Çok şükür ki bu saldırılarda yaralanan olmadı.

2019’daki bir dizi bomba tehdidi ve 2020’de sağcıların camilere saldırma planlarının ardından, İslam dinî cemaatleri camiler için daha fazla koruma talebinde bulunmuştu. Daha sonra ilgili federal eyaletlerin camilerin korumasını artırmadığı da ortaya çıkmıştı. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?

Küçükhüseyin: Camilere yönelik saldırılarla birlikte insan hayatına yönelik oluşan tehlike gerçek. Bunu Halle’deki bir camiye havalı tüfekle yapılan saldırı da açıkça gözler önüne serdi. Bu arada bu bir ilk değildi. Camiler için risk durumu düzenli olarak yeniden değerlendirilmeli. Raporumuz camilere yönelik şiddet potansiyelinin büyük olduğunu ve bu potansiyelin çeşitli gelişmelerle tetiklenebileceğini gösteriyor. Bununla birlikte bir camiye fiilen saldırı yapılmadığı sürece, federal eyaletlerin gündemlerine camilerin korunmasını almadıklarını da gördük. Güncel bir saldırı yoksa konu pek ilgi görmüyor.

Raporunuzda tavsiyelerde de bulunuyorsunuz. Yetkililere ve politikacılara ne önerirsiniz?

Kuri: Temel olarak, o zamanki Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maizière’nin cami saldırıları konusunu ele almak için attığı adım önemliydi. Bu yaklaşım yeniden ele alınmalı ve sürdürülmelidir. Özellikle camiler için olası güvenlik önlemleri böyle bir diyalogla gündeme gelebilir. Ek olarak, federal ve eyalet hükûmetleri birlikte çalışarak, güvenlik önlemleri için camilere mali sübvansiyon sağlayabilir.

Ancak akut bir tehdide maruz kalanlar sadece camiler değil. Aynı şey sinagoglar için de geçerli. Bu nedenle ibadet yerlerine saldırılar konusunu ele almak, mağdurlara destek sunmak ve bu saldırıların potansiyel mağdurlarına deneyimlerini paylaşmalarına ve birbirlerinden öğrenmelerine olanak sağlayacak federal bir program oluşturmak faydalı olabilir.

Ayrıca cami cemaatlerini korumak için makul önlemleri tartışmak amacıyla devlet düzeyinde İslam dinî cemaatleriyle yakın bir diyalog gerçekleştirilmeli. Camiler ve diğer ibadethaneler güvenlik durumu hakkında düzenli olarak bilgilendirilmeli. Federal eyaletler, ibadet yerlerine yönelik saldırıların tespit oranını iyileştirmek için adımlar atmalı. Açıklanamayan saldırılar, potansiyel saldırganları motive eder ve mağdurların kendilerini çaresiz hissetmesine yol açar. Diğer önlemleri de raporda dile getirmiş bulunuyoruz.

Burada özellikle İslam’da dair sağcı jargonlarla oy avcılığından kaçınılması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Geçmişte bazı politikacılar defalarca, Müslümanlar ve camiler hakkında nesnellikten uzak ve genellemeci açıklamalar yaparak siyasi kariyer basamaklarını tırmanmaya çalıştılar.

Politikacıların cami saldırılarından sonra saldırıya maruz kalan cemaatlerle dayanışma içinde olmaları da önemli. Cami ileri gelenleriyle yaptığımız görüşmeler bu dayanışmanın cemaatler için iyi olduğunu gösteriyor. Bu tarz dayanışmalar saldırganları dışlar ve onların bu şiddet eylemlerinin kabul edilmediğini gösterir.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler