“Küresel Gazze Uyanışı Başlıyor ve Biz Asla Susmayacağız”
Gazze'ye Küresel Yürüyüş, Mısır'ın engellemeleriyle bastırıldı. Fakat Gazze'de soykırımın durması için küresel aktivizm devam ediyor. Yürüyüş için Mısır'a giden Züleyha Aydın, herkesi Küresel Gazze Uyanışı'nın bir parçası olmaya davet ediyor.

Bazı yolculuklar vardır; bavulla değil, yürekle çıkılır. Planla değil, niyetle başlar. Bazen sadece bir adım atmak, büyük bir suskunluğun karşısında haykırmak kadar kıymetlidir.
Gazze’ye Küresel Yürüyüş’e Almanya’dan katılmak için hazırlıklara başladığımızda içimizde büyük bir heyecan ama bir o kadar da belirsizlik vardı. İlk etapta dünyanın her yerinden büyük bir grupla Gazze’nin Mısır’la sınır kapısı olan Refah’a doğru yola çıkacaktık. Fakat son anda izinler iptal edildi, Mısır’daki sınırlar kapatıldı, Gazze’ye ulaşan yollarımız kesildi. Bu belirsizlikte birçok kişi yürüyüşe ellerinde olmayan sebepler nedeniyle katılamadı. Yine de içimizdeki vicdan çok daha yüksek bir sesle bağırıyordu: “Gitmelisiniz.”
Sırtımızdaki Yük Azaldı, Yüreğimizdeki Arttı
Biz de o sesi dinledik. Semra Hanım’la Almanya’nın Köln şehrinden Mısır’a doğru yola çıkmaya niyet ettik. Fatih de güvenlik açısından bizimle gelmeyi teklif etti, biz de onu aldık yanımıza. Ardından Yusuf ve yeğenim Beyhan da büyük bir kararlılıkla bize katıldılar. Bu yolculuk kısa bir zamanda verilmiş ama derin bir kararın sonucuydu.
Hazırlık süreci bizim için hem fiziken hem ruhen dönüştürücüydü. İlk başta çölde günlerce yürüneceği söylendiği için uyku tulumları, matlar, el fenerleri, ilk yardım çantaları, ayak bantları gibi ne lazımsa hepsini aldık. Ama sonra Mısır gümrüğünde dikkat çekmememiz gerektiği söylendi. Yürüyüşçü gibi değil, turist gibi görünmeliydik. Bu yüzden sırt çantalarımızı küçülttük, sadece en sade ve gerekli eşyaları yanımıza aldık. Sırtımızdaki yük hafifledi, ama yüreğimizdekiler katlandı.
Yola çıkmadan hemen önce, her türlü belge ve taahhütnameyi imzaladık. Avukatlar aracılığıyla “sadece barışçıl yürüyüş yapacağımızı”, “kimseye zarar vermeyeceğimizi”, “Gazze’ye girmeyeceğimizi” beyan eden evraklara imza attık. Amacımız sadece sesimizi duyurmaktı. Bir kardeşlik ve dayanışma yürüyüşüydü bu.
Kahire’deki İlk Gün: Kontrol Noktaları ve Çöl Yolları
Daha Kahire’ye varmadan, uçakta ve gümrükte üzerimize çöken endişeyi hissettik. Kahire Havalimanı’na indiğimizde, Fatih’in ve benim pasaportlarımız alındı. Uzun süre hiçbir açıklama yapılmadan bekletildik. Gözlerimiz birbirimize dönüktü ama kimse konuşamıyordu. Bekledik, dua ettik. O an anladık ki bu yolculuk sadece fiziki değil, ruhsal bir dayanıklılık sınavıydı. Gazze’deki insanların on yıllardır her gün yaşadığı seyahat kısıtlamaları ve ablukanın yanında bu hiçbir şeydi.
Kahire’de ilk gün, izlenmediğimizi düşündüğümüz saatlerde camileri ziyaret ettik. Ama dikkat çekmemek için uzun süre otelde kalmamaya karar verdik. Çünkü Gazze’ye Küresel Yürüyüş’e katılacak olanların kaldıkları oteller basılıyor, Mısır güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınıyorlardı. İkinci gün, delegasyonun buluşma yeri olarak belirlediği İsmailiye’ye farklı yollardan ulaşmaya çalıştık. Anayollar yerine arka yollardan, kontrol noktalarına yakalanmamak için tozlu, dar, sıcak çöl yollarından geçtik. Arabalar eskiydi, küçük ve havasızdı. Beş-altı saat süren yolculuklar boyunca birbirimizin nefesiyle yol aldık.
İsmailiye’de büyük bir buluşma hayal edilmişti ama gerçek farklıydı. İmkânsızlıklar, kontrol noktaları, kimin polis olup olmadığının belirsizliği bizi dikkatli olmaya zorluyordu. Delegasyon, sürekli yer değiştiriyor, güvenlik için Signal’dan Telegram’a, Telegram’dan başka uygulamalara geçiliyordu. Bekir Bey bu süreçte bizimle gece gündüz ilgilendi, sürekli delegasyonla bağlantıdaydı. Bizi hem yönlendirdi hem de moral verdi.
İnsanlığın Büyük Vicdanı Mısır’da
İsmailiye’de buluşma mümkün olmayınca Gize’ye geçtik. Piramitlerin yakınlarında buluşma planlandı. Sıcağın 50 dereceyi bulduğu öğle saatinde, kimsenin gitmeyeceğini düşündüğümüz piramitlerde bekledik. Çünkü oteller güvensizdi. Gölgede beklemek yerine güneşin altında, görünmeden görünür olmaya çalıştık.
Gazze’ye Küresel Yürüyüş, başlangıçta 600 kişiyle planlanmıştı. Ama sonra 10 bini aşkın insan Mısır’a geldi. Farklı ülkelerden, farklı dillerden, farklı inançlardan… Ancak sadece yaklaşık 6.000 kişi Kahire’ye ulaşabildi. Konvoylar, motosikletliler, ellerinde bayraklarla yollara düşenler vardı ama birçoğuna Mısır geçit vermedi bile. Yine de bu, insanlığın ne kadar büyük bir vicdana sahip olduğunu gösteriyordu. Hiçbir şey beklemeden, sadece Gazze’deki kardeşlerini düşünen insanlar vardı orada.
Yolda geçen saatler, sadece kilometrelerle ölçülemezdi. O yollarda vicdanın, inancın, kararlılığın tartıldığını gördük. Arabalar küçük, yollar dar, ama umudumuz büyüktü. Bu yolculukta yürümek nasip olmadı. Ama biz oraya vardık. Sesimizi ulaştırdık. Dünyaya bu vicdan yürüyüşünü ilan ettik.
Ve şimdilik bu yürüyüş baskılansa da sona ermedi. Asıl şimdi “Küresel Gazze Uyanışı” başlıyor. 15 Haziran’da Belçika ve Hollanda’da binlerce insan toplandı. 21 Haziran’da Berlin’de on binler bir araya gelecek. Filistin’deki soykırıma dur demek, uluslararası hukuka dönüş çağrısı yapmak ve adalet için birbirini asla tanımayan yüzbinlerce insan onlarca şehirde bir araya gelecek. Vicdan sahibi herkes, Gazze’deki çocukların sessiz çığlıklarını dünyaya duyurmak sorumluluğunu yerine getirecek.
Biliyoruz ki susmak, suç ortağı olmaktır. Ve görüyoruz ki susmaya devam ettikçe Gazze’de insanlar ölürken, dünyanın geri kalanında insanlık ölüyor.