Danimarka’da Korkutan Oy Oranları
2011 seçimlerinde ülke çapında yüzde 12’lik bir oy oranı elde eden Danimarka Halk Partisi, Fransa’da 2012 yılında yüzde 13,6 oy oranına ulaşan Marine le Pen öncülüğündeki Ulusal Cephe ile benzer şekilde ülkedeki hâkimiyetini giderek artırıyor. Bu durum kendisini en çok Müslümanların kısıtlanan temel hak ve özgürlüklerinde gösteriyor.
Danimarka’ya 1960’ların başlarında çoğunlukla Pakistan ve Türkiye’den göç eden Müslümanlar sayesinde ülke, İslam ve Müslüman toplumuyla ilk defa tanışmış oldu. Daha sonra Filistinli, Somalili mülteciler ve bunu müteakip Bosnalı ve Afgan Müslümanlar da ülkeye göç ettiler. Birçok farklı Avrupa ülkesinde olduğu gibi Danimarka’da da İslam’ın günlük hayatta görünür hâle gelmesine ön ayak olan Müslüman nüfus bu anlamda çok farklı milletlerden oluşmaktadır.
İlk Müslüman göçmenlerle konuştuğunuz zaman, size Danimarka’nın onları hoş karşıladığını ve onlara iyi muamele ettiğini söyleyeceklerdir. Yine ilk nesil göçmenler önceden birbiriyle pek bağlantısı bulunmayan farklı etnik Müslüman grupların, hem dinî hem de kültürel kimliklerini koruyabilmeleri için dernekler kurmaya çalıştıklarını söyleyeceklerdir.
O zamanlarda Müslüman göçmenlerin en büyük sorunlarından birisi, en temel ihtiyaçları olan yemekti. Birçoğu baharatlı ve çok çeşitli yemeklere alışmışlardı; fakat kendilerini, baharat olarak sadece tuz ve biberin var olduğu bir ülkede bulmuşlardı. Ülkede helal kesilmiş et bulunmuyordu. Müslümanlardan bazıları helal kesilmemiş et yemeyi tercih ederken, bazıları da helal kesim evleri kurmayı tercih etti. İslam, Danimarka’da şekillenmeye başlamıştı.
Son 25 yıl boyunca, Müslüman dernekler büyümeye başlayarak dinî etkinlikler için ibadethaneler ve tesisler kurmaya başladılar. Müslüman toplumu, önce Müslümanlara ait okullar, daha sonra anaokulları ve nihayetinde camiler kurmaya başladı. Danimarka’daki Müslümanlar, çatı kuruluşu Danimarka Müslümanlar Birliği olan ve Arap, Türk, Boşnak, Pakistanlı ve Somalili derneklerden oluşan dinî cemaatler bünyesinde faaliyet gösteriyorlar.
Danimarka’da bir Müslüman olarak cami veya İslam eğitimi veren okul ve anaokul kurma, helal et alışverişi ve dinî inançlarınızı yaşama hürriyeti aslında Danimarka Anayasası tarafından garanti altına alınmıştır.
Buna rağmen, son 20 yılda Danimarka’daki Müslümanlara karşı takınılan tavırda yıllardır süregelen yanlış göç politikaları ve sağ kanadın Danimarka Meclisinde güç kazanmak için entegrasyon problemlerini kalkan olarak kullanması sebebiyle kötüye gidiş bulunmaktadır. Danimarka’daki Müslümanlara düşmanlık beslenmesinde önemli rolü olan Danimarka Halk Partisi, terör bağlantılı her olaydan zoraki evliliğe bir bağlantı kurmaya çalışmış, sosyal huzursuzlukları entegrasyon problemleri ile açıklamaya çalışarak Müslümanlar hakkında karalama propogandası yapmıştır. Bu politika hâlâ devam etmektedir.
Danimarka’da siyaset mekanizmalarında bulunan sağcı politikacılar, diğer Avrupa ülkelerinde de görülebileceği üzere sağ politikalarını bir arada tutan temel düşman olarak Müslümanları görmektedirler. Bu anlamda İslami inançlar sebebiyle takılan başörtüsünü yasaklamaya, helal et kesimini yasadışı hâle getirerek Müslümanların ibadetlerinin illegal olarak algılanmasına zemin hazırlamaya, Müslüman göçmenlerin ülkeye girmesine engel olmaya, cami, okul ve anaokul gibi Müslüman kuruluşların yapımını engellemeye çalışmaktadırlar. Genel olarak İslam ve Müslüman karşıtı kesim, Müslümanları damgalamak ve ön yargıları artırmak için olumsuz ve manipüle edici açıklamalardan kaçınmamaktadır. Bütün bu olumsuzluklara ve temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması anlamına gelen icraatler ışığında mevcut siyasi duruma bir boş, bir de dolu tarafından bakılabilir. Bardağın boş tarafında Danimarka Halk Partisinin, son kamuoyu yoklamalarında Danimarka’nın en büyük ikinci partisi konumuna geldiği ve bir sonraki genel seçimde sandıktan birinci parti olarak çıkma ihtimali bulunmaktadır.
Bardağın dolu tarafında ise Danimarka halkının İslam ve Müslümanlar hakkında kısmen ikiye bölünmüş durumda olması bulunmaktadır. Son yapılan bir araştırmaya göre, Danimarka halkının yarıya yakını başörtüsüne karşı olduğunu belirtmesine karşın, diğer yarısı da Müslüman kadınların başörtüsü takmasında bir sakınca görmemektedir. Müslümanların, Danimarka vatandaşı olarak eşit birer birey olduklarını düşünen kimseler de çoğunluktadır. Buna rağmen, Müslümanlara karşı halkın tutumu değişebilir ve Müslümanların politik ve sosyal hakları risk altına girebilir. Eğer Danimarka Halk Partisi iktidar mekanizmalarını ele geçirir ve yeterince politik güce kavuşursa, Müslümanlar için zor günler başlayacak demektir. Danimarkalı sağ kanat politikacılarıyla edinilen yıllar süren tecrübe sonucu diyebiliriz ki, Müslümanlara karşı ön yargılar, bu tarz bir iktidar dağılımı ile nihayetinde artacak ve sonunda Danimarka halkının büyük bölümü Müslümanları kültürel zenginlikten ziyade Danimarka’ya bir yük olarak görmeye başlayacaktır.
Bu endişenin ciddiyetini kavrayan Danimarka Müslümanlarının, öncelikle toplumsal kabulü sağlamak adına faaliyetlerini hızlandırmaları, ardından ise siyasi ve sosyal anlamda Danimarka siyaseti ve geleceği için etkin aktörler olarak rol almaları gerekmektedir.
Fotoğraf: ©Flickr.com/aka Jens Rost