'Sosyal Medya'

İsrail-Filistin Savaşında Üçüncü Cephe: Sosyal Medya

Sosyal medya insanların daha ziyade eğlence ve boş zamanlarını değerlendirme amaçlı kullandıkları en popüler araçlardan biri olarak biliniyor. Peki sosyal medya, İsrail-Filistin gibi “karmaşık” olduğu iddia edilen bir konuda bilgi edinmek için doğru bir yer mi?

20 Mart 2024 Meltem Kural
©lilgrapher / Shutterstock.com

Zamanın verimsiz kullanımı ve kişisel verilerimizin her türlü manipülasyona açık bir şekilde toplanması gibi tüm olumsuz yanlarına rağmen sosyal medya son yıllarda insanların paylaşımlar ve canlı bağlantılar yoluyla birbirleriyle buluştuğu ve meseleler hakkında bilgi edindiği alternatif bir haber kaynağı hâline geldi. Özellikle 7 Ekim sonrası İsrail ve Filistin cephesinde yaşananlar bu fenomeni güçlendirdi. Konvansiyonel medyanın yanı sıra sosyal medya da bilgiye ulaşmada büyük bir rol üstlendi. Kitlesel medya organlarında verilen bilgi ve kullanılan söylem hiç bu kadar geniş bir kitle tarafından sorgulanmamış, TV ekranlarında aktarılan anlatıyla sosyal medyada baskın çıkan anlatı arasındaki uçurum hiç bu kadar açılmamıştı.

Ana akım medya organları Gazze’de olup biteni temsil ettikleri ülkelerin veya özel şirketlerin siyasi çıkarları doğrultusunda süzüp, belli bir söylem etrafında kurgulayarak sunarken, sosyal medyada herhangi bir siyasi ajandası olmayan milyonlarca insan yaşananları tam zamanlı, filtresiz ve ham görüntüler eşliğinde takipçileriyle paylaşıyor. Gazze’deki yıkım, katliam, açlık ve çaresizliğin görüntüleri bizzat bu acının muhatapları tarafından aracısız bir şekilde 24 saat cep telefonlarımızda erişimimize sunuluyor.

Söz konusu sosyal medya paylaşımları, Filistin ve İsrail meselesi hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmayan sıradan vatandaşların, araya herhangi bir “yorumcu” girmeden konuyla ilgili kendi fikirlerini formüle etmelerini sağladı. Bu da kullanıcıların ana akım medyada pek yer verilmeyen Filistinlilerin perspektifi hakkında daha bütüncül bir resme ulaşabildikleri anlamına geliyor.

Sosyal Medya Sansürü

Facebook, Instagram ve WhatsApp’ın sahibi Meta’nın Filistin’de yaşananlarla ilgili içerikleri sistemli bir şekilde engellediği daha önce Human Rights Watch tarafından birkaç kez belgelenmişti. Mevcut durumda ise, İsrail’in Gazze’deki sivil halk ve altyapıya yönelik ayrım gözetmeyen saldırılarının görüntülerini paylaşan hesaplar ve şiddet çağrısı içermeyen direniş ve ifade biçimleri bile engelleniyor.

Meta İsrail’in Gazze operasyonunun ilk üç gününde 795 binden fazla gönderiyi kaldırarak veya rahatsız edici olarak sınıflandırarak içeriklere baskı yapan sosyal medya şirketleri arasında birinci sırada geliyor. Şirket Filistin ile ilgili içerikleri keyfi olarak kaldırıyor, canlı yayınları engelliyor, yorumları kısıtlıyor ve hesapları askıya alıyor. Bunlardan en bilindik örnek 6 milyon takipçili “Black lives Matter” hareketi aktivisti Shaun King’in hesabının kalıcı olarak kapatılması olmuştu. Hedef alınanlar arasında, Gazze’de İsrail’in sivillere yönelik ayrım gözetmeyen saldırılarının sebep olduğu yıkım ve can kaybını belgeleyen 15 milyondan fazla takipçili Filistinli foto muhabiri Motaz Azaiza da vardı. Azaiza’nın Instagram hesabı bir süre sonra eski hâline getirildi. Ancak kısa süre önce bu defa da Azaiza’nın Facebook hesabı askıya alındı. Filistin’in en büyük haber ağlarından biri olan ve 10 milyondan fazla takipçisi bulunan Quds News Network’ün Facebook sayfası da 2023 Ekim ayında kalıcı olarak kapatıldı.

Meta, 19 Ekim 2023’te, “Filistinli” ve “Elhamdülillah” kelimelerini ve Filistin bayrağı emojisini içeren Instagram profil çevirilerine “terörist” kelimesini eklediği için özür dilemişti. Aynı şekilde Filistin bayrağı emojisi içeren yorumların “potansiyel olarak saldırgan” olduğu gerekçesiyle gizlendiği de tespit edildi. Şirket ayrıca düşmanca içeriklerin “gizlenmesi” için gereken kesinlik eşiğini Filistin kaynaklı içerikler için yüzde 80’den yüzde 25’e düşürdü. Bu, “nefret söylemini durdurmaya yönelik” olduğu öne sürülen girişim, Filistin’e destek veren paylaşımların büyük oranda kısıtlanmasıyla sonuçlandı. Instagram’da Filistin hakkında paylaşım yapan kişiler, bir kişinin bilgilendirilmeden platformda görünmez hâle getirildiği gizli bir sansür biçimi olan gölge yasaklamaya maruz kaldı.

TikTok 7-31 Ekim 2023 tarihleri arasında yanlış bilgilendirme ve terörizmle ilgili politikalarını ihlal ettiği gerekçesiyle çatışma bölgesinden 925 binden fazla videoyu kaldırdığını açıkladı. Daha önce Twitter olarak bilinen X platformu da, 14 Kasım itibarıyla 350 binden fazla gönderi hakkında işlem yapmıştı.

Tiktok’u Yasaklama Girişimi

Birçokları için TikTok, Twitter ve Instagram platformları artık birincil haber kaynağı. Pew’e göre, 18-29 yaş arası Amerikalıların yüzde 32’si düzenli olarak TikTok’tan haber aldıklarını söylüyor. Bu oranın 2020’de yüzde 9 olduğu dikkate alınırsa, hızla yükselen bir trendden söz edilebilir. Bu da TikTok’un Z kuşağı için giderek önemli haber kaynaklarından biri hâline geldiğini gösteriyor.

Özellikle gençlerin ilgi gösterdiği TikTok platformu yeniden paylaşıldıkça devasa bir erişim elde edebilen kısa ve hızlı video klipleriyle tanınıyor. Black Lives Matter, Covid-19 pandemisi ve iklim krizi gibi konuların yanı sıra en son İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarıyla ilgili tartışmalarda da önemli bir rol oynayan TikTok, özellikle genç kullanıcılarına farklı konularda kendi perspektiflerini veya hikayelerini paylaşma imkanı tanıyor.

İsrail-Gazze savaşı TikTok’u bir kez daha küresel çapta oldukça yaygın olarak kullanılan sosyal medya uygulamasının riskleri ve gücü üzerine hararetli bir tartışmanın merkezine yerleştirirdi. 13 Mart Çarşamba günü ABD Temsilciler Meclisi TikTok’un sahibi ByteDance’ın sosyal medya platformunu satmasını ya da ABD’de tamamen yasaklanmasını öngören bir yasa tasarısını kabul etti. Buna göre Çin merkezli ByteDance’a TikTok’tan el çekmesi için 165 gün süre verildi. Bunu yapmadığı takdirde Apple App store ve Google Play, ABD’de 170 milyon kullanıcıya sahip TikTok uygulamasını mağazalarından kaldıracak ve ByteDance şirketine ait hiçbir uygulamaya web barındırma hizmeti sunmayacak.

Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Kanada güvenlik tehditlerini gerekçe göstererek geçtiğimiz yıl TikTok’a erişimi kısıtlama çabalarını artırmıştı. Çevrimiçi arkadaşlık uygulaması Tinder’ın eski yöneticilerinden Jeff Morris Jr. henüz saldırıların ilk haftalarında eski adı Twitter olan X sosyal medya platformunda yaptığı bir paylaşımda mevcut verilerin “İsrail’in TikTok savaşını kaybettiğini” açıkça gösterdiğini belirterek, “#standwithpalestine” etiketli videoların 2.9 milyar kez görüntülenirken, “#standwithisrael” etiketli videoların ise sadece 200 milyon kez görüntülendiğine dikkat çekmişti: “TikTok anlatısı şu anda İsrail karşıtı olduğu için, etkileşim çarkı içerik üreticilerini bu anlatıyı desteklemeye teşvik ediyor, çünkü en çok ilgiyi o görüyor ve İsrail karşıtı içerik üretmek takipçi sayılarını artırmaya yardımcı oluyor.”

Bu nedenle Twitter’da kendi görüşlerini yayarken, TikTok’taki anlatıyı da dengelemenin bir yolunu bulmaları gerektiğini savunan Morris, “aksi takdirde buradan haber edinen lise ve üniversite çağındaki çocukların çok gerisinde kalacağımızdan endişeleniyorum.” şeklinde konuşmuştu.

“Tabandan Gelen, Gençlerin Önderliğindeki Bir Hareket”

Liberal bir aktivist grup olan Gen-Z for Change’in kurucusu ve paylaşımlarında hem İsrail’in askeri operasyonunu hem de antisemitik aşırılık yanlılarını eleştiren bir içerik üreticisi olan Aidan Kohn-Murphy kendisinin de ölüm tehditleri ve nefret mesajları aldığını ve TikTok’un içerik üreticilerini koruma, dezenformasyona karşı koyma veya her türlü nefret söylemiyle mücadele etme konularında başarısız olduğuna katıldığını belirtmiş, ancak platformun gençlerin inançlarını uygunsuz bir şekilde etkilediği fikrine katılmadığını ifade emişti: “TikTok’taki gençler Filistinlileri birinci elden dinliyor ve İsrail’in verdiği zararı kendi gözleriyle görüyorlar. […] Bazı yetişkinlerin beyin yıkama sandığı şey aslında Filistin’i destekleyen, tabandan gelen, gençlerin önderliğindeki bir hareket.”

Esasen TikTok’un ABD’de faaliyete geçmesinden dört yıl önce, 2014 yılında Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir anket, genç Amerikalıların, 2007’den bu yana İsrail ablukasındaki Gazze Şeridi’nde yaşanan şiddet olaylarından Hamas’tan ziyade İsrail’i sorumlu tuttuğunu ortaya koyuyordu. Pew‘in 2022’de 10 bin ABD’li yetişkinle yaptığı bir başka ankette de benzer bir bölünme tespit edilmişti. 30 yaş altı Amerikalılar Filistin halkına diğer tüm yaş gruplarından daha olumlu, İsrail hükûmetine ise diğer tüm yaş gruplarından daha az olumlu bakıyordu.

Dolayısıyla TikTok’un hashtag verileri de hâlihazırda mevcut olan bu eğilimi yansıtıyor gibi görünüyor. Zira 2023 Kasım ayı itibarıyla ABD’deki videolarda, #standwithpalestine ve #freepalestine videolarını izleyenlerin yaklaşık yüzde 59’unun 18 ila 24 yaş arasındayken, aynı yaş grubundan #standwithisrael videolarını izleyenlerin oranı yüzde 42 olarak tespit edilmişti.

TikTok’un kullanıcı kitlesi diğer sosyal medya platformlarıyla karşılaştırıldığında daha genç olduğu için, bazı TikTok içerik üreticileri, uygulamadaki Filistin desteğinin daha belirgin olmasının, ABD’de İsrail-Filistin meselesi konusunda gençlerin yukarıda aktarılan genel pozisyonunun bir yansıması olduğunu düşünüyor. İnsanlar artık hikayenin tüm taraflarını duymak istiyor ve sosyal medyanın büyük eşitleyici gücü bunun gerçekleşmesine olanak sağlamış görünüyor. Bu ise tüm yanlış bilgilendirme risklerine rağmen doğru bilgiye ulaşmak için de büyük bir fırsat sunuyor.

Meltem Kural

Lisans eğitimini Martin Luther Üniversitesinde Tarih ve İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümlerinde tamamlayan Kural, Londra Üniversitesi SOAS’ta (School of Oriental and African Studies) Yakın Doğu Çalışmaları alanında yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Kural, Perspektif dergisinin online editörlüğünü yapmaktadır.
Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler