'Dosya: "Orta Doğu'da Savaş"'

“İsrail ve Filistin’deki Tüm Sivillerle Dayanışmayı Görmek İsterdim”

İsrail-Filistin savaşı Almanya’daki okul hayatını da etkiliyor. Eyalet Eğitim Bakanlıkları öğretmenlere çatışmayla ilgili yönergeler gönderdi. Ülkedeki öğretmenlerle savaşın okullara nasıl yansıdığı ve ifade özgürlüğü hakkında görüştük.

Fotoğraf: Werner Spremberg / Shutterstock.com

7 Ekim’den bu yana dünya gündemini etkisi altına alan Gazze ve İsrail’de yaşanan gelişmeler, 1 milyonun üzerinde Müslüman çocuğun eğitim gördüğü Almanya’da okullara da yansıyor. Bölgedeki gerilim -sayısı az da olsa- Almanya’daki bazı okullarda fiziki şiddet olarak dışa vurdu: Berlin’de bir öğretmen okulda Filistin bayrağı açan bir öğrenciye aralarında çıkan bir gerginlikte tokat attı. Öğretmen kendini savunduğunu iddia etse de kamera kayıtları öğrenciye yönelik saldırıyı ortaya koyuyor.

Eyalet Eğitim Bakanlıkları, tüm öğretmenlere gönderdikleri mektupta “İsrail’in tarafındayız” mesajını verdi. Örneğin Kuzey Ren-Vestfalya (KRV) Eyaleti Eğitim Bakanlığının 12 Ekim 2023 tarihinde yayınladığı bildiri eğitim personelinin İsrail’le dayanışma göstermesini ön görüyor, Filistin kelimesi ise “Filistinli terör örgütü Hamas” ifadeleri arasında mektupta yer alıyor. Mektup öğretmenleri “Orta Doğu’da yaşanan korkunç olaylar göz önüne alındığında, Yahudi karşıtı veya İsrail’i şeytanlaştıran her açıklamanın yanı sıra insanlık dışı her ifadeye kararlılıkla karşı çıkılması” için güçlendirmeyi hedefliyor.

Mektuplarda ayrıca öğretmenlerin Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısını okullarda konu etmesi isteniyor, bu esnada “İsrail’i reddeden söylemlerin propaganda ve sosyal medyadaki dezenformasyon sayesinde oluşabileceği” belirtiliyor.

Buna karşın Baden-Württemberg Eyaleti Bakanlığı ise, Orta Doğu’daki çatışmaların ve “İsrail ile Gazze Şeridi’nden gelen şoke edici haberlerin” okullardaki çocuklara ulaştığı ve öğrencilerin “kurbanlarla dayanışma sergileyebileceği”, bununla birlikte “antisemitist tutumlara kararlı bir duruş” gerektirdiğini ifade ediyor.

Berlin Eyaleti Eğitim Bakanlığı, okul huzurunu bozması hâlinde Filistin sembollerinin geçici olarak yasaklanmasının mümkün olduğunu öngören ikinci bir mektup daha hazırladı. Genel bir yasak olmadığını vurgulayan bakanlık, okul yönetimin barış ve huzurun risk altında olduğunu düşündüğü takdirde bu önlemi geçici olarak alabileceğini söyledi.

Yönerge ve Uygulama Arasında Kalan Öğretmenler

Almanya’daki eğitim bakanlıklarının bu mektuplarının ardından birçok okul, İsrail-Filistin Savaşı’nı derslerde konu edinmeye başladı. Bu “konu ediş” biçimi bazı yerlerde tepkiyle karşılandı. Örneğin Berlin’de bir okulda öğrencilere verildiği iddia edilen bir soru kâğıdı, öğrencinin ailesi tarafından fark edilmesinin ardından sosyal medyada gündem oldu. Soru kağıdında “Savaşta Hamas taraftarlarının İsrail vatandaşlarını öldürmesi doğru mu?” şeklinde üç soru yer alıyordu. Eğitim Bakanlığı böyle bir içeriğin okullara sunulmadığını ve olayın yalan haber olduğunu açıklasa da ailenin danıştığı avukat olayın gerçek olduğunu iddia etti.

Hessen Eyalet Bakanlığı ise “şüpheli” soru kağıtlarından haberdar olmadıklarını, ama bu tür bireysel vakaların herhangi bir okulda meydana gelmemiş olma ihtimalini ortadan kaldırmadığını açıkladı.

Eğitim bakanlıklarının bu açıklamaları ve sunduğu içerikler ile öğrenci ve velilerin arasında kalan Müslüman öğretmenler, İsrail-Filistin kutuplaşmasının okullara yansımasından endişeli. İfade özgürlüklerinin kısıtlandığını düşünen öğretmenler, ne kadar anlayışla karşılamak isteseler de bakanlıklardan gelen yönerge ve açıklamalara şaşırmış durumdalar.

“İnsanlara Bir Şeyler Anlatmam Gerekiyor”

Feride Hanım* (32) Matematik ve Felsefe öğretmeni. Önceki yıllarda öğretmenlik yaptığı okulda Filistinli bir öğrenci ve Yahudi bir öğretmenin sürekli tartıştığını aktarıyor. Öğrencilerin genel olarak fikirlerinde özgür olmadığına çok kez şahit olduğunu söyleyen Feride Hanım, söz konusu öğrencinin de hatalı olduğu ve çoğu zaman kendini kurban rolüne soktuğu görüşünde: “Öğrenci kendisine bilinçli olarak kötü not verildiğini düşünüyordu. Fakat bu tarz iddialar hiç araştırılmadı ve öğrencileri kimse dinlemedi. Daha çok öğretmenlerin dediği önemseniyor. Öğretmen olarak elbette ben de önemsenmek isterim, ama öğrencilerin de dinlenmesi gerektiğini düşünüyorum.”

Okulundaki çoğu öğrencinin Müslüman olduğunu söyleyen Feride Hanım, İsrail ve Filistin arasında patlak veren savaşta bu öğrencilerin birçoğunun tutum ve düşüncelerinin tahmin edilebileceğini söylüyor. Öğrencilerin ne kadar etkilendiğini bilemese de kendi öğrenci yıllarında hissettikleriyle bir bağlantı kuruyor: “11 Eylül’de ben de kendimi bir şeyleri açıklamak zorundaymışım gibi hissetmiştim. Şimdi de benzer bir şekilde insanlara bir şeyleri anlatmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. Tahminim o ki, öğrenciler de aynı şekilde bir şeyleri açıklama gereğini duyuyor.”

“Okula Mutsuz Gittim. Bu Benim Düşüncem Değildi”

Feride Hanım eyalet hükûmetinden aldıkları bir e-postaya dikkat çekiyor: “Mailde bu konuyu derslerde işleyebileceğimiz ve okulun tamamen İsrail milletiyle yasta olduğunu belirtebileceğimiz yazıyordu. Okul müdürleri de elbette bunu destekledi. Bu açıklama beni gerdi. Okula mutsuz gittim. Çünkü ben böyle düşünmüyordum. Öldürülen Filistinli siviller için de yas tutuyordum.”

Almanya’nın geçmişi nedeniyle okullarda İsrail’e yönelik desteği anladığını söyleyen Feride Hanım bunun aksini kimsenin söyleyemediğini ifade ediyor. Almanya’da memur öğretmen olarak sorumluluk sahibi olduğunu aktaran Feride Hanım, sokaklara çıkıp Alman devletinin hoş karşılamadığı bir protestoya katılamayacağını, aksi takdirde memurluğunun tehlikeye gireceğini açıklıyor.

Feride Hanım, diğer yandan bu konunun öğrencilerle Felsefe derslerinde tartışıldığını, öğrencilerin imtiyazlar, insanları yerinden etme ya da antisemitizm gibi konularda birleştiklerini anlatıyor: “Benim öğrencilerimle değil, öğretmen arkadaşlarımla fikir ayrılığım var. Tahminim o ki, okullarda bunu gerçek anlamda konu edinebilmek için savaşın bitmesi gerekecek.”

“Bir Öğretmen Olarak Tüm Sivil Mağdurlarla Dayanışma Görmek İsterdim”

Almanya’nın batısında bir okulda İslam Din Dersi öğretmeni olan Tarık Bey* (38), öğretmenlerin karşılaştıkları bu durumla daha iyi başa çıkması gereken pedagojik eğitimli personeller olduğu hâlde gerçekte öğretmenlerin bu durumdan bunaldığını söylüyor. Kendisi bu durumun pek çok öğrencinin de gözünden kaçmadığı ve okullara farklı şekillerde yansıdığı görüşünde.

Okul yönetiminden ve eyalet hükûmetinden İsrail ile koşulsuz dayanışmanın defalarca vurgulandığı çok sayıda mektup aldığını belirten Tarık Bey, mektuplarda İsrail karşıtı her türlü eylemin durdurulması gerektiğine işaret edildiğini söylüyor: “Maalesef bu dayanışma sadece bir taraftan talep ediliyor. Ben bir öğretmen olarak Gazze’de bombalamalar nedeniyle çok sayıda çocuğun hayatını kaybettiği tüm sivil mağdurlarla dayanışma görmek isterdim. Bu anlatı aynı zamanda öğretmenlerin etkilenmesine ve Filistinli öğrencilerin acılarını kısmen görmezden gelmesine de yol açıyor.”

Bazı öğretmenlerin Yahudi karşıtlığı ile İsrail politikalarına yönelik meşru eleştiri arasındaki farkı bilmediğini anlatan Tarık Bey, günlük yaşamda öğretmenler ve öğrenciler arasında sıklıkla yanlış anlamalar nedeniyle sorun yaşandığını belirtiyor. Tarık Bey’e göre, öğretmenlerin bu çatışma konusunda daha fazla eğitime ihtiyacı var: “Eyalet hükûmeti sürekli olarak ileri eğitim kursları sunuyor. Buradaki eğitim konuları sıklıkla Antisemitizm, İsrail düşmanlığı gibi konular oluyor. Ancak öğretmenlerin Filistin anlatısına yer veren, Orta Doğu’daki çatışma hakkında bilgi alabilecekleri eğitimlere de ihtiyaçları var.”

“Çalıştığım Okul Bu Durumu Örnek Bir Şekilde Ele Alıyor”

Birçok öğrencinin bu konu hakkında konuşmaya büyük ihtiyaç duyduğunu ve okullarda Filistinli öğrencilerin acısına ve üzüntüsüne yer verilmediğini fark eden Tarık Bey, çalıştığı okulun bu durumla iyi bir şekilde başa çıktığını söylüyor. Birçok meslektaşının çatışma durumlarında kendisinden yardım ve tavsiye istediklerini söyleyen Tarık Bey, çoğu zaman soruna birlikte çözüm bulabildiklerini söylüyor: “Çalıştığım okul bu durumu örnek bir şekilde ele alıyor çünkü bu durumla nasıl başa çıkılacağına dair tüm perspektiflerin dikkate alındığı bir uzman konseyi hemen bir araya toplandı.”

Fakat tüm bunlara rağmen Tarık Bey’e göre okullarda durum o kadar gergin ki, Filistinli öğrencilerin acıları için empati talep etmek bile öğretmenleri bir köşeye sıkıştırabiliyor. Bu gibi durumlarda ebeveynlerin öğretmenlerle iletişiminin hayati öneme sahip olduğunu vurguluyor: “Öğretmenlerin duyarsız olduğu durumlarda ebeveynler kendi çocukları için empati talep edebilmeli. Örneğin bir derste tüm öğrenciler kendi ülkelerinin bayraklarını çizerken bir öğrenci Filistin bayrağını çiziyor. Öğretmen de gelip bu çocuğun çizdiği bayrağın üstünü karalıyorsa burada ciddi bir sorun var demektir. Çocukların genel şüphe altında ezilmemesi için öğretmenlerin eğitilmesi bir zorunluluk.”

*Metinde yer alan isimler, kişilerin kendi isteği üzerine değiştirilmiştir.

Kübra Zorlu

Duisburg-Essen Üniversitesi’nde Medya Bilimleri alanında yüksek lisans eğitimini tamamlayan Zorlu, Perspektif yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler