'Deprem'

“Enkaz Altında Kurtarılmayı Bekleyen İnsanları Duymak Çok Zordu”

24 yıl sonra yine bir depremin ardından arama kurtarma çalışmalarına iştirak etmek için Türkiye'ye gelen Fransız derneğinin başkanı Thierry Velu'yla yaşadıkları süreci ve izlenimlerini konuştuk.

Fotoğraf: Pompiers Humanitaires du GSCF Facebook hesabı.

Türkiye’nin deprem bölgesindeki arama kurtarma çalışmalarına farklı ülkelerden gelen çok sayıda arama kurtarma ve yardım ekibi eşlik etti. Ekiplerin çalışmalarından yansıyan görüntüler, hem Türkiye, hem Avrupa’daki Türkiye kökenli topluluklar hem de dünya tarafından ilgiliyle takip edildi. Bu çalışmalar, birçok kişiye insani krizlerin farklı dillere, kültürlere ve inançlara sahip insanları nasıl aynı şekilde etkilediğini hatırlattı. Devletlerin yardım ekiplerine ilaveten, sivil organizasyonlar da bu çalışmalarda yerini aldı.

Faaliyetlere ilişkin dikkat çeken görüntülerden biri de Fransız arama kurtarma derneği Afet Kurtarma Grubunun (Pompiers Humanitaires du GSCF) dünya genelinde çok okunan bir Fransız kısa romanı Küçük Prens’i enkazda buldukları andı. Gönüllülerden oluşan derneğin başkanı Thierry Velu ile kısa bir görüşme gerçekleştirdik. 1999 yılında Velu tarafından kurulan Pompiers Humanitaires du GSCF, daha önce Gölcük Depremi’nin ardından da arama kurtarma faaliyetlerine destek vermek amacıyla Türkiye’ye gelmiş. Arama kurtarma faaliyetlerinde uzmanlaşmış 9 kişilik itfiayeci ekibiyle bölgeye gelen organizasyon, kısa bir süre önce çalışmalarını tamamlayıp ülkelerine döndü. 24 yılın ardından bir başka felaketin sonrasında Türkiye’ye gelen Velu’ye yaşadıklarını sorduk.

“Dinleme Yaparken Kurtarılmayı Bekleyenleri Duymak Çok Zordu”

Haber aldığınızda ilk ne düşünmüştünüz? Türkiye’ye gelme kararını nasıl aldınız? 

Depremden ilk olarak Fransa saatiyle sabah 7’de haberdar olduk. İlk olarak aklıma gelen, maksimum sayıda hayatın kurtarılması için elimizden geleni yapmalıyız düşüncesiydi. Depremin amplitüdü oldukça güçlüydü ve derinlerde değil ve yüzeye yakın seviyede gerçekleşmişti. Bize ulaşan görüntüleri görünce birçok kurban olacağından şüphelendik ve bu yüzden ilerleyen saatlerde yola çıkmaya karar verdik.

Depremin 10 farklı ili kapsayan boyutu ve yıkılan binaların sayısı göz önüne alındığında tam olarak nereye gitmemiz gerektiğini saptamak ilk başta bizim için zordu. Nihayetinde bir karara varıp akşam saatlerinde Türkiye’ye uçtuk. 7 Şubat’ın ilk saatlerinde Gaziantep’in İslahiye ilçesinde faaliyete başladık.

Bölgelerdeki çalışmalarınız nasıl işledi? 

Uzmanlığımız ekseninde insanların yerlerini tespit etme ve onları kurtarmak için enkazdan çıkarma çalışmalarına katılıyoruz.

Operasyonlar, hayatta kalanların olduğunu düşündüğümüz alanların saptanmasıyla yapılıyor. Gittiğimiz yerlerde enkaz altındaki kişi ya da kişilerin konumu ya bize bildiriliyor ya da henüz bir konum tespiti yapılmamış oluyor. Bu durumda özel ekipmanlarımızla dinleme yapıyoruz ve kurtarılmayı bekleyenlerin konumlarını tespit ediyoruz.

Çok sayıda uluslararası yardım kuruluşu Türkiye’deki çalışmalara iştirak etti. Birçok depremzede yakınlarından haber almak için endişeyle bekledi ve hâlâ beklemeye devam ediyor. İzlenimleriniz nelerdi? 

Bulunduğumuz bölgede, daha ziyade Türkiye’nin kendi personeliyle ve yardıma gelen gönüllüleriyle birlikte çalıştık.

Tabi, bizi en çok üzen şeylerden biri kayıpların akıbetini öğrenmek için yıkıntıların önünde bekleyen insanlar ve onların sayısıydı; kocalarından haber bekleyen kadınlar ya da enkaz altında kalan çocuklarından haber bekleyen çok sayıda ebeveyn vardı. Belirttiğim gibi konum tespiti yapabilmek için bir dinleme seansı yapıyoruz, enkaz altındaki çocuklarına sesini duyurmaya çalışan ebeveynleri duymak ve genel olarak hayatlarının kurtarılması için enkaz altından sesini duyurmaya çalışanlara şahit olmak bizim için gerçekten çok zordu. Moralimiz çok bozuktu.

Bu, Türkiye’ye benim ikinci gelişim oldu. İkisi de felaket sonrası müdahaleler nedeniyle. 1999’da da 2023’te de insanlar bizi açık kollarla karşıladı. Gerçekten çok misafirperver ve destekleyici bir ülke. 24 yılın ardından tekrar gittiğimizde bizi en çok etkileyen de bu oldu; insanların değişmemiş olması. Çok gururlu ve fazlasıyla destekleyici insanların yanındaydık. Bu hâl ve tavırları, bize en fazla tesir eden şeydi. Bu güzel insanların ülkesini başka ve normal koşullarda ziyaret edebilmek sanırım hepimizin isteği hâline geldi. (P)

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler