'İsrail'in Öldürdüğü Gazeteciler'

İsrail Gazze Şeridi’nde Gazetecileri Hedef Almaya Devam Ediyor

İsrail gazetecileri hedef almaya devam ediyor. 7 Ekim'den beri Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında İsrail, uluslararası kuruluşların verilerine göre 2021 ve 2022 yılında dünya genelinde öldürülen toplam gazeteci sayısından daha fazla gazeteciyi öldürdü. Uluslararası hukuka göre sivil konumunda olan medya mensuplarının İsrail ordusu tarafından doğrudan hedef alınması bir savaş suçu.

Fotoğraf: Stringer - Anadolu Ajansı

İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda öldürülen gazetecilerin ve medya mensuplarının sayısı yükselmeye devam ediyor. Dünya çapında gazetecileri temsil eden Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Gazze’ye İsrail tarafından gerçekleştirilen saldırlar sırasında en az 78’i Filistinli toplam 85 gazeteci ve medya çalışanının öldürüldüğünü, bazılarının ise kayıp olduğunu bildirdi.

Gazze’deki hükûmete bağlı basın ofisinden yapılan açıklamaya göre ise, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden medya çalışanı sayısı 112’ye ulaştı. Bu da İsrail’in 3 ayda Gazze’de katlettiği gazeteci sayısının 2021 ve 2022’de dünya genelinde öldürülenden fazla olduğunu gözler önüne seriyor.

Gazetecilerin Aileleri Hedef Alınıyor

İsrail ordusu sadece gazetecileri değil aynı zamanda gazetecilerin aile üyelerini de hedef alıyor. Geçen yıl ekim ayında Gazze’deki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda bir eve düzenlenen İsrail saldırısında eşi, oğlu, kızı ve torunu dahil olmak üzere ailesinden pek çok kişiyi kaydeden El Cezire muhabiri Vail ed-Dahduh, önceki gün de kendisi gibi gazeteci olan ilk çocuğu Hamza’yı kaybetmenin acısını yaşadı. İsrail uçaklarının 7 Ocak’ta Han Yunus’ta görev başındaki gazetecileri taşıyan bir aracı vurması sonucu gazeteciler Hamza ed-Dahduh ve Mustafa Süreyya hayatını kaybetti.

İsrailli gazeteci Zvi Yehezkeli, İsrail televizyonu Kanal 13’e verdiği röportajda, El Cezire muhabiri Vail ed-Dahduh’un ailesinin İsrail hava saldırılarında kasıtlı olarak hedef alındığını açıklamıştı. İsrail bombalamalarının boyutu ve verdiği hasar hakkında kendisine sorulan bir soruya cevaben Yehezkeli, “Hamas şu ana kadar bölgeden tahliye olmamış olabilir ve bu Gazze Şeridi’ndeki birçok bölge için de geçerli; genel olarak hedeflerimizi biliyoruz, örneğin bugün hedef El Cezire gazetecisinin ailesiydi” diyerek Vail ed-Dahduh’un ailesinin kasten öldürüldüğünü itiraf etmişti.

Vail ed-Dahduh’un oğlu Hamza ed-Dahduh’un öldürüldüğü hava saldırısıyla ilgili kendilerine yöneltilen sorular karşısında saatlerce süren sessizliğin ardından bir açıklama yapan İsrail ordusu, öldürülen gazetecilerden “şüpheli” olarak söz ederek içinde bulundukları aracı kasten hedef aldıklarını doğruladı:

“Bir İsrail askeri uçağı, askerlere tehdit oluşturan bir uçağı idare eden bir terörist ajanı tespit etti ve vurdu. Saldırı sırasında teröristlerle aynı araçta bulunan diğer iki şüphelinin de vurulduğu yönündeki haberleri biliyoruz.”

Arabadaki üçüncü kişi, sorumlulukları arasında fotoğrafik drone’ların çalıştırılması da bulunan foto muhabiri Hazem Rajab’dı. Esasında gazeteciler, İsrail’in siviller için resmî olarak “güvenli bölge” olarak belirlediği bölgede mesleki yükümlülüklerini yerine getirilirken öldürüldüler.

İsrail’in ailelerini hedef aldığı gazetecilerden biri de Anadolu Ajansı kameramanı Muhammed el-Alul oldu. Alul, İsrail’in 5 Kasım’daki saldırılarında 4 çocuğunu ve 3 kardeşini kaybetti.

Kasım ayı başında ise Filistin TV muhabiri Muhammed Ebu Hatab ve ailesinden 11 kişi öldürülmüştü. Canlı yayında meslektaşı ve ailesinin öldürüldüğünü göz yaşları içinde aktaran Filistin TV muhabiri Selman Beşir çelik yeleği ve kaskını çıkararak, “Hiçbir şeyin dokunulmazlığı yok. Bu yeleklerin, kaskların koruyuculuğu yok.” sözleriyle meslektaşlarına yönelik saldırılara tepki göstermişti.

“Medya Çalışanları Uluslararası Hukuka Göre Sivil Konumundadır”

IFJ Genel Sekreteri Anthony Bellanger Gazze’deki basın mensuplarının durumunu, “Silahlı çatışmaların gerçekleştiği bölgelerdeki medya çalışanları uluslararası hukuka göre sivil konumunda oldukları için korunmalı ve müdahale olmaksızın islerini yapmalarına izin verilmelidir. Gazze’deki çatışmalarda gerçekte neler olup bittiğini gazetecilerin işlerini yapmalarına izin verildiği takdirde öğrenebiliriz.” şeklinde değerlendirdi.

El Cezire’ye konuşan Sınır Tanımayan Gazeteciler (İng. Reporters without Borders) kuruluşundan Antoine Bernard ise İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda öldürülen gazetecilerin 14’ünün görev sırasında saldırıya uğradığını açıkladı. Doğrudan gazetecilerin hedef alındığına işaret eden Bernard, bunun bir savaş sucu teşkil ettiğini söyledi ve kurum olarak Uluslararası Adalet Divanına (UAD) yaptıkları şikayetlere dikkat çekti.

“İsrail’in İşlediği Suçları Aktarma Konusundaki Kararlılığımız Arttı”

Filistinli Gazeteciler Sendikası tarafından, gazeteci Hamza ed-Dahduh ile gazeteci Mustafa Süreyya’nın öldürülmesiyle ilgili olarak yapılan yazılı açıklamada, bu saldırıların gazetecileri korkutamayacağı, bilakis İsrail’in işlediği suçları ve yürüttüğü soykırım savaşını aktarma konusundaki kararlılıklarını daha da artıracağı kaydedildi. İsrail’in, yaptıklarının cezasız kalması nedeniyle bu suçları işlemeye devam ettiği belirtilen açıklamada, Uluslararası Ceza Mahkemesine “Filistinli gazetecilerin hedef alınmasıyla ilgili soruşturma açma” çağrısında bulunuldu.

Instagram’da olayı değerlendiren ve kendisi de Afganistan’da görev yapmış Amerikalı eski bir asker olan geniş takipçili bir sosyal medya kullanıcısı, öldürülen gazetecilerin suikasta kurban gittiklerini ve İsrail tarafından genelde iddia edildiği gibi tali bir hasarın söz konusu olmadığını iddia etti. İsrail’in iki gazetecinin de ölümüyle sonuçlanan saldırısını değerlendirdiği videoda, gazetecilerin bulundukları arabaya düzenlenen füzeyle saldırısıyle öldürüldüklerini ve bu tür saldırıların planlı bir şekilde gerçekleştirildiğini belirtti.

Videoda İsrail’in küresel casus yazılım alanında lider konumunda olduğuna dikkat çekilirken büyük bir ihtimalle cep telefonundaki GPS sinyalinin Hamza’nın konumunu bildirmesiyle yüksek çözünürlü kameralara sahip olan füzenin hedefi hâline geldiği açıklandı. Vail ed-Dahduh gibi sosyal medyada çok takipçisi olan ve genel olarak tanınan gazetecilerin konumları bilinmesine rağmen çok tepki çekeceği düşüncesiyle hedef alınmadığını, buna karşılık bu gazetecilerin ailelerinin tehlikede olduğu belirtildi.

Vail ed-Dahduh: “Hamza Benim Bir Parçam Değil Her Şeyimdi, Candan Öte Candı”

Oğlu Hamza’yı Han Yunus mezarlığında toprağa verdikten sonra El Cezire Mübaşir televizyonuna açıklamada bulunan Dahdud, oğluyla olan güçlü ilişkisini “Hamza benim bir parçam değil her şeyimdi, candan öte candı.” diyerek tanımladı.

Evlat acısının çok zor olduğunu ve bunu tekrar tekrar yaşamanın daha da zor olduğunu dile getiren Dahduh, “Bu bizim seçimimiz, kaderimiz ve buna razı olmalıyız. Bu (ölüm ve kayıplar), bu topraklarda yaşayan her insanın seçimi. Siz de görüyorsunuz işte insanlar her gün, her saat sevdiklerine ve ciğer parelerine veda ediyor.” dedi.

“Düşmanımızla Aramızdaki Fark; Döktüğümüz İnsanlık Gözyaşları”

Gözyaşlarına hakim olmaya çalışan Dahduh, “Bunlar hüzün, ayrılık ve insaniyet gözyaşları. Düşmanımızla aramızdaki fark da bu: Biz nasibimizi insanlıktan aldık onlar ise kin ve kan dökmekten. Bu nedenle biz ağlıyor ve gözyaşı döküyoruz. Bunlar korku ve panik gözyaşları değil insanlık, yüce ruhluluk ve onur gözyaşları.” ifadelerini kullandı.

Gazeteciliğe Hamza doğmadan başladığını ve 20 yılı aşkın bir süredir bu insani mesleği icra ettiğini söyleyen Dahduh, bu yolu bilerek ve isteyerek seçtiklerini ve canlarını verecek kadar fedakarlıkta bulunduklarını dile getirdi.

“Savunmasız, Masum Bir Halka Karşı Büyük Bir Zulüm İşleniyor”

“Biz göreve devam edeceğiz ama dünyanın Gazze’de olanları görmesi gerekiyor. Yaşananlar zor, acı verici ve büyük. Savunmasız, masum bir halka karşı büyük bir zulüm işleniyor. Biz gazetecilere büyük zulüm yapılıyor.” diyen Dahduh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir gün, düşünce ve ifade özgürlüğü, gazetecilik ve bilgiye erişimin; uluslararası hukuk ve insani sözleşmelerle güvence altına alındığını söylemişlerdi. Ama bu topraklarda 100’ün üzerinde gazeteci öldürüldü. Dünyanın bu gazeteci kıyımına bir son vermesi gerekiyor.

Temennim odur ki, Hamza’nın kanı akan son gazeteci kanı ve akan son kan olur ve bu kıyım son bulur. Bedeli ne olursa olsun bu insanlık mesajını iletmeye devam edeceğiz. Bu görevi en iyi şekilde yerine getireceğiz.” (AA/P)

Enise Yılmaz

Bochum Ruhr Üniversitesinde hukuk eğitimi gören Yılmaz, Perspektif’in yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler