“Nefret Yayan Fikirlere Müsamaha Gösteremem”
Almanya Federal Adalet Bakanı Heiko Maas (SPD), Pegida hareketi ve Charlie Hebdo saldırısının ardından Almanya’da yapılması planlanan yasal değişiklikler hakkındaki sorularımızı yanıtladı.
Paris saldırısından sonra medeniyetler çatışmasına izin verilmemesi gerektiğini vurguladınız. Hemen ardından da Berlin’de bir camiyi ziyaret ettiniz. Kamuoyundan olumsuz tepkiler aldınız mı?
Paris’teki korkunç cinayetlerden sonra Müslüman temsilcilerle bir görüşme gerçekleştirmek benim için önemli idi. Farklı kültürler arasındaki insanlar arasında gerçekleştirilen iletişim, teröristlerin nefretinden her zaman için daha güçlü olacaktır. Bu toplumun içerisinde sürdürmekte olduğumuz yaşam biçiminin katiller tarafından bozulmasına müsaade edemeyiz. Cami ziyaretine gelen tepkiler genel olarak olumluydu. Birkaç kişisel saldırı da oldu, ama bugünün sosyal iletişim ortamında bunları normal karşılamak gerek. Neyse ki gerçek anlamda talihsizlikler yaşanmadı.
Araştırmalara göre Almanya’da her iki kişiden biri İslam’ı tehdit olarak algılıyor. Medya uzmanları İslam’ın daima terörle bağdaştırılmasının bu korkuda payı olduğu görüşünde. Aynı şekilde “İslamcı” gibi kavramların kullanılması da genelleyici ve zarar verici olarak etki ediyor. Bu durumda siyaset, halkın İslam’dan korkmasını teşvik etmeden terörle nasıl mücadele edebilir?
İslam hakkında yalnızca terörizm bağlamında haber yapılınca kamuoyunda kötü bir tablo oluşuyor. Bunun böyle devam etmesine izin veremeyiz. Şunu açıkça ifade etmek zorundayız: Teröristler İslam’ı bir maske olarak kullanıp suistimal ediyorlar. İşte tam da bu yüzden aktif bir şekilde elimizi taşın altına koyup şunu kanıtlamalıyız: Biz burada barış içerisinde beraberce yaşıyoruz ve medeniyetler çatışmasından yana değiliz. Bunu tam olarak isteyen ise teröristler. Hangi tanrıya inandıkları veya Tanrı’ya inanıp inanmadıkları fark etmeksizin, insanların istediği şey bu değil.
Fransa’da güvenlik güçlerinin resmî açıklamalarında Charlie Hebdo saldırganlarını “Fransız teröristler” olarak isimlendirmeleri ve “İslamcı” gibi kavramları kullanmamaları dikkat çekti. Eylemlerin dinî olduğu varsayılan arka planıyla ilgili herhangi bir ifadede bulunulmadı. Bu anlayış tarzını Almanya’da gerçekleştirmek mümkün mü sizce?
Kavramların seçiminden bağımsız olarak şunu açıkça belirtmek gerekir: Müslümanlar genel terör şüphelisi konumuna getirilemezler. Ekstremistlerin Müslümanlar arasında çok küçük bir azınlık konumunda olduklarını açıklığa kavuşturmak zorundayız. Ayrıca ekstremistler maalesef her yerde var. Paris’teki şiddet olayları aynı zamanda İslam’a karşı da işlenmiş suçlardır. Müslümanların çok büyük bir çoğunluğu bu saldırıları kendi inançlarına ihanet olarak görüp kınadı; bunu da hiçbir yanlış anlamaya mahal vermeyecek kadar açık bir şekilde Brandenburg Kapısı önünde düzenlenen protesto gösterilerinde yeniden teyit ettiler.
Bahsettiğiniz protesto gösterisinde Müslümanlar ve devletin en üst düzey yetkilileri ilk defa şiddet ve teröre karşı bir araya geldi. Almanya Cumhurbaşkanı konuşmasında birlik ve beraberliğe vurgu yaptı. Bu buluşmadan hangi sinyaller verildi sizce?
Bu açık bir şekilde birlikteliğin bir işaretiydi. Teröristlerin nefreti sebebiyle toplumumuzda bir bölünme yaşanmasına müsaade etmeyeceğimizi gösterdik. Müslümanlar Almanya’ya aittir. Toplumumuzun tam da merkezinde değişmez bir yere sahiptirler. Brandenburg Kapısı önünde iyilerin başkaldırısına öncülük ettiklerini gösterdiler. Şiddete hazır ekstremistleri izole etmek istiyorsak, Almanya’da barış içerisinde yaşamakta olan Müslümanların büyük çoğunluğunu güçlendirmemiz gerekir.
Paris saldırısının ardından da Pegida rağbet görmeye devam etti. Bazı siyasetçiler Pegida taraftarlarını anlamak ve Pegida’ya katılanların endişelerini dikkate almak gerektiğini söylerken siz her türlü yakınlaşmayı reddediyorsunuz. Neden?
Zaten her şeyini kaybetmiş olarak çaresizce bize sığınan mültecilere karşı bile insanlar kışkırtılabiliyorsa, o zaman şunun altını çizmek bizim sorumluluğumuz hâline gelir: Almanya bu değil! Buradaki insanların büyük çoğunluğu böyle düşünmüyor.
Bunun yanında, hoşumuza gitmese de ifade özgürlüğü Pegida gösterilerinde dile getirilen ifadeler için de geçerli. Ben şahsen kötü bulduğum fikirlerin de ifade edilme hakkına sahip olduğunu düşünüyorum. Bununla beraber, nefret ve tahammülsüzlük yayan fikirlere anlayış göstermek ya da bu fikirlere karşı koymadan onları kabul etmek benim için söz konusu olamaz.
Paris saldırısının ardından iletişim bilgilerinin kayıt altına alınması ile ilgili talepleri reddettiniz. Bunun nedeni, bu tarz bir uygulamanın Fransa’da yürürlükte olmasına rağmen Charlie Hebdo saldırısının önlenememiş olması olabilir mi?
Hukuki düzlemde Avrupa Adalet Divanı (AAD) kararında herhangi bir değişiklik meydana gelmiş değil. AAD, verilerin sebepsiz olarak kaydedilmesinin insan haklarıyla bağdaşmayacağını belirtmişti. Bu karardan beri hükûmet içerisinde ve Avrupa’daki partnerlerimizle birlikte bu konu hakkında ne gibi adımlar atılabileceği üzerine görüşmeler yapıyoruz. AB Komisyonu da AAD kararından sonra ortaya çıkan hukuki belirsizlikle ilgili neler yapılabileceği üzerinden görüşüyor. İçişleri Bakanı Sayın Thomas de Maizière ile oldukça yapıcı ve güvenli bir iş birliği içerisindeyiz. Bu konuda da bu iş birliğini devam ettireceğiz. Tamamlanması tabii ki biraz zaman alacaktır.
Bakanlığınız terörle mücadele bağlamında yasal değişikliklerde bulunacak mı? Önümüzdeki aylarda Almanya’yı neler bekliyor?
Aylardır Almanya’yı nasıl daha güvenli hâle getirebileceğimiz üzerinde çalışıyoruz. Kimlik kartlarına dair değişiklikler bunun bir parçasıydı. Bu değişiklik kapsamında kurumlar, IŞİD terörüne katılmak istediğinden şüphelenilen kişilerin kimlik kartlarına el koyabiliyor. Bunun ötesinde Bakanlar Kurulu’na Ceza Hukuku’nun değiştirilmesi teklifini götüreceğiz. Bu öneriyle IŞİD ve daha önce bu şekilde bir örneği ile karşılaşmadığımız diğer yabancı savaşçılara karşı önlemler almayı planlıyoruz. Bu adımlar ülkemizi daha güvenli hâle getirecek. Fakat şunu da bilmemiz gerekiyor: Kimse mutlak güvenliğin sözünü veremez. Her şiddet saldırısında kanuni değişiklikler yapamayız. Yine yaşadığımız özgür toplum modelini de komple değiştiremeyiz. Zira bunu yapmak, teröristlerin arzu ettiği şeyi yapmak anlamına gelecektir.
Fotoğraf: ©Foto/ Presse- und Informationsamt der Bundesregierung