Organ Bağışı ve Organ Nakli Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Organ nakli, hastalığının tedavisi için tüm alternatiflerin tükenmiş olduğu kişiler için hayat kurtarıcı bir öneme sahip. İşte organ bağışı ve organ nakli süreci hakkında bilinmesi gerekenler.
Akut ya da kronik olarak fonksiyonunu geri dönüşümsüz olarak kaybetmiş, yani son dönem yetmezliği olan organların yerine, canlı vericilerden ya da beyin ölümü gerçekleşmiş kadavralardan alınan organların alıcıya transferi işlemine organ nakli denir. Bu amaçla böbrek, karaciğer, kalp, pankreas, akciğer gibi organların nakilleri yapılabilmektedir. Ayrıca kornea, kol, bacak, yüz, rahim, ince bağırsak nakilleri de yapılabilmektedir ve bunlar kompozit nakiller olarak adlandırılmaktadır.
Organ Nakli Ne Zaman Gerekli Olur?
Konuyu daha iyi anlayabilmek için için hangi durumlarda organ nakline ihtiyaç duyulduğunu birkaç örnekle açıklayalım. Son dönem böbrek yetmezliği çeken bir hastayı düşünelim. Bu durumda haftanın üç günü hemodiyalize giren veya periton diyalizi yapan, çalışma yetisini büyük oranda kaybetmiş ve bu nedenle sosyal güvenlik kurumunca malulen emekliye ayrılmış, sosyal hayatı olmayan ve doya doya su içemeyen bir hastadan bahsederiz. Ancak tüm bunlara rağmen diyaliz ile yaşamlarını devam ettiren hastalar yine de şanslı sayılabilirler.
Buna karşılık karaciğer yetmezliği çeken bir hastayı örnek olarak aldığımızda, yoğun bakımda yatan, makinelere bağlı ve organ bulanamazsa maalesef kaybedilecek bir hastadan bahsediyor oluruz. Organ nakli ihtiyacı tam da burada devreye girer. Çünkü böylesi bir durumda söz konusu organın fonksiyonunu başka hiçbir cihaz aynen yerine getirememektedir.
Diyabeti olan ve buna bağlı son organ hasarı (böbrek yetmezliği, görme ile ilgili komplikasyonlar vb.) bulunan hastalarda pankreas nakli yapılabilmektedir. Yine ciddi kalp yetmezliği olan hastalar yaşamlarına bir süre yapay kalp cihazları ile devam edebilseler de asıl tedavileri kalp nakilleri ile yapılmaktadır.
Kornea nakli ile bir hastanın görmesi sağlanabilirken, rahim nakli yapılarak çocuk sahibi olamayacak bir hanımefendinin anne olması sağlanabilir.
Böbrek nakli, diyalize göre daha uzun yaşam süresi vadederken (canlıdan böbrek nakillerinde 10 yıllık sağ kalım yüzde 80’ler civarında iken, diyaliz ile tedavi edilen hastalarda yüzde 10 civarındadır), hastanın tekrar günlük yaşamına, örneğin çalışma hayatına dönmesini mümkün kılar. Nakil ile tedavide ayrıca tedavi maliyeti de, ameliyatın olduğu ilk yıl hariç, daha ucuzdur. Karaciğer yetersizliği durumunda nakil ameliyatı ise hayati bir zarurettir, tıpkı kalp nakli ameliyatında olduğu gibi.
Nakil Bekleyen Hastaların Yüzde 11’i Hayatını Kaybediyor
Peki organ nakli bu kadar etkin bir tedavi yöntemi ise niçin herkese organ nakletmiyoruz? Çünkü bunu gerçekleştirebilmemiz için gerekli olan organları ancak iki kaynaktan sağlayabiliriz. Biri canlı vericiler, diğeri ise kadavra olarak kabul edilen, yani beyin ölümü gerçekleşmiş hastalar. Allah korusun eğer çocuklarınızdan birine böbrek veya karaciğer yetmezliği gibi bir teşhis koyulacak olsa evladınıza böbreğinizi veya karaciğerinizin bir parçasını gözünüzü kırpmadan verebilirsiniz. Ancak diyabet, tansiyon gibi bazı sağlık sorunlarınızın olması durumunda çok isteseniz de organ bağışı yapamayabilirsiniz. Bu durumda çocuğunuzun beyin ölümü gerçekleşmiş bir hastadan alınacak organa ihtiyacı olacaktır.
Bu durumdaki hastalar ilgili ülkelerin organ nakli sistemlerindeki bekleme listelerine kaydedilmektedir. Böbrek nakli bekleme listelerindeki hastaların her yıl yüzde 11’i maalesef ölmektedir. Türkiye’de yapılan organ nakillerinde organların yaklaşık olarak yüzde 80’i canlı vericiden, yüzde 20’si ise kadavra vericilerden sağlanırken, İspanya’da durum bunun tamamen tersidir. ABD’de ise bu oran yaklaşık yarı yarıyadır. Bu veriler bizim alile bağlarımızın ne kadar güçlü olduğunu gösterse de aslında ölülerimizin dirilerimizden daha değerli olduğunu da göstermektedir. Bir çok test yapılıp bir zarar gelmeyeceğinden emin olunduktan sonra canlı bir vericiden organ sağlıklı bir şekilde alınabilir. Ancak temel hedefimiz beyin ölümü gerçekleşmiş ve kısa zamanda toprak olacak birinden organ nakli gerçekleştirmek olmalıdır.
Beyin Ölümü Nedir?
Tam da burada beyin ölümünün ne olduğu sorusu akla gelir. Beyin ölümü; tüm beyin, beyincik ve hayati merkezlerin yer aldığı beyin sapı denilen özel beyin bölgesinin fonksiyonlarının geri dönülmez şekilde kaybolduğu ve mutlak ölümle sonuçlanan bir süreçtir. Tıbben ve hukuken tam ve kesin olarak ölüm gerçekleşmiştir. Beyin ölümü tablosundaki hastanın sadece kalbi atmaktadır. Bir başka deyişle sadece nabzı ve kalp atımları alınabilmektedir. Diğer yaşamsal fonksiyonlar tıbbi destek ve solunum cihazıyla sağlanmaktadır ve yaşam destekleri kesilir kesilmez kaybedilirler.
Beyin ölümü ile en çok karıştırılan olay bitkisel hayattır. İki kavram arasındaki farkı şöyle anlatabiliriz. İki tane çiçek düşünün; bunlardan birinin dalını hafifçe kırın ama koparmayıp başka bir destekle yeniden eski haline getirin. Bu durumda çiçeğinizin yeniden yaşama şansı olacaktır. Diğer çiçeğinizi ise dalından kopararak bir vazoya koyun. Ona ne kadar iyi bakım yaparsanız yapın birkaç gün içinde ölecektir. Bu örneklerden birincisi bitkisel hayata, ikincisi ise beyin ölümüne benzer.
Beyin ölümünde ne kadar destek verirseniz verin, hastanın hayati fonksiyonları olmadığı için birkaç gün içinde kaybedersiniz. Bitkisel hayat ise yıllar sonra bile geri dönebilir. Bu nedenle beyin ölümü tanısı çok önemlidir. Bu amaçla nöroloji veya nöroşirürji ile yoğun bakım veya anestezi uzmanından oluşan hekimler kurulunca hasta muayenesi yapılarak oy birliği esasına göre beyin ölümü tanısı konulur. Hekimler kurulu bir dizi muayene yöntemleri ve yatak başı bazı test yöntemlerini kullanarak klinik olarak bu tanıyı koyar. Ardından görüntüleme yöntemleri ile beyin kan dolaşımının ve/veya beyin elektriksel aktivitesinin durduğu ve artık geri dönüşün olmadığı gösterilir. Klinik tanı bu şekilde doğrulanarak beyin ölümü tespiti tamamlanır.
Organ Bağışı Nasıl Gerçekleşiyor?
Organ bağışı, 18 yaşından büyük bir bireyin bilinçli bir şekilde ve özgür iradesiyle, organlarının bir veya birkaçının başka hastaların tedavisinde kullanılmasına izin vermesidir. Türkiye’de organ bağışları üniversite, özel ve devlet hastaneleri ile sağlık müdürlüklerinin organ bağışı birimlerince kayıt altına alınmakta ve bağışçılara birer bağış kartı verilmektedir. Diğer ülkelerde de benzer bağışçı kartları bulunmaktadır. Buralarda görev yapan organ nakil koordinatörleri sizin müracatınızı değerlendirecek, hangi organları bağışlayacağınızı kayıt altına alacak ve bu bilgileri ilgili sisteme kaydedecektir.
Organ bağışı yapılmış olsa bile her ölümden sonra organ nakli mümkün değildir. Örneğin kişi evde, sokakta, acil serviste veya hastanelerin herhangi bir servisinde ölmüş ise organları kullanılamaz. Yalnızca yoğun bakım ünitelerinde solunum cihazına bağlı olarak ölen, yani beyin ölümü gerçekleşen kişilerin organları nakledilebilir. Yoğun bakımda beyin ölümü olan hastalar çok çok iyi bir şekilde bakılmalıdır. Çünkü ölüm gerçekleşmiştir ve bağış olup organlar alınıncaya kadar bir hasar gelişmesi önlenmelidir.
Beyin ölümü tanısı konulduktan sonra bu karar aileye bildirilir. Organ bağış kartı olup olmadığına bakılmaksızın beyin ölümü gerçekleşmiş tüm vakaların aileleri ile organ bağışı için mutlaka görüşülür. Bu görüşme organ nakil koordinatörü tarafından gerçekleştirilir. Türkiye’de kişi hayatta iken organ bağışçısı olduğunu resmî olarak beyan etmiş olsa da, aile onayı olmadan hiç kimsenin organları alınamaz ve kullanılamaz. Diğer ülkelerde ise aksini beyan etme (opt-out) sistemine dayalı bazı uygulamalar mevcut olabilmektedir.
Nakil işlemleri genelde tüm ülkelerde ulusal bekleme listelerinde kaydı olanlar arasından, öncelikle tıbbi aciliyeti olan hastalar olmak üzere, kan ve doku grubu uyumuna göre yapılır. Din, dil, ırk, cinsiyet, zengin veya fakir ayrımı gözetilmez. Alıcı ve vericinin kimlik bilgileri ailelerin izni olmadan açıklanamaz.
Sonuç olarak organ nakli son dönem organ yetmezliği olan hastalar için en iyi tedavi yöntemidir. Bunun için gerekli olan organlar ancak bağış yoluyla sağlanabilmektedir. Bu durumda birilerinin hayata tutunabilmesi için organ bağışının hayati olduğunu unutmayalım. Kalbinize bir kez sorun, başkalarına hayat vermek ister mi?