'Avrupa'da İmamlar'

İmamların Cemiyetlerle Organik Bağı Olmalı

Avrupa genelinde imamların köken ülkelerden gelmesine ve sorumluluk alanına dair tartışma oldukça eski. Bu tartışmanın kilit noktasını, Müslüman cemaatin ihtiyaç ve beklentileri oluşturmak zorunda.

Fotoğraf: Shutterstock.com | Değişiklikler: Perspektif

Almanya’daki imamların eğitimi ve finansmanı konusu uzun yıllardır Alman kamuoyunda tartışılan bir konu. Son olarak, geçtiğimiz günlerde beşincisi gerçekleştirilen Alman İslam Konferansında (DIK) mesele tekrar ele alındı. Federal İçişleri Bakanı Nancy Feaser yapmış olduğu açılış konuşmasında hükûmetin koalisyon sözleşmesine de atıfta bulunarak, Almanya’da imamların “pratik eğitimleri için gerekli koşulların” İslam ilahiyatı merkezleri sayesinde sağlandığını ifade etti.

Aynı zamanda dinî meseleler ve cemaatlerden de sorumlu olan Bakan, Almanya’da sosyalleşmiş ve ana dili Almanca olan imamların “entegrasyon politikaları açısından önemli” olduklarını belirtti. Özetle söylenmek istenen şey şu: “Almanya dışı ülkelere ne kadar az bağımlı olunursa veya bu ülkelerin etkisi ne kadar az olursa, Almanya’daki Müslümanların kendi inançlarıyla Almanya’nın bir parçası olması o kadar kolaylaşır!” Bakan aynı zamanda hedefin “başka devletlerden Almanya’ya imam gönderimini adım adım azaltmak” ve nihayetinde bunu “tamamen sonlandırmak” olduğunu, bu hususta da Türkiye’deki ilgili kurumlarla görüşmelerin gerçekleştirildiğini belirtti.

Bir devlet etkisinin bertaraf edilip bunun yerine başka bir devlet etkisinin tesis edilmesi, yani yabancı ülkelerden devlet desteğiyle imam gönderilmesinin yerine ülkedeki mevcut yapıların devlet eliyle desteklenmesi ve finanse edilmesinin (Bakan bu noktada Osnabrück’teki “Islamkolleg” ve Münster’deki “Islam in der Sozialarbiet” örneklerini zikretti) ne derece tatmin edici olduğu ise merak konusu. Bunun haricinde, küreselleşen dünyada artık “yabancı” bir ülkede eğitim almış din görevlisinin rahatsızlık uyandırmasının ne derece doğru olduğu üzerinde tekrardan düşünülmeli. Tartışmaların odak noktasında imamın nereden geldiği veya nerede eğitim aldığı değil, çağın meseleleriyle başa çıkma konusunda yeterli olup olmadığı ve görevlerini layıkıyla yerine getirip getiremediği olmalı. Bu bağlamda Almanya İslam Konseyi 2019 yılında “İmam eğitiminin, İslami cemaatlerin Almanya’da ikamet etmekte olan mensuplarının köken ülkelerinden bağımsızlaşmasına katkı sağlaması gerektiği” görüşünü de eleştirmişti.

İmam Meselesi Alman İslam Konferansından Daha Eski

İmamların temini ve istihdam edilmesi meselesinin geçmişi Alman İslam Konferansından çok daha öncesine dayanıyor. Bu konu İslami cemaatlerin ilk kuruluş aşamalarından beri gündemlerinde; neticede bu dinî bir temel ihtiyaç. Başlangıçta ara sıra verilen eğitim ve seminerler, Almanya’da ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde kalıcı olma bilincinin giderek güçlenmesiyle birlikte, gelecekteki ihtiyacı karşılamak üzere sabit, kendinden sorumlu, kendi kaynaklarıyla finanse edilen yapılara yerini bıraktı.

Bu çabalar geçmişte de günümüzde de hem iç bünyede hem de kamuya açık yapılan değerlendirme ve konferanslarla desteklendi ve desteklenmeye devam ediyor. Kasım 2019’da Almanya Müslümanlar Koordinasyon Konseyi (KRM) imam eğitimi konulu, İslami cemaatlerin farklı eğitim modellerinin de ele alındığı bir konferans düzenledi.

Söz konusu çabaların en güncelini zikredecek olursak, Kasım 2022’de, İslam Toplumu Millî Görüş’ün (IGMG) imam eğitimini organize eden İslami Araştırma ve Eğitim Enstitüsü (Menar) ile Almanya İslam Konseyi birlikte “Avrupa’da İmam Olmak – Gerçekler, Beklentiler, Sorunlar” başlıklı bir konferans düzenledi. Konferansta yaklaşık 100 adet genç imam ve imam adayı eşliğinde imamlık mesleğinin kurumsallaşması, Avrupa’daki imamların rolü ve hizmetleri, imamların temel ve ileri eğitimleri, genç imamların günlük yaşama dair tecrübeleri, imamlık mesleğinden toplumsal ve siyasi beklentiler, diğer dinî cemaatlerle kıyaslandığında din görevlilerinin fonksiyon ve konumları tartışıldı.

Dört Bir Yandan Beklentiler

Kamuoyunda tartışılanlar idari meseleler veya imamların ne talep ettikleri değil, bir imamın nasıl olması gerektiği sorusudur. Kamuoyu ve siyaset, Müslüman toplum ile çoğunluk toplumu arasında köprü vazifesi gören imam istiyor. Buna göre imamlar “uyum” ve dindarlar arası iletişim konularında önemli bir konumdalar. Bunun için tahminlere göre 2000 civarında imamın Almancaya hâkim ve “uyum sürecini tamamlamış” olması gerekiyor. Ayrıca önleyici tedbirler ve radikalleşmeyi önleme alanlarında da beklentiler söz konusu.

Cami cemiyetleri cihetinden bakıldığında ise imamların ibadetleri organize etmesi, çocuklara dinî eğitim vermesi, aynı zamanda hem erkek hem de kadınlara manevi rehberlik yapması bekleniyor. Dinî konularda rehberlik etmek durumunda da olan imamların fıkhi konularda da danışmanlık yapması gerekiyor.

Tam bu noktada meselenin çok önemli bir boyutu devreye giriyor: İmamların cemiyetlerle bir nevi organik bağının olması. Tartışmalarda en çok ele alınan hususlardan biri olan finansman meselesi bir yana, imamların cemiyette hem kişisel hem de düşünce dünyası itibariyle yer edinmeleri asıl önemli olan husus. Eğer bu söz konusu değilse veya bağ zayıfsa, imama en iyi eğitim de verilse istenen netice alınamayacaktır. Bilimde ve Toplumda İslam Akademisi’nin (AIWG) son araştırmasının da ortaya koyduğu üzere, araştırmaya katılan İslam ilahiyatı mezunlarının nerdeyse hiçbiri ana meslek olarak imamlık yapmıyor. Mezunların cemiyetlerle bağlarının olmaması veya bu bağın zayıf olması bu durumun en muhtemel sebeplerinden olsa gerek.

İmamlar Müslüman Cemaat İçin Varlar

İmamların eğitimlerinin yanı sıra özlük haklarının iyileştirilmesi konusuna eğilmek önemli ve doğru. Ancak en nihayetinde Müslümanlar ve cemaatleri kendi ihtiyaçlarının ne olduğuna ve imam eğitimiyle finansmanının nasıl olması gerektiğine kendileri karar vermeli. Nihayetinde sadece İslami cemaatler cami cemiyetleri tarafından finansal ve fikrî olarak desteklenen imamları meşrulaştırabilir.
İster içinde yaşanan ülke isterse yabancı bir ülke olsun, devlet kurumları imam eğitimi konusunda en fazla hukuki çerçeveyi sağlayabilirler. İslami cemaatlerin kendilerine ait imam eğitimlerini sağlamlaştırma adına onları destekleyebilirler. Bu bağlamda devletin bu kuruluşların iç işlerine ve organizasyonlarına müdahale etmesi kabul edilemez.

Ali Mete

Frankfurt’ta Din Bilimleri lisans eğitimini tamamlayan Ali Mete, İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteridir. Mete aynı zamanda PLURAL Yayınevinin müdürlüğünü ve Perspektif dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Nuh Kamacı
    2023-01-04 01:47:52

    Çok güzel yazmışsın tebrik ediyorum kalemine sağlık

Son Yüklenenler