'Hindutva'

Küreselleşen Hindu Milliyetçiliği Müslümanları Mı Hedef Alıyor?

Hindu milliyetçiliği sadece Hindistan'daki Müslümanlar için değil küresel olarak da bir sorun teşkil ediyor. Özellikle Birleşik Krallık'ta Hindu milliyetçileri ile Müslümanlar arasında yaşanan son çatışmalar, aşırılıkçı "Hindutva" ideolojisinin Hint diasporasına da yayıldığını gösteriyor.

Fotoğraf: @arindambanerjee - Shutterstock.

Avustralyalı gazeteci CJ Werleman, Birleşik Krallık’ın Leicester şehrinde 17 Eylül’de çok sayıda Hindu milliyetçisinin cami önünde sloganlar atarak Müslümanlara saldırı girişiminde bulunduğu olayın ardından ülkede güçlenen Hint milliyetçiliği hareketini ve küreselleşen Hindutva ideolojisini değerlendirdi.

“Leicester’daki Saldırı Ne Anlık Ne de Münferit Bir Olaydı”

Hindu milliyetçilerin, Müslümanlara saldırdığı olayların başka örnekleri de olduğuna dikkati çeken Werleman, “Hinduların 17 Eylül’de Leicester’da Müslümanlara saldırması ne anlık gelişmiş ne de münferit bir olaydı. Tıpkı 12 gün önce 2 düzineden fazla Hindu adamın aynı bölgedeki bir Müslümana saldırmasının yanı sıra 22 Mayıs’ta 19 yaşında Müslüman bir çocuğun da aynı türden bir çete tarafından saldırıya uğraması gibi.” ifadesini kullandı.

Werleman, Leicester’da yaşayan Müslümanların daha önce de polise çok sayıda tehdit ve saldırı ihbarında bulunduğunu aktararak, “Saldırıya uğrayan her iki kişi de ifadelerinde bu saldırıların dinî saikli nefret suçu olduğunu, saldırıdan hemen önce kendilerine ‘Müslüman mısın?’ diye soru sorulduğunu söyledi.” dedi.

Modi’nin Müslüman Karşıtı Uygulamaları Hint Diasporasını Cesaretlendirdi

Werleman, Hindu milliyetçiliğinin en yaygın şekli olan Hindutva ideolojisinin küresel olarak yaygınlaşmasının Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin yükselişiyle yakından ilişkili olduğunu vurgulayarak, “Hindutva ideolojisi, Modi’nin seçim başarısı sayesinde Hindistan diasporasında yükseldi. Partisi aracılığıyla bu ideolojiyi ve onun toplumsal nefretini acımasızca ana akım siyasete, ana akım medyaya ve sosyal medyaya dayattı.” şeklinde konuştu.

Hindistan’da Hindutva ideolojinin yaygınlaşmasının 1925’te ulusal gönüllü topluluğu Rashtriya Swayamsevak Sangh’ın (RSS) kurulmasına kadar dayandığını anlatan Werleman, bu gönüllü ordunun Hindu ulusu kurma hedefinin telkin ve askeri eğitim kolu hâline geldiğini söyledi.

Kendisi de RSS üyesi olan Modi’nin yükselişiyle ülkede fanatizmin kısmen teşvik edildiğini ifade eden Werleman, özellikle Modi’nin 2014’te başbakan olduktan sonra Müslüman karşıtı birçok yasayı yürürlüğe koyduğuna, bunun Hint diasporasında “şovenist gurur duygusu” oluşturduğuna dikkati çekti.
Werleman, “Birleşik Krallık’taki Hindutva projesi, Hindistan’ın iktidar partisi Hindistan Halk Partisinin (BJP) siyasi hedeflerini ilerletmeyi amaçlıyor ki bu parti dünyadaki tüm Hindutva örgütlerinin kökeni ve dünyanın en büyük paramiliter örgütü RSS’nin siyasi kanadıdır. Hedefleri, Hindistan işgali altında olan Keşmir de dahil olmak üzere Hindistan’ı yalnızca Hindu bir ulusa dönüştürmektir. Bu, ülkede yaşayan 200 milyon Müslümanı soykırımın eşiğine getiren bir proje.” değerlendirmesinde bulundu.

Hindutva, Birleşik Krallık Siyasetine Nasıl Yerleşti?

Birleşik Krallık’taki Hindu milliyetçilerinin kendilerine alan açmak için uzun süredir ana akım İngiliz siyasetine yerleştiklerini belirten Werleman, “Birleşik Krallık’ta bu gruplar, İngiliz Hindu seçmenini İşçi Partisine karşı ve sağ kanat siyasetine doğru harekete geçirerek, zorlayarak, Britanya’nın Muhafazakar Partisinin içine yerleştiler.” diye konuştu.

Birleşik Krallık’ta çok sayıda Hindutva örgütü olduğunu dile getiren Werleman, “Birleşik Krallık Hindu Konseyi, Hindu Tapınakları Ulusal Konseyi, Ulusal Hindu Öğrenci Federasyonu ve Sewa International ki 20 yıl önce 2 binden fazla Müslüman’ın ölümüne neden olan Gujarat soykırımından doğrudan sorumlu olanlara yardım fonlarını uluslararası olarak aktardığı için ifşa edilen bir yardım kuruluşu.” ifadesini kullandı.

Werleman, İngiliz medya kuruluşu ITV tarafından elde edilen ve Hindu Swayamsevak Sangh (HSS) üyesi bir Hindu milliyetçisinin öğrencilere Müslümanlardan nefret etmelerini telkin ettiği görüntülere değinerek, bu olaydan sonra Birleşik Krallık hükûmetinin harekete geçtiğini ancak Hindutva örgütlerinin ülkede serbestçe faaliyet göstermesini yasaklama konusunda yetersiz kaldığını aktardı.

HSS hakkında soruşturma başlatıldığını kaydeden Werleman “Hükûmet, HSS’nin ırkçı nefreti ve bölünmeyi teşvik ederek Birleşik Krallık yardım yasasını ihlal etmesine rağmen Hindutva örgütüne karşı başka işlem yapmadı. Sebebi de muhtemelen Hindutva lobisinin şu anda İngiliz Parlamentosunda aşırı büyük etkisinin olması.” şeklinde konuştu.

Küreselleşen Bir Sorun Hindu Milleyetçiliği

Werleman, Müslümanları hedef alan saldırıların sadece Birleşik Krallık’ta yaşanmadığını, Hindu milliyetçilerinin artık küresel sorun olduğunu vurgulayarak, “Bu tür saldırıların artık sadece Birleşik Krallık’ta olmadığını aynı zamanda Avustralya, Kanada ve ABD dahil olmak üzere Hint diasporasında yaşandığını anlamak çok önemli.” dedi.

Son 7 yılda 24 Hindutva örgütünün 100 milyon dolardan fazla para topladığını belirten Werleman, en etkin Hindutva lobisinin ABD’de bulunduğunu kaydetti. Werleman, “Bu parayı Hindistan’daki nefreti finanse etmek ve ABD’deki siyasi liderlerin Hindistan konusunda kritik pozisyonlar almaları ve Hindistan hükûmetinin Keşmir ve Pakistan’a yönelik politikalarını benimsemeleri ve lobi yapmak için kullandılar.” şeklinde konuştu.

Werleman, Hindu milliyetçilerinin ana akım Amerikan siyasetine yerleştiğinin altını çizerek, “5 Hindutva örgütü, ABD hükûmetine yaklaşık 1 milyon dolarlık Kovid-19 para yardımı için başarılı şekilde lobi yaptı. Başka bir deyişle, ABD vergi mükellefleri habersizce Hindistan’daki dinî azınlıklara zulmetmekle suçlanan aşırı sağcı faşist örgütlenmeye katkıda bulunuyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Hindu milliyetçilerinin, sosyal medyadaki Müslüman karşıtı gönderilerin yüzde 55’inden sorumlu olduğunu aktaran Werleman, bunun Hindistan’ı en büyük Müslüman karşıtı içerik üreticisi ve Batı dünyasındaki Müslüman karşıtı nefret suçlarının ilham kaynağı yaptığını söyledi. Werleman şöyle devam etti:

“Hindutva’nın, 1930’larda Hitler’in Nazi partisinin Almanya’daki tüm muhalifleri öldürmek veya susturmak için kullandığı aynı otoriter metodolojileri kullanarak Hindistan’ı kasıp kavurduğunu söyleyebiliriz. Hindutva ideolojisinin 20. yüzyılın ortalarında, Nazilerden ve Avrupa’nın faşist hareketlerinden ilham aldığı göz önünde bulundurulduğunda bu hiç de şaşırtıcı değil.”

Birleşik Krallık’taki Gerilimin Geçmişi

Leicester şehrinde, 22 Mayıs’ta, 19 yaşındaki Müslüman bir genç, gece geç saatlerde çok sayıda Hindu’nun saldırısına uğramış, sopalarla dövülmesinin ardından hastanede tedavi altına alınmıştı.
Bu olaydan yaklaşık 3 ay sonra 28 Ağustos’ta ise Hindistan’ın Pakistan’ı Asya Kupası kriket karşılaşmasında yenmesinin ardından yine Leicester şehrinde iki grup arasında şiddet olayları patlak vermişti.

Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, Hindu erkek gruplarının “Pakistan’a ölüm” diye bağırdığı ve maçtan sonra 20 yaşındaki Müslüman bir genci dövdüğü görülmüştü. Söz konusu şiddet olaylarının ardından, bölgedeki topluluk liderleri, Hindu ve Müslüman gruplar arasında artan gerginliği ele almak üzere güvenlik güçleriyle acil toplantı yapılması çağrısında bulunmuştu. (AA)

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler