"Arakan"

Arakanlı Müslümanlara Bitmeyen Şiddet

Myanmar hükûmetinin Rohingyalara yıllardır uyguladığı baskı güvenlik güçlerinin saldırılarının ardından “etnik temizlik” iddiası nedeniyle uluslararası arenada tepki çekti. Bu insanlık suçuna son verilmesi için Myanmar hükûmetinin harekete geçmesi bekleniyor.

4 Ekim 2017

25 Ağustos’ta başlayan saldırılar sonrası Myanmar’ın Arakan eyaletinden 430.000’i aşkın Rohingya Bangladeş’e kaçmak zorunda kaldı. Sınır şehir Cox’s Bazar’a sığınan birçok mülteci, evlerinin yakıldığını ve birçok insanın öldürüldüğünü; bazı köylerin ise komple yok edilerek yaşanılamaz hâle getirildiğini bildirdi. Ayrıca Birleşmiş Milletler (BM) şiddetten kaçan sivillerin üzerine roketatarla saldırı düzenlendiğini duyurdu. Bangladeş’e 60 kilometrelik uzun bir yürüyüşün ardından ulaşan birçok aile kötü hava şartlarına rağmen sürekli açık havada uyumak zorunda kalıyor. Çocuklar enfeksiyon, ateş ve ishalden muzdarip. Her biri kendi acılı hikâyesiyle kamplara ulaşıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi yaptığı açıklamada kamplarda “muazzam” zorlukların bulunduğunu ve mültecileri beslemek ve barındırmak için “büyük çaplı uluslararası yardıma” ihtiyaç olduğunu söyledi.

Rohingyaların Acı Dolu Tarihi

Müslüman azınlığa yapılan zulüm yıllar öncesine dayanıyor. Bangladeş hükûmeti, 90’lı yılların başlarından bu yana yaklaşık 400.000 mülteciyi barındırdığını belirterek, ülkenin daha fazla insan kabul edemeyeceğini bildirdi. Ayrıca Bangladeş BM’ye, Myanmar hükûmetinin Rohingya sorununu çözmesi için baskısını arttırma çağrısında bulundu ve mültecilerin Myanmar’a geri dönebilmesi için güvenli alanların oluşturulmasını talep etti. Bangladeş sınırdaki mülteci kamplarında bulunan yaklaşık 700.000 Rohingya’nın yalnızca bir kısmını kayıtlara geçirebilmişti. Yeni gelen kişilere kimlik kartları verme ve biyometrik verilerini kaydetme işlemlerinin tamamlanmasının birkaç ay sürmesi bekleniyor. Bangladeş Endüstri Bakanı Amir Hossain Amu, “Rohingyaların kendi topraklarına dönmelerini istiyoruz.” dedi. Rohingyaların bir yandan Bangladeş’e kaçmaya mecbur bırakılması, diğer yandan ise vatandaş olarak görülmedikleri Arakan’a dönmelerinin istenmesi; ne yazık ki çelişkili bir durum üretiyor.

Bununla birlikte Rohingyalara yardım konusunda diğer ülkeler ve insani yardım vakıfları da harekete geçti. Yardım elini uzatan ve olayları “etnik temizlik” olarak değerlendiren ilk ülke Türkiye oldu. Türkiye hükûmetine 10.000 ton yardım malzemesini ulaştırmak üzere Arakan’a girme izni verildi ve yardımların Bangladeş kamplarına da iletildiği bildirildi. Yardımlar Türk yetkililerin Türk Uluslararası İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve Kızılay gibi kuruluşlar aracılığıyla ulaştırılıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı Arakan halkına 32 milyon dolarlık insani yardımda bulunulacağını bildirdi. Kanada ise 2.5 milyon dolarlık insani yardımda bulundu.

Suu Kyi’den Vurdumduymazlık

Myanmar askerlerinin Arakan’daki Müslüman azınlığa karşı uyguladığı şiddetin durdurulması için hükümete haftalar boyu uygulanan uluslararası baskının ardından, Myanmar devlet danışmanı ve fiili lideri Aung San Suu Kyi ilk defa olaylar hakkında konuştu.

ABD Senatosu Çoğunluk Lideri Mitch McConnell, Suu Kyi’nin Rohingyalara derhal insani yardım sağlayacağını bildirdi. Suu Kyi, mültecilerin sınırdan Myanmar’a geri dönebilmeleri için sınırda “kontrol noktaları” oluşturarak ülkeye giriş izinlerinin denetleneceğini belirtti. Çok sayıda Rohingya’nın vatandaşlığı olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, Suu Kyi’nin açıklamasının anlamsız olduğu ortada. Suu Kyi konuşmasında Rohingyaların çoğunun köylerinde huzur içinde yaşadığını savunarak, hayal kırıklığına uğrayan insan hakları savunucularının da eleştirilerine maruz kaldı. Suu Kyi hiçbir şekilde doğrudan askerî şiddete değinmeden, “Tüm insan hakları ihlallerine ve yasadışı şiddete karşıyız” demekle yetindi. Çok sayıda ülkenin hemfikir olduğu etnik temizlik iddialarını reddeden Suu Kyi, yayınlanan bir bildiride hükûmetin “Arakan’daki tüm insanları mümkün olan en iyi şekilde savunmaya başladığını” ve sosyal medyada diğer ülkeler ile olan ilişkileri bozabilecek yanlış bilgilere karşı uyardığını söyledi. Uluslararası Af Örgütü’ne göre Suu Kyi’nin Arakan bölgesindeki insan hakları ihlallerini kınamış olması olumlu, ancak güvenlik güçlerinin etnik temizlikteki rolü konusunda hâlâ sessiz kalması ciddi bir sorun.

Uluslararası Tepkiler

Müslüman azınlık, insan hakları savunucuları, BM ve bazı devletler Myanmar hükûmetini Rohingyalara soykırım uygulamakla suçluyor. Myanmar hükûmeti ise Rohingyaların ayaklanmasına karşılık verildiği görüşünde. Myanmar hükûmetine göre Ağustos ayında Rohingyalar çok sayıda güvenlik gücüne saldırdı ve on kişiden fazlasını öldürdü. Hükûmetin verilerine göre 30 polis merkezine yönelik saldırılarda 12 güvenlik kuvveti ve en az 59 “isyancı” öldürüldü. Myanmar hükûmeti son aylarda Rohingyalara yönelik şiddet eylemlerinin, bu saldırıların Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu’nun (ARSA) üstlenmesinin ardından bir “karşılık” olarak gerçekleştiğini öne sürüyor.

Arakanlı sığınmacı Karimullah Muhammed, “Myanmar, uzun yıllardır bu katliamları yapıyor ancak son yıllarda bunu daha da arttırarak işi soykırıma çevirdi. Myanmar devletinin amacı bizi tamamen yok etmek.” dedi.

Birleşmiş Milletler ve Alman Federal Hükümeti Myanmar’ın Rohingya aleyhindeki eylemlerine tepki gösterdi ve Bangladeş’e sığınan mültecilere yardım edilmesi çağrısında bulundu. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Myanmar hükûmetine Müslüman azınlığa yönelik şiddeti durdurma çağrısında bulundu ve insani durumun “felaket” olduğunu belirtti: “Çok sayıda insan ölüyor ve acı çekiyor. Bunu bitirmek zorundayız.” BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Ra’ad el-Hüseyin “Durum ders kitaplarında anlatılan ‘etnik temizlikle’ neredeyse aynı.” dedi ve Myanmar hükûmetine “acımasız askeri operasyonunu” sonlandırması çağrısında bulundu. Alman Federal Hükûmeti tüm uluslararası yardım organizasyonlarının çatışma alanına girebilmesi gerektiğini bildirdi. Ayrıca Myanmar hükûmetine tüm etnik gruplara karşı sorumluluğunu yerine getirmesi için çağrıda bulundu.  Çin hükûmeti, önce Myanmar hükûmetine destek niteliğinde “iç meseleden” bahsederken, BM Güvenlik Konseyi tarafından Myanmar’daki durumla ilgili endişelerini dile getiren bir karara destek verdi. Endonezya, Myanmar, İngiltere gibi ülkelerde Myanmar hükûmetine karşı çeşitli protestolar ve mitingler gerçekleşti. İnsan Hakları İzleme Örgütü, BM Güvenlik Konseyi’ne yaptırımlar ve ordunun “etnik temizliğe” son vermesi için bir silah ambargosu çağrısında bulundu. Saldırıların sona ermesi yönündeki talepler maalesef etkisiz kaldı. Suu Kyi’nin “soykırımı” kabullenmemesi ve icraata geçmemesi endişeye neden oluyor.

Arakan’da Bitmeyen Zulüm

Yıllardır süren zulüm esnasında binlerce Rohingya ya katledildi ya da Arakan’da izole edilmiş bir azınlık olarak yaşıyor. Bölgede yaşayan 1.1 milyon Müslüman azınlık Budist hükûmet tarafından vatandaşlıktan muaf tutuluyor ve üstelik seyahat özgürlükleri kısıtlanmış durumda. Yeniden başlayan saldırılar sebebiyle Bangladeş’e sığınan mültecilerin sayısı gitgide artıyor.  Guterres kendisine yöneltilen “soykırım” sorusunu şöyle cevapladı: “Rohingya nüfusunun üçte biri ülkeyi terk etmek zorunda kaldığında bu durumu açıklamak için daha iyi bir tanım olabilir mi?”

1991 yılında Suu Kyi’nin Nobel Barış Ödülü alması üzerine komite başkanı onu “güçsüzlerin gücünün mükemmel bir örneği” (ing.: ”the power of powerless”) olarak adlandırmıştı. Bugünkü duruma bakıldığında, Myanmar hükûmeti Müslüman azınlığa yönelik şiddeti görmezden geliyor. Suu Kyi’nin “zulüm ve sosyal adaletsizliğe karşı özgürlük mücadelesini” Rohingyalar için sürdürmediği kesin. Onca tepkiye rağmen soğukkanlılıkla suçlamaları reddetmesi ve beklenildiği şekilde katliamı sonlandırmaması bunun en açık örneği.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler