'Silahlı Saldırı'

Norveç’te LGBT+ Bireylere Yönelik Silahlı Saldırı ve Failin Kimliği Problemi

Norveç’in başkenti Oslo'da LGBT+ kişilerin bulunduğu barın çıkışında meydana gelen silahlı saldırıda 2 kişi öldü ve 21 kişi yaralandı. Ülke medyası, henüz ilk ifadesi alınmamış failin saldırıyı İslami gerekçelelerle gerçekleştirdiği görüşünde.

Fotoğraf: @SariMe - Shutterstock.

Norveç genel itibari ile refah seviyesi yüksek ve suç oranının düşük olduğu bir ülke olarak biliniyor. Bu itibarını destekleyen çok sayıda uluslararası derecelendirme raporları da mevcut. Lakin yaygın olarak kabul gören bu göstergelerin yanında artık başta silahlı saldırı hadiseleri olmak üzere istisna olarak göremeyeceğimiz asayiş sorunları da, ülkedeki günlük hayatın bir gerçeği olarak karşımızda durmakta.

Breivik’ten Günümüze Norveç’te Silahlı Saldırılar

2011 yılında Anders Behring Breivik’in gerçekleştirdiği Utøya saldırısısı, 2019 yılında Al-Noor camiine yönelik Philip Manshaus tarafından gerçekleştirilen saldırısı ve 2021 yılında Kongsberg şehrinde ok ve yay ile gerçekleştirilen ve 5 kişinin hayatını kaybettiği saldırı son yıllarda daha belirgin hâle gelen kamu güvenliği sorunlarına örnek teşkil ediyor.

Bilindiği kadarıyla Norveç’teki kitlesel ve organize terör saldırılarının tamamı aşırı sağcılar failler tarafından gerçekleştirilmiş olsa da, medya kurumları ya da resmî makamlarca bir örgütün adıyla tespit edildiğinden ve bu gruba karşı kapsamlı operasyonların yapıldığı gibi gelişmelerden söz etmek mümkün değil. Tüm saldırılar bireysel olarak kalmakta. Diğer taraftan hiçbir İslami saikli saldırı gerçekleştirilmemiş olması rağmen,  medyanın haber içeriklerinde ve dilinde çok sayıda aşırı eğilimlere sahip Müslüman, radikal söylemlere sahip dernekler ve örgütler olduğu iddilarına sıkça yer verilmekte. Bu yorumlara rağmen, yıllık istihbarat raporlarında bu iki farklı kutubun tehdit seviyesinin aynı düzeyde olduğu belirtiliyor.

Oslo’daki Silahlı Saldırının Faili ve Motivasyonu

Norveç’in başkenti Oslo’da 25 Haziran 2022 tarihinde, gece saatlerinde LGBT+ bireylerin eğlence mekanı olarak bilinen 2 gece kulübüne yapılan silahlı saldırı sonucu 2 kişinin hayatını kaybetti ve 21 kişinin yaralandı. Bu saldırının bütun bu değerlendirmelere yeni bir boyut ve kriter kazandıracağı bir hakikat. Hiçbir dinî inancın ya da yaşam tarzının bu şekilde katliam mahiyetinde ve geniş kapsamlı bir saldırıya maruz kalmasının kabul edilemeyeceği gerçeğinden hareketle, Norveç’teki Kraliyet, kilise ve parlamento gibi kurumlara ek olarak İslami kurumların çatı organizasyonu olan İslamsk Råd gibi STK’larda saldırıyı kınadır. Saldırıdan sonra Başbakanlık tarafından yapılan açıklamalarından görüldüğü üzere, bu saldırının İslami saiklerle işlendiği düşünülüyor. Ancak; basın haberlerinde saldırganın ilk ifadesinin bile henüz alınmadığını bildirirken, bu tarz yorumların somut delillere dayanmaması bir takım soru işaretlerine neden oluyor.

Saldırganın saldırıdan sadece 5 dakika sonra yakalanmasını takiben medya, saldırganın Norveç vatandaşı ve çocukluk döneminde ailesi ile İran’dan Norveç’e göç etmiş 42 yaşındaki Zanıar Matapour olduğu duyurdu. Devam eden süreçte ise saldırganın uyuşturucu bulundurma ve bıçakla insan yaralama gibi nedenlerden dolayı sabıka kaydı bulunduğu ifade edildi. Buna ek olarak, kişinin psikolojik nedenlerden dolayı malulen emekli olduğu bilgisi de paylaşıldı. Sonraki aşamada ise Matapour’un IŞİD sempatizanı bir yapılanma ile temasa geçerek radikalize olduğu ve 2015 yılından bu yana istihbarat tarafından takip edildiği ifade edildi.

Basının Olaya Yaklaşımı ve İslami Kimlik Problemi

Saldırıyla ilgili haber akışını bu şekilde derlediğimizde, karşımıza sağlık sorunları olan ve İslami bir hayat tarzından uzak bir kişilik çıkmakta. IŞİD sempatizanlığı iddiası ve 35 yaşından sonra böylesi bir radikalizme meyletmiş bir kişiye neden güvenlik güçleri tarafından müdahale edilmediği sorusu ise cevaplanmayı bekliyor. Breivik, 2011 yılında gerçekleştiği saldırıdan önce manifesto yayınlayan ve yargılama sürecinde de aşırı sağcı terörist kimliğini saklamayan bir isimdi. Saldırıdan 40 saat sonra dahi ilk ifadesini vermeyen Matapour’un nasıl bir yargı sürecinden geçeceğini ise hep birlikte takip edeceğiz.

Ne yazık ki 2001 yılından sonra Batı toplumlarında Müslümanlara karşı oluşan ön yargılar, 20 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen ve terörün ırkı, dini, dili olmadığı gerçeği defaatla ispatlanmış olmasına rağmen, Müslümanlar için hâlen büyük bir endişe unsuru. Buna benzer bir saldırı gerçekleştiğinde zihinlerinde beliren “Acaba benim inanç ve kimliğime mal edilir mi?” sorusu, acı bir gerçek olarak hâlâ varlığını sürdürüyor.

Mehmet Temel

Elektrik-Elektronik mühendisi olan Mehmet Temel, Uluslararası İlişkiler Bölümünde yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir. Temel, İslam Toplumu Millî Görüş Norveç Bölgesi (ISMG) Genel Sekreteridir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler