'Leicester'

Birleşik Krallık’ın Etnik Açıdan En Uyumlu Şehri Nasıl Bölündü?

Birleşik Krallık’ın Leicester şehrinde son aylarda Hindu ve Müslüman toplum arasında yaşanan gerilim ve çatışmaların ardında hangi nedenler yatıyor ve olayları yatıştırmak için neler yapılmalı?

© Paolo Paradiso/ Shutterstock.com

Birleşik Krallık’ın Doğu Midlands bölgesinde yer alan Leicester şehri, bu yaz sonunda üç hafta içinde Hindular ve Müslümanlar arasında bir dizi şiddet olayına sahne oldu. Leicester, Birleşik Krallık’ın –kendisini etnik azınlık olarak tanımlayanların sayısının beyaz İngiliz olarak tanımlayanlardan daha fazla olduğu – “minority-majority” şehirlerinin ilklerinden biri. Bununla birlikte aynı zamanda onlarca yıldır Birleşik Krallık’ın “etnik açıdan en uyumlu şehri” olarak da biliniyordu. Ancak bir aydan kısa bir süre içinde şehir, ülkenin en bölünmüş şehri hâline geldi. Şiddet artık durmuş olsa da bazıları bu sükûnetin geçici olabileceğinden endişe duyuyor. Diğerleri ise şiddetin, daha önce Birmingham şehrinin dış mahallelerinde olduğu gibi, çok sayıda Müslüman ve Hindu’nun yaşadığı diğer kasaba ve şehirlere de sıçramasından korkuyor. Meseleyi anlamaya çalışabilmek adına öncelikle olayların bağlamını, ne olduğunu ve neden olduğunu ortaya koyup, ardından olaylara verilen tepkiyi ve gelecekte nelerin yapılması gerektiğine bakalım.

“Pakistan’a Ölüm”den “Jai Shri Ram”a

Olaylarla ilgili medyada yer alan haberlerin çoğuna göre olayların başlangıç noktası 28 Ağus-tos 2022 tarihinde Hindistan ile Pakistan arasında oynanan kriket maçı. Kısa bir süre sonra sosyal medyada yer alan görüntülerde, bazıları Hindistan bayrakları taşıyan erkeklerden oluşan büyük bir kalabalığın Leicester’da “Pakistan’a ölüm” sloganları atarak yürüdüğü görülüyor. Bu yürüyüş sırasında bir polis memuru ve Sih bir adam kalabalık tarafından şiddetli bir saldırıya uğruyor. Konuyla ilgili ilk ifadeler Sih adamın Müslüman sanılarak hedef alındığı yönünde.

Birkaç gece sonra sosyal medyaya olaylarla ilgili daha fazla görüntü yansıdı. Bu görüntülerin ilkinde Leicester’ın Hindu bölgesinde, içlerinden biri bıçak taşıyan bir grup adamın koşarak insanlara ve eşyalara saldırdığı görülüyordu. İkincisinde ise bir adam bir Hindu evinin önünden dinî bir bayrağı çekiştirirken görülüyordu. Aynı gece şehrin başka bir yerinde genç bir Müslüman adam bir grup adamla karşı karşıya geliyor, bu kişiler kendisine önce Müslüman olup olmadığını soruyor, ardından ona saldırıyorlardı.

Zaten yüksek olan tansiyon, 17 Eylül’de yaklaşık 200 Hindu erkeğin şehrin doğusunda Müslümanların çoğunlukta olduğu bir bölgede aniden toplanarak yürüyüşe geçmesiyle doruğa çıktı. Maske, kapüşon ve kar maskesi takan bu kişiler, Hindistan’da Hindu milliyetçisi (Hindutva) şiddetle eş anlamlı bir ifade olan ve “Yaşasın Tanrımız Ram” anlamına gelen “Jai Shri Ram” sloganları atarak yürüyorlardı.[1]

Yürüyüşe katılan bazı kişilerin Müslümanlara saldırdığı iddialarının ardından, Müslüman erkeklerden oluşan kalabalık gruplar tepki olarak sokaklara döküldü. Polisler tarafından dağıtılan grup birbirlerine karşılıklı olarak şişeler fırlatırken, bir Hindu tapınağından da bir bayrak zorla indirildi. Şiddet, ertesi akşam bir caminin duvarının tahrip edilmesi ve bir Hindu bayrağının yakılmasıyla devam etti. O hafta yaklaşık 50 kişi tutuklandı.

Olaylara Sebep Olmayan Kriket Maçı

Kriket maçına odaklanılmasına rağmen, kentteki Hindular ve Müslümanlar arasındaki gerilimin bir süredir tırmanışa geçtiği biliniyordu. İşlerin şiddete varması açısından bu durum, bu yılın mayıs ayında genç bir Müslüman erkeğin, ellerinde sopalar ve demir çubuklar olan 30 Hindu erkeğinin şiddetli saldırısına uğramasına kadar geri götürülebilir. Mağdurun daha sonra kırık bir kolla hastaneye kaldırıldığı ve bu saldırının sadece korkuyu değil öfkeyi de arttırdığı biliniyor.

Olaylar sırasında “Jai Shri Ram” sloganının atılması nedeniyle yaşananlarda Hindutva hareketinin rolü ve etkisi mercek altına alındı. Geçmişi 19. yüzyıla kadar uzanan Hindutva hareketinin ideolojisi, Hint ulusal kimliğinin ve kültürünün Hindu dininin ayrılmaz bir parçası olduğu fikrine dayanıyor. Başta Müslümanlar olmak üzere tüm dinî azınlıklara karşı nefreti körükleyen Hindistan’ın mevcut iktidar partisi Hindistan Halk Partisi (BJP) bu hareketin siyasi kanadı olarak biliniyor.

Leicester Mercury gazetesi, Hindutva ideolojilerinin şehre, aralarında Hindistan’dan öğrenci vizesiyle gelenlerin de bulunduğu yeni göçmenler tarafından getirildiğini iddia etti. Bazıları ise, çatışmaların başka şehirlerden Leicester’a taşındığı fikrini destekliyor. 18 Eylül Pazar günü tutuklanan 18 kişiden sekizinin kentte ikamet etmediği, bunlardan altısının Birmingham ve çevresinden geldiği yönündeki haberler ise bu görüşü destekler nitelikte. Leicester’dekine benzer protestoların daha önce Birmingham yakınlarındaki Smethwick’te bulunan Durga Bhawan Hindu Tapınağı önünde de gerçekleşmiş olması bazılarına göre yine bu tezi destekleyen bir kanıt olarak görülüyor.

Şehir Habersiz Değildi

Yerel meclis üyesi Sharmen Rahman’ın belediye yetkililerinin ve yerel polisin olaylardan habersiz olmadığını belirtmesine rağmen, Leicester Belediye Başkanı Sir Peter Soulsby yaşananlardan “şaşkınlık duyduğunu” söyleyerek olayların araştırılması için şehir çapında bir inceleme başlatıldığını duyurdu. Bağımsız olacağı belirtilen inceleme, herhangi bir şekilde taraflı olduğu düşünülürse işleri daha da kötüleştirme potansiyeline sahip. Bu nedenle, soruşturmanın güvenin yeniden inşasına yardımcı olması için bağımsız, tarafsız ve doğru bir şekilde gerçekleştirilmesi hayati önem taşıyor.

Bunu başarmanın bir yolu “topluluklar” ve “topluluk” kavramlarına çok fazla vurgu yapmaktan kaçınmak. Araştırmaların da gösterdiği üzere, Birleşik Krallık’ın etnik ve dinî azınlıklarla ilgili olarak “topluluk” kavramını kullanması son derece problemli. Bu kullanım, sadece azınlıkların birbirleriyle genel nüfusa nazaran daha fazla ortak noktası olduğunu varsayarak kolaycılığa düşmekle kalmıyor, aynı zamanda onları homojen bir grup olarak ele alıyor. Tıpkı 2001 yazında genç Müslüman erkeklerin karıştığı Bradford olaylarına verilen tepkide olduğu gibi, bu tür bir yanıtın benimsenmesi sorunun “onların” sorunu olarak görülmesine ve dolayısıyla çözümlerin de “onlara” yüklenmesine yol açabilir.

Bu durum özellikle de dinî cemaatler ve dinî önderler için geçerli. Dinî önderlerin oynayacağı bir rol olsa da, bu kimselerin çevrelerinde olup bitenlerden habersiz olmaları ve yakın etki çevreleri dışındakilerle temas hâlinde olmamaları son derece mümkün. Muhtemelen sadece ibadethanelere gelen ve dinlerini de benzer şekilde yaşayanlarla ilgileniyorlar. Olaylar haddizatında “dinî” olmadığından, dine ve dinî liderlere çok fazla vurgu yapmak bu nedenle ters etki yaratabilir.

Cehalet mi İnkâr mı?

Belediye başkanının görünüşe göre bu olayların Leicester’de yaşanması karşısında yaşadığı büyük “şaşkınlık” ya kasıtlı bir cehalet ya da kolektif bir inkâr anlamına geliyor. Bu nedenle, soruşturmaya öncülük edenlerin suçu basitçe yabancılara ve ithal ideolojilere atmaktan kaçınması gerek. Yirmi yılı aşkın bir süredir kendisini Britanya’nın etnik açıdan en uyumlu şehri olarak tanıtan bir kent için yabancıları suçlamak son derece kullanışlı bir yaklaşım olur. Böylece bir yandan Leicester’in itibarının sağlam kalması sağlanırken, aynı zamanda kentin idarecileri de haklarında yapılacak muhtemel bir incelemeden kaçabilecektir. Her ikisi de bir seçenek olmamalı.

Son olarak, yapılacak soruşturma Hindutva ideolojisinin Leicester ve daha geniş olarak Birleşik Krallık’taki varlığını ciddiye almalı. Hindutva’nın en azından 2019’dan beri şehirde var olduğuna işaret eden raporlar göz önüne alındığında, inceleme sadece bunu ciddiye almakla kalmamalı, aynı zamanda çıkan huzursuzluklarla bağlantılı olarak Hindutva’nın rolü ve işlevi de tam olarak araştırılmalı. İncelemenin tüm aşırılık yanlısı ideolojileri mercek altına alması gerekirken, incelemeden elde edilen bulguların inandırıcı olması ve gelecekte aynı şeylerin tekrarlanmamasına katkı sağlayabilmesi için “whataboutism”den de kaçınılması gerekiyor.

Dipnot

[1] “Rabbimiz Rama’ya selam olsun!” diye de çevrilebilecek ve Hindular arasında inanç ortaklığını belirtmek amacıyla selamlama olarak da kullanılan ifade. (ç.n.)

Chris Allen

Leichester Üniversitesi Kriminoloji Bölümü Nefret Araştırmaları Merkezi’nde öğretim üyesi olan Dr. Chris Allen İslamofobi ve İslamofobik nefret suçları konularında çalışmalar yürütmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler