'Enerji Krizi'

Market Fiyatları Enerji Kriziyle Daha Da Artacak mı?

Küresel gıda fiyatları pandeminin etkilerinin azalması ve hasat mevsiminin etkisiyle düşse de gıda fiyatlarında olması gereken düşüş son tüketici fiyatlarına yansımadı. Enerji krizi ve başta gübre olmak üzere farklı sektörlerdeki tedarik sorunlarının oluşturduğu zincirleme etki, gıda fiyatlarındaki artışı sürdüreceğe benziyor.

Fotoğraf: @Maksim Safaniuk - Shutterstock

Küresel gıda fiyatları son aylarda çok ciddi bir düşüş trendine girdi. Pandemi esnasında başlayan tedarik zincirindeki bozulmaların kısmi giderimi ve Rusya-Ukrayna Savaşı ile 2022’nin mayıs ayı başlarında zirveye ulaşan gıda fiyatları hasat mevsiminin etkisiyle düşüşe geçti. Fakat yine de dünya genelinde son tüketici fiyatlarına bu düşüş yansımadığı gibi gıda fiyatları artmaya devam ediyor.

Normalde enerji krizi konuşulurken; kışın yaklaşmasıyla birlikte “ısınma” konusundaki maliyetlerin artışı üzerinden yahut sanayi sektörüne etkilerinden bahsedilirdi. Oysa her gün markete gidildiğinde insanlar, daha yüksek fiyatlarla karşılaşıyor. Gıdanın her kalemi gittikçe artıyor. Bunun sebebi de gıda sektörünün tarladan çatala kadar enerji maliyetlerinden oldukça yüksek bir şekilde etkilenmiş olması. Çünkü artık gerek üretimde gerekse diğer noktalarda tarım-gıda sektörü de diğer sektörler gibi enerji maliyetlerinden oldukça ciddi bir şekilde etkileniyor. “Gıda” konusunda artışın temel kaynağı tedarik zincirinden kaynaklanıyor. Tedarik zincirindeki maliyet artışının yanı sıra “üretici enflasyonu” da bir diğer artış faktörü.

Yeni Tarım Teknolojileri ve Tarımda Enerjiye Artan Bağımlılık

Artışın temel noktalarından birisi tarımda verimliliği arttıran yeni teknolojilerin enerjiye doğrudan ihtiyaç duymasından kaynaklanıyor. Son yıllarda çokça duyduğumuz teknolojik tarım yatırımları aslında sektörün enerji ihtiyacını oldukça arttırmış durumda. Örneğin tarımsal üretim ve ihracat konusunda rekorları elinde bulunduran Hollanda’daki seralar 10 bin hektar civarında yer kaplıyor. Bu da neredeyse Paris’in yüzölçümüne tekabül ediyor. Hollanda seralarında üretilen ve ihraç edilen ürünlerin değeri 2020 yılında 9 milyar 200 milyon euro civarındaydı. Fakat seraları ısıtmak için 3 milyar metreküp doğalgaz gerekiyor. Bu, ülkedeki yıllık toplam doğalgaz tüketimin yüzde 8,2’sine denk geliyor. Doğalgaz fiyatlarının Avrupa için belirleyici olan TTF (Hollanda merkezli doğalgaz borsası) fiyatları ise yükselişini sürdürüyor. TTF fiyatlarındaki artış son 1 ayda yüzde 50, son 2 ayda ise yüzde 92 olarak gerçekleşti.

Avrupa’da artan doğalgaz fiyatları ise tarımsal üretim üzerinde tam olarak bu yüzden yıkıcı bir etki yarattı. Bazı üreticiler artan enerji fiyatlarından dolayı ışıklandırmayı azaltıyor, büyüme sezonunu erken bitiriyor ya da gelecek yıl bahar aylarında ekime başlamayı planlıyor. Bir başka deyişle operasyonlarını ve toplam üretim miktarlarını küçültüyorlar. Ekonominin en temel kuralı olan arz-talep dengesi bağlamında ve dünya nüfusunda bir azalma olmadığını da düşünürsek üretim azalıyor fakat talep azalmıyor. Birleşmiş Milletler Gıda Endeksi son 10 yılın en yüksek seviyelerinde seyrederken sebze ve meyve üretiminde yaşanacak sıkıntılar gıda fiyatlarını arttırabilir. Enerji maliyeti, sera üretimindeki toplam maliyetin yüzde 30’unu oluşturuyor.

“Eninde Sonunda Daha Az Üretmek Zorunda Kalacağız”

Yıllık 40 milyon kilo domates üreten sera üreticisi Lans Şirketi, seralardaki ışıkların şimdiden kısılmaya başladığını söyledi. Kışın gün ışığının azalmasıyla beraber seradaki ışıkların tam performansla çalışması gerektiğini söyleyen Lans’ın sahibi Erwin van der Lans, ışıkların bu yıl yüzde 50-80 arasında bir performansla çalıştırıldığını söyledi.

“Eninde sonunda daha az üretmek zorunda kalacağız.” diyen Lans, üretimlerinin yüzde 10 civarında düşüş kaydettiğini ama ileride bunun yüzde 20’ye ulaşabileceğini belirtti. Özellikle marketler bu beklentiyi fiyatlamaya başladılar. Bu da tüketiciye artış olarak geri dönüyor.

Bunların yanı sıra uluslararası gıda ticaretinde de maliyetler artıyor. Özellikle pek çok ithalatçı ülke navlun ve akaryakıt fiyatlarındaki artışlar nedeniyle zor günler yaşıyorlar. Bu yüksek maliyetleri sübvanse edebilmek için bazı ülkeler Dünya Bankasından kredi talep ettiler. Haziran ayında Mısır 500 milyon dolar tutarında kredi talep etti.

Avrupa’da Hızla Azalan Gübre Üretim Hacmi

Pek çok Avrupa ülkesi ise bu krizin çiftçi için bazı varoluşsal sıkıntılara neden olduğunun farkında olduğundan bu konuda 16 Eylül tarihinde Çek Cumhuriyeti’nde AB’nin Tarım Bakanları bir araya geldi. Bu toplantı sonrasında Çek Cumhuriyeti Tarım Bakanı Zdenek Nekula, enerji krizinin tarıma yaptığı bir diğer etki olan gübre krizine dikkat çekti. Nekula Reuters’a yaptığı açıklamada gübre üretiminde Avrupa’da yaşanan krizin çok zorlayıcı olacağı ve üretimi düşüreceği konusunda endişeli olduğunu dile getirdi.

Avrupa’daki gübre üreticilerini temsil eden Brüksel merkezli Fertilizers Europe, sektörde özellikle ağustos ayından bu yana eşi benzeri görülmemiş bir kriz yaşandığını açıkladı. Kurum, gübre üretiminde aktif ana hammadde ve katkı maddesi olan amonyakta üretimin durma noktasına geldiğini belirterek acil tedbir alınmasını istedi. Yüksek doğal gaz fiyatları nedeniyle Avrupa’daki gübre üretim kapasitesi yüzde 70 gibi oldukça ciddi bir miktarda düşüş gösterdi.

Özellikle amonyum konusunda çalışan ve sektörü domine eden pek çok gübre üreticisi operasyonlarını ya durduruyorlar ya da küçülmeye gidiyorlar. Bu da fiyatları oldukça yukarı çekiyor. Amonyumun tonu 2 yıl öncesinde 230 dolarken, geçen yıl 700 dolara kadar çıkmıştı. Ukrayna’daki savaşla birlikte bu yükseliş ivme kazandı ve mevcut durumda 1300 dolar seviyelerine ulaştı. Amonyum tarımsal üretimde kullanılan pek çok gübre çeşidi için ana hammadde olan bir kimyasal çeşidi. Bu yüzden bu hammaddenin üretiminin azalması üretici maliyetlerini oldukça yükseltecektir. Sektör, AB’den doğal gaz fiyatlarını sınırlamaya yönelik önlemler alınmasını ve üreticilere acil destek sağlamasını talep ediyor.

Verilere göre, kriz öncesi dönemde Avrupa’da yıllık 18 milyon 300 bin ton kimyasal gübre üretildi. Bunun yüzde 72’si azotlu, yüzde 13’ü fosfatlı, yüzde 15’i de potaslı gübre olarak kayıtlara geçti. AB 2021’de azot gübreleri üretimi için 2,9 milyon ton amonyak ve 4,7 milyon ton üre ithal etti.

Üretimde Yerelleşme Gereksinimi

Öte yandan savaş sonrası AB’nin uygulamaya koyduğu yaptırımlar kapsamında Belarus’tan potasyum ithalatına yasak getirildi. Gübre Rusya’ya yönelik yaptırımların kapsamına dâhil edilmedi ancak bankacılık, taşımacılık ve sigorta gibi alanlarda uygulanan yaptırımlar nedeniyle Rusya’dan gübre tedariki kesintiye uğradı.

Bu gelişmeler doğrultusunda Avrupa ülkelerinde bu yıl yeterli miktarda gübre bulunamayacağı öngörülüyor. Bu da gelecek yıl Avrupa’nın ve Avrupa’dan gübre temin eden Türkiye, Makedonya, Mısır ve Irak gibi ülkelerin tarımsal üretimlerine çok ciddi bir düşüş olarak yansıyacak. Bu durum da gıda enflasyonu konusunda ciddi bir artışa neden olacak.

Enerji krizinin gıda fiyatlarına etkilerini kontrol altına almak için acilen tedbir alınması şart. İlk adım olarak bu konudan en çok mağdur olacak son tüketicinin ekonomik durumunu rahatlatmaya yönelik çözümlerin hayata geçirilmesi faydalı olacaktır. Tabii bu noktada pandemi döneminde olduğu gibi geçici çözümlerin yerine daha kalıcı ve sürdürülebilir modeller düşünülmeli.

Şu an özellikle buğday, arpa, mısır, soya ve şeker gibi gıdalar belli ülkeler tarafından üretilip tüm dünyaya satılıyor. Bu ürünlerin yerel kaynaklar tarafından üretiminin sağlanması ve ağırlığın bu ülkelerden dünya sathına kaydırılması gerek. Üretimde yerelleşme özellikle son tüketicinin navlun ve benzeri taşıma maliyetlerinin artışından etkilenmesinin önüne geçecektir. 

Bu yıl 16 Ekim’deki Dünya Gıda Günü’nün sloganı “Geride Kimseyi Bırakma” olarak belirlenmişti. Bunun sebebi ise aslında yeryüzünün büyük bir bölümünde gıda fiyatlarının yükselmesi neticesinde açlık çeken insan sayısının artması. Tarım ve gıda konusunda krizler genellikle küresel bazlı olarak karşımıza çıkıyor. Dünyanın bir bölgesi kriz yaşarken diğerlerine de domino etkisi ile bu durum zarar veriyor. Pandemi döneminde pek çok üretici ülke temel gıdaların dışarıya satışını yasakladığı için gıda ticaretindeki tedarik zincirinin aldığı yara bugünkü enflasyonun temel sebeplerinden birisi. Gıda tedariği tek bir ülke yahut bölgenin sorumluluğunda değil. Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Organizasyonu (FAO) tam da bu yüzden marketlerde yükselen gıda fiyatlarına karşı tüm dünyanın tek ses olması gerektiğini vurgulamakta. Gıda fiyatlarının ve tarımsal üretiminin geleceği için oldukça kritik bir zamandan geçiyoruz. Enerji krizi, birbirini tetikleyen tedarik sorunları yüzünden tarım-gıda sektörünü daha da derinden etkileyecek.

Hasan Turunçkapı

Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunu olan Turunçkapı, gıda-tarım sektörlerine yönelik eğitim, etkinlik ve danışmanlık hizmetleri tasarlayan Kibele Project’in kurucu ortağı, finans ve proje yöneticisidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler