“Slovenyalı Müslüman Kimliği Henüz Oturmadı”
Slovenya İslam Cemaati Başkanı ve Slovenya Müftüsü Nedzat Grabus, bir Avrupa ülkesindeki müftülük kurumuna, ülkedeki imamların durumuna ve aşırı sağcı ideolojilere dair sorularımızı yanıtladı.
Bir Avrupa ülkesinde müftü olmak nasıl bir şey?
Açıkçası bir Avrupalı olarak kendimi Avrupa’da evimde hissediyorum. Tabii ki Avrupa’da farklı gerçekler mevcut. Avrupa’daki tüm ülkeler hukuki ve toplumsal olarak eşit derecede gelişmiş değiller. Çoğu ülke insan hakları ve din özgürlüğü konusunda benzer yasalara sahip, fakat bunların uygulanması tüm Avrupa ülkelerinde aynı derecede gerçekleşmiyor. Slovenya’da müftü olmak, Müslüman cemaate önderlik etmek çok güzel bir duygu. Bu görevin belli bir önemi var. Fakat Avrupa’da müftü olmak tabii ki bir ayrıcalık değil; Müslümanlar ve İslam’ı temsil etmek, bilhassa halkın çoğunluğu İslami değerler hakkında sadece yetersiz bilgilere sahip ise, bu görev büyük bir yükümlülüğü de beraberinde getiriyor. Özellikle Avrupa’da İslam hakkında yapılan güncel tartışmalar bağlamında bu görev daha da büyük bir önem taşıyor.
Slovenya’daki Müslüman toplumun ana sorunları neler?
Slovenya’daki Müslümanlar kendi kimliklerini bulma sürecinde bulunuyorlar, geniş bir toplumda kendi kimlik ve pozisyonlarının arayışındalar. Müslümanlar Slovenya’da bir asırdan uzun süredir yaşamalarına rağmen, 20. yüzyılda değişen çeşitli siyasi ve hukuki dengeden dolayı, “Slovenyalı Müslüman” kimliği henüz yerine oturmadı. “Slovenyalı Müslüman” kimliğinin gelişim süreci birkaç yıl daha sürecektir. Müslümanların diğer sorunları da bu temel sorundan kaynaklanıyor; örneğin Müslümanların yabancı ya da sadece misafir olduklarına ve işçi sınıfına ait olduklarına dair ön yargılar bunlar arasında. Benim açımdan Müslümanların Slovenya’ya olan aidiyeti hakkında bilinçlerinin nasıl gelişeceği daha ilginç bir sorudur. Öte yandan eğitim yapısı büyük bir sorun. Biz insanlarımıza çocuklarının eğitimi ile daha fazla ilgilenmelerini tavsiye ediyoruz ve toplumsal açıdan yükümlülük üstlenmelerini ve daha kabullenici bir toplumun hayırlı tüm projelerine iştirak etmelerini teşvik ediyoruz. Demokratik sistemlerde toplumsal statü eğitimin devamlı olarak ilerletilmesi ve desteklenmesi ile korunabilir. Son 30 yılda Müslümanların eğitim düzeyleri açıkça iyileştirildi, bu da bize daha fazla çabalamamız için umut ve güç veriyor.
Sizce Balkan Müslümanları tüm Avrupa için örnek teşkil edebilir mi?
Bu şekilde düşünen ve bu düşünceyi geliştirmeye çalışan çok sayıda insan var. Benim görüşüm bundan biraz farklı. Bence Güney Avrupa Müslümanlarının kıyaslandığı takdirde belli avantajları olduğu doğrudur ve bu bağlamda bence Balkan kelimesi yerine Güney Avrupa tabiri Avrupa’daki zemin için daha uygun. Bu bölgede yaşayan Müslümanlar coğrafi olarak Avrupa’nın bir parçasıdır ve çoğunlukla Avrupa’ya tamamen uyum sağlamışlardır. Fakat Balkan Müslümanları diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlarla kıyaslandıkları zaman daha küçük bir topluluk olduklarını çoğu zaman unutmaktadırlar.
İyi bir Müslüman ve Avrupa vatandaşı olmak, yaşadıkları ülkenin sadık bir vatandaşı olmak ve kendi kimliklerini günümüzün sorunlarına rağmen koruyabilmek konularında Balkan Müslümanları Avrupa’da yaşayan diğer Müslümanlar için de bir ilham kaynağı olabilirler. Fakat Balkan Müslümanları Avrupa’daki diğer Müslümanlardan daha fazla asimile sürecine maruz kalmaktadırlar. Sadece karşılıklı saygı ve olumlu örneklerden ders çıkararak ilerleyebiliriz. Her ülke kendine has özelliklere sahip olduğu için Balkan Müslümanlarının tecrübesini diğer tüm Müslümanlar için örnek göstermek mümkün değil.
Slovenya’da imamların durumu nedir?
Slovenya’daki çoğu imam Bosna Hersek’ten geliyor. Uzun vadede bu Slovenya’daki İslam dinî cemaatinin en büyük sorunu olacak. Slovenya’daki Müslümanların sayısı az olduğu için imamların eğitilmesi için eğitim kurumlarının kurulması zor. İmamların en büyük sorunu ise dil sorunu. Bu sorun daha farklı kuruluşlar ile birlikte çalışma ve irtibata geçmek açısından zorluk çıkarıyor. Öte yandan imamlar Hristiyan din adamları gibi devletten maaş almıyorlar. Devlet sadece Slovenya vatandaşı olan imamların asgari ücret oranında sosyal ve emeklilik sigorta primlerinin yüzde 40’lık bir oranını karşılıyor. Bu da kişi başı ortalama 160 Euro gibi bir rakama tekabül ediyor. Oysa imamların eğitiminin geliştirilmesi gerek, bilhassa Avrupa bağlamında bu bir zorunluluk. İmamlar manevi hayatın direkleri; cemaatin eğitimli bir imama sahip olması iyi projelerin oluşmasına vesile olur; insanların karakter özelliklerini ve faziletlerini güçlendirir ve böylece İslam’ın “baskı” yerine bir saadet kaynağı olarak tanınmasına kapı aralanır.
Slovenya’daki Müslümanlar etnik olarak çoğunlukla Bosnalı ve Arnavutlar. Çeşitli İslami gruplar arasındaki ilişki nasıl?
Bosnalılar köken olarak Slav boylarından gelmektedirler ve bu da Slovenya çoğunluk toplumuna daha kolay uyum sağlamalarına imkân vermektedir. Bosna ve Slovenya dilleri birbirlerine yakındır. Arnavutlar için bu durum daha zor, zira Arnavutça ve Slovence tamamen farklı diller. Slovenya’daki İslam dinî cemaati ise tek bir topluluk olarak faaliyet göstermektedir. Bu durum eski Yugoslavya’dan kalan güzel bir miras. Bosnalılar ve Arnavutlar Avrupalı Müslümanlar, aralarında çatışma yok ve birbirlerine karşılıklı saygılılar. Bu bizim ayırt edici özelliğimiz ve farklılığı manevi ve dinî birliğimiz için bir güç unsuru olarak kabul ederek bu özelliğimizi koruyup geliştirmeye çaba göstereceğiz. Zira hepimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ümmetiyiz.
Müslüman azınlık ve Slovenya hükûmeti arasındaki ilişki nasıl?
İslam dinî cemaati Slovenya hükûmeti ile 2007 yılında hukuki statüsü hakkında bir anlaşma imzaladı. Biz Slovenya’daki diğer kilise veya dinî cemaatlerle aynı yasal statüye sahibiz. Slovenya’daki İslam dinî cemaati son yirmi yılda oldukça gelişti ve devletle ilişkilerde çoğu alanda ilerlemeler kaydedildi. Tabii ki her azınlığın kendi sorunları var ve benzer sorunları Slovenya’daki Müslümanlar da yaşıyorlar. Bu sorunlar eğitim, kültür, toplumsal alanlarda daha da görünür oluyor. Devletin tüm organları ise, cumhurbaşkanından, başbakana ve belediye başkanlarına kadar Müslüman cemaatle hakikaten düzgün bir ilişkiye sahipler. 14 Eylül 2013 tarihinde düzenlenen Ljubljana İslami Kültür Merkezi’nin temel atma töreninde o zamanın başbakanı Sayın Alenka Bratušek çok güzel bir konuşma yapmıştır. Cumhurbaşkanı Sayın Borut Pahor bizi müftülük dairemizde ziyaret etmiştir. Buradaki durum olumlu bir yöne doğru gelişmektedir.
Ülkede 50 binden fazla Müslüman yaşamasına ve otuz yıldan fazla bir süredir cami talep etmelerine rağmen Ljubljana, camisi olmayan ender Avrupa başkentleri arasında bulunuyordu. Cami inşasına karşı büyük bir direnç gösterilmişti. Müslüman azınlık ve Slovenya çoğunluk toplumu arasındaki ilişki nasıl?
Allah’a şükür bunlar artık tarihe karıştı. İslam dinî cemaatine 2008 yılında İslami Kültür Merkezini inşa etmesi için 11 bin metrekareden daha büyük bir arsayı satın alma imkânı verildi. Cami “siyasi” bir sorundu. Belediye Başkanımız Zoran Janković bu sorunu hukuk ve idari bir sorun olarak ele almıştır. Bu yöntem ile çok şükür bizi yıllardır üzen bir sorun çözülmüştür. Politikacılar yasama ile ilgili çözümler sunuyor ve yerel daireler bunları kabul ediyorlar. Siyasilerin toplumsal ilişkileri düzene koymaları ve basit siyasi rantlar için insanların kaderleri ile oynamamaları çok önemli. Uzun ve yorucu çabalardan sonra İslami Kültür Merkezi için inşa izni alabildik. İnşallah 2018 yılında bu projeyi tamamlayacağız. Tüm yapı 12 bin metrekare civarında olacak.
Slovenya cami inşaatında iyi bir örnek olmuştur, zira Slovenya Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi kararı ile cami inşaatı hakkında referandum yapılmasını yasaklamış ve böylece ideolojik ve yabancı düşmanı tartışmaları durdurmuştur. Mahkeme çoğunluğun, azınlığı ilgilendiren hassas dinî sorunlar ve haklar hakkında karar veremeyeceğini saptayarak Anayasa Mahkemesi kurumunun onurunu göstermiştir. Öte yandan anketler Ljubljana halkının çoğunun cami inşaatına onay verdiğini gösteriyor. Caminin inşası tamamlandıktan sonra Ljubljana tam anlamıyla çok dinli bir şehir olacak.
Ülkede sağcı ideoloji ve ırkçı anlayış ne durumda ve İslami cemaatler sağcı eğilimlerle mücadele için neler yapıyor?
Ekonomik ve toplumsal gelişim sayesinde tarihte ilk defa yüksek sayıda Hristiyan olmayan insan Batı Avrupa’da yaşama imkânı buldu. Avrupa’daki insanlar uzun zaman ırk ve din farkı gözetmeksizin tüm insanların aynı hak ve imkânlara sahip olması için savaşmışken nefret, İslam düşmanlığı, göç karşıtlığı ve korku siyaseti Avrupa için çözüm olamaz. Müslümanlar olarak hepimiz ön yargı ve klişelerle karşı karşıya kalıyoruz. Bu durum özellikle kitlesel medyada baş gösteriyor. Hoşgörünün güç, nefretin ise zayıflık olduğu konusunda Müslümanları devamlı uyarmak gerek. İtibarımızın geri kazanılması ve İslam hakkındaki bilincin doğru oluşması Müslümanlar olarak yükümlülüğümüz. Sadece bu şekilde Müslümanlardan korkan veya onlara karşı nefret besleyen insanlar ile konuşma imkânı elde ederiz. Slovenya halkının çoğu hoşgörülü, nazik ve açık fikirlidir. Hepimiz nefretin her türlü şekline karşı yükümlülük üstlenmeliyiz, zira nefret bir hastalıktır.