'Dosya: "Avrupa'da Çocuk Yayıncılığı"'

“Okul Kitabındaki Düşman”: Almanya’daki Ders Kitaplarında Müslümanlara Dair Temsiller

Çocuklara yönelik yayıncılığın en önemli parçalarından birisi de ders ve okul kitapları. Almanya’daki okul kitaplarında İslam ve Müslümanların mevcut temsili, bu alanda kat edecek daha çok mesafe olduğunu ortaya koyuyor.

© Igisheva Maria/shutterstock.com

Resmî okullarda müfredat kapsamında olan kitaplar genelde seneler süren çalışmaların sonunda ortaya çıkar ve devamlı olarak üzerinde düzeltmeler yapılır. Çok bariz bir hata veya eksiklik olmadığı sürece genel olarak okul kitaplarının aktardığı bilgiler kabul görür. Bu yönüyle okul kitaplarının çocuklar ve dolayısıyla da tolpumu oluşturan bireyler üzerindeki etkisi açıktır.

Okul kitaplarının çocuklar üzerindeki etkisini analiz ederken ırkçılık ve güçlenme (İng. “Empowerment”) şeklinde iki farklı kavram üzerinden ilerleyebiliriz. Okul kitaplarında kendine yer bulan ırkçı söylemler, çocukların zihinlerine belirli kesimlere dair genelleyici ve aşağılayıcı imgeler yerleştirebilir. Bu ırkçı söylemler, birçok kez farkedilmeden kurumsallaşır ve toplumu oluşturan temel mekanizmaların içerisinde daha güçlü bir şekilde yer edinmeye devam ederler.

Diğer tarafta ise “güçlenme” hedefini güden kitaplar vardır. Irkçı genelleme ve aşağılanmalara maruz kalan kesimlerin bu tür söylemlere rağmen o söylemleri aşarak normal bir hayat sürebilmelerini hedefleyen kitap içerikleri bu kapsamdadır. Bu güçlenme için siyasi, hukuki, kurumsal ve yapısal düzenlemeler gereklidir.

Almanya’da Ders Kitaplarında Müslüman Temsilleri

Almanya’da okul kitaplarını incelemeden evvel bazı tespitlerde bulunabiliriz. Ülkedeki ders kitaplarında İslam ve Müslüman düşmanlığı konusunda ne kadar donanım ve hassasiyet eksikliği olduğunu göstermek için aslında İslam ve Müslüman düşmanlığını konu alan bazı materyalleri inceleyelim. Bu materyallerde bile sözde bilgilendirme ve düşmanlığı önleme amacıyla dinî referanslı terörle mücadele veya zorla evlilikle ilgili siyasi çalışmalar konu edilmektedir.

“Başlangıçta bu soğuk ülkede kendilerini çok yabancı hissediyor olmalılar, tıpkı onların bize görünmesi gibi. Onlar da kendi ülkelerinden daha iyi şartlarda yaşamak isteselerde kimlikleri konusunda ısrarcı davranıyorlar. Bu konuda empati kurabilirsiniz: Başörtüsü, camiler, okullarda dualar, zorla evlilikler, kadınlara uygulanan baskılar. Bunların hepsi onların birliktelik duygusunun bir parçası. Sorun şu ki bu bizim birliktelik duygumuzla çatışıyor.” Kaynak: Mensch & Politik: Politikwissenschaft/politische Bildung; 2019; Westermann; Sek II, S. 365.

Okullarda sunulan ders kitaplarında Müslüman tasvirleri de önemli bir meseledir. Çocukların zihnindeki “Müslüman temsili” hazırlanan resimli kitaplarla pekiştirilir. Mevcut tabloda birçok kitapta tesettürlü Müslüman kadın temsillerini görmek mümkün. Bazen Müslüman aileler veya camiler de gündelik hayat içerisindeyken kitaplarda yer alıyor. Yani Almanya’da yaşayan Müslüman bir çocuk, kendisini ve kendi ailesini ders kitaplarındaki resimlerde bulabilme imkânına sahip. Şüphesiz ki, bu konuda son senelerde iyiye doğru gelişmeler oldu. Fakat maalesef hâlâ Müslümanları farklı ve yabancı olarak gösterir resimler de mevcut. Örneğin yemek kültürü, aile hayatı veya kıyafet açısından Müslümanların “başka ülkeden” olduğuna dair alıntılar ve bu durumun “kötü” olduğunu ima eder resimlerle karşılaşmak hâlâ mümkün.

“İran’da Batılı tarzda giyinmiş başörtülü bir kadın. Bu bir çelişki mi?” Kaynak: Gutschner, Peter und Christian Rohr. 2006. Geschichte aktuell 2 für die AHS-­‐Oberstufe, 7./8. Klasse. Linz: Veritas, S. 150.

Düsterhöft, Spielhaus ve Shalaby’ye ait 2023 yılında yayınlanan ve “Müslümanların Güncel Alman Ders Planlarında ve Okul Kitaplarındaki Takdimi” başlığını taşıyan bir araştırmaya göre Müslümanlar ders kitaplarında çoğu zaman göçmen ve hatta kullanılan terim itibariyle “yabancı” olarak gösteriliyorlar. En açık verilerden biri, İslam dini ve Müslümanların yaşantıları incelenmeden, sanki tüm Müslümanların aynıymış gibi bir takdim içinde sunulması. Tespit edilen bir diğer husus ise, Avrupa’nın bir bütün olarak İslam ve Müslümanlardan tümüyle ayrışan farklı bir bütün olduğunun iddia edilmesi. Özellikle sekülerleşme, dünyevileşme ve aydınlanma modern dünyanın olmazsa olmazları olarak takdim edilirken, İslam’ın bu şekilde “ilerlememiş” ve/veya “aydınlanmamış” olduğu şeklindeki takdim öne çıkıyor.

Almanya’daki ders kitaplarını incelediğimizde süreçleri tahlil eden tarihsel bir bakış açısının eksik olduğunu görüyoruz. İslam’ın genel itibariyle dogmatik, kanuncu, düşman ve tehdit edici olarak tasvir edildiği tespit ediliyor. Özellikle siyaset ve tarih dersi gibi bağlamlarda Haçlı Seferleri, Orta Doğu ve terör olayları kitaplarda yer aldığında, İslam ve Müslümanlarla yazı yoluyla olmasa bile görsel olarak irtibat kuruluyor. Bu şekilde öğrenciler, Müslüman olsun veya olmasın, her iki durumda da İslam ve Müslümanlarla terör, aşırılık ve şiddeti bağdaştırıyorlar.

Söz konusu ders materyalindeki tarihî dönemlendirme cetvelinin alıntılandığı kaynak: Düsterhöft et al., 2023, S. 33

Şimdiye kadar büyük bir yanlış yapılarak farklı konular birbiriyle karıştırılırdı: İslam, din siyaseti, ülke Müslümanlarının yaşantısı, kimlik siyasetleri, İslam ve Müslüman düşmanlığı, İslam ve Müslüman düşmanlığına karşı önlemler, aşırıcılık ve aşırıcılığa karşı önlemler hâlâ birbiriyle karıştırılıyor. Örnek olarak karikatür krizi veya başörtüsü konusunu verebiliriz. Almanya’da bir okulda siyaset dersi kitabında “İslam düşmanlığı mı, İslam eleştirisi mi?” başlığı altında, bir terör saldırısının İslam ile alakası olup olmadığının siyasetçiler arasında tartışıldığı, bazılarının nezaketen bir kültür rölativizmi dahilinde Müslümanları anlamaya çalıştığı, bazılarının ise bir kültür muhafazakarlığı içerisinde batılı kazanımları müdafaa ettiği öğrencilere sunuluyor.

“İslam düşmanlığı mı, İslam eleştirisi mi?” alt başlıklı ders kitabının alıntılandığı kaynak: Düsterhöft et al., 2023, S. 30

“Yabancı Düşmanlığı” ve “Müslümanların Uyumu”

Konular karıştırılarak işlendiğinde, öğrencilerin zihinlerinde de birbiriyle karıştırılmış şeyler olarak yerleşmektedir. Dolayısıyla Müslüman öğrencilerin kimlikleri ve kendilerine dair telakkileri dahi belirsizleşebilir, hatta başkalarının belirlediği yönde dönüşebilir. Halbuki bu konular birbirinden ayrıştırılarak analiz edilse, öğrencilerin de konuları analiz etme kabiliyetleri artacaktır. Göze batan başka bir husus, ırkçılık, ayrımcılık ve Müslüman düşmanlığı konularının ders kitaplarında bazen “yabancı düşmanlığı” başlığı altında ele alınmasıdır. Burada Müslümanlar tekrar “dış unsur”, “göçmen” ve “uyum sorunu” olarak lanse edilmektedir. Bazı müfredatlarda “yabancı düşmanlığı” bölümünün amacı, “Müslümanların uyumunu kolaylaştırmak” hedefiyle ifade edilmektedir. Yine ders kitapları ya da müfredatlarda Müslümanlardan bahsedilen bölümlerde Antisemitizm ve Orta Doğu konusu da sıkça ele alınmaktadır.

Nadir de olsa tarih okul kitaplarında Endülüs ve Orta Çağ’da Müslümanların kültürleri ele alınmaktadır. Okulda Müslümanların bilim ve eğitim konusundaki icraatlarını öğrenmek, elbette Müslüman öğrencilerin kendilerine dair olumlu kimlik gelişimlerine katkıda bulunur. Fakat coğrafi olarak “Arap dünyası” veya “şark” gibi tabirler, tekrar Müslümanların hem birer yabancı dış unsur hem de ayrışmayan tek tip bir bütün olduğunu ima eder. Bazı terimlerin derslerde işlenmesinin etkisi de sorgulanmalıdır. Örneğin zimmet, cizye, cihat, hilafet, şeriat, daru’l harp gibi terimleri öğrencilere aktarmanın amacı ve faydası sorgulanmalıdır. Osmanlı Devleti daha ziyade coğrafi genişleme ve gerileme bilgileriyle müfredatlarda yer almaktadır. Daha derinlikli bir bilgilenme genel itibariyle sağlanmamaktadır. Hatta araştırmada ortaya çıkan bir bulgu da okul kitaplarında ders materyali olarak gazete makaleleri kullanılmasıdır. Dolayısıyla bilimsel bir araştırmanın neticesinde ders materyali oluşturmaktansa, bazen sadece gazete içerikleri okul sınıfında tartışma konusu edilmektedir. Bazı okul kitaplarında El-Kaide sözde İslam tarihinin bir oluşumu olarak gösterilirken, diğer yandan da bazı kitaplar PEGIDA oluşumu hakkında bilgilendirmeler yapılmaktadır.

Bugün elimizde bulunan araştırma sonuçları, insanların kimliklerine dair bu denli dışlayıcı ve aşağılayıcı tutumlarla yüzleşmelerinin strese sebep olduğunu, bunun da ötesinde bu durumun ilgili kişilere duygusal şiddet olarak etki ettiğini söylüyor. Sınıf ortamında “İslam” konusunun, öğrencilerin maruz kaldığı sorular ve tartışmalarla bitmek bilmeyen bir gündem konusu hâlini aldığı düşündüğümüzde öğrencilerin ruh sağlığı için, öncelikle okul kitaplarının içeriklerinin hassasiyetle hazırlanması gerektiği ortadadır.

Öğrencilerin kendi öz tanımlarına zıt içerikleri okul kitaplarında ve öğretmenler tarafından duymaları karşısında güçlendirilmesi gerek. Bu içeriklerin öğrencinin kendisiyle bir ilgisi olmadığı, her insanın kabul ve değer görmeye ihtiyacı olduğunu, kitaplarda yer alan dışlayıcı tasvirlerin ise bu ihtiyaca zarar verdiğini öğrenciye anlatmak, atılacak adımlardan birisi olabilir.

Dolayısıyla Almanya’da okul kitaplarından beklenen kalite ve birikimin Müslümanlarla ilgili konularda eksik kaldığını tespit etmekle birlikte, daha fazla emek ve yatırımın gerektiğini kaydetmek gerekiyor. Yani öğrencilerin hazırlıklı olmasından ve her türlü ırkçı ve ayrımcı içeriği doğru algılamasından ziyade, okul kitapları üzerinde düzeltmeler yapılmalı. İçeriklerin güncellenmesiyle birlikte, İslam ve Müslüman karşıtı ırkçılık da analiz edilerek ne gibi önlemlerin mümkün olduğu müfredatlara eklenmeli. Nitekim her gencin sağlıklı bir kimlik gelişimi için güvenli ortamlarda bulunmaya, özellikle okul gibi mekânlarda güven içerisinde eğitim görmeye hakkı var. Müslüman öğrencileri bir ders konusu bağlamında nesneleştirmeden, oryantalist bir aşağılamaya maruz bırakmadan, diğer tüm öğrencilerle birlikte bilgilenebilmelerini sağlamak, güvenli bir eğitim ortamının da göstergesi olacaktır.

 

Kaynaklar

Kröhnert-Othman, Susanne; Kamp, Melanie; Wagner, Constantin: “Keine Chance auf Zugehörigkeit? Schulbücher europäischer Länder halten Islam und modernes Europa getrennt. Ergebnisse einer Studie des Georg-Eckert-Instituts für internationale Schulbuchforschung zu aktuellen Darstellungen von Islam und Muslimen in Schulbüchern europäischer Länder.” Georg-Eckert-Institut für Internationale Schulbuchforschung; https://repository.gei.de/handle/11428/172

Jan Düsterhöft, Prof. Dr. Riem Spielhaus, Radwa Shalaby: „Schulbücher und Muslimfeindlichkeit“. https://www.deutsche-islam-konferenz.de/SharedDocs/Anlagen/DE/Publikationen/Studien/duesterhoeft-spielhaus-shalaby-schulbuecher-u-muslimfeindlichkeit.pdf?__blob=publicationFile&v=2

Orgun Özcan

Marburg Üniversitesinde psikoloji bölümünden mezun olan Orgun Özcan, sosyal psikoloji, ayrımcılık ve ayrımcılıkla mücadele konularında çalışmalar yürütmektedir. Özcan aynı zamanda FAIR international ayrımcılıkla mücadele derneğinde eğitim ve güçlendirme çalışmalarıyla ilgilenmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler