'Solingen'de Terör'

Solingen Saldırısının Ardından “Barışın Ta Kendisi Olmak”

Solingen’de yaşayan İsa Elmas, şehirde üç kişinin ölmesiyle sonuçlanan terör saldırısının ardından şehirdeki dayanışmanın gücünü anlatıyor.

Solingen. Takvimler 29 Mayıs 1993’ü gösteriyor. Ben dünyaya gelmeden 7 yıl öncesi. Genç ailesinin evine düzenlenen ırkçı kundaklama, yaşadığım şehir Solingen başta olmak üzere tüm Almanya’yı alt üst ediyor. Hayatını kaybedenler ve yaşananlar bugün de hâlâ hepimizin zihninde canlı.

O dönem Almanya’nın yeniden birleşmesinin ardından ülkenin birçok yerinde göçmenlere, mültecilere ya da “yabancı” olarak görülen insanlara yönelik pogrom atmosferi hâkim. Ben bütün bunların üzerinden seneler geçtikten sonra, “çeşitlilik” konusunda acılı bir sınav vermiş olan Solingen şehrinde doğuyorum.

Genç ailesinin kundaklanan evi, şu anda yaşadığım eve 5 dakika mesafede. Binanın yerinde çiçekler ve bir anıt var. Sokak ıssız. Çocukluğum boyunca her gün okula giderken o sokağın başından geçiyorum. Genç ailesinin bazı üyeleriyle aynı sınıfta okuyoruz, aynı marketten alışveriş yapıyoruz. Mevlüde Teyze’nin Almanya’da tüm farklılıkların barış içinde yaşaması konusundaki telkiniyle büyüyoruz.

“Bu Saldırı, Bana Yönelik Bir Saldırı”

Yine Solingen. Takvimler bu kez 23 Ağustos 2024’ü gösteriyor. Şehir festivali, yaşadığım eve 15 dakika mesafede. Derinden bir müzik sesi geliyor. Cami gençliği olarak ertesi gün şehir festivaline bir stantla katılacağız. Hazırlıklarımız tamam. Sabah uyanınca standı kurup biz de bu şehrin sakinleri olarak festivaldeki yerimizi almayı bekliyoruz.

Birden polis sirenleri sokağı kaplıyor ve tüm şehri ayaklandırarak insanları pencerelerden dışarı bakmaya zorluyor. Whatsapp gruplarındaki görüntüler korkunç. Herkese panik hâkim. Hızlı bir şekilde liderliğini yaptığım Müslüman gençlik grubunda doğru bilgi akışını sağlıyorum. Yetkililerden bir açıklama yapılana kadar fotoğraf ve videoların yayılmasını engelliyorum. Gençleri eve gitmeleri konusunda uyarıyorum.

Soğukkanlı kalmaya çalışırken olaylar yavaşça gün yüzüne çıkıyor. “Güneyli görünüme sahip” bir failin benim şehrimde masum insanlara yönelik bir terör saldırısı gerçekleştirdiğini öğreniyorum. Öldürülen insanlar, aynı şehirde birlikte yaşadığım, aynı sokaklardan birlikte yürüdüğüm, aynı otobüse bindiğim insanlar. Bu saldırının benimle çok yakın bir alakası var. Öldürülenler arasında ben veya ailemden birisi de olabilirdi. Saldırının doğrudan bana yönelik düzenlendiğini hissediyorum.

Saldırının dumanı henüz tütüyorken ve şok dalgası sürerken aşırı sağcı gruplar tarafından yeni bir nefret ve şiddet dalgasıyla sarsılıyoruz. “Çeşitlilik” sloganıyla düzenlenen festival, dünyayı tek bir renge bulamak isteyen aşırıcı bir teröristin darbeleriyle yerle bir oluyor. Hayatını kaybedenlerin aileleriyle birlikte yas tutma fırsatı bile bulamadan haberlerde daha fazla nefret ve şiddet dili izlemeye başlıyoruz. Sınır dışılar, genellemeler ve nefret yayılıyor.

Böyle zor zamanlarda sakinliği muhafaza etmek zor olsa da bunun üstesinden gelebileceğimizi biliyorum.

“Nasıl Bir Şehirde Yaşamak İstiyorum?”

Solingen’in sokakları daha önce hiç yaşamadığım bir olağanüstü hâl yaşarken, arkadaşlarımla, genç Müslümanlarla toplanıp ertesi gün anma organizasyonuna katılıyoruz. Hâlâ şokta olan şehir sakinleriyle yan yanayız. Üzüntümüzde yalnız değiliz. Hepimiz, bize yönelik düzenlenmiş bir saldırının şokunu birlikte atlatmaya çalışıyoruz. 1993’teki aşırı sağcı saldırıda olduğu gibi bu saldırıyı da unutmamak için içimde bir güç hissediyorum. Üzüntüye rağmen dayanışma sergileyebilmenin acıyı azalttığını fark ediyorum.

Çiçekler ve mumlarla dolu kalabalığın arasından ayrılırken hava kasvetli. Kafamda nasıl bir şehirde yaşamak istediğim sorusu canlanıyor. En sevdiğin insanı, bir teröristin bıçak darbeleriyle kaybetme üzüntüsünü kimsenin seneler boyunca taşımak zorunda kalmaması için ne yapabilirim? Görmek istediğim değişimin “kendisi” olmak fikri aklıma geliyor. Camimde her hafta buluştuğumuz, birbirimize yoldaşlık ettiğimiz gençlerle bu değişimin kendisi olabileceğimizi biliyorum. Barışı sadece “vaaz etmek” değil, barışın doğrudan “kendisi” olmak mümkün. Ancak bu şekilde Solingen’i yeni acılara sahne olan bir yer olmaktan kurtarabiliriz.

Solingen şehri, bir aşırıcının saldırısıyla sarsılan Şehir Festivali’nde 650. yılını kutluyordu. Bu şehrin birçok zor zamana tanık olduğu kesin. Nefrete teslim olmadığımız, dayanışmamızı güçlendirdiğimiz ve barışın ta kendisi olduğumuz sürece bu uzun tarihin aydınlık yüzleri olacağız. Kendimizi nefrete teslim ettiğimizde ise, kutlayacak bir “çeşitliliğimiz” de olmayacak.

admin

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ulusaşırı Türk toplulukları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler