'Dosya: "Orta Doğu'da Savaş"'

Almanya’daki Müslüman Gençler Orta Doğu’daki Savaş Hakkında Ne Düşünüyor?

Almanya'da yaşayan Müslüman gençlere Orta Doğu'daki son gelişmeler hakkında ne düşündüklerini, bunun günlük hayatlarındaki yansımalarını ve bu konuda toplumdan ve siyasetten beklentilerini sorduk. 

©Pierre-Olivier / Shutterstock.com

“Filistin İçin Değiştirebileceğim Bir Şey Yok, Savaş Gücümü Çok Aşıyor”

Enes (30), Bergisch Gladbach

Kendimi arada kalmış hissediyorum. Instagram’da haber akışına düşen video ve fotoğraflara artık bakamıyorum. Bu görüntülere maruz kala kala bir noktadan sonra artık bu duruma alışıyor insan. Ben bu görüntülere alışmak istemiyorum. Bu nedenle de artık izlemiyorum.

Çevremdeki Müslüman gençlerin de kafası karışık bence. Müslümanlar olarak ne yapmamız gerektiği konusunda hepsinin farklı fikirleri var. Kimisi Almanya’daki Müslümanlar olarak sesimizi yükseltip İsrail’in uluslararası hukuku ayaklar altına almasına karşı çıkmamız gerektiğini söylüyor. Diğer taraftan bazı Filistinli grupların da çok yanlış eylemleri oldu.

Kimileri bu krize ferasetle ve sakinlikle yaklaşmamız gerektiğini söylüyor. Ben Müslümanların her iki durumda da arada sıkışıp kaldığını düşünüyorum. Ne yapsak, neye nasıl karşı çıksak kendimizi kimseye beğendiremiyoruz. Mantıklı hareket etmek istiyorum, ama gördüğüm korkunç görüntüler beni duygusallaştırıyor.

Filistin, biz Müslümanlar için herhangi bir çatışma bölgesi değil. Bizim kolektif hafızamızda Filistin’in çok ayrı bir yeri var. Dünyanın her yerindeki Müslümanlar için Filistin, çok daha farklı bir bağlılık hissi oluşturuyor. Bence gayrimüslimler buradaki hafızayı anlayamıyorlar ve Filistin’in Müslümanlar için nasıl bir hassas nokta olduğunu bir türlü kestiremiyorlar. Bu ileride telafi edilmesi gereken bir eksik.

Öte yandan, her ne kadar Filistin’de olanlara üzülsem de İsrail-Filistin arasındaki savaşı durduramayacağımı biliyorum. Ben tek başıma şiddeti sona erdiremeyeceğim. Neticede karşımda on yıllardır süren, koca koca devletlerin, Birleşmiş Milletlerin, sayısız insan hakları kuruluşunun sona erdiremediği bir savaş var. O yüzden gelişmeleri takip ederken birey olarak bir şey yapamayacağımı kendime hatırlatıyorum. Müslüman olsam da olmasam da Filistin için değiştirebileceğim pek bir şey olduğunu sanmıyorum. Aynı durumun burada yaşayan İsrailli insanlar için de geçerli olduğunu düşünüyorum.

7 Ekim’deki Hamas saldırılarının yeni bir 11 Eylül olduğunu söyleyenler var. Çoğu insan Orta Doğu’daki kartların yeniden dağıtılacağını, her şeyin değişeceğini söylüyor. Hatta bu olayların Almanya için de bir kırılma noktası olduğunu iddia edenler var. Açıkçası Almanya’da doğup büyümüş birisi olarak benim kırılma noktam aşırı sağcı AfD’nin Meclis’e girişiydi. Bu ülkedeki geleceğim hakkında beni endişeye düşüren şey, İsrail-Filistin meselesinde Almanya’nın tutumundan ziyade ülkedeki aşırı sağcılar. Şu an Meclis’te temsil ediliyorlar ve ideolojileri ülkenin merkezine doğru ilerliyor. Bu nedenle bu kırılma noktasından daha büyük bir kırılma olacağını düşünmüyorum.

“İnsanlar Her İki Tarafın da Kaybına Üzülüyor”

Kevser (29), Essen

Üzgünüm ve yalnız bırakılmış hissediyorum. İnsanlar her iki tarafın da kaybına üzülüyor. Ama ortada kaybeden her iki taraf yok. Ortada bir taraf kalmadı, korkunç bir katliam var!

Daha önce Almanya’ya hiç bu kadar yabancılaşmamıştım. Holokost geçmişi nedeniyle Almanya’nın İsrail karşısındaki tutumunu biliyorum, bu halka karşı sorumluluğunun farkındayım. Fakat şu anda da bir katliam yaşanıyor. Alman kamuoyunun büyük bir kısmı İsrail ile Yahudileri birbirinden ayırt etmeden, aşırı sağcı bir hükûmete sınırsız destek veriyor. Bu katliamı eleştirenleri de antisemitist olmakla suçluyor. Buna dayanamıyorum.

Öyle bir hâl içindeyiz ki ortadaki korkunç katliamları bile eleştiremiyoruz. Almanya şu anki pozisyonu için 10 sene sonra özür dileyecek ve Müslümanlar olarak biz de suskunluğumuz nedeniyle pişman olacağız.

Karşımızda irrasyonel bir biçimde devlet yöneten insanlar var. Orta Doğu’da insanlar ölüyor, canları ve mallarıyla büyük bir korkuyla yaşamaya çalışıyorlar. Herkesten biraz daha cesaret beklerdim. Bu durumu protesto eden Müslümanlar, Yahudiler, her dinden sivil insanlar var. İnsanlar demokratik tutumlarını sergilemede daha etkin olabilmeliler. Biz kimse yerinden yurdundan edilmesin, insanlar katledilmesin diyoruz. Her taraf işlediği savaş suçlarının hesabını uluslararası hukuk nezdinde vermeli.

Kötümser değilim. Elbette Allah’ın da bir bildiği var. Ama o bildiği gerçekleşene kadar ben bu duyguları nasıl taşıyabileceğimi bilemiyorum.

“Müslümanlar Duyulmamanın Getirdiği Bir Öfke ve Hayal Kırıklığı İçinde”

Sema (35), Herne

Karışık ve değişken hissediyorum. İnsan onuruna açıkça aykırı olan şeylerin meşrulaştırılmasına inanamıyorum. Hayal kırıklığına uğramış durumdayım. Alman politikasına, medyaya kızgınım. Maalesef Müslümanlara yönelik nefret artıyor.

Irkçılık burada çok derin bir yerde. Senelerdir Müslümanlar ve camiler saldırıya uğruyorlar. Bunların hiçbiri tematize edilmeye değer bile görülmüyor. Bunu görünce, “Demek camilerin saldırıya uğramasını istiyorlar.” diye düşünüyorum.

Almanya’da yaşayan Yahudilerin ve sinagogların en üst seviyede korunmasını istiyorum. Hiç kimse, bir dine mensup diye saldırıya uğramamalı. Öte yandan Müslümanların da aynı hakka sahip olduğunu söylemek zorunda olmamızı anlayamıyorum. Ben hiçbir Yahudi’nin kendisini güvensiz hissetmesini istemem. Çünkü sokakta bir dinî sembol taşıdığın için tereddütlü yürümenin, tren istasyonunda arkadan tren raylarına itilmekten korkmanın ne demek olduğunu ben çok iyi biliyorum. Bir camide akşam ibadet etmek isterken, “Acaba bu cami saldırıya uğrar mı?” diye korkmanın da ne demek olduğunu iyi biliyorum.

Siyaset, bu ülkede insanlar iyi olsun diye çalışmak zorunda. “Hepsi” iyi olsun diye!

Yaşadığım toplumdaki insanlarla farklı “gerçek”lere sahip olmakla başa çıkmaya çalışıyorum. Hâlâ bir başa çıkma stratejisi bulamadım. Beni güçlendirecek kaynaklar arıyorum. Ülkenin en büyük partilerinden birisinin başkanının “Ülkemizde yeteri kadar antisemitist var, Gazze’den mülteci almayacağız.” demesini ve bunlarla tüm Müslümanları kastetmesini sindiremiyorum. Ülkenin Başbakanının “Şimdi artık daha hızlı bir şekilde sınır dışı edeceğiz.” demesini de sindiremiyorum. Bunu “şimdi” söylüyorlar! Yani Gazze’den insanlar hayatta kalabilir de mülteci olurlarsa, bu teorik kabul içinde bile onlara kucak açan yok.

Benim için önemli olan şu an katliam yaşayan insanların duyduğu acı. Almanya’da temsil edilmeyen bu anlatıya dikkat çekmek istiyorum. Özellikle Filistinlilerin acısından kimsenin bahsetmediği bir zamanda Filistinli insanlara “Siz önemlisiniz” demek gerekiyor. Filistinli siviller açık bir dayanışmadan mahrum bırakıldılar. Belki bu insanlarla dayanışma kamuoyunda yer alabilseydi, bu dayanışma yasaklanıp kriminalize edilmeseydi, Müslüman gençler de İsrail’de ölen sivillerle çok daha yüksek bir dayanışma gösterebilirdi. Müslüman gençler şu an duyulmamanın getirdiği bir öfke ve hayal kırıklığı içinde. Acı çekiyoruz ve “Bu acının suçlusu sizsiniz!” deniliyor. Yas tutuyoruz ve yasımızı kimseye gösteremiyoruz. Gösterdiğimizde “antisemitist” olarak etiketleniyoruz.

Tek bir empati kırıntısı bile yok. Varoluşunla potansiyel terörist olarak görülüyorsun ve önce bir kere empati hak edebilmek için sana atfedilen bu suçtan kendini temizlemen gerekiyor.

“İsrailli Bir Çocuk da İsrailli Bir Aileye Doğmayı Seçmedi”

Gülsüm (27), Düsseldorf

Karışık ve huzursuz hissediyorum. Huzursuz hissetmemek için artık sosyal medyaya girmiyorum. Hayat bizim için Düsseldorf’ta devam ediyor, ama aklımızın bir kenarında sürekli bir yankı gibi Filistin’de yaşananlar var. En çok sivillerin yaşadığı kaos, travma ve ölümler beni sarsıyor. O insanların seneler boyunca devam edecek acısı aklıma geldikçe bunalıyorum. Savaş bitse bile yaşadıkları şeyleri çok uzun süre atlatamayacaklar. Nesiller boyu sürecek bir travma içerisinde olacaklar. Bunu düşününce kendimi çaresiz hissediyorum.

Almanya’daki Müslümanlardan bir taraf seçmeleri bekleniyor. Tarafsız kalmanın bile bir taraf olduğu ima ediliyor. Müslüman ve tesettürlü isen kesin Hamas’ı destekliyorsun gibi bir algı oluşturuldu. Ama bence tarafsız kalma gibi bir ihtimal de var. İsrailli bir çocuk İsrailli bir aileye doğmayı seçmedi. Filistinli bir çocuk da aynı şekilde Filistinli bir aileye doğmayı seçmedi. Her iki tarafın da hatalarını eleştirip her iki tarafın da sivillerinin yanında olmak bence mümkün.

Filistinli çocuklar için üzülmek neredeyse Almanya’da bir suç olarak görülmeye başladı. Filistinli çocuklarla ilgili üzüntünü paylaştığında, “Ölen İsraillilere üzülmüyor musun?” diye soruluyor. İnsanlar kalplerinin çok dar olduğunu, sadece bir grup için üzülmeye yerlerinin olduğunu zannediyorlar. Oysa bence zarar gören herkes için yas tutabilir ve onlarla dayanışma sergileyebiliriz.

Filistinlilerin seneler süren işgale karşı direnmelerini anlıyorum. Ama bu direnişin ön safına Hamas’ın çıkartılmasını ve tüm Filistinliler Hamas’ı destekliyormuş gibi gösterilmesini doğru bulmuyorum. Ayrıca İsrail’de üst düzey yetkililerin Filistinlileri insan dışı varlıklar gibi gösteren, ırkçı açıklamaları da Almanya’da medyada yer bulmuyor.

admin

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ulusaşırı Türk toplulukları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler