'Dosya: "Yeni Göçmenler"'

Yunus Ulusoy: “Rakamlar Yeni Göç ‘Dalgası’ Diyecek Kadar Büyük Değil”

Yunus Ulusoy, Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Vakfında Türkiye-Almanya İlişki Ağları ve Göç ve Uyum Bölümü Başkanı. Ulusoy’la son dönemde Türkiye-Almanya arasındaki göç hareketliliğini konuştuk.

Almanya ile Türkiye arasındaki göç hareketliliğinin yarım asırdan uzun bir geçmişi var. Bu hareketlilik zaman içinde nasıl bir çizgi seyretti?

Öncelikle göç dalgasının nedenlerine ve hangi grupların göç ettiğine bakmak lazım. Almanya’daki 60 yıllık Türk göç tarihini dikkate aldığımızda geçmiş yıllarda genellikle aile birleşimi yoluyla Almanya’ya göç dalgası oluyordu. Bu durumun Almanya’daki Türklerin ailelerine ve yaşamlarına farklı etkileri vardı. Bir ailenin Almanya birikimi, Türkiye’den gelen eş ile birlikte yarımlaşıyor. Yani Almanya’daki eşlerden birinin yüzde yüz Almanya birikimine sahip olduğundan hareket edersek, Türkiye’den gelen ve Almanya’yı tanımayan eşle birlikte anne-babanın Almanya ile ilgili birikimi yarı yarıya düşüyor. Bu durumun çocukların eğitimine ve ailenin sosyal sermaye birikimine etkisi oluyor. Şu andaki nesillerde bu tür evliliklerin sayısı çok daha düşük.

Türkiye’den Almanya’ya göçün farklı sebepleri var. Federal Dışişleri Bakanlığının vize verilerine göre 2020 yılında Almanya için toplam 19 bin 211 adet vize verilmiş. Bunlardan 5.751’i eşlerin Almanya’ya gelmesi ile ilgili. 2.043’ü çocuk ve 1.174’ü ise diğer aile fertleri ile ilgili. Yani 19 bin kişinin yarıya yakını aile birleşimi kapsamında gelmiş. 3.055 kişiye yüksekokul için öğrenci vizesi verilmiş.

Bildiğimiz üzere 1973 yılından sonra Türkiye’den Almanya’ya işçi alımı durdurulmuştu. 2021 yılında kalifiye eleman programları kapsamında Almanya’ya gelen ve çalışma vizesi almış olan 5.008 kişi mevcut. 2019’da ise 29 bin civarında vize verilmiş. Türkiye-Almanya göç hareketliliğine baktığımızda, Türkiye’ye teşvik programı uygulanan 1983-85 yılları hariç, 1961-2005 yılları arasında Almanya, Türkiye’den göç alan ülkeydi. Türkiye ilk defa 2006’dan 2015 yılına kadar Almanya’dan aralıksız net göç alan ülke oldu. Yani bu yıllarda kesin dönüş yapanlar Almanya’ya gelenlerden daha fazlaydı. Bu dönemde 263 bin kişi Türkiye’den geldi, 297 bin kişi Türkiye’ye döndü. 2015 yılından sonra tablo tekrar değişti. Almanya tekrar Türkiye’den net göç alan ülke konumuna döndü. 2015-2021 yılları arasında toplam 306 bin kişi Türkiye’den Almanya’ya geldi, 206 bin kişi ise Türkiye’ye döndü. Aradaki fark 100 bin.

Göçle ilgili başka bir neden ise iltica konusu. 2017-2021 yılları arası Türkiye bu alanda ilk 10’a girdi. 2017’de altıncı, 2018’de beşinci, 2019’da üçüncü, 2020 ve 2021 yılında ise dördüncü sırada yer aldı.

Türkiye’den Almanya’ya gelen eski göçmenler misafir işçilerdi, burada ailelerini kurdular ve kalıcı hâle geldiler. Türkiye’den gelen yeni grup ise daha farklı bir dinamik getiriyor beraberinde. Sizce bu durum ülkedeki Türkiye kökenli profili nasıl etkileyecek?

Çok büyük bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Çoğunluk toplumu perspektifinden baktığımızda 70’li, 80’li ve 90’lı yıllarda Türkiye ile olan göç hareketliliği, Almanya’nın üçüncü ülkelerle göç hareketliliği içinde önemli bir yer tutuyordu. Şu an bu durum farklı. Almanya büyük göç alan bir ülke. Türkiye’den gelen göç, verilere göre üçüncü-dördüncü sırada olsa bile Almanya’nın aldığı göç hareketliliği içinde Türkiye’den gelenler küçük bir oranı oluşturuyor. 22 milyon göçmenin olduğu bir ülkede yıllık 18 bin, 20 bin civarında net göç almak Almanya için o kadar önemli bir rakam değil. Yani Türkiye’den gelen yeni göçmenlerin Almanya’daki Türk nüfusunun artışına büyük bir etkisi yok.

Almanya’daki Türkler bakımından da negatif bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Bundan seneler önce Türkiye’den Almanya’ya aile birleşimiyle gelen eşlerin yurt dışına hazırlık bilinci çok daha düşüktü. Şu anda globalleşen dijital bir dünyada yaşıyoruz. Türkiye’deki bir insan sosyal medya üzerinden dünya ile bütünleşebilecek birikime sahip. Türkiye’deki eğitim seviyesi de eski yıllara nazaran çok değişti. Türkiye’den Almanya’ya gelen nitelikli bir iş gücü veya okumak için gelip daha sonra Almanya’da kalan bir öğrenci aslında Almanya’daki Türk toplumunun nitelik seviyesini biraz yukarıya taşıyabiliyor. O anlamda negatif bir etkisini ben gözlemlemiyorum.

Sizce yeni göç hareketliliği, Almanya’daki Türkiye kökenli topluma yönelik algıda herhangi bir değişikliğe yol açacak mı?

Hayır. Öncelikle karşımızda “dalga” demek için büyük rakamlar yok. İkincisi ise Almanya’daki Türk nüfusunun 70’li, 80’li ve 90’lı yıllardaki önemini 2020’li yıllara taşımak doğru olmaz. Almanya’daki Türk toplumu artık ülkedeki çok renkliliğin içinde bir renk. Belki artık en önemli renk olmasa da bu böyle. Geçmiş yıllarda Almanya’daki Müslümanların yüzde 70’i Türkiye kökenliydi. Yani “Almanya’da İslam” dendiği zaman Türkiye İslam’ının konuşulması gerekiyordu. Cami dernekleri de Almanya’da çok önemli bir konuma sahiptiler.

Rakamlarla konuşalım: 2021 yılı Federal İstatistik Dairesinin verilerine göre Almanya’da 81 milyon 875 binlik bir nüfus var. Bunların içinde 22 milyon 300 bin kişi, yani en az her dört kişiden biri göç tarihine sahip. Bu grubun içinde Türkiye kökenli insanların sayısı 2 milyon 747 bin. 90’lı yıllarda Almanya’da bir Suriyeli ile karşılaşma ihtimali çok düşüktü. Şu an ülkedeki Suriyeli sayısı 1 milyon 52 bin. Iraklı kişi sayısı 362 bin. Bu insanların çoğu 2015 yılı sonrası gelen, ağırlıklı genç erkeklerden oluşuyor. Yani bu insanlar evlenecek, çocuk sahibi olacaklar.

1973 yılında Almanya’daki Türk nüfusunun sayısı 900 bin civarındaydı. Şu an 3 milyona çıktı. O dinamizmi Suriyelilere de uyarlarsanız, buna diğer Arap ülkelerini de eklerseniz 10-15 sene sonra veya daha da erken, Almanya’daki “Arapça İslam”, “Türkçe İslam”ın önüne geçecektir. Kısaca her ne kadar hâlâ daha ortak hafızada ve bizim hafızamızda en büyük grupmuşuz gibi algılanıyor olsak da rakamlara göre öyle bir öneme sahip değiliz. Bize benzeyen insanların sayısı artıyor Almanya’da. Suriyeli ile Anadolu Türkünü ayırt etmek o kadar kolay değil. Türk-Müslüman algısı önümüzdeki yıllarda bu grupları da kapsayacak.

Türkiye’den Avrupa’ya göç edenlerin büyük çoğunluğunu genç nitelikli insanlar oluşturuyor. Bu durumun Almanya’ya ve Türkiye’ye yönelik etkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?

Dediğim gibi, Almanya perspektifinden bakarsak Türkiye’den gelenlerin sayısı sınırlı. Almanya kalifiye elemana ihtiyaç duyan bir ülke. Önümüzdeki yıllarda bu gittikçe de artacak. Global perspektiften baktığımızda gelişmiş Batı dünyası ABD hariç dinamik nüfus yapısına sahip değil, yaşlanıyorlar. Yaşlanan ülkelerin ekonomik refahlarını korumak ve örneğin Almanya’daki sosyal adalet sistemini finanse edebilmek için taze kana, yeni insan gücüne ihtiyaçları var. Bir nevi gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş olan ülkeler arasına kalifiye eleman rekabeti var.

60’lı yıllarda vatandaşlarını yollarken Türkiye’nin ümidi, gidenlerin maddi birikim ve mesleki tecrübe edinip daha sonra Türkiye’ye dönüp ülkenin kalkınmasına katkıda bulunmasıydı. Gerçekten de gidenler Türkiye’nin döviz ihtiyacına önemli oranda katkıda bulundular.  Göreceli olarak kalkınmasına da katkıda bulundular. Fakat gidenlerin önemli bir kısmı Türkiye’ye geri dönmedi, Almanya’da kaldı. Aynı şey şu an için de geçerli.

Almanya, Türkiye’nin göç verdiği ülkelerden bir tanesi; fakat tek ülke değil. Avrupa’nın diğer ülkeleri de Türkiye’den göç alıyor. Kalifiye elemanı kaybetmek, kaybeden ülke için olumsuzluk teşkil ediyor. Kazanan ülke için ise artı değer. Bu rekabeti kazanabilmeniz için yeni nesillere farklı bir ortam sunmanız gerek. 60’lı yıllarda gelenlerden farklı olarak günümüzde Türkiye’den gelen bir kişi artık dünya birikimine sahip, her şeyden önce dijital dünyanın insanı. Özellikle de eğitimliyse gittiği ülkede kendine çok kolay yer edinebilir.

Genç insanları ülkenizde tutmanız için atmosferinizin ve toplumsal enerjinizin pozitif olması lazım. Genç insanlar herkesten aykırı düşünebilir, hayatı farklı bir pencereden sorgulayabilir. Sadece altyapı yatırımları insanlara -özellikle de gençlere- perspektif sunmaya yetmiyor. Eğlenmesinden düşünmesine kadar her alanda rahat olmak istiyor genç insanlar. O rahatlığı sağlayıp buna kaliteli eğitimi de dâhil ederseniz o rekabette uzun vadeli olarak kazananlardan olabilirsiniz.

Tarihsel açıdan Almanya’nın göç politikalarının da liberalleştiğini söyleyebilir miyiz? 

Geçmişteki Almanya ile günümüzdeki Almanya çok farklı. 1980’li yıllarda Alman parlamentolarında onlarca Türk milletvekili olabileceğini, müsteşar ya da bakan olabileceğini hayal bile edemezdik. Şimdi 22 milyon göçmen bulunuyor. Almanya günümüzde liberalleşti, tersi de mümkün değil. Büyük şehirlerin çoğunda 10 yaş altı çocukların yarısından fazlası Almanya kökenli değil. Ülkedeki kültür aktörlerini, sosyal hizmet veren kurumları düşündüğümüzde bu kurumların yaşayabilmesi için farklı insanları da çekmeleri, onlara hitap etmeleri gerektiğini biliyoruz. Almanya’yı yöneten insanların bunu göz ardı etmeleri mümkün değil.

2021 Federal Seçimlerinde 11 milyon 500 bin insan Alman vatandaşıydı, 7.9 milyon insan seçmendi ve 932 bin Türk seçmen vardı. Bugün Dortmund, Duisburg, Herne yahut Gelsenkirchen’de belediye başkanı olmak istiyorsanız göçmenleri kazanmak zorundasınız. Türkiye’de iktidarı kazanmak istiyorsanız önümüzdeki yıllarda Kürt nüfusunu çok daha fazla kazanmak zorundasınız. Çünkü veriler Türkiye için Kürt nüfusunun önemini ortaya koyuyor. Almanya’da da göçmenlerin önemi benzer şekilde.

Evet, Almanya liberalleşti ve göç eden insanlar artık çok farklı birikime sahip bir toplumun altyapısı ile karşılaşıyorlar. Ülkede uyumun her alanıyla ilgili altyapı var. Bu anlamda Almanya Türkiye’ye göre çok daha hazırlıklı bir toplum. Tek sorun, geçmişte çok homojen bir ülke olmasından dolayı bazen o insanları kendi bütününe dâhil etme noktasında zorlanıyor.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler