'Dosya: "Organ Nakli ve Organ Bağışı"'

Organ Bağışı Kararlarında Dinin Etkisi

Dinî inanç organ bağışı kararında hem caydırıcı hem de teşvik edici bir rol oynayabiliyor. Bu konuda dinî inancını referans aldığını söyleyen kişilerin kararında ise, dinin meseleye yaklaşımına dair sahip olduğu bilginin düzeyi ve çevresel etkenler belirleyici oluyor.

©shutterstock.com

Yaşama koşullarında ve bilimdeki ilerlemelerle birlikte insan ömrü uzadı. Özellikle organ nakli pek çok insan için erken ölümleri önleyebilir hâle geldi. Ne var ki bu süreç organ bağışına duyulan ihtiyacı da artırdı ve hastalar için tıpta organ naklini mümkün kılan gelişmeler kadar organlarını bağışlayacak bir donör bulmak da aynı derecede önemli oldu.

Organ nakli için seçilen donörler canlı olabildiği gibi kadavra da olabiliyor. Canlıdan organ nakilleri genellikle yakın sosyal çevreden birinin, nadiren de yabancı birinin gönüllü donör olması ile yapılabiliyor. Ancak canlıdan alınamayan akciğer, kalp, göz gibi organların nakli gerektiğinde kadavraya duyulan ihtiyaç artıyor ve yeterli bağış olmadığında süreç, organ bekleyen hastaların ölümü ile sonuçlanabiliyor. Bu sebeple bireylerin kadavradan organ nakline katkı sağlayabilmesi için ölmeden önce organ bağışı yapması gerekiyor. Böylece organ bağışı yapan bir kişi, beyin ölümü gerçekleştikten sonra organlarının başka birine nakledilebileceğine gönüllü olarak izin vermiş oluyor. Ancak istatistiki verilere göre yıl içerisinde ihtiyaç duyulan organ sayısı bağışlanan organ sayısından çok daha fazla. Mesela 2019 verilerine göre Türkiye’de kalp nakli bekleyen kişi sayısı 1.161 iken, kalp nakli yapılan kişi sayısı 84’tür.1

Peki organ bağışlama davranışını olumlu ya da olumsuz etkileyen etmenler nelerdir? Bu etmenlerden bazıları beden algısı ve beden bütünlüğü, donör ve alıcının kimliği, bağışla ilgili yeterli bilgilendirme yapılma(ma)sı, sisteme ve doktorlara duyulan güven, bağışla ilgili korku ve kaygılar, geleneksel tutumlar, etik problemler ve dinî etmenlerdir. Bu konuda son yaptığımız çalışmada2 organ bağışı davranışını etkileyen dinî etmenlere odaklandık. Organ bağışı yapmış donörler, nakil olmuş alıcılar, organ bağışlamak istemeyen bireyler ve organ nakil departmanında çalışan sağlık personelleri ile görüşmeler yaptık. Bu yazıda da çalışmanın bulgularının kısa bir özetini aktarmaya çalışacağız.

Dinî İnancın Caydırıcı ve Teşvik Edici Rolü

Organ nakli ile dinin etkileşimi üzerine yapılan çalışmalar Müslüman ülkelerin, Müslüman olmayan ülkelere göre daha az organ bağışlama eğiliminde olduğunu ortaya koyuyor. Müslüman ülkeler içerisinde ise İran, Türkiye ve Suudi Arabistan’da görece daha yüksek bağışa rastlanılsa da Nijerya, Cezayir gibi ülkelerde oranların çok düşük olduğu görülüyor. Organ nakli yapılan ülkelerin sağlık sistemi, teknolojik gelişmişlik ve yeterliliği, bağış organizasyonu ve profesyonelleşmiş personelleri açısından farklılık gösterdiği düşünüldüğünde, bağış oranlarının sadece dinî etkenlerle açıklanamayacağı da fark edilir. Mesela İran’daki organ bağışı modelinde Türkiye’deki gibi gönüllülük esas alınmasına rağmen ödüllendirme sistemi adı verilen model benimseniyor. Organ bağışlamak isteyen yoksullardan alınan organlar karşılığında devlet ödeme yapıyor ve böylece bu süreç yasal prosedürle işletiliyor.3

Örneklendirilen yapısal unsurların yanında etnik grupların da farklı dinleri benimsemesi dolayısıyla organ bağışı açısından farklılık gösterdiği görülüyor. ABD’de yaşayan Araplar üzerine yapılan bir çalışmada Müslüman Arapların, Hristiyan Araplara göre organ bağışına daha olumsuz baktığı ortaya konuyor.4

Müslümanlar üzerine yapılan çalışmalarda İslamiyet’e bağlılığı dolayısıyla bireylerin organ bağışına sıcak bakmadığı5 ve İslami değerlere ters düşeceği endişesi ile organ bağışına olumsuz yaklaştığı6 görülüyor. Müslümanların hastalığı Allah’ın takdiri ya da cezası şeklinde tanımlamaları organ naklini gereksiz bir çaba olarak görmelerine ve dolayısıyla organ bağışına olumsuz yaklaşmalarına neden oluyor.7 Organ nakli konusunda dinî bilginin yetersiz olması ve beden bütünlüğünün bozulması endişesi de dinin organ nakline olumsuz etkileri arasında yer alıyor. Yeterli bilgiye ve bilgi edinecek motivasyona sahip olunmaması ve dinî bilgi kaynağı olarak geleneksel ağlardan (aile, akraba sohbetleri) ve televizyon, gazete, sosyal medya gibi güvenilirliği kesin olmayan ağlardan faydalanılması konuya olumsuz yaklaşılmasının diğer nedenleri arasında.

Dinin organ bağışı kararını olumsuz etkilediğini öne süren çalışmaların aksine bazı çalışmalar da dinin, organ bağışı kararını olumlu etkilediğini savunuyor. Özellikle de dinin ahlaki, inanç ve yardımseverlik boyutunun bağış davranışını pekiştirdiğinin tespit edildiği çalışmada, bireysel dindarlığa yönelenler açısından dinin olumlu katkı sunduğu ancak kurumsal dinin baskılarının etkili olduğu kişilerde ise dinin olumsuz etkilerinin hâkim olduğu savunuluyor (Korkmaz, 2020).

Organ Nakli veya Bağışçısı Olanların Yorumları

Dinin organ bağışı kararını nasıl etkilediğini anlamaya çalıştığımız araştırmamızda ilk tema bedenin kutsallığına ve Allah’ın takdirine müdahale etme(me) konusu. Katılımcıların büyük çoğunluğu kendi kararlarından bahsederken dine referans veriyorlar. Bu ifadelerin organ nakline yaklaşımda hem olumlu hem de olumsuz kararlarda etkili olduğu dikkat çekiyor. Mesela organ bağışlamak istemeyen iki katılımcı, Allah’ın takdirine karşı koymamak gerektiğini ve bedenin mülkiyetinin Allah’a ait olduğunu vurguluyor:8

“[…] Allah bana bu canı vermiş, karşı tarafınkine Mevla’mın gücü mü yetmeyecek ki benim organlarıma ihtiyacı oldu da sağlığına kavuşacak hani. […] O yönden işte yani, dinî yönden şeyim [kaygılıyım].” (Kadın, 57 yaşında)

“[…] Rabbim bu canı verirken biliyorsunuz imtihanlardan geçiyoruz. Onun imtihanı iken bilmiyorum hani bunu yapmak doğru mu? O konuda işte tereddütler yaşıyorum.” (Kadın, 28 yaşında)

Yukarıda hastalık için “Allah’ın takdiri” ifadesi kullanılırken, organ nakli olan ve organ bağışlayan katılımcılar için nakil ve nakille ilgili gelişmeler Allah’ın takdiri ve onun verdiği bir ödül olarak tanımlanıyor:

“Rabbim’in bana demek ki mükâfatı buymuş [nakil olmak], demek ki bunu görecektim. Bir de şey var ya Rabbim sevdiği kuluna dert verirmiş, dermanını da verirmiş. Sabrımı ölçtü, bakalım ne kadar sabredecekmiş, isyan edecek mi? Bana asi gelecek mi? Çok şükür, hamdolsun!” (Kadın, 40 yaşında)

“Organ bağışlamanın günah olduğunu çok söylüyorlar ama ben bilmiyorum, ona inanmıyorum günah olduğuna… Niye günah olsun ki Rabbim bunu bize nasip etmiş yani, bu böyle bir imkân vermiş. Tıp ilerliyor da Rabbim’in verdiği zihinlen ilerliyor. […] buna da gene Rabbim vesile oluyor diye düşünüyorum ben.” (Kadın, 43 yaşında)

Hatta donör katılımcılardan biri de, “Bu dünyanın öbür dünyası da var. O dünyayı düşünerek mükâfatını Allah’ımdan bekliyorum” (Erkek, 57 yaşında) diyerek aslında bağışı karşılıksız bir fedakârlık olarak değil, sembolik bir karşılıklılık ilişkisi içerisinde değerlendirdiğini belirtiyor.

Çalışmanın ikinci teması dinî bilgideki eksiklikler, değişimler ve çeşitlilikler. Katılımcılardan organ nakli olanların, organa ihtiyaç duydukları dönemlerde organ nakline dair dinî hükümleri araştırmadıkları hatta bu bilgiyi edinmekten kaçındıkları dikkat çekiyor. Sebebinin ise günah ya da haram olduğu bilgisinin edinilmesi kaygısı ve korkusu olduğu görülüyor:

“Bize yazılmış ama Allah-u Teala demiş ki bir insan ölecek ama bir insan da bundan dolayı yaşayacak. […] kimine göre diyorlar ki günah, kimine göre diyorlar ki günah değil. Bilmiyoruz valla. […] yani pek bu konuda konuşmayı veya işte düşünmeyi şey yapmıyorum ben. Yani diyorum ki inşallah şeydir yani dinimize uygundur.” (Erkek, 50 yaşında)

Bazı katılımcılar ise organ nakline ihtiyaç duyduğu dönemde organ nakline dair dinî hükümler üzerine düşünüp, yeni kaynaklar araştırıyor:

“Ya çok değişti benim [fikrim]. Yani ben belki eskiden sıcak bakmıyordum […] 20-25 sene önce diyorlardı ki ya işte böbreğini verdiğin zaman öbür tarafa böbreğin eksik gidiyor. Dedim ki sonradan da tabii iş bize geldiği zaman, ya senin ruhun bedeninden çıkıyor. Zaten senin böbreğin, sonuçta senin vücudun toprakta çürüyor yani, ama senin ruhun gidiyor öteki dünyaya. Senin ruhun böbrekte yaşamıyor ki.” (Erkek, 50 yaşında)

Katılımcıların kendilerinin ihtiyaç duyması hâlinde dinî bilgiyi edinmeye çalışması ve ihtiyaca binaen aldığı bilgileri mantıklı bir zemine oturtması, olumlu bakmaya başlaması ihtiyaç öncesinde bireylerin organ bağışını önemsemediği ve kolaylıkla kulaktan dolma bilgilerle olumsuz karara meylettiği ile açıklanabilir. Sağlık sorunları yaşanması ve çıkar yol arayışları, verilecek kararı dinî yollarla temellendirmeyi gerektiriyor.

Organ Naklinde Bağışçının Müslüman Olması İsteği

Son temada ise yönlendirilmiş organ bağışı başlığı altında Müslüman’dan Müslüman’a organ alışverişi yapılması konusu ele alınıyor. Kadavradan nakil olan katılımcı Müslüman birinin organını almış olmayı umuyor ve Müslümanın organını “temiz” olarak niteliyor:

“Yine de hani Müslüman olması, temiz olması senin için önemli, organ da olsa. Yani sağlıklı organ verdi, temiz de olsa biraz hani. Mesela haramdan uzak şeyden uzak. … Nasıl insan yani birilerini de bilsek [kadavra donörün akrabalarını tanısak] iyiydi hani, o kadın nasıldı? (…) Ameliyata girmeden yani gendi gendime içimden şey yaptım. Allah’ım ya n’olur benden o dünyada sorgu sual olmasın. … öyle bir şey olursa, nasip olmasın, girmiyem, almiyam. … Nasıl yani sen kendinden olmayan şeyden [donörden] nakil olacağını şey yaparsın [düşünürsün] ki?” (Kadın, 52 yaşında)

Benzer şekilde organ alan bir katılımcı da Müslüman olmayan birine organını bağışlamayacağını, aksi hâlde ahirette organların dile geleceğine ve günahlarını söyleyeceğine referansla kendisinden hesap sorulacağını göze alamayacağını ifade ediyor:

“Mesela Müslüman olmasa vermem, onlara vermem, hayatta vermem. [Neden?] Nedeni, Müslüman değiller bir. İşte ne bileyim kötü işler yaparlar iki. Günahı bize sorulur.” (Kadın, 27 yaşında)

Alıcı katılımcılardan biri de aynı dine mensup olmayı armağan alışverişi kuramına örnek olacak şekilde temellendiriyor:

“Benim gendi gararımca gelse derim ki inşallah bir Müslüman’dan gelir, […]. En azından cumadan cumaya ben o zaman bir Yasin okuyabilirdim, […] En azından bir Fatiha’yı ona teslim edebilirdim. Tabii bir Ermeni’ye bunu düşünemezsin bir Yahudi’ye bunu düşünemezsin. (Erkek, 50 yaşında)

Saroglou’nun çalışmasında9 da değinildiği üzere dindar sosyal davranış etkileşiminde bulunamayan kişi ya da gruplara karşı daha az toplum yanlısı davranış sergileniyor. Bu sebeple de donörün ya da organ verilen alıcının Müslüman olmaması, ona dua armağan edilmesini ve etkileşim kurulmasını engelleyen bir kod olarak tanımlanıyor.

Sonuç olarak bu veriler dinin organ bağışı kararını sadece olumsuz etkilemediğini gösteriyor. Olumsuz etkilerin görüldüğü katılımcıların dinî bilgilerinin eksikliği ve deneyimsizlikleri dikkat çekiyor. Nakil deneyimi olanlarda ise dinin olumlu bir etki oluşturduğu, hatta kararlarında bir dayanak teşkil ettiği görülüyor. Organ bağışını olumlu ya da olumsuz etkileyen tüm etmenlerin araştırıldığı araştırmalarda bu kararlarda dinsel, kültürel, toplumsal ve medikal etmenlerin rol aldığı ve bunların çok karmaşık bir sürece işaret ettiği görülüyor. Bu süreçlerin birbirinden bağımsız ele alınması konunun etraflıca anlaşılmasını ve kavranmasını engeller. Organ bağışına duyulan ihtiyaç arttıkça organ bağışı kararı ve davranışı konusunda yapılacak sosyal bilim çalışmalarının da önemi artıyor.

Dipnotlar
https://organkds.saglik.gov.tr/DSS/PUBLIC/Transplant_Hearth.aspx
Durmaz Yurt, B. ve Gönç Şavran T. “Organ Bağışı Sürecinde Dinin Etkisinin Nitel Perspektifle İncelenmesi.” Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 63:2 (2022), 867-905.
Ertin, Hakan. “Organ Bağışı ve Transplantasyon Tıbbı: Etik Çerçeve ve Çözüm Tartışmaları.” İş Ahlakı Dergisi 7:2 (2014): 91-120.
Padela, AAsim, Shoaib Rasheed, Gareth J W Warren, Hwajung Choi ve Amit K Mathur. “Factors Associated with Positive Attitudes Toward Organ Donation in Arab Americans.” Clinical Transplantation 25:5 (2011): 800- 808.
Ali, Abeera, Tibyan Ahmed, Ali Ayub, Sumaya Dano, Maroof Khalid, Noor ElDassouki, Ani Orchanian-Cheff, Shabbir Alibhai ve Istvan Mucsi. “Organ Donation and Transplant: The Islamic Perspective.” Clinical Transplantation 34:4 (2020): 1-13.
Başal, Bilgen. “Türkiye’de Organ Bağışı Oranlarının Düşük Olma Sebepleri ve Çözüm Önerileri: Bir Saha Çalışması.” The Journal of Academic Social Science Studies 33 (2015): 207-221; Yalçın Balçık, Pınar, Gamze Yorgancıoğlu Tarcan ve Bülent Sapaz. “Attitudes’ of University Students Towards Organ Donation and Transplantation.” SDÜ Sağlık Bilimleri Dergisi 10:3 (2019): 314-319.
Padela, AAsim I. ve Hatidza Zaganjor. “Relationships between Islamic Religiosity and Attitude Toward Deceased Organ Donation Among American Muslims: A Pilot Study.” Transplantation 97:12 (2014): 1292-1299.
Durmaz Yurt, B. “Organ Bağışı ve Nakline Sosyolojik Perspektiften Bakış.” Yayımlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, 2021.
Saroglou, Vassilis. “Din, Maneviyat ve Diğerkâmlık.” Çev. Meryem Şahin. Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 7 (2015): 113-145.

Dr. Betül Durmaz Yurt

Master ve doktora eğitimini Anadolu Üniversitesi’nde tamamlayan ve Siirt Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesi olan Dr. Betül Durmaz Yurt’un uzmanlık alanını sağlık, beden ve din sosyolojisi oluşturmaktadır.

Yazarın diğer yazıları

Doç. Dr. Temmuz Gönç Şavran

Master ve Doktora eğitimini Anadolu Üniversitesi’nde tamamlayan Doç. Dr. Temmuz Gönç Şavran aynı üniversitenin Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesidir. Gönç Şavran, beden ve toplumsal cinsiyet sosyolojisi alanında uzmanlaşmıştır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler