'Ötanazi ve Yoksulluk'

Yoksullar Ötanaziye mi İtiliyor?

Kanada’daki ötanazi uygulamasının, özellikle toplumun yoksul kesimlerine yönelik suistimallere yol açtığından endişe ediliyor.

Fotoğraf: Shutterstock.com | Değişiklikler: Perspektif

Bu metinde ötanazi ve intihar konuları ele alınmaktadır. Bu konularda desteğe ihtiyaç duyarsanız FUDUL Derneği’nin Türkçe ve Almanca olarak sunduğu destek hattından telefonla yardım alabilirsiniz:

FUDUL Manevi Destek Hattı Türkçe ve Almanca konuşan Danışmanları ile birlikte haftanın yedi günü saat 11-13 ve 18-20 arası hizmet vermektedir.

+49 221 942240-625

50 yaşındaki Kanadalı Tracey Thompsen, Kovid sonrası kalıcı semptomlara sahip olunca kronik yorgunluk gibi sorunlarla başa çıkmaya başlamış ve günlük hayatını sürdüremez hâle gelmişti. “Şimdiye dek yaptığı tasarrufların kendisini sadece beş ay daha idare edebileceği” gerekçesiyle “aktif ölüm yardımı”na başvuran Thompsen, aslında ölmek istemediğini, ama durumundaki çıkmaz ve eksik finansal destek nedeniyle bu yola girmek zorunda olduğunu ifade etmişti. 

Bu örnek, Kanada’daki ötanazi uygulamalarındaki sorunlardan yalnızca biri. Kanada’daki ötanazi uygulamaları, maddi açıdan güvencesiz olan insanların yaşamlarına son vermelerini desteklemesiyle eleştiriliyor. Devletin “aktif ölüm yardımı” programı olan “Ölümde Tıbbi Destek Programı” (MAID) isimli uygulama kapsamında geçtiğimiz yıl travma sonrası stres bozukluğu yaşayan Kanadalı bir gaziye -kendisi böyle bir talepte bulunmamış olmasına rağmen- terapi yerine ötanazi başvuru yapması tavsiye edilmişti. Ötanazi konusundaki “teşvik” uygulamasıyla Kanada bu yönüyle eleştirilerin de odak noktasında. Ülkede MAID Programı kapsamında 2021 yılında 10.064 kişi “kendi isteği üzerine” yaşamına son verdi.

Yoksullara yönelik ötanazi tartışması ise ülke gündeminden düşmüyor. Sosyal güvensizlik nedeniyle ötanaziye başvurduklarını söyleyen iki Kanadalı kadının durumunu haberleştiren Guardian’ın haberi ise şok edici: Sophia adındaki 51 yaşındaki Ontariolu bir kadına, kronik hastalığı ilerledikten ve engelli ödeneği masraflarını karşılayamaz hâle geldikten sonra tıbbi ölüm yardım verildiği aktarılıyor. Gazete ayrıca “uygun bir konaklama yeri bulamayan ve engellilik yardımlarıyla hayatta kalma mücadelesi veren” Denise isimli diğer başvuru sahibinin de yaşamının son döneminde olduğunu belirtiyor.

Bu iki vakadan hareketle Kanada kamuoyu, ülkenin en yoksullarının ötanazi kapsamına alınıp alınmaması gerektiğini tartışmaya başladı. Konuyla ilgili tartışmalara katılan birçok sağlık çalışanı barınma problemi ve aşırı yoksul durumdakilerin ötanaziye başvurabilmesiyle ilgili olumsuz görüş bildiriyor. “Ölüm yardımı uzmanı” ve doktor Chantal Perrot, olumsuz görüş bildirenler arasında: “Barınma durumu, tıbbi ölüm yardımı için bir uygunluk kriteri değil. Bir kişinin yaşam koşulları çektiği acıya katkıda bulunsa da ciddi ve telafi edilemez tıbbi bir durum değildir.” 

2016 yılında Kanada Parlamentosu devletin “prosedürü karşılayamayacak kadar yoksul” olan ve öngörülebilir ölümcül bir hastalığı olan kişiler için ötanazi ödemesi yapmasına karar verdi. Ancak Mart 2021’e gelindiğinde “makul ölçüde öngörülebilir” ve “terminal” kelimeleri bu metinden çıkarıldı. Bu değişikliği takiben hafifletilemeyen bir hastalık veya engellilikten mustarip olan herkes hayatına son vermek amacıyla MAID isimli “intihar” programına kaydolabilir hâle geldi. Yoksul olan insanların “hayatlarına tıbbi destekle son vermek” konusunda ne kadar teşvik edildiği ise soru işareti. 

Ötanaziye Sosyal Politikalar Açısından Bakmak

Kanada’da Şubat 2022 tarihinde ötanazi ile ilgili söz konusu mevzuatta birkaç değişikliğe daha gidildi. 2016 tarihli ötanazi yasası sadece akıl hastalığı olan kişiler için tıbbi ölüm yardımını yasaklıyordu. Şubat 2022’de Trudeau yönetimi, bilişsel engelli Kanadalıların da yaşamlarını sonlandırmada destek alma hakkına sahip olmasını önerdi ve yasal çerçeve değiştirildi. 

Bu değişikliğin ardından Kanadalıların ötanazinin olası suiistimaline ilişkin endişeleri yeniden alevlendi. Oxford Nuffield College araştırmacılarından Yuan Yi Zhu, akıl hastalıklarından mustarip olanların toplumun diğer kesimlerine göre daha yoksul olduğuna dikkat çekiyor. Bu nedenle de ülkedeki ötanazi uygulamasının ülkenin fakirlikle mücadele ve sosyal yardım politikaları ekseninde tartışılması gerektiğini vurguluyor: “Kanada sanayileşmiş ülkeler arasında en düşük sosyal harcamaya sahip ülke. Palyatif bakım, sadece bir azınlık için geçerli ve halk sağlığı hizmetlerindeki bekleme süreleri dayanılmaz seviyelere çıkabiliyor.”

Dolayısıyla Kanada’da ötanazi, yoksullukla mücadele ve “sosyal politika”ların yerini alan acı bir opsiyona dönüşmüş olma ihtimaliyle gündemde. Bazı vakalarda doktorların “tıbbi ölüm yardımı”nı “daha ucuz bir opsiyon” olarak hastalara sunduğu belirtiliyor. Sağlık ekonomisine dayanan nedenlerle özellikle kronik hastalara yönelik tedavi ve terapi sürecinin “pahalı” olduğu, tıbbi ölüm yardımının ise “ücretsiz” olduğu dile getirilen ifadeler arasında. Yoksulların sağlık sistemine “yük” olduğunun iddia edildiği bir tarz bir yaklaşımda ötanazi ile Kanada’da her sene 149 milyon dolar “tasarruf edildiği” ifade ediliyor. 

Aktif Ötanazinin Uygulandığı 5 Ülke

Merceği Kanada’dan Avrupa’ya çevirdiğimizde ötanazi uygulamalarının birçok ülkede yaygınlaşmaya devam ettiğini görmek mümkün. Ötanazi Hollanda, Belçika, Lüksemburg, İspanya ve Portekiz’de aktif olarak uygulanıyor. Hollanda 2001 yılında ötanaziyi yasallaştıran ilk ülke olmuştu. 

Hollanda’da doktorlar tarafından gerçekleştirilen “tıbbi ölüm yardımı” için bazı koşullar söz konusu: Talebin bizzat hasta tarafından ve yazılı olarak yapılması gerekiyor. Talep eden hastanın tıbbi bir nedenden mustarip olması şartı var. Ayrıca doktorun talep edilen ötanazi için iş birliği yapması zorunluluğu bulunmuyor.

Belçika ise 2002 yılında yetişkinler için ve 2014 yılından bu yana da belirli koşullar altında (ciddi ve tedavisi olmayan bir hastalıktan mustarip olan) çocuklar için aktif ötanazi uygulamasına izin verdi. Ötanazi talebinde bulunanların üçte ikisi kanser hastalarından oluşuyor. 

Lüksemburg da 2009 yılında tedavisi ve iyileşme ihtimali olmayan ve yetişkinlere ait tıbbi vakalar için ötanaziyi yasallaştırmıştı. İspanya benzer bir yasayı 2021 yılında çıkardı. Portekiz’de ise muhafazakâr Cumhurbaşkanı Marcelo de Sousa tarafından verilen iki gensorunun ardından ülke parlamentosu ötanaziyi yasalaştırdı. 

Tedaviyi Reddetme Hakkı

Aktif ötanazinin yasak olduğu Fransa’da bu eylem cinayet olarak kabul ediliyor. Bununla birlikte 2005 yılında milletvekili Jean Leonetti tarafından önerilen yasanın kabulünden bu yana Fransız mevzuatı pasif ötanaziye tolerans gösteriyor.

2005 tarihli Leonetti Yasası, kendisine uygulanan tedavinin “makul olmayan bir şekilde engelleyici” olduğunu düşünen bir hastaya, söz konusu tedaviyi reddetme yetkisi veriyor. Hasta bu tedaviyi ölümüne yol açacak olsa bile reddedebiliyor. Mevzuat tedaviye devam etmenin artık tıbbi açıdan bir anlam ifade etmediği durumlarda, isteklerini ifade edemeyen hastalar için sağlık ekiplerine de bu seçeneği sunuyor. 

13 Eylül 2022 tarihinde, Ulusal Danışma Etik Kurulu (CCNE), “orta vadede hayati bir teşhisin olması koşuluyla” ve palyatif bakımın geliştirilmesi ve güçlü sakinleştiricilere erişime tâbi olarak, destekli intiharın yasallaştırılmasına kapı açan bir görüş yayınladı. 

Artan Pasif Ötanazi Uygulaması

Diğer Avrupa ülkelerinde, mahkemelerin karara bağladığı bazı davalardan hareketle oluşan içtihatların sonucu olarak pasif ötanaziye bir yönelim var. Almanya da bu ülkelerden biri. Şubat 2020’de Alman Anayasa Mahkemesi intihar desteğine yönelik yasağı kaldırarak “insanların üçüncü şahısların yardımıyla da olsa kendi başlarına ölme hakkına sahip olduğuna” hükmetti.

Avusturya’da da Ocak 2022’den beri ağır ve ölümcül hastalığı olan reşit bireyler destekli intihara başvurabiliyor. Gerekli tıbbi değerlendirme ve yasal prosedürün tamamlanmasını takiben başvurusu onaylanan hasta, bir eczaneden hayatına son verecek öldürücü ilacı temin edebiliyor. İtalya’da aynı kapsamdaki bir düzenleme 2019 yılında çıkarılmıştı. 

Aktif ötanazi ve yardımlı intiharın yasak olduğu Danimarka’da doktorlar yine de ölümü yakın olan bir hastanın bakımını sona erdirebiliyor. Finlandiya’da ise ötanazi için yasal bir çerçeve mevcut değil. İsviçre ve Norveç an itibarıyla ancak pasif ötanaziye izin veriyor. Birleşik Krallık’ın da “yaşam sonu bakım prosedürlerine” büyük yatırımlar yaptığı kaydediliyor. 

Dokuz Avrupa ülkesi ötanazinin her türlüsünü kategorik olarak yasaklamış vaziyette: Polonya, İrlanda, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Letonya, Litvanya, Bulgaristan, Kıbrıs ve Malta. Bu ülkelerin bazılarında, altı yıl (Bulgaristan), on yıl (Kıbrıs) ve on iki yıla (Malta) varan hapis cezaları var. Avrupa Birliği ise, ötanazi konusunda herhangi bir yasal tedbir önermiyor; bu konuyu doğrudan ülkelerin kendi ulusal hukuklarına ve takdirine bırakıyor.

Yaşamın son evresi, ölümcül hastalıklar ve yaşanan/yaşanacağı öngörülen acı, farklı ülkelerde birçok insanın gündeminde. Fakat ötanazi düzenlemeleri yalnızca “kişinin kendi kaderini tayin” hakkıyla ilgili bir şey söylemiyor. Bunun da ötesinde -Kanada örneğinde olduğu gibi- suiistimallere açık olabilecek bu ötanazi uygulamaları, sadece İslami açıdan değil, aynı zamanda sosyal politikalar ve tıp etiği açısından da yoğun eleştirilerin odağında. Tıbbi ölüm yardımının “maliyetli tıbbi terapilere ucuz bir alternatif” ya da “yoksulları toplumdan elemek için uygulanan bir pratik” olarak kullanılmasının ihtimali bile korkunç.

Fouad Bahri

Fransa’da İslam konusunda uzmanlaşmış bir gazeteci ve yazardır. Mizane.info haber sitesi ve Mizane.TV kanalında Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yapmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler