STK’lara Yönelik Baskı: Fransa Filistin’le Dayanışmayı Yasaklıyor mu?
Fransa İçişleri Bakanlığı, Urgence Palestine kolektifini “nefreti teşvik” suçlamasıyla feshetmek istiyor. Karar, Fransa’da Filistin’le dayanışma eylemlerinin kriminalize edildiği endişesini doğurdu. Kolektifin avukatlarına göre kararın hukuki dayanakları zayıf.

Macron yönetimi, İsrail’in Gazze’ye yönelik devam eden ve soykırım suçlamasıyla yargılanan saldırılarına karşı dayanışma eylemleri düzenleyen Urgence Palestine adlı kolektifi feshetme kararı almaya hazırlanıyor. Fransa İçişleri Bakanlığının başlattığı fesih süreci, Fransa’da ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve barışçıl toplanma hakkının giderek daha fazla aşındığına dair tartışmaların konusu oldu.
Fransa İçişleri Bakanı Retailleau, Urgence Palestine’i Feshetmek İstediğini Söyledi
İçişleri Bakanı Bruno Retailleau, 16 Mayıs Cuma günü yaptığı açıklamada, Urgence Palestine kolektifini Bakanlar Kurulu kararıyla bir kararname üzerinden feshetme niyetini doğruladı. Le Monde gazetesi tarafından birkaç gün önce haberleştirilen fesih mektubunda İçişleri Bakanı, Urgence Palestine’ın “Yahudi kökenli kişilere karşı nefreti, ayrımcılığı ve şiddeti teşvik ettiğini” ve “Fransız toplumuna karşı bir nefret iklimi oluşturduğunu” öne sürüyordu.
Derneklerin feshi, Fransa’daki sivil toplum alanını kısıtlayan en uç ve en tehlikeli uygulamalar arasında yer alıyor olsa da Fransa’da ilk kez yaşanan bir olay değil, hatta fesih hamlelerinin bir politikanın parçası olarak yapıldığını savunan eleştiriler söz konusu. İçişleri Bakanı Bruno Retailleau’nun Urgence Palestine’i feshetme kararı Fransa’daki Filistin yanlısı çevrelerde büyük bir şaşkınlık yarattı ve yoğun tepki topladı. Urgence Palestine, İsrail ordusunun Gazze’ye saldırılarına karşı Filistin halkıyla dayanışma içindeki en yüksek sesli ve en aktif girişimlerden biri olarak öne çıkıyor. Urgence Palestine yasal anlamda bir dernek statüsüne sahip değil ve İçişleri Bakanlığı tarafından bir “fiili topluluk” olarak değerlendiriliyor. Kolektifin bir internet sitesi, ortak sosyal medya hesapları, aynı isme ve logoya sahip yerel şubeleri bulunuyor.
Fesih Kararı İçin Öne Sürülen Gerekçeler Neler?
Le Monde’un eriştiği fesih mektubunun başında, Bruno Retailleau, yönettiği İçişleri Bakanlığının argümanının özünü iki cümleyle özetliyor: “Her birey veya tüzel kişi, İsrail devletinin toprak yerleşim politikasını tartışmakta veya buna itiraz etmekte elbette serbesttir. Ancak bu itiraz, ifade özgürlüğünün sınırlarını aşmamalıdır. Oysa ki, Filistin halkını savunma kisvesi altında Urgence Palestine, kişi veya mallara yönelik şiddet eylemlerini kışkırtmakta, nefrete, ayrımcılığa ve Yahudi kökenli kişilere yönelik şiddete teşvik etmekte, terörist olarak tanınan örgütlerin eylemlerini onaylamakta ve bunlara teşvik etmektedir.”
Fesih mektubunda “Urgence Palestine, silahlı mücadeleye teşvik etmekte, savaşçı figürünü yüceltmektedir,” tarifi yapılıyor ve bu duruma örnek olarak 28 Haziran 2024’te başkent Paris’in République Meydanı’nda kollektifin bir yöneticisine ait şu sözlere yer veriliyor: “Faşizm, Gazze’de ve Paris’te, gerekirse silahla, her türlü yolla zafere kadar mücadele edilerek yenilgiye uğratılır,” Fransız basını, kollektif üyelerinin bugüne kadar herhangi bir şiddet eylemine karışmadığını belirtiyor.
İkinci gerekçe ise: Yahudilere karşı nefret, ayrımcılık ya da şiddet çağrısı. Bu noktada tek örnek ise sadece, Paris’te “İntifada” çağrısı yaptığı için kamuya açık şekilde nefrete ve şiddete teşvikten yargılanıp mahkûm edilen aktivist Elias d’Imzalène’e verilen destek. Ancak bu ifadeleri kullanan hiçbir kişi isimlendirilmemiş.
Retailleau’nun mektubunda, ayrıca Fransız toplumuna karşı bir “nefret iklimi” yaratıldığı ileri sürülüyor. Hükûmetin “gayrimeşru, ırkçı, yolsuz ve soykırımın suç ortağı” olmakla suçlandığı ve “devlet düzeyinde İslamofobi” ile itham edildiği belirtiliyor. Ancak Fransız toplumu ile hükûmetin bu şekilde özdeşleştirilmesi, hukuki açıdan oldukça tartışmalı görünüyor.
Kolektifin Avukatlarına Göre Fransız Hükûmeti Tarafgir Davranıyor
Son olarak; İçişleri Bakanlığının yazısında Urgence Palestine’in, Hamas ve Hizbullah ile birlikte Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ni de kapsayacak şekilde, terörizmi övdüğü ve terör eylemlerine tahrik ettiği suçlaması yer alıyor. İçişleri Bakanı, bu eylemlerin Rouen ve La Grande-Motte’daki sinagoglara yönelik saldırılar ile Orléans’daki bir hahama yapılan saldırının nedeni olduğunu ileri sürüyor; ancak bu iddialarına herhangi bir somut delil sunmuyor.
Urgence Palestine’ın avukatları Elsa Marcel, William Bourdon ve Vincent Brengarth tarafından kaleme alınan yanıtta, öncelikle Fransız hükûmeti, İsrail-Filistin çatışmasında “yapısal bir taraflılık” içinde olmakla suçlanıyor. Avukatlara göre hükûmet, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) çıkardığı tutuklama kararını uygulamayarak -ki Fransa bu mahkemenin tarafı – İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Nisan ayında Fransa hava sahasından geçmesine izin vermek suretiyle İsrail hükûmetinden yana taraf olmuş durumda. Avukatlara göre bu nedenle, hükûmetin Urgence Palestine’ı feshetme kararının tarafsız ve kamu yararına olduğu ileri sürülemez.
Şiddete çağrı suçlamalarına ilişkin olarak ise; Urgence Palestine’nin avukatları, “Urgence Palestine’ın Fransa topraklarında hiçbir zaman şiddete teşvikte bulunmadığını, ancak uluslararası hukuka göre meşru kabul edilen direnişe destek verdiğini” belirtiyor. Zira Birleşmiş Milletler, bir yabancı işgal durumu söz konusu olduğunda silahlı direniş hakkını tanımaktadır. Kolektif ayrıca, kendi açıklamaları ile La Grande-Motte, Rouen ya da Orléans’da işlenen şiddet eylemleri arasında herhangi bir bağlantıyı şiddetle reddediyorlar.
“İçişleri Bakanı Kolektif Üyesi Olmayan Kişileri, Urgence Palestine ile İlişkili Gösterdi”
Yahudilere yönelik ayrımcılık, nefret ve şiddet çağrısı suçlamalarına ilişkin olarak da kolektifin avukatları şu eleştiride bulunuyor: “Filistinlilerin haklarının savunulması ile, bildirimde yer alan ifadeyle, ‘Yahudi inancına sahip kişilere karşı nefret’ arasında bilinçli bir karışıklığın yaratıldığı ciddi bir yanılgı söz konusudur. Oysa Urgence Palestine, kuruluşundan bu yana her türlü ırkçılığa karşı mücadele etmeyi ve antisemitik her türlü söz ve eyleme kararlı şekilde karşı çıkmayı ilke edinmiştir.”
Avukatlar, ayrıca, “İsrail’in sömürgeci rejimine yönelik radikal eleştirilerin ya da bu devletten ithal edilen ürünlere yönelik boykot çağrılarının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ve antisemitizmle karıştırılamayacağını” vurguluyor. Fransız hükûmetine yönelik kullanılan sıfatlar bağlamında da siyasi görüş ve ifade özgürlüğüne atıf yapılıyor.
Terör propagandası ve teröre teşvik suçlamalarına ilişkin olarak ise, yanıt mektubunda İçişleri Bakanı Bruno Retailleau’nun Urgence Palestine üyesi olmayan kişilere ait ifadeleri örnek göstermesi ve özellikle İsrail devleti tarafından uygulanan Siyonizme yönelik eleştirileri Fransız Yahudilerine karşı antisemitizmle özdeşleştirmesi eleştiriliyor.
Son olarak, avukatlar Danıştay’ın Kasım 2023’te “Toprak Ayaklanmaları” (Les Soulèvements de la Terre) hareketinin feshini iptal eden kararına atıfta bulunuyor: “Bir derneği ya da fiili topluluğu feshetmek doğası gereği ciddi bir eylemdir ve sıradanlaştırılamaz; özellikle de bu fesih idari yolla gerçekleştiriliyorsa.”
Fransa’da İfade ve Örgütlenme Özgürlüğüne Yönelik Kısıtlamalar
Bir örgütün feshi, örgütlenme özgürlüğünün en ağır biçimde kısıtlanması anlamına geliyor. Fransız hukukuna göre bu tür bir fesih kararının istisnai bir önlem olması ve yalnızca çok sınırlı durumlarda gerekçelendirilebilmesi öngörülüyor: Fesih, ancak kamu düzenini ya da başkalarının haklarını korumak için başvurulabilecek son çare olarak kullanılabiliyor. Daha az kısıtlayıcı önlemlerle aynı amaca ulaşmak mümkünken örgütlenme özgürlüğünü ortadan kaldırmak orantısız bir müdahale olarak kabul ediliyor.
Fransız hükûmetinin Urgence Palestine kolektifini feshetme kararının, bu temel özgürlüğü korumak yerine tehlikeye attığı düşünülüyor. Bu Fransa’nın bu türden baskıcı uygulamalara ilk kez başvurduğu bir durum değil. Aynı yöntem daha önce “Les Soulèvements de la Terre” hareketinin feshi sırasında da kullanılmıştı. Ancak bu fesih, Kasım 2023’te Danıştay tarafından iptal edilmişti.
Uluslararası Af Örgütüne (Amnesty International) göre Fransa’da 2020 yılında İslamofobiye Karşı Mücadele Kolektifinin (CCIF) feshedilmesinden bu yana, Müslümanların ya da Filistinlilerin haklarını savunan ya da çevre mücadelesi yürüten örgütler, düzenli olarak fesih ve diğer baskı araçlarının hedefi haline geldiği düşünülüyor.
İçişleri Bakanlığının bu kararı, Filistin için çalışan Fransız STK’larının çatı örgütü olan Filistin için Fransız STK Platformu (Plateforme des ONG françaises pour la Palestine) tarafından sert bir şekilde eleştirildi. Platforma göre, İçişleri Bakanlığı’nın fesih kararına dayanak gösterdiği hukuki temeller ve suçlamalar hem muğlak hem de tartışmalı. Urgence Palestine kolektifinin feshi, Filistin halkıyla dayanışmanın meşruiyetini zayıflatmaya yönelik daha geniş kapsamlı bir sürecin parçası olarak değerlendiriliyor. İsrail devletinin politikalarını eleştiren kişi ve kuruluşlara karşı antisemitizm ve terör övgüsü suçlamaları yöneltilmesinin, bu eğilimin bir parçası olduğu düşünülüyor.
Bu endişe verici eğilim sadece Fransa ile sınırlı değil. Soykırım olarak tarif edilen Gazze’deki insani kriz, Fransa’da ve dünyada birçok insanı, Filistin halkının hakları için sesini yükseltmeye sevk ediyor. Ancak pek çok ülkede yetkililer, bu dayanışma eylemlerini hukuka aykırı bir biçimde bastırıyor. Filistinlilerin haklarını savunan kişilere yönelik ifade ve toplanma özgürlüğü üzerindeki orantısız kısıtlamalar Avrupa’nın birçok ülkesinde ve ABD’de de yaşanmakta. Bunun en bilinen örneklerinden biri, Columbia Üniversitesi öğrencisi Mahmoud Khalil’in, Filistin halkına destek verdiği için gözaltına alınıp tutuklanmasıydı. Khalil’den sonra ABD’de yabancı öğrencilere yönelik vize iptali uygulamalarına hız verildi.
Kolektife Sol Çevrelerden Gelen Geniş Çaplı Destek
Urgence Palestine kolektifi, radikal sol ve aşırı sol çevrelerden yoğun destek aldı. 6 Mayıs’ta, sadece Urgence Palestine’ın değil aynı zamanda antifaşist Jeune Garde grubunun feshedilmesine karşı da birçok şehirde protesto gösterileri düzenlendi. Boyun Eğmeyen Fransa Partisi (La France Insoumise) lideri Jean-Luc Mélenchon, Paris’te düzenlenen destek mitinginde şu açıklamayı yaptı: “Ne Jeune Garde ne de Urgence Palestine feshedilmeyi hak ediyor, ancak feshedilmesi gereken birileri varsa o da hükûmettir.” Bu mitinge, Yeni Anti-kapitalist Parti (Nouveau Parti Anticapitaliste)’den Olivier Besancenot, Fransız Komünist Partisinden Elsa Faucillon, Les Soulèvements de la Terre hareketi ile birçok çevreci temsilci de katıldı.
Kolektifin açıklamasına göre, aralarında Nobel ödüllü yazar Annie Ernaux, komedyenler Guillaume Meurice ve Blanche Gardin, rapçi ve oyuncu Joey Starr, filozof Étienne Balibar gibi tanınmış isimlerin de bulunduğu çok sayıda kişinin imzaladığı feshe karşı imza kampanyası, 230 bin imzayı aştı. (P)