Yeni Kriz Kapıda: Kırım’da İnfaz ve Etnik Arındırma
Kırım Tatar Millî Meclisi Temsilcisi Ahmet Özay, Kırım Tatarlarının gelecek beklentileri ve uluslararası kamuoyunun yapabilecekleri hakkında sorularımızı yanıtladı.
Kırım’da gerçekleşen referandumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Referandum, vatandaşların yaşadıkları ülkenin geleceğiyle ilgili oy kullanmak suretiyle karar almasıdır; fakat gerçekleşen bu oylama “referandum” kavramına uygun değil. Birincisi, Ukrayna yasalarına göre ülkenin bir bölümü, ülkenin bütünüyle ilgili bir oylama yapamaz. İkincisi ise burada, Ukrayna’nın işgal edilen bölgesinde başka bir yabancı devletin yaptığı bir oylama söz konusu. Uluslararası ve ulusal hukuka aykırı bu tarz bir oylamanın bizim tarafımızdan yasal olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Bundan sonraki süreç nasıl işleyecek sizce?
Referandum denilen bu oylama neticesinde Kırım önce bağımsızlığını ilan etti, ardından Rusya Devlet Başkanı Putin, Kırım’ın ilhak edildiğini ilan etti. Hepsi 24 saat içerisinde gerçekleşti. Biz öteden beri bunun bir bağımsızlık girişimi olmadığını söylüyorduk. Bundan sonrasında ise uluslararası bir tanınma gerçekleşmeyecek. Dünyanın hangi ülkesi, kendine ait olan bir parçanın bir başka ülke tarafından işgal edilmesini tanıma hakkına sahiptir? Ya da hangi millet kendi vatanının başka bir devlet tarafından işgal edilmesini tanıyabilir ki?
Kırım’da referandum sonrası durum nasıl?
Referandum öncesinde sokaklarda gerilim vardı. Oylama sonrasında ise Rusya’nın sevinç gösterileri gerçekleşti. Kırım’daki gerilimin nedeni, Kırım’a ülke dışından Rus silahlı kuvvetleri ile birlikte getirilen, bizim de ne yazık ki Balkan tarihinden tanıdığımız ve 20. yüzyılda kalmasını arzu ettiğimiz eli silahlı, palalı, kırbaçlı çeteler… Bunların içerisinde Bulgaristan’dan gelen Ataka çeteleri, Sırbistan’dan gelen Çetnikler, Kafkasya’dan getirilen ve bütün sanatları Müslüman avcılığı olan Kozak çeteleri var. İşgal kuvvetleri bütün bu çeteleri referandum öncesinde sokaklardan çekerek tansiyonu düşürecek bir tedbir arayışında oldu. Oylama bittikten sonra da bu çetecilik ve sindirme faaliyetleri ne yazık ki devam etti, ediyor. Örneğin Azak Denizinde Tatarların yoğun yaşadığı Arabat’ta bir köy var. Referanduma katılmayan 1.100 kişilik bu köye 17 Mart’ta Rus paraşüt birliği indi, 4 tank gönderildi ve köy abluka altına alındı. Oy kullanmayanların bulunduğu köyler şimdi fişleniyor ve çeşitli infaz eylemleri gerçekleştiriliyor. Bu infazlardan bir tanesi yine 17 Mart’ta Karasu Pazar bölgesinde cesedi bulunan Reşad Ahmedov… Referandumdan sonra infaz ve etnik arındırma politikasının güdüldüğü aşikâr.
Peki bu durumda Kırım halkı ne yapabilir?
İnsanların her durumda yapabilecekleri şeyler var. Milletler işgal koşullarında da varlıklarını sürdürebilir, vazifelerini yapabilirler. Kırım halkının yapabileceği şey, öncelikle vatanlarına sadakat içerisinde kalıp ülkede huzur ve refahın temsilcisi, sembolü olmak. Kırım, geçen bir aylık süre zarfında da şiddete başvurmamak konusunda bir uzlaşı merkezi oldu. Özellikle çalışmalarını sürdüren ve kapısında hâlâ Kırım Tatar Türk bayrağı ve Ukrayna devlet bayrağı bulunan Kırım Tatar Meclisi Kırım’daki huzurun teminatı durumunda. Zira siyasi kararlar alıyoruz ve bunları uygulayabilecek iradeye sahibiz.
Anayasaya, kanunlara bağlıyız; halkı normal bir yaşama sevketme konusunda ısrarlıyız. Ama gelen insanların niyetlerinin kötü olduğunu anlamak çok da zor değil. Kırım’da şu an muhacirler oluşuyor; ekonomik entegrasyon, enerji sistemi, su sistemi, ödenek sistemi, iletişim sisteminde aksaklıklar olduğu için insanlar ciddi sıkıntılar çekiyor. Kadın ve çocukların Kırım’ı terk ederek Ukrayna’nın batı bölgelerine yerleşmeleri söz konusu. Özellikle Avrupa’daki Müslüman örgütlere bizim çağrımız şu: Dünyanın başka yerlerindeki Müslümanlar için gösterilen vicdani dayanışmayı Kırım’dan esirgemesinler. Kırım’daki Müslümanlar Allah’a şükür hem Müslümanlıkları hem de vatanperverlikleri konusunda sadakatli insanlar. Belki geçmiş dönemlerde Avrupa’daki Müslümanlar bir Avrupa ülkesi olan Kırım’a yeterli hassasiyeti göstermediler. Bundan sonra özellikle Kırım ve Avrupalı Müslümanlar arasında bir köprü kurulması, Kırım’daki Müslümanlara yapılabilecek en büyük yardım olacaktır.
Uluslararası camianın, özellikle İslam coğrafyasının gelişmelere karşı tutumu nasıl?
Aslında Kırım Türklerinin dünyada çok büyük bir dost çevresi var. Özellikle son 20 yıldır sergiledikleri pasifist, vatanperverlik politikası dünyanın her yerinde takdirle karşılandı. Kırım Türklerinin 1944’te hiçbir şiddet kullanmadan tek taraflı soykırıma tabi tutularak deportasyona maruz kalmaları esnasında da bu pasifist tutum devam etti. Özellikle Türkiye’de hükümet Kırım Türklerine ihtimam gösteriyor.
Kırım’da işgal ve savaş koşulları mevcutken, “Neler yapabiliriz?” sorusu önemini koruyor. Seri bir şekilde oradaki insanlara yaşama ümidi vermek zorundayız. Kırım’da şu anda para birimi değiştirildi, Rus parasına çevrildi. Saat değiştirildi, Kırım saati Moskova saatine ayarlandı. Radyo ve televizyonların yayınları kaldırılmak suretiyle Rus televizyonları ve radyoları zorunlu olarak yayınlanır hâle geldi. Kırım’daki insanların şu an en büyük ihtiyaçları kendilerini dış dünyaya bağlayan ümit kanalının açık olması. Bu konuda Avrupa’daki Müslümanlara insani görevler düşüyor.
Kırım Tatar Millî Meclisinin ve Kırım Türklerinin tutumu hiçbir zaman savaştan yana olmamıştır. Ne bu kriz esnasında ya da öncesinde, ne 22 yıllık mazilerinde hiçbir Kırım Türk’ü, herhangi bir Rus’un ya da başka milletten birinin evinin camını dahi kırmamıştır. Böylesine temiz bir varlık mücadelesi gösteren insanlara karşı Avrupalı Müslümanların kayıtsız kalmaması, meşru yollardan insani yardım, uluslararası hukukun imkânları ve iktisadi entegrasyon gibi alanlarda yardım etmeleri gerekmektedir.