'Enerji İthalatı'

Enerji Krizinin İklim Değişikliğiyle Mücadeleye Etkisi

Enerji krizi, küresel iklim değişikliğiyle mücadeledeki hedeflerin çıtasını düşürüyor. Avrupa Birliği ülkeleri 2030 yılı itibarıyla enerji kaynaklarını yüzde 45'e ulaştırma yönündeki hedefi yüzde 40'a düşürdü.

Fotoğraf: @PradeepGaurs - Shutterstock.

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın etkilerinden biri olan enerji krizi, dünya genelinde karbon salınımının 2050 yılına kadar sıfıra indirilmesi başta olmak üzere Paris İklim Zirvesi’nde belirlenen hedefleri düşürmesinin ötesinde çevreyi en çok kirleten enerji kaynağı kömüre talebi artırdı.

Aralık 2015 tarihindeki Paris İklim Zirvesi’nde 2050 itibarıyla tüm gezegende karbon-nötr başta olmak üzere birtakım hedefler belirlendi. Ancak istatistikler, Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşın da etkisiyle oluşan küresel enerji krizi nedeniyle söz konusu hedeflere ulaşılamayacağını gösteriyor.

Enerji Kaynağı Hedefleri Düşürüldü

Europe Active sitesine göre, Avrupa Birliği ülkeleri 2030 yılı itibarıyla enerji kaynaklarını yüzde 45’e ulaştırma yönünde koyduğu hedefi yüzde 40’a düşürdü.

Avrupa kıtasında 2022 yılı iklim değişikliği açısında olağan dışıydı. Kıtada geniş tarım alanlarını sulayan ve bazılarının hidroelektrik santralleriyle enerji ürettiği nehirler kurudu.

Bundan daha kötüsü ise iklim değişikliğinin etkili olduğu Afrika Boynuzu bölgesiydi. Bu ülkelerdeki kuraklık, insanları göç ve açlığa sürüklediği gibi çatışmaları da alevlendirdi.

Afrika kıtasındaki Çad Gölü’ndeki durum iklim değişikliğinin insan hayatının üzerindeki etkisinin en açık örneği olarak dikkati çekiyor. Çad Gölü’nün suyu, on binlerce insanın hayatını tehdit edecek derecede çekilmiş durumda. Bölgede on binlerce insan için içme suyu kaynağı olmasının yanı sıra balıkçılık ve tarımsal sulama imkanı sağlayan Çad Gölü havzası, terörist gruplar ile hayvan hırsızı çetelerin yuvası haline dönüştü.

Bu arada 2021 yılında Cezayir başta olmak üzere Akdeniz’in birçok ülkesinde onlarca kişinin hayatını kaybetmesine yol açan büyük yangınları unutmak mümkün değil. Öte yandan kuraklık ve yangınların tam aksine bu yıl Pakistan topraklarının üçte birini sular altında bırakan sel felaketleri, can kayıplarının yanı sıra korkunç maddi hasarlarla sonuçlandı.

Uzmanlar da iklim değişikliğini, özellikle kömür ve petrol gibi fosil yakıtlardan kaynaklanan sera gazları emisyonunun yol açtığı küresel ısınmaya bağlıyor.

Ukrayna’daki Savaşı Takiben Artan Kömür Tüketimi

Ukrayna savaşından sonra Rusya’nın Avrupa’ya enerji ihracatını kısması ve karşı tarafın da hem Rusya’ya olan bağımlılıktan kurtulma hem de Moskova’ya yaptırım çabaları, doğal gaza olan talebi artırdı. Bunun sonucunda küresel piyasalardaki doğal gaz fiyatları, ülkelerde evlerin elektrik ve doğal gaz faturalarına doğrudan yansıyacak şekilde arttı.

Avrupa Birliği ülkelerindeki hükûmetler de elektrik üretimi için doğal gaz ve nükleer enerji tüketiminin yanı sıra kömür tüketimine olan kısıtlamaları hafifletmeye gitti. Öyle ki Avrupa’daki hükûmetin bu yöndeki adımları çevrecilerin öfkesine yol açtı.

Dolayısıyla enerji krizi gölgesinde çevresel öncelikler geriledi ve yenilenebilir enerji konusunda planlanan hedeflere ulaşılamadı. Sonuç itibarıyla dünyadaki enerji kaynakları arasında hala fosil yakıtlar ilk sırada yer alıyor.

Aslında Ukrayna savaşı, dünyadaki enerji üretimindeki yenilenebilir enerji payının yükselmesine ve uluslararası şirketlerin temiz enerjiye yönelmek üzere petrol ve doğal gaz arama yatırımlarını azaltmasına rağmen dünyanın hala enerji dönüşümüne hazır olmadığını gözler önüne serdi.

Aralık 2015 tarihinde düzenlenen Paris İklim Zirvesi’nde küresel ısınmayı 1,5 santigrat dereceye düşürme hedefi konulmuş olsa da mevcut konjonktür bunun pek mümkün olmayacağını gösteriyor.

Dünya Meteoroloji Örgütü Genel Sekreteri Petteri Taalas, BBC’ye yaptığı bir açıklamada, “Bazı ülkeler hala küresel ısınmayı 1,5 derece yükseltme hedefine ulaşma mücadelesi veriyor. Dolayısıyla 1,5 santigrat dereceye gerileme yerine halihazırda 2,5-3 dereceye doğru ilerliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Uygulamadaki Zorluk

Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenen iklim zirvesinin önündeki en büyük zorluk, yeni kararlar almaktan ziyade, 2015 Paris Anlaşması başta olmak üzere önceki zirvelerde üzerinde anlaşmaya varılanları uygulamak.

Mısır Dışişleri Bakanı ve COP27 Başkanı Samih Şukri Zirve’de yaptığı konuşmada, bu konuyla ilgili, “Müzakere ve taahhüt aşamasından ‘uygulama’nın öncelikli olduğu bir aşamaya geçmenin zamanı geldi. Bu yaklaşıma devam etme lüksümüz yok.” değerlendirmesinde bulundu.

BM’ye göre, 190 ülkeden 100’ün üzerinde devlet ve hükûmet yetkilisi ile 40 binden fazla katılımcının beklendiği COP27 Zirvesi’nin amacı “iklim acil durumunun çözümü” için kararlı adımları uygulamaya geçirmek.

Uygulamaya acilen geçmesi beklenen adımlar arasında; sera gazı emisyonlarının azaltması, iklim değişikliğinin kaçınılmaz etkilerine uyum sağlanması ve gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerdeki iklim değişikliğiyle mücadele eylem planını finanse etme (yaklaşık 100 milyar dolar) taahhütlerini yerine getirmesi yer alıyor.

Petrol ve gaz ihraç eden Afrika ülkeleri, uluslararası şirketlerin iklim değişikliği ile mücadele çerçevesinde hidrokarbon sektöründeki yatırımlarını azaltarak güneş enerjisi, rüzgar, hidroelektrik ve deniz dalgası enerjisi gibi temiz enerjilere daha fazla yatırım yapmaya yönelmesinden dolaylı olarak etkilenmiş durumda.

Taahhütler Yerine Getirilebilecek Mi?

Uluslararası şirketlerin yatırımlarını yenilenebilir enerjilere kaydırması, ekonomilerinin temel kaynağı hidrokarbon ihracatına bağlı olan Nijerya, Cezayir ve Angola gibi ülkelerde petrol ve gaz sahalarının geliştirilmesinde zorlukları da beraberinde getirdi.

Enerji piyasasındaki değişimin petrol ve gaz ihraç eden gelişmekte olan ülkeler üzerinde olumsuz etkileri olacaktır. Bu durum ise onların temiz enerji üretimine geçmesi için mali ve teknolojik olarak desteklenmesini gerektiriyor.

Ancak, küresel enerji krizi, Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’daki büyük ekonomilerde yükselen enflasyon göstergeleri, küresel ekonomik durgunluk ve Rusya-Ukrayna savaşının devam ediyor olması gibi etmenler sanayileşmiş ülkelerin az gelişmiş ülkelerin iklim değişikliği ile mücadelede destekleme taahhütleri konusunda şüphe uyandırıyor.

 

*Anadolu Ajansı’nın Analiz sayfasında yayımlanmıştır. Hazırlayanlar: Mustapha Dalaa, Mahmut Geldi, Muhammed Semiz. 

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler