Birleşik Krallık’ta Muhafazakâr Parti İçinde İslamofobi İddiaları
İngiltere’de hükümetteki Muhafazakâr Parti’nin içinde İslamofobik üyelerin bulunduğu iddia ediliyor. Britanya Müslüman Konseyi bağımsız bir araştırma kurulunun iddiaları araştırmasını istiyor.
Haziran ayında İngiltere’nin muhafazakâr hükümeti, kendi bünyesindeki İslamofobi iddialarını ele alma baskısıyla karşı karşıya kaldı. İngiltere Müslüman Konseyi’nin (MCB) Muhafazakâr Parti başkanına yazmış olduğu açık mektupla partiyi bağımsız bir soruşturma yapmaya çağırması neticesinde başlayan tartışma, hem parti içi hem de parti dışından gelen taleplerle birlikte daha fazla görünürlük kazandı.
Kendisine bağlı yaklaşık 500 organizasyon, cami, yardım kuruluşu ve okulu temsil eden, ulusal bir Müslüman kuruluşu olan İngiltere Müslüman Konseyi, parti temsilcileri ve adaylarının da dâhil olduğu İslamofobik vakıaları kanıtlarıyla ortaya koydu. Bu vakıalar arasında şunlar göze çarpıyor: Terörizme karşı savunma olarak kapı kolu üzerine konulmuş domuz pastırması dilimlerini gösteren fotoğrafın paylaşılması, İslam’a yeni Nazizm atıflarında bulunulması, aşırı sağcı İngiliz Savunma Ligi eski lideri Tommy Robinson’ın tweet’lerinin paylaşılması, Müslümanların “devletin sırtından geçinen parazitler” olduğu ve “tavşan gibi çoğaldıkları” ithamlarını içeren bir makalenin paylaşılması. İngiltere Müslüman Konseyi acil yanıt verilmesi çağrısında bulunarak, Muhafazakâr Parti’den bünyesindeki tüm “ırkçı ve bağnazları” gereğince temizlemesini talep etti.
Muhafazakâr Müslümanlar Sesini Duyuruyor
İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn ile Irk Eşitliği İçin Yahudi Konseyi dâhil olmak üzere, Muhafazakâr Parti dışından da konuyla ilgili sayısız eylem çağrısı gelirken, asıl dikkat çeken ise Muhafazakâr Parti içerisinden yükselen sesler oldu. Bunların ilki Muhafazakâr Parti’nin Müslüman Forumu idi. Forum Başkanı Mohammad Amin meseleyi parti liderliğine taşıdığını, ancak tatmin edici bir yanıt alamadığını söylemekle birlikte, konuyla ilgili yeni kanıtları da ortaya sürdü. Vakıalardan biri, Müslüman bir parti üyesine, Muhafazakâr Parti Danışmanı tarafından partide istenmediğinin söylenmesi idi. Muhammad Amin’e göre Muhafazakâr Parti meseleye yeterince sessiz kalırsa ve el atmazsa, sorunun kendiliğinden biteceği yaklaşımını sürdürüyor.
İkinci yükselen ses ise Muhafazakâr Parti’nin önceki eş başkanı Baroness Sayeeda Warsi’ye ait. Diğerleri tarafından da dile getirilen kaygıları yineleyen Warsi, Business Insider’a yapmış olduğu açıklamalarda parti içerisinde İslamofobi’nin “tabandan en üst zirveye kadar çok geniş bir alana yayılmış olduğunu” ifade ederek “Parti yönetimi bunun kolaylıkla görmezden gelinebilecek bir mesele olduğunu düşünüyor.” dedi. Warsi’ye göre, “İslamofobi zehri” siyasi partinin tüm tabakalarını etkilemiş durumda.
İslamofobi “Yemek Masası Testi”ni Geçti
Warsi’nin sözlerini dikkate almak şart. David Cameron’un Muhafazakâr Parti liderliğindeki 2010 Koalisyon Hükümeti’nde bakan olarak görev yapmış olan Warsi, Birleşik Krallık’ta Kabineye giren ilk Müslüman kadın olma hüviyetini taşıyor. Warsi aynı zamanda Downing Street’teki ilk toplantısına geleneksel Güney Asyalı kıyafetiyle gelmiş bir isim. Ancak daha da önemlisi, Muhafazakâr Partili bir bakan olarak görev yaparken de Warsi İslamofobi konusunda sesini yükseltiyordu. Birleşik Krallık siyasi tarihinde bir dönüm noktasına imza atan Warsi, İslam’a ve Müslümanlara yönelik ön yargıların artık toplum tarafından kabullenildiğini kastederek, 2011 yılında Britanya’da İslamofobi’nin “yemek masası testini” geçmiş olduğunu iddia etti. Warsi’nin de açıkladığı gibi, İslamofobi yalnızca toplumsal kabul görmekle kalmadı; ayrıca “normal”leşti. Warsi’nin o zamanlarda da ifade ettiği üzere, “Hükümet, sorunu anladığını göstermek zorunda.”
Muhafazakâr Parti liderliğindeki Koalisyon Hükümeti ilk zamanlarda İslamofobi ile mücadele çerçevesinde Partiler Üstü Meclis Grubu (İng. “All Party Parliamentary Group” – APPG) ve sonrasında Hükümetler Arası Müslüman Nefretine Karşı Çalışma Grubu’nu oluştururken hakikaten de sorunu “anlıyormuş gibi” görünüyordu. Yüksek beklentileri harekete geçiren bu hamleden sonra, aslında bunların boş olduğu ortaya çıktı. Warsi’nin, Parti’nin İsrail-Gazze çatışmasına olan yaklaşımıyla ilgili anlaşmazlıkları dile getirip 2014 yılında istifa etmesiyle birlikte, elde edilen ivme hızla kayboldu. Ben de 2012 yılında bağımsız bir aday olarak atanmış olduğum Çalışma Grubu’ndan, grubun siyasileri sorumlu tutmadaki beceriksizliği gerekçesiyle 2014 yılında istifa ettim. Muhafazakâr Parti liderliğindeki Koalisyon’a araştırmalarımı sunarak, İslamofobi meselesini daha önce görülmemiş bir şekilde siyasi olarak tanımalarına rağmen, Muhafazakâr Parti’nin yaklaşımlarının tamamıyla etkisiz olduğuna ve APPG ile Çalışma Grubu’nda yer almanın aynı şekilde anlamsız olduğuna kanaat getirdim.
İslamofobi’nin Ele Alınışında Siyasi İrade Eksikliği
Muhafazakârlara yöneltilen bu son iddiaların ışığında değerlendirdiğimizde, bu sözlerin hâlâ geçerliliğini koruduğu anlaşılıyor. Parti’nin kendi bünyesi dışındaki İslamofobi’yi ele alma konusunda siyasi iradesi olmadığı gibi, kendi içindeki İslamofobi’yi ele alma iradesi de yok gibi görünüyor. Başbakan Theresa May de dâhil olmak üzere Parti’nin yönetim kadrosunun tamamının umursamaz tavrı bunun bir göstergesi. Parti yönetim kadrosundan gelen tek cevap İçişleri Bakanı Sajid Javid’e ait. İngiltere’deki en kıdemli Müslüman siyasetçi olarak, Javid’in iddiaları araştırmak şöyle dursun kabul dahi etmeyerek, İngiltere Müslüman Konseyi’nin meşruiyetini baltalamak için çırpındığı açıkça görülüyor.
İngiltere Müslüman Konseyi tarafından ortaya konan açık deliller ve Warsi gibi figürlerin yorumları ışığında, İslamofobi sorununun gereğine uygun bir şekilde ele alınması gerekiyor. İngiltere İşçi Partisi’nde son zamanlarda dile getirilen antisemitizm iddiaları karşısında, sorunun değerlendirilmesi için çeşitli tedbirler alındı. Bu tabii ki iyi bir şey. Günümüz İngiltere’sinde ön yargı ve bağnazlık iddialarının tamamının araştırılması ve uygun şekilde ele alınması elzem. İddiaların şu an ülkeyi yöneten partinin içinden gelmesi ise meseleye daha büyük ciddiyet ve aciliyet kazandırıyor. Şu ana kadar verilen -daha doğrusu verilemeyen- yanıtlar göz önüne alındığında, Muhafazakâr Parti ve yönetim kadrosu için meselenin aciliyet taşımadığı anlaşılıyor. Tabii, bunun daha da büyük sonuçları olacaktır. Şayet hükümeti oluşturan ve önceleri İslamofobi’yle mücadele konusunda “sorunu gördüklerini” iddia eden siyasi parti, en başta kendi bünyesinde mevcut İslamofobi’yi ele alması gerektiğini “görmüyorsa”, İngiliz toplumundaki İslamofobi’yi daha geniş bir şekilde ele almaları gerektiğini “görmeleri” de mümkün olmayacaktır. Yaptığım araştırmanın sonuçlarından birini yineleyerek şunu söylüyorum: Muhafazakârların İslamofobi’yi ele alma konusunda şimdiye dek herhangi bir gerçekçi niyetlerinin olup olmadığını sorgulamak zorundayız.
©Flickr.com/©Anadolu Images