"Göç politikası"

İsveç’in Göç Politikasında Değişen Paradigma

Cömert sosyal politikalarıyla ve göç konusundaki açık kapı tutumuyla bilinen İsveç’te göç politikasında ciddi bir paradigma değişikliği söz konusu.

Fotoğraf: © dba87/shutterstock.com

Sosyal demokrasi, hoşgörü, güçlü sivil toplum kuruluşları, uluslararası dayanışma ve yüksek hayat standartları: Bu kelimeler uzun zamandır İsveç’i ve İsveç’in devlet mekanizmasının işleyiş şeklini anlatan temel kelimeler. Peki artık İsveç’i ve İsveç’te hâkim olan devlet ideolojisini anlatırken bu kelimeleri kullanma olasılığı giderek azalıyor mu? 2001 yılından beri Schengen iş birliğinin bir parçası olan İsveç1  bazı durumlarda bu iş birliğinin yetersiz kaldığını, hatta bu iş birliğini kısıtlayabileceğini gösterdi. 2015 yılında büyük bir kısmı Suriye’deki iç savaştan kaynaklanan göç hareketliliği tüm Avrupa’yı farklı şekillerde etkiledi. Bu hareketliliğin İsveç’e getirdiği ise göç, göçmen ve yerleşim politikalarındaki değişimler oldu. 

Uluslararası göç ekseninde ulus devletlerin politikalarını doğru, insancıl ve yapıcı bir bakışla çözüm odaklı değiştirmesi, toplumların gelecekteki yapıları ve huzuruyla da yakından ilgili. İsveç 1930’lardan beri göç alan bir ülke.2 Uzun yıllardır geleneksel olarak “cömert” sosyal politikalar yürüten, uluslararası dayanışmanın her zaman altını çizen ve bununla gurur duyan İsveç’te 2015 mülteci krizinden sonra birçok yeni uygulama ve kısıtlamanın getirilmesi, ülkede nelerin değiştiğine ve ülkenin gelecekteki krizlerde ne gibi değişiklikler yapmaya hazır olduğuna dair soru işaretleri de uyandırdı.

Cömert Sığınma Mevzuatından “Minimum”a Geçiş

2015 yılında İsveç’e gelen mülteci sayısı, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana İsveç’in gördüğü en yüksek oranda ve rekor seviyesine ulaşmış durumda. 2016 yılında İsveç’e yaklaşık 170.000 kişi sığınma talebinde bulundu. O yıl İsveç, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında kişi başı gelire oranla en fazla sığınmacı kabul eden ülke olmuştu. Fakat bu durum İsveç hükûmeti tarafından sürdürülebilir olarak kabul edilmemiş, bunun akabinde bir takım yeni düzenlemeler ortaya konulmuştur. 2016 yılına kadar AB’nin en cömert sığınma mevzuatına sahip olan ülke, bu düzenlemeler sonrasında AB genelinde de minimum olarak kabul edilen düzeye geçiş yapma kararı almıştır.

 4 Ocak 2016’da yürürlüğe giren başka bir düzenleme ise İsveç’e gelen sığınmacı sayısını azaltma amaçlı olarak geçici kimlik kontrollerinin başlatılması olmuştur.3 Böylece özellikle Danimarka’dan gelenler İsveç sınırını geçtiğinde otobüs ve trenlerde kontrole tabi tutulacaktır. Söz konusu yıl hükûmetin mülteci kabulü konusunda “Nefes almaya ihtiyacımız var.” açıklaması sivil toplum kuruluşları tarafından kızgınlık, üzüntü, endişe ve biraz da hayal kırıklığı ile karşılanmıştı. Hükûmetin bu göç dalgasına hazır olmadığı defalarca belirtiliyordu, fakat sivil toplum kuruluşlarının cevabı çok netti: “Hükûmetin savunduğu gibi nefes almaya ihtiyacımız yok. Bizim daha çok mülteci kabul edebilecek kapasitemiz var. 10 milyonluk nüfusu ve refah seviyesi yüksek olan bir ülke olarak daha çok insana yardım edebilir, kaderlerini değiştirebilir, ülkemize alabiliriz.”

Aşırı sağcı temsilciler tarafından yükselen seslerin “İsveç elden gidiyor” ve “Daha fazla mülteci kabul edersek İsveç kendi değerlerini kaybedecek” şeklinde ilerlemesi halk arasında da giderek sağa kayan bir retorik ile yüzeye çıkmaya başladı. 2015 yılı sonrasından bugüne kadar ülkeye gelen mülteci sayısı radikal bir şekilde azaldı, fakat mülteci ve yabancı karşıtı söylemler her geçen gün daha fazla normalleşmeye başladı.

Aşırı sağcı söylemlerin yükselmesinin arka planında büyük oranda 2010’da İsveç’in sağ popülist partisi olan İsveç Demokratları’nın (İs. “Sverige Demokraterna” – SD) yüzde 5,7 gibi bir oyla İsveç Parlamentosuna girmesi yatıyor.4  2014’de oyların yüzde 12,86’sını alıp İsveç’in en büyük üçüncü partisi olarak oylarını her geçen gün arttıran bu parti, 2022 seçimlerinde İsveç’in en büyük ikinci veya üçüncü partisi olmayı hedefliyor. 

SD’nin yükselen oylarını işsizlik ve ekonomik sorunlardan kaynaklanabilecek artan memnuniyetsizlik dalgasının bir dışavurumu olarak ifade edebiliriz. Bu sağ popülist partinin oy artışını yükselen bir duygusal endişenin sonucu olarak açıklarsak toplumu bu endişelerden kurtarmak için ortak bir umut, ortak bir gelecek vizyonu ve perspektifi etrafında bir araya getirip gelecek endişelerinden kurtarmanın her zamankinden daha büyük bir önem taşıdığını da görebiliriz.

İsveç’te Sınır Kontrolleri ve Schengen

Danimarka- İsveç arasındaki sınır kontrollerine gelince bu uygulama Kasım 2022’ye kadar uzatılmış durumda, fakat Schengen iş birliğini yöneten kurallar aslında çok açık: Schengen ülkelerinin sınırları arasında sistematik kontroller olmamalı. Ancak ülke için ciddi bir tehdit varsa, en fazla altı aylık bir süreyle geçici kontroller getirilebilir. Geçici kontrollerin amacı ise ülkenin sınır kontrollerine duyulan ihtiyacı doğuran belirli sorunların çözülmesidir. İsveç’in bu uygulamayı Kasım 2022’den sonra uzatıp uzatmayacağı ve uzatması durumunda uluslararası aktörlerden gelebilecek tepkilerin hangi yönde olacağı da merakla beklenen bir konu.

 Jean Jacques Rousseau bir kitabında “İnsan her zaman kendi iyiliğini ister ama bunun ne olduğunu her zaman kestiremez. Halk hiçbir zaman bozulmaz ama çoğu kez aldatılabilir. İşte ancak o zaman kötülüğe eğilimli görünür.” der. Aşırı sağcı söylemlerin normalleşmesi mülteciler ve yabancılar ile alakalı yanlış bir imaj yayıyor. Medyada yaygınlaşan ötekileştirici dil, bir grup insanın marjinalleştirilmesi ve diğer insanların gözünde değersizleşmesine yol açıyor. Sadece İsveç’te değil Avrupa’nın diğer ülkelerinde de aşırı sağın yükselişine karşı siyasetçilerin yapıcı, çözüm odaklı ve tüm vatandaşları kucaklayıcı çalışmalar yapması, pastanın küçülmesinden korkan insanlara da gelecek umudu vermeleri ve bu şekilde gelecek endişesini en aza indirmeleri gerekiyor. Yapıcı sosyal politikalar üretilmesi ve bunun için hem siyasi partilerin hem sivil toplum kuruluşlarının birlikte çalışması her zamankinden daha önemli. 

Dipnotlar

www.migrationsverket.se

www.scb.se

www.regeringen.se

www.expo.se

Medine Tezcan

Uluslararası Londra Üniversitesinde Siyasal Bilimler ve Uluslarası İlişkiler eğitimini tamamlayan Medine Tezcan, İsveç Genç Müslümanlar (SUM) Derneğinin başkan yardımcılığını yapmıştır. Tezcan, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler