'Gazze Şeridi'

Fransa’nın Filistin Konusundaki Söylem-Eylem Uyuşmazlığı

Uluslararası sahnede Filistin devletinin tanınması için diplomatik atağa kalkan Fransa, ülke içinde Filistin’le dayanışma gösteren yapıları feshetmeyi sürdürüyor. Macron yönetiminin İsrail'e karşı doğrudan tavır almayan bir Filistin politikası yürütmeye çalışması, diplomatik teşebbüslerin etkisine dair şüphelere yol açıyor.

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Fransa’nın Filistin meselesindeki kararsızlığı ve ikircikli pozisyonu sürüyor. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bir yandan Gazze Şeridi’ndeki insani krizi çözmek için uluslararası toplumu harekete geçirmeye çalışıyor gibi görünse de diğer yandan da ülke içindeki Filistin destekçilerine yönelik baskı devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda İçişleri Bakanı Bruno Retailleau, Urgence Palestine isimli sivil toplum kuruluşunu feshettiğini açıklamıştı. Ülke içinde Filistinle dayanışma gösteren sivil oluşumlar hedef alınırken diğer yandan Fransız hükûmeti uluslararası sahnede Filistin devletinin tanınması yönünde adımlar atıyor. Ancak bu adımları atan Fransa, İsrail’i tek başına karşısına almayı tercih etmiyor ve bu konuda iş birliği yapabileceği müttefikler arıyor.

Fransa, Filistin Dayanışmasını Kriminalize mi Ediyor?

Urgence Palestine, İsrail’in 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısı sonrası Gazze’ye başlattığı askeri operasyonlara tepki olarak sonbaharda kurulan ve Paris, Lyon, Grenoble, Avignon gibi birçok Fransız şehrinde faaliyet gösteren Filistin’le dayanışma amaçlı bir kolektif. Grup, Filistin halkının direnişini desteklediğini, sömürgeci baskıya ve emperyalist savaşlara karşı mücadele verdiğini savunuyor. Aynı zamanda İsrail’e yaptırım ve boykot çağrısında bulunuyor ve Fransız devletini ise İsrail’in suçlarına ortak olmakla ve Macron yönetimini de Filistin dayanışmasına baskı uygulamakla suçluyor.

İçişleri Bakanı Bruno Retailleau, kamu düzenini bozduğu gerekçesiyle 30 Nisan 2025’te Urgence Palestine’ı feshetme sürecini başlatmıştı. Karara karşı çıkan kolektifin sözcüsü Omar Alsoumi, hükûmeti “soykırıma ortak olmakla” ve “aşırı sağla aynı çizgide yer almakla” suçluyor. Öte yandan, sol içindeki bazı yapılar -Tsedek! (Yahudi dekolonyal kolektifi), Boyun Eğmeyen Fransa partisi ve NPA (Yeni Antikapitalist Parti)- da Urgence Palestine’a destek verdiklerini açıkladı. Bu gruplar, hükûmeti Filistin halkına desteği bastırmakla ve İslamofobiye yönelmekle suçluyor. Fransa’da son yıllarda Filistin Kazanacak Kollektifi ve Filistin Eylem Komitesi adlı benzer örgütler de İçişleri Bakanlığı kararıyla feshedilmişti.

Hükûmetin İçerideki Tutumu Dışarıdaki Söylemlerinden Farklı

Ülke içinde Filistin ile dayanışma gösteren yapılara baskı uygulanırken bir yandan da Fransa’nın Filistin’i devlet olarak tanıma ihtimali konuşuluyor. Ancak Macron yönetimi bu ay düzenlenecek uluslararası bir konferansta Filistin’i bağımsız bir devlet olarak resmen tanıyacağını açıklamasının ardından, Élysée Sarayı’nın Tel Aviv ve İsrail’in müttefiklerinin baskısıyla geri adım atabileceği de düşünülüyor.

Fransa ve Suudi Arabistan tarafından 17-20 Haziran tarihlerinde New York’taki Birleşmiş Milletler merkezinde düzenlenecek Uluslararası Filistin Konferansı’na sadece günler kala, Paris ile Tel Aviv arasındaki ilişkiler hâlâ son derece gergin. Pazartesi günü düzenlenen bir basın toplantısında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İsrail ordusunun Gazze’ye uyguladığı ablukayı “utanç verici” olarak nitelendirdi.

Nisan ayı başında Mısır’a yaptığı ziyarette Macron, Gazze’ye insani yardımların ulaştırılmasında merkez görevi gören Refah Sınır Kapısı’na yakın El-Ariş liman kentine gitmişti. Paris’e dönüş yolunda, Fransa’nın Filistin’i tanıma süreci için ilk kez haziran ayını işaret ederek ve bu konuda yaklaşık 150 ülkenin izinden gidileceğini belirtmişti. Élysée Sarayı, 19 Mayıs’ta Kanada ve Birleşik Krallık ile birlikte imzaladığı bir açıklamada, “İsrail hükûmetinden bazı üyelerin son dönemde kullandığı iğrenç dili” ve “sivillerin zorla yerinden edilmesi tehdidini” kınadı. Üç ülke, İsrail’in insani yardımlara yönelik kısıtlamaları kaldırmaması hâlinde “somut önlemler” alma tehdidinde bulundu.

Ancak bu girişimler İsrail tarafında hoş karşılanmadı. Başbakan Benjamin Netanyahu, Macron’un açıklamalarını “kabul edilemez” olarak nitelendirdi. İsrail Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak, “Macron’un Yahudi devletine karşı yürüttüğü haçlı seferini” kınadı. Aynı şekilde İsrail Güvenlik Bakanı Itamar ben Gvir de yaptığı açıklamada Fransa vatandaşlarını Macron’a karşı uyanmaya çağırdı.

Bu karşılıklı açıklamalar, yoğun can kaybının yaşandığı Gazze ve Filistin’deki son gelişmelerin gölgesinde yapıldı. Kasım 2024’te, Kudüs’te Fransa’ya ait Eleona Kilisesi’nde görevli iki Fransız jandarma gözaltına alınmıştı. 9 Haziran Pazar gecesi ise, Gazze ablukasını delmeye çalışan ve aralarında Avrupa Parlamentosu üyesi Rima Hassan’ın (Sol Grup) da bulunduğu altı Fransız vatandaşının yer aldığı Madleen adlı yelkenli, İsrail donanması tarafından alıkonulmuştu. Hassan’ın üyesi olduğu parti olan Boyun Eğmeyen Fransa (LFI), Dışişleri Bakanlığının kendi vatandaşlarının bir an önce ülkeye geri dönebilmesi için yeterli çaba göstermediğini dile getirmişti. Madleen gemisindeki Rima Hassan dahil olmak üzere Fransız vatandaşları çarşamba ve perşembe günü Fransa’ya geri gönderilirken Pascal Maurieras ve Yanis Mhamdi hâlâ İsrail’de tutuluyor.

Fransa Filistin Devletini Gerçekten Tanıyacak mı?

Avrupa Birliği yönetimi, 20 Mayıs’ta AB ile Tel Aviv arasındaki Ortaklık Anlaşması’nın gözden geçirileceğini duyururken, Fransa’nın diplomatik atağı kıta genelinde geniş bir destek bulmuş değil. Avrupa Birliği’nin sadece 12 üye devleti Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanıyor. Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, 5 Haziran’da İsrailli mevkidaşı Gideon Saar ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Filistin devletini resmen tanımanın “yanlış bir mesaj vereceğini” belirterek Fransa’ya destek vermedi. New York’taki konferans yaklaşırken, Fransız diplomatların tutumlarını yumuşattıkları gözlemleniyor. ABD’nin baskısı altında, Fransa geri adım atabileceğine dair bazı sinyaller veriyor.

Fransa Cumhurbaşkanlığı adına görevli iki temsilci, 2-3 Haziran tarihlerinde İsrail’de Netanyahu ile ilişkileri düzeltmek üzere temaslarda bulundu. İsrail gazetesi Ynet’e konuşan görevliler, “Filistin devletinin tanınması masada kalmaya devam ediyor, ancak bu konferansın bir sonucu olmayacak. Bu konu devletler arasında ikili bir mesele olarak kalacak,” diyerek Paris’in tanıma kararından vazgeçebileceğine işaret etti.

Fransa’nın İsrail’e Askerî Malzeme Sevkiyatı Devam Ediyor

Bu arada, Fransa, 1967’deki Altı Gün Savaşı sırasında dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle tarafından uygulanan silah ambargosunun aksine, İsrail’e silah sevkiyatını sürdürmeye devam ediyor. Savunma Bakanı Sébastien Lecornu’ya göre Fransa İsrail’e silah satmıyor ancak “Demir Kubbe” hava savunma sistemine yönelik bileşenlerin yanı sıra “yeniden ihracat için” bazı askeri parçalar gönderiyor.

Buna karşın, Eurolinks adlı Fransız şirketi tarafından üretilmiş makineli tüfek mermisi parçalarını içeren, 14 tonluk 19 paletlik bir sevkiyat, 4 Haziran’da Marsilya Limanı’nda liman işçileri tarafından bir İsrail kargo gemisine yüklenmesi işçiler tarafından reddedildi. CGT (Genel Emek Konfederasyonu) tarafından yapılan açıklamada, işçilerin “devam eden soykırıma ortak olmak istemedikleri” belirtildi.

Salı günü yayımlanan bir raporda ise, ondan fazla sivil toplum kuruluşu, Ekim 2023’ten bu yana İsrail’e “kesintisiz silah akışı”nı kınadı. Bu sevkiyatlara “bombalar, el bombaları, torpidolar, mayınlar, füzeler ve diğer savaş mühimmatları” da dâhil. Bazı Fransız milletvekilleri ve senatörlerin de önümüzdeki günlerde savunma sırlarının kaldırılması ve İsrail’e yapılan silah sevkiyatlarının araştırılması için bir parlamento soruşturma komisyonu kurulması çağrısı yapmaya hazırlandığı bildiriliyor.

Fransa’nın Filistin’e Dair Politikasında Yol Ayrımı

Fransa, 17-21 Haziran tarihlerinde Paris ve Riyad ortaklığında New York’ta düzenlenecek olan Filistin’in barışçıl çözümüne dair uluslararası konferans öncesinde, Filistin devletinin tanınması yönünde önemli bir diplomatik sürecin merkezinde yer alıyor. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Nisan 2025’te Filisin devletini tanımaya dair bir adım atacaklarını ilan etmiş ve bunun kolektif bir uluslararası ivmeyle gerçekleşmesini ummuştu. Ancak  güncel bir gelişme olarak, İran ve İsrail arasında yükselen tansiyonun sonucunda Macron, bu uluslararası konferansı erteledi. Suudi kaynaklara göre bu erteleme, İsrail’in İran’a yönelik son hava saldırılarıyla doğrudan bağlantılı. Konferans, Paris’te düzenlenen “İki Devletli Çözüm İçin Sivil Konferans”ın devamı niteliğindeydi. ABD, konferansa katılacak ülkeleri İsrail karşıtı adımların “ciddi diplomatik sonuçlara” yol açabileceği konusunda önceden uyarmıştı.

Bu doğrultuda, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın 9 Haziran’da Paris ve Riyad yönetimlerine gönderdiği bir mektup, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, rehinelerin serbest bırakılmasını ve Filistin Yönetimi’nde reform sözü vererek uluslararası toplumu ikna etmeye çalışıyor. Bu jestler, Fransa için iki devletli çözüm yönünde somut adımlar olarak değerlendiriliyor. Ancak birçok uzman bu vaatlerin güvenilirliğini sorguluyor; Abbas’ın seçim sözü daha önce de verilmiş ancak hayata geçirilmemişti.

Ertelenen konferansın gerçekleştiği zaman ne kadar başarılı olacağı ise belirsizliğini koruyor. İsrail’in Gazze’deki saldırılarına devam etmesi ve Arap ülkeleriyle normalleşmeye yanaşmaması süreci kilitliyor. İsrail’i doğrudan karşısına almak istemeyen Fransa, yalnız hareket etmekten kaçınıyor. Macron, Birleşik Krallık, Kanada, Japonya, Avustralya ve bazı AB ülkeleri ile birlikte hareket ederek tanımayı güçlendirecek bir blok oluşturmaya çalışıyor. Bu desteği alamazsa, Fransa’nın “kademeli tanıma” modeline yönelebileceği belirtiliyor. Bu senaryoda tanıma, belirli şartlara (Hamas’ın silahsızlandırılması, Filistin Yönetiminde’de reform gibi) bağlanarak bir yıllık bir takvimle gündeme gelebilir.

Fransa’nın Filistin politikası, iki devletli çözümün yeniden uluslararası gündeme taşınması, tanıma sürecine ivme kazandırılması ve Arap-İsrail diyaloğunu mümkün kılacak koşulların oluşturulması yönünde yoğun bir diplomatik stratejiye dayanıyor. Ancak bu süreç, sahadaki şiddet, uluslararası bölünmüşlük ve taraflar arası güvensizlik nedeniyle son derece kırılgan bir dengede ilerliyor. Bu yavaş ilerleyen sürece karşılık, Macron yönetimi Fransa’da Filistin’le dayanışma gösteren toplulukları baskı altında tutmaya devam ediyor.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler